Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

29 Haziran 2007 Cuma

Tatil öncesi

Sonunda...
Oh...
İzne çıktım !!!
Yupppiiiiiiiiiiiiiiii....
İşten kurtulduğuma mutluyum ama bu sene ailevi destek timi durumlarından yanlız tatil yapamıyorum, o açıdan sonsuz özgürlük duygusundan yoksunum... Ama yinede no patron no cry durumları !!!

Valizim dün akşam ortaya çıktı...
Birer ikişer dolma telaşında...
Giyinemeyeceğimi bilsemde minicik şortlarım altına ohha topukulularım yer tutuyor...
Yazın sıcağında topuklu ve ben?
Bilmem minicik şortlarla bilekten bağlada bağla bitmeyen patilerim çok seksi geliyooo...
Antalya'nın sıcağında seksilik !!!
10 sene Kııprıs deneyiminden sonra hala 40 bilmem kaç küsür derecede seksi olmayı düşünmek... ortayaş öncesi bi sendrom olmalı...
:))))))
Gülüyorum kendime...
Bu akşam valiz yine gözden geçecek...

Evet...
Deli gibi özgürlük hissiyatı olmasada içimde benim zamanımın geldiğini biliyorum...
Zaman derken?
Bu sene eşimin dostumun hayatında çok değişiklik oldu...
Evlendiler, boşandılar, ürediler, aşık oldular, iş değiştirdiler, gezdiler tozdular...
Ben?
Ben kayıplar yaşadım...
Büyük kayıplar...
Önce devamlı takıldığım barın barmeni...
Sonra hep var olacağına inandığım babanem...
Sonra dedem...
Sonra bir arkadaş...

Ama şimdi...
Başka bambaşka bi rüzgar koptu merkezinden...
Bana doğru yol alıyor...
Bilmiyorum bilmem kaç km hızla...
Ama geliyor...
Öyle bir esecek ki...
Ben bile şaşıracağım...
Biliyorum buralarda artık eskisi gibi esmeyeceğim...
Bilmiyor dostlarımın beni özleyeceklerini...
Yelken açmaya, yol almaya az kaldı...

Bu sene merkürdü herhalde 50 yıl sonra filan yay burcunda...
Büyük değişiklikler bizde...
O olmasada bana geldiler...
Limanda ayrılma hissi düştü yüreğe...
Ben böyleyim... hem bi yere ait olmak ister sonrada amaaaaaaaaaaan der göçerim...

:)))
Ruhta var geçer göçerlik...
Öyle mutluyum ki yol yapacağımdan... doğrusu uçacağımdan... keşke uçma eğitimi ucuz bişi olsa almazsam namerdim durumlarındayım...

Bu akşamüstü işten çıkarken aslında; bagaja valizimi koyup, bon jovimi açıp gazı kökleyip yollara düşmeyi istedim... Aslında o gitme durumunun beni muttlu edeceğini...
Uçakta kesmiyor...
Arabayı agrajdan çıkarım şöyle 1.6lık motorunu zorlaya zorlaya bi keyifle gitmek...
Yarın fırsatım olsada TEM'e çıksam biraz 160 üstü görsem... hıım yenilemediğim 7 senelik lastiklerimle...
:))))

Her neyse...
Pazar günü akdenizle kavuşucam...
Senelerce açık havalarda seyrettiğim torosların eteklerinde yüzücem...
Sonra...
Türk-Yunan ilişkilerine el atıp bi komşu oğlana yüreği, aklı kaptırıcam...
Niyet bu...
Önce bi yanalım...
Ten renk değiştirsin, saçlar sararsın...
Sonra denizin üstünde gelsin geceler....

Herkezin zamanı gibi benimde zamanım geliyor...
Rüzgarımın bana ulaşıp beni götürmesine az kaldı...

Dostlara... şereflerine... geçirdiğimiz tüm hayata...
;)

27 Haziran 2007 Çarşamba

sıcaaaaaaaaak !!!

