Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

9 Mart 2010 Salı

Avrupa ve Asya-Pasifik'te yeni mimarlık trendleri panelinin düşündürdükleri

Milli Reasüransların etkinlikleri güzeldir...

Ama malsef burunlarından kıl aldırmaz bi halleri olduğundan bu etkinliklerden haber almanız için üye olmanız gerekmektedir. Üye olmak için gereken şartlar için harcadığınız sürede de deveye hendek atlatırsınız...

Fi tarihinde hendekten deveyi atlattım...
Etkinlikleri çekirdek aile olaraktan ben ve annem katılıyoruz... Arada zorlarsak eş-dostta faydalanıyor...

Bu akşamüstü, 2010 kültür başkenti kapsamında hem bir sergi açılışı hemde mimarlık paneli vardı...

Sporu ektim ve gittim...

Norveç, Portekiz, Singapur ve Türk mimarlar hem kendilerini hem işlerini tanıttılar hemide mimari düşüncelerini paylaştılar...

Güzel bir deneyim hemide müthiş bir darbeydi...

Singapurlu mimar Mun Summ Wong doğal çözümlere takmış bir mimar... Batı artık enerji tasarrufuna gidiyor... Bol yeşil, bol doğal ışık, doğal ısınma-soğuma...

Gökdelenleri yeşille nasıl şirin olmuş...

Tren istasyonları toprağın altında ama maksimumda doğal ışık aldıklarından klastrofobik değil...
Modern ve sade... 20.yy'ın başındaki modernizm akımı bence onun eserlerinde yeniden ve gerçek anlamını buluyor...

Bernardo Rodrigues bir Portekizli olmasına rağmen İspanyolların o naif çekiciliğene sahip bir çocuk... Al kucağına sev, sıkıştır... Adamın sakalları var ama o sakallar ufak bi oğlanın bi gösteri için taktığı takma sakallar gibi....

Sunumu içlerindeki en kendine özel olandı... Takmış bir adaya... o adada eser vermiş hep... Ve hep birşeylerden esinlenmiş... Proje aralarında esinlendiklerinin fotoğrafları...

Çizmlere bakıyorsun, esinlendiklerine bakıyorsun... Karşında sanki 1.veya 2. sınıf poroje öğrencisi var ama yok... Adam basit bir ögeden nasıl sonuca varmış o la laaaaaaa... Tasarımın ortaya çıkışı, gidişatı, giriş-gelişme ve sonuç ortada...

Karşında tasarımcı olduğunu hissediyorsun...

Norveçli mimar Reinhard Kropf'ta film kopuyor...
Adamın geldiği noktaya gelebilmemiz için ooooooooo kaç fırın ekmek yenmeli...
Adamın basit ve kolay ama aynı zamanda üstün mimarlığı karşısında ben mimarım demeye utanıyorum...
Mimarlığı çok basit bir şeyden yola çıkıyor...
Adam yürüyüş yaparken doğanın fotoağraflarını çekiyor... Doğanın olağan üstü mimarlığını bir insan olarak ele alıp kurguluyor ve doğaya-geri dönüşüme, gelecek nesle saygılı bir avrupalı olarak...

Adama taptım...

Singapurlu ve Norveçli mimarlar günümüz dünyasındaki mimarlığı anlatan özetlerdi... Yalın ve sade, ihtiyaçlara cevap veren modern ve estetik...

Açık araziye yıllar önce atılmış bir halatın doğayla kucaklaşmasından esinlenen bir adam...
Çocukken ormanda oyun oynamayı çok seven bir adamın büyüyüp mimar olmasından sonra çocukluğuna dönüp doğayla iletişim kurması...

İzimler-akımlar-trentler biteli çok oldu...
Doğal-geri dönüşümlü, az enerjili tasarımlar-malzemeler artık mimarların oyun bahçesi...

Peki Han Tümertekin? Bizi temsilen o vardı...
Türkiye ölçeğinde önünde saygıyla eğilirim ama dünya ölçeğinde ooooooooo mimarlığımız taklitten ve başarısızlıktan ibaret! Han başarılı... ben genel anlamda tüm mimarlığımızı katarak başarısızlık diyorum...

Norveçli amcam 180 gün iş yapacak expo bilmem ne için tasarladığı unit ziyan olmasın diye üniversite öğrencileriyle çalışma yapmış, expo bitince bu pavyona harcanan para-emek boşa gitmesin napabiliriz diye... Sonuç geri dönüşümlü ahşaptan ürettiği ağaç formundaki pavyon elementleri sergileme süresi bitince parklarda-oyun bahçelerinde vs.de kullanılabilecek...