Sıcak, çook sıcak...
Haftasonu serinleyecek diyorlar...
Ben erken rezervasyon kurbanı olarak pişmeye gidiyorum...
Ben ki az pişmiş severim...
Benim pişmişim nasıl olur acep?


Ben ki 10 sene ekvator yakını bir memlekette okudum, yaşadım...
Orda ne sıcaklar gördüm, neler yaşadım...
Ama gel gör İstanbul'un sıcağı ve çalışma hayatı ı-ıh !!!

Tüm gün klimasız, penceresi açılmayan bir odada vıcık vıcık, ah, oh, sıcaaaak nidaları arasında, çalıştığım kurumun sloganı olan güleryüzlü çalışkan bıcıklar olmaya çalışmak !
Üstüme yapışan %100 inatla yapmadıkları coton gömleğim ve ayakkabılarımla...

Oysa çıplak, bedenime her daim değen bi su ve gölgelik isteğim...
Az kaldı gün sayıyorum...
Haftasonu tatile gidiyorum...
Valizim bu akşam piyasaya çıkacak ve dolacak...
Heyecanlıyım...
Ama 2 gün daha erkenden kalkıp işe gitmek !!!
3 gün sonra uçuyorum...
9 gün sonra püfür püfür gemi sefası yapıyorum...
Dayan...
Azcık daha...
Ama yok olmuyor...
Hiç bir yere sığamıyorum...
Giysemde giymesemde...
Çok uykulu olsamda uyuyamıyorum...
Yarın perşembe...
Yatıcam kalkıcam oynuna start vermeye az kaldı ama...

Ne içsem serinleyemiyorum...
Soğuk değil ılık akan su altında serinlemek imkansız...
Buzdolabı serinlemek için kapağını açıp kapamamdan yeteeer diyor !!!


Ben ki 10 sene 40 küsür derecelerde yaşadım !!!
Gençmişim o zaman demek ki...
Kanda delikanlılık varmış...
35'e 1 kala dayanıklılık kalmıyormuş...
Neyse ben bi ılık duş daha alim...
Belki...

22 Haziran 2007 Cuma

Geyikçe eleştiriler... (Yeter len üremeyin !!!)

Ben bekar ve özgür bir kadınım !
Ruhumun rüzgarlarında uçar, savrulurum...
Ben bilmem, anlamam evli dili...
Ama hiiiç ve asla anlamam evli ve çocuklu dili...

Bu kış hepsinin çiftleşeceği tutmuş...
Havalardandır dicemde...
Bu kış kış yapmadı ki...
Hani hava dondurucu soğuktur ısınmak için girmişsindir yorganın altına, yorgan ve üstündeki onca patanya yetmemiştir...
Hani dışarda lapa lapa kar yağıyordur, şöminenin kızıllığında, odunların çıtırtısında daha bi güzel gelirsin, damarlarında romantiklik dolaşır...
Yok bunların hiç biri olmadı bu sene...
Tüm kış bahar sersemliğinde geçti...
Bunların üreyeceği tuttu !!!
İşte...
Eş dost çevresinde...
Neredeyse her gün bir hamileyle burun burana geliyorum...
Neredeyse iki günde bir biz doğurduk !!!
Oh... ne dim... Alan razı satan razı...
İsteyen, bakacak sizsinizde...
Olan bana oluyor...
Bu evlendi bununla ilişkilerini askıya al...
Bu hamile unutmaya hazırlıklı ol...
Doğurdu ! Bağrına taş bas ve neeeeeeext de...
De de nereye kadar?
Neeeeeeeext...
Neeeext...
Next dedik len...
Tık yok...
???
Ana çift olmamış, çiftleşip ürememiş eş dost yok !!!
Mukadderat !
Eldeki bekarlarla idare ediciiiz artık etmesinede... bu ay nedir abi bütçe mütçe kalmadı...
Kuyumcu kafayı yedi...
Bi çeyrek daha mı? diye soruyor...
Eeee bu çeyrekleri ortadan bölemiyoruz dimi?
???
Evet anladım bölemiyoruz, ben banka kartımı bıraksam? Maaş yattıkça siz ordan alsanız...
!!!
Ooof... Ona tak, buna hediye al...
Daha yeni doğanları çözemeden sünnetimizdi, ilk dişimizdi...
Alooooo... Beni düşünen yok mu?
Maddiyatını geçtim, maneviyatındayım olayın...
Zaten her iki lafınızdan birisi o böyle diyo, o bunu yapıyo... o, o ve o !
Son imparatordaki bakıcının yaptığı gibi bi küçük beylerle hanımların lazımlığını koklayıp 'hııım bu gün et yemememiş' yapmamız eksik !!!
İnsanlar çift olunca değişiyor, üreyince daha bi başka nasıl desem, dünyadaki ilk ebeveyinler onlar gibi oluyorlar...
Genç bir dostun başka bir şey için kullandığı bence uygun onlar için Tarator gezegeninden gelme zuzaylı oluyorlar !
Heey bi zamanlar neler yapardık?
Neler konuşurduk?
Gazete okurdunuz?
Bebek bezi markaları konuşmazdıııııııık....
Bu yaz bir sürü insanla vedalaşmam gerekiyor...
Onlar bana heyran ben onlara yabancı...
Arada acep diyorum, doğru yol bumudur?
Ama sonra Biricitciğin yemek sahnesi geliyor aklıma... Hani masada herkescikler evlidir, tek bekar odur ve onu soru yağmuruna tutarlar... Zor olsada o an, hepsi ona saldırsada aslında hepsinin özlemini duyduğu şeyi yaşamaktadır hatun !
Heey belki yaşlandığımda vahşi köpeklerce yenimiş bulunucam ama kayınvalideydi, kaynın bilmem nesinin nesiydiyle, horlamalarla, bebek bezleriyle uğraşmamış olucam !!!
Özgürüm, özgürsün.com !
Hepte dilim anlaşılır olacak yaaaaaaaaa...

Evet önümüze koyalım defteri kuyumcumuza ne kadar borcumuz harcımız var hesap yapalım...
Altından vaz geçip altın şeklinde çaklıkları sevimli bi tavşancığa ve arabalara taksam hıım olmasmı?
Espirikli olur canııııııııııııııım...
:ppppp

Herkes konuşuyo ben niye konuşmim?

Heryerde ve herkezin dilinde aynı şey:
Çekim Yasası
Secret
Düşünce Gücüyle tedavi...
...
Hoş benimde dilimde, elimde...
1 sene önce 19 Mayısın güzel bir tatil yapmasıyla Kıbrıs'a gittim. Kıbrıs'ta yaşadığım yıllar boyunca restarasyon nedeniyle kapalı olan Lefkoşa'daki Arasta'nın hizmete açıldığını öğrenince soluğu orada almıştım... Arasta'nın önündeki dükkanlardan birinde badem çuvalı görüp dükkana dalmamla, badem alışverişinden, oturup kahve içmeye ve sohbet etmeye başlamamız ve dükkan sahibinin birden önüme Louis Hay'in 'Düşünce Gücüyle Tedavi' kitabını koymasıyla bende önce çevremdekiler için sonrada kendim için Kuantumcu alemlere ilgi duymaya başladım.

Bu alemlere duyduğum ilginin ilerlemesinde bir arakdaşımın büyük etkisi oldu. Hep inanırım bazı insanların hayatımıza girme sebepleri vardır. O da öyle... O benim Pozitiflik pusulam...

Geçen sene Ağustos ayı...
İstanbul Parktan yorgun, şumim yüzünden mutsuz ve kocaman bir kalp kırıklığıyla, enerji depom boşalmış bir şekilde döndüğümde, gecenin bir yarısı beni teselli etmek için evine çağırıp elime tutuşturmuş olduğu jack'in buzla dansını seyrederken o fitilimi ateşledi...
Başından beri düşüncelerin sebep !
İnkar edecek birşey yoktu... Gülümsedim ve
Evet ! dedim.
Başından beri olumlu tek birşey bile...