Han abi, Fransa'da ki Türk ayı için bir pavyon tasarlamış... fonksiyonel ama estetik diil bence... İşlev önemliymiş işlev güzelce çözülmüş... Ahşaptan demontıbııııl bir pavyon tasarlamış... Ama Norveçli amcamın onca emek ve para bilmem kaç gün sonra heba olacak bu sergi bitince bu elemanlar başka bi yerde kullanılsın, hatta canııım ormanlarımızı kesmeyelim kullanılmış ahşaptan yapalım diye bi derdi olmamış...

Olmaz tabi...
Biz 3. dünya ülkesi olduğumuzun bilincinde olmayan kendimizi Amerika sanan bi ülkeyiz...
Annemin İngiliz dostları memleketimize ilk geldiklerinde videonun kullanılmadığına inanamamışlardı...
Onlara aaaaaa demiştim biz gelişmiş ve kalkınmış bi ülkeyiz sizin gibi ne öyle 20 küsür senelik teknolojileri kullanalım... cd var vcd var... O dediğiniz taş devri teknolojisiiiiiiiiiiiiii...

İngiltere'de hala vidyo kullanılıyoooooooooo !!!!
Ey Türk milleti sen ne kadar gelişiksin ki vidyoyu geçtim, ağaç olsun, yakıt olsun doğal havalandırma, aydınlatma osssun hiç birine ihtiyaç duymuyosun...

Kullan kullanabildiğin kadar teknolociyiiiiiiiiiiiiiiiiii...

Milletin mimarlığı-tasarımı başka yerde... Bizimkisi çok başka yerde...
Dedim ya Türkiye ölçeğinde Han Tümertekin'in önünde eğilirim, mimarlığı, deneyimi deneyimdir, saygımı sunarım ama dünya platformunda ı-ıh abi... Hele benim kendisini Mimar Sinandan sonra gelen tek mimar sanan patronum var ya...

Neyse... kendi blogum olsada edebimi-aile terbiyemi bozmiiiim... biyerlerimi açıp gülerdim dicektim demim... :p

İzmler bitti...
Artık trendler mimarlıkta yok...
Var gibi gözüken şeyler ise bize trend gibi geliyor...
Adamlar öze, sadeye, doğaya dönüyor...
Artık tasarımın çıkış noktası akım değil...
Tasarımcının işlevi en doğru şekilde kurgulamasına yardımcı olan esin kaynağı önemli...tasarruf önemli, doğa önemli...
Artık herkes özgür...

İlla bir akımın mensubu olmak gerekmiyor...
Eserinde serbestsin... yeter ki işlevi doğru çöz, doğaya, kente uy ve tasarruflu tasarım yap...

Mies Van Der Rohem ''less is more''u şimdi gerçek anlamını buluyor...
Şimdilerde mimarlar tasarımcı oluyorlar bence... Onca teknolojiye, yapay ısıtmaya-havalandırmaya vs. rağmen azla çoğu başarmak... gerçek tasarımcılık...

Çooook fırın ekmek yememiz lazım...
Bir mimar kaç yaşında ve kaç yıllık tecrübeye sahip olursa olsun esin kaynaklarını sunması göstermesi harika...
Nerden ve ne şekilde beslenildiğini bilmek o insanla sizin aranızdaki duvarları yıkıyor...

Lanet olsuuuuuun mesleğimi yapmak istiyoruuuuuum...
Sorularıma kalemimle-kağıdımla çözümler üretmek, doğadan, fotoğraftan, kel alaka bir şeyden yeniden esinlenmek ve üretmenin o eşşiz hazını yaşamak istiyorum...

Bir vampir nasıl kan emerek hayat buluyorsa, bizde sorunlara kafa yorup tasarlayarak hayat buluyoruz...

Yeniden nefes almak istiyorum...
Yeniden tasarımla ilgili sorunlarım ve problemlerin olsun istiyorum... eğitimimle, yaratıcılığımla, bilgimle, elimin yetisiyle üreteyim, kafa patlatayım, tasarlayayım istiyorum...

Bir Singapurlu, bir Norveçli bir Portekizli olmak istiyorum...
Cık Türk mimar ı-ıh...
Meslektaşlarımın en bi en megolamanı ve üstünüyle çalışıyorum o bakımdan ı-ıh... Mimar Sinan hortayıp gelirse bi onla çalışırım o ayrı... :p