O gece dönüm noktam oldu...
Hayatımı gözden geçirdim...
Eğitimimi, işimi, arkadaşlarımı, aşklarımı yani seçimlerimi...
Olan ve olmasını istediklerimi...
Olumsuz ifadeleri ne kadar sık kullandığımı...

Çekim yasasını bilinçli olarak kullanmıyordum...
Ne düşünüyorsam oluyor diyordum ama olanlar çoğunlukla olmasını istemediğim şeyler oluyordu...
Bunu değiştirmem gerekiyordu...
Ama bu birden, bunca senenin alışkanlığıyla bir gecede olabilecek birşey değildi...
Düşünce şeklimi eğitmem gerekiyordu...
Bir kitap kurdu olarak Remzi'ye daldım...
Kendi rehberim kendim oldum ve aldım da aldım...
Aldıklarımın hepsi kendi iç sesimin sıralamasıyla okundular...
Notlar aldım
Egzersizler yaptım
Yangın merdiveninde kaçak sigara içerken olumlama çalışmaları yaptım hatta onları ezberledim...
Ve ürünümü aldım !
Doğru insanlar hayatıma girdi...
Kendimi pistlerde buldum...
İş teklifleri aldım...
Aşk hayatımın trafiği çoğaldı ama henüz ben yeşil ışığı keşfedemediğimden sarıda hazırolda beklemekteler...

Çarşamba akşamı baykuş modunda yatağımda zaping yaparken 28 yerine 82'ye basmamla karşıma Cine 5'teki Çekim Yasası programı çıktı...
İzleyemeden uykuya daldım...
Ve başı sonu belli olmasada bu konuyla ilgili yazma isteği duydum.

Hayatımızı seçimlerimiz oluşturuyor...
Herşey düşüncede bitiyor...
Olumlu ve pozitif düşünmek, istemek ama inanarak istemek...
Olmasını istediklerinizi düşünmek, konuşmak...

Aslında onca kitaba, bu konularda eğitim veren kurumlara ihtiyaç yok...
Hep dediğimiz ve bildiğimiz şeyi doğru uygulamaktan geçiyor herşey:
Ne düşünüyorsam oluyor !

20 Haziran 2007 Çarşamba

alışveriş sonrası...

Yaz kış aynı terane...
Giyecek bişeyiiiiiiim yooooooook !
Var da yok !
Bunun sebepleri:
1- Kilo aldım
2-Her sene gönlümün, gözümün kaldığı bi sürü şey oluyor
3-Bu ihtiyaçlar hiiiç bitmez miiiiiiii ???

Eskiden ne güzeldi... eski jeanlerin paçalarını keser hoop şort yapardım. Üstüme de bi atlet... Oh al sana yazlık kılık kıyafet. Şantiyeyede, gezmeye de öyle gider gelirdim...

Peki şimdi?
Ay başında tatile çıkıyorum.
Geçen sene ki yaz aşkımın damarlarımdaki kanı F1 araçlarıyla yarıştırıp, onları geçebilecek süratte akıtacak gazıyla kendime öyle böyle bi gardırop hazırlamıştım ki... Bi daha alışverişe çıkmama gerek merek yok demiştim !!!

Öyle değilmiş !!!
Yeterince gazlanamamışım !
Sardı beni alsam alasam ne alsam telaşı...
Alınacaklar belli... Eldeki limitte belli, limitsiz aniden görüp aşık olunabileceklerede hazırlıklıyım...
Ama gel gör, listenin başını bile alamadım !!!

Şu moda denilen şey !
Gıcık oluyorum !
Rengin modasını anlıyor ve destekliyorum ama iş shape gelinceeee...
Kardeşim düşük ötesi bel giymeyi sevmiyorum ! Hoş sevsemde vücudum na müsait ! İnşaatların sağına soluna konulan 'çevreye verdiğimiz rahatsızlık için özür dileriz' pankartlarıyla dolanmam gerek o düşük ötesi şeylerden fırlayan göbeğim yüzünden !!! Tamam göbek fistan çatlatırmış ama... yazık fistanlara... :p

Her ne kadar aile Makedon kökenli olsada, halis mulis Türk gacısıyım ! Memem var, göbeğim var... Yeni yeni olan popom ve basenim var !!! 35'ine merdiven dayamış balık etli taş bi hatunum !!!
Ne işim var popomdan düşen pantolanlarla, dize kadar uzanan üzerine kemer takılan t-shirtlerle...

Ama var... Bu memlekette alış veriş yapıyosan uyacaksın modaya!!!
Tarzın olmasada, bluzsuz kalmaktansa, beyaz bir askılı t-shirtün üstüne o uzuuuuuun etek boyunun amacı olan kocaman kemeri takacaksın !!!

!!!
De get !
Benim tarzım bellidir.
Basic severim.
GAP ve Bananarepublic ibadethanelerimdir... Memlekette onları bulmak zor olduğundan Benetton ve BM clubla idare ediyoruz... Ediyoruz etmesine de...
Tüm hatunlar sıfır hatta eksi sıfır bedenmiş gibi ürünlerle dolu tüm mağazalar !!!
Allahıma çok şükür L'lık bi halim yok ama her denediğimin 'bi beden büyüğüüüü lütfen' demekten gınna geldi...
İki gündür girmediğim mağaza, gitmediğim alışveriş merkezi kalmadı!
Şöyle arzuma yakınının yakını bişi... ı-ıh !
T-shirtlerin boyu dize geliyor
Tüm şortlar düşük bel
Bermudalar popodan düşüyor
Ayakkabılar deseniz... Geçiniz...

Ben mi yaşlanıyorum, benim mi zevklerim, renklerim tutucu kaldı... Bilmiyorum, anlamıyorum... Ki ben tasarımcıyım, ki ben mimarım... tutuculuğum yoktur hatta son günlerin moda geyiği, amerikalarda okumuş milletvekili adayı hatun gibi modern muhafazakarlığımda yok !
Ah ah...
Listeyi tamamlayamadık...
Bendeki bu zevksizlik, mağazalardaki bu zevk olduğu sürece öğrencilik hayatımdaki kılık kıyafetime geri dönmekten başka çare yok !

Ben bi ihtimal diyerekten hala dolanırken ünlü ve büyük bir mağazanın soyunma odasında, yanımdaki kabine ailecek girdiler...
Anne, oğul ve kız !
Bende yan kabinde bikini içine sığma telaşındayım...
Anne soyundu, artık ne deniyosa...
Kız ve oğlan başladı: Anne memen çıktı, sırtın çıktı... gülüşmeler...
Arada bende kendi üstüme alınıyorum bu veletler kabinin altına eğilip benimi kesiyolar acaba diye...
Oğlan başladı babasından dem vurmaya; babam sana bunu giydirmez!!!

Sesinden ve kabine girebilmesinden yaşının ilkokul başı civarında olduğunu tahmin ettiğim oğlan babasının polisi.
Ah kadınlar... önce baba, erkek kardeş varsa baba ve kardeş sonra sevgililer ve kocaya göre kılık kıyafet seçimi... Daha doğrusu yaşamalarını onların arzusuna göre ayarlama...

Heeeeyt !
Yok öyle yağma...
Kısıtlama...
Zaten aradığımızı bulamıyoruz bide adamın listesine göre...
Yeni bir kampanya başlatıyorum markaların ve adamaların kölesi olmayın !!! Da gemide akşam yemekleri esnasında şöyle püfür püfür uçuşan bişi hala...

16 Haziran 2007 Cumartesi

Babalar gününe...

Ay tanrım !
Tüm gazetelerde babalar gününe özel ilaveler !!!
Of !
Nefis suçuk reklamlarının gecenin bir yarısı canınızı suçuk çektirmesi gibi...
Olanı var olmayanı var ama...
Ayıp canıııım...

Ayıp mayıp dil aslında da...
İşte mız mız çocuklar gibi olmayacak bişeyi tutturmanıza, istemenize neden oluyorlar...

25 senedir babalar gününü kutlamıyorum...
Her babalar gününde diil ama arada burnumun direği sızlar...
Arada özlemim hat safhaya çıkar...
O seneki özlemlerime, babama duyduğum ihtiyaca göre değişir...
Bazen hiiiç umrum olmaz...
Bazen herşeyi olan ama yinede oyuncakçı dükkanının vitrinindeki en lüzumsuz şeyi tutturan bir çocuk gibi olurum...

Bu sene babalar günü hüzünlü ailemiz için...
Ton ton dedem ayrıldı aramızdan...
Sevgili annem 25 sene sonra benim burukluklarımı, hırçınlıklarımı ve özlemlerimi anlıyor...
Bu süpeeeer !
Ve süper olan bir şey daha var onları kıskanmayacağım artık !

Okurken size tuhaf gelebilir... Ama onların ilişkisi öyle müthişti ki... Arada teyzeminde benim gibi onları kıskançlıkla izlemiş olduğuna eminim...

Sevgili annem babasının ardından göz yaşlarını benden çekinerek gizli gizli akıtıyor...
Ona anlatamıyorum, yaş kaç olursa olsun sevdiğin gittiğinde hissedilenlerden utanılmaması gerektiğini...
O 50 sinde babasını yitiren birisinin 11 yaşında yitiren birisiyle aynı acıyı duymaması gerektiğini düşünüyor...
Yaş kaç olursa olsun babanızın küçük kızı olarak kalmak ve öyle davranılmak ve ondan yoksun kalmanın aynı derecede acı vereceğini, özlemler duyuracağını bir anlatabilsem...

Annem için hüzünlü geçecek bu pazar...
Peki ben?
Sadece gazete eklerine gıcık oluyorum...
Babamın yukardan beni keyifle mi yoksa keyifsizce mi izlediğini bilmiyorum...
Her ne ise onun hala 'gıcı' olduğumu biliyorum...
Doğrularımla, yanlışlarımla, hatalarımla, başarı ve başarısızlıklarımla... Onun kızıyım !
Şayet arzuladığın gibi olmadıysamda; napalım eldeki bu... Kabullenmekten başka çare yok !

Ama itiraf edemeden de geçemiyorum, arada çok nadir yolda yürüyen baba kızları görüp gözüme toz kaçtı yaaa numarası yaptığımı ve yaa baba yaaa diye kapısına dayanıp nazlanmayı, benim yerime onun yapmam gekenleri yapmasını beklemeyi...
Kısaca baba kızın yaptıklarını arada özlüyorum işte !!!

Babacım, şerefine kaldırıyorum şu an kadehimi... Babacıklar günün kutlu olsuuuuuuuun ! eee senin kızın olduğumdan bunu yemezsin ama yinede bi ihtimal belki yersin diyerek sigarayı da az içmeye çalışıcam, söz... :ppp

;)

15 Haziran 2007 Cuma

Sarp'ın hissettirdikleri....

Bu gün işe giderken Sürmeli'nin önünde kırmızının yeşile dönmesini beklerken bir anne oğul belirdi köşede...
Ana oğul başlarında bandanaları sırtlarında sırt çantaları öyle tatlı, öyle kanki yürüyorlardıki...
Hayatımda ilk defa bir baba kızı değil bir anne oğulu kıskandım ve;
Bende oğlum olsun istiyorum dedim...
Bir oğul...
Bir kız değil...
Evet herşeyden önce sağlıklı olması önemli olan ama...
Benden bir kız annesi olmaaaaaz, olamaaaz...
O yüzden bir oğlan.

Bir oğlum olsaydı...
Ki olmuş olsaydı şu an 4 veya 5 yaşlarında olurdu...
Bu olmak, evlenmiş ve çocuk yapmış olsaydım anlamında olmak... Yoksa olduda zamanı diil bunun diye yok edilmiş anlamında değil... ( Bu açıklamaya ne gerek varsa... var aslında aile üyelerimde hayran kitlelerim arasında da...)
Her neyse...
Bir oğlum olsaydı 4-5 yaşlarında olacaktı...
Onunla kanka olacaktım...
F1'e beraber gidecektim...
Onunla slot car yarışları yapacaktım...
Onunla sinemaya gidecek
Kung-fu dersleri alacaktım...
Klasikleri yeniden okuyacaktım...
Hayatım tek, sade, bencilce olmaktan çıkacak, hayat benim köküne kadar yaşarımı yapmayıp daha dikkatli olacaktım...

Beeeen?
Çocuk sevmeyen, istemeyen ben?
Bu sabah o ana oğul bende çocuk sahibi olmayı istetti...
Tanrım ben çocuk mu istedim?
Olmayan ve hatta olmayacak bir oğlanla yapacaklarımın hayalini mi kurdum?
EVET !!!
Ve arkasından; güzel bi andı ama bundan 4-5 sene önce olsaydı çekebileceğim, dayanabileceğim bir şeydi ama HAYIR oldum...
Çocuk sesi sevmem...
İlgilenmeyi hiç sevmem...
Çok soru sorarlar, rahatsız edilmeyi hiç sevmem...
Hele uykuyu çok severim gecenin, sabahın bi körü uyandırılmayı...
Yemek yapmayıda...
Kısaca benden anne olmaaaaz !
Benden kısa süreyle vakit geçirilecek abla olunur !

:))))

Bu güne böyle başladım...
Akşam üzeri üniversite kankamın çok sevdiği ve benimde çok sevdiğim kadını aradı:
Oğlumuz oldu... Şimdi de gelme bizede göreyim dedi...
Kankime en güzel babalar günü hediyesi geldi...
En sevdiğim arkadaşımın ve gelinimin bebeği oldu !
Nasıl mutlu oldum...
Nasıl sevindim...
Yeni bir umut, yeni bir hayat...
Hepimize yeni bir şans, sevinç...
Sarp bebek şansın, uğurun, mutluluğun, aşkın herşeyin ama herşeyin bol bol olsun...
Ve siz ebeveynler sizlere sabır diliyorum...
Nasıl başkasının ağrısı en dayanılan ağrıysa, en iyi çocuk sevgiside başkasının çocuğuna duyulandır!!!
:p
Sarp bebek hoş geldin...
Meleklerin hep omzunda olsun... Hep bir arada, özlemsiz bir hayat diliyorum sana...
Ve kankim, ikimiz içinde babalar günü özlem demek... Ama biliyorum sen çok ama çok iyi bir baba olacaksın...
Heeey en iyi baba benim arkadaşım tamam mı?
:)
Mucuk size....

11 Haziran 2007 Pazartesi

Çarşambadan Pazara...

Hiç sevmem...
Tecrübeliyim olacaklardan...
Ama patron değilde kulsan... Elin mahkumlardansın...

1 Ay önce başladı telaşı...
Hiç mi hiç oralı olmadım...
Görüşmeye geldiklerinde o güzelim gülümsememi bile çok gördüm onlara...
Tanrı isteksizliğimi duyup tam üstekileri vaz geçirdiği anda rahatça 'ohh...' diyecekken...
Yeniden daha şevkle sarıldılar ve sarılmamızı istediler...

Neden mi bahsediyorum?
Fuardan...
Ah ziyaretçi için zevk katılımcı için kabus olan...

Hiç sevmem...
Demiştim dimi? Olsun yine diyim...
Bi sabah geldiler ofise...
Bilmem ne bilmemne fuarı yapıyoruz...
Eee... hayırlı olsun...
Olsun olmasınada sizinde olmanızı istiyoruz...
Ay biz olmasak...
Aaaa olmaz... ölümü ye, çapağımı süpür ol! Dediler...
Bosslarda dayanamadı tabiiii... olduk fuarlı...

Stand tasarımıydı, yapılacak sunumlardı, bulunacak, yapılacak işlerdi derken...
Patrona olan sevgim aşka, aşkım tutkuya dönüştü....
Hele hele 2 senedir aynı yerde çalışıp tanışmadığımız, çiti piti hatunun azmi beni delirtti delirtti...

Bu nasıl bi şevk, nasıl bir azimdir...
Eeee daha çıtırdır...
Üstlerin alttakileri yontma, sündürme eylemlerine pek bi maruz kalmamışlığındandırda...
Arada popomu değil parmağımı kaldırsamda işe ucundan dokunsam fena olmayacak... Hissediyorum bana hissiyat yapan iş ve can yoldaşı arkadaşımın sinyallerini...

Ama alıcı kapalı...
Verici hala bi umut iptali ummakta...

Olmadı...
Düştük fuar yollarına...
4 kişi... ha bide bize uyan bizden beter şoförümüz... sonrdan bize eklenen ikramcımız...
6 süper insan...
Azimli...
Sabaha kadar süren, 2 saatlik uykularla freşlendik diyip photoshopta elden geçmesi gereken yapıştırma gülümsemeler suratlarımızda...

Unutmuşum sabahlamayı...
Aynı frekansta veya yakın insanlarla gülüp, gırgır yapıp, içip iş yapmayı...
Özlemişim...
Ama yaşlanmışım be... zor geliyo uykusuz tüm gün ayakta kalmak...


Unutmuşum topuklu ayakla koşulmayacağını...
Unutmuşum bi çok keyfi...

Eziyetti, yorgunluktu...
Ama keyifti...
Ama 1 ton pirzola tadındaydı...
Geceyi yaşamaktı...
Gündüzü farklı yaşamaktı...
Yeni dostlar edinmekti...
Tüm yorgunluğa rağmen birlikte yemek içmekti...
Aynı acıyı, eziyeti, mutsuzluğu, mutluluğu, sıkıntıyı paylaşıp keyifle bardak kaldırmaktı...

Tecrübeye tecrübe katıldı...
Eksiler artılar ortya döküldü...
Bildik şeyler kesinlik kazandı... Yeni tutum kararları alındı...

Ama şöyle ağdalısından, ballısından bi teşekkür henüz alınmadı...
Henüz vücutta dinlenmedi...

Ama haftaya bi süper başlandı...
Başka bi azimli başka bi şevkli olundu...

Hey 6'lının diğer 5lisi... Can canaa şerefinize...
:)

(sizlerle bir daha çalışırım ama konu farklı olursa !!!)


Can cana sıhhatinize...

1 Haziran 2007 Cuma

Genco'ya

Daha gencecikti...
Yaşayacağı şeyler vardı...
Hayelleri umutları...
Verilmiş sözleri...
Söylenmemiş sözleri...

Daha gençti...
30 vardı yoktu...
Bir akşam tanıdım onu...
Sonra yüreğindeki aşk acısını olduğu gibi aktarmasıyla...
Cesur oldu, erkekte olsa insan oldu....
Güldük
Eğlendik
Geyik yaptık...
Tanıyamadık çok...
Ama tanınması, arkadaş olunması gerekenlerdendi...
Alkol ve sigara dumanları arasında
Çalan müzikle salınan bedenlerin arasında
Fırsat olmadı ilerlemeye...

Doğum günümde beni mutlu kılanlardandı...
Bana öylesine bir dans hediye etmişti ki...
Ama hayat ona ölümü hediye etti...
Aniden...
Teşvikiye Saray'ın önünde...
Gençliğine rağmen
Gücüne rağmen
Hayatında bilmediğimiz onu yıkamayan birçok şeye rağmen
Kalbi onu yere yıktı...

Sevgili Genco söylenecek şey pek yok...
Arkanda sevenler bıraktın...
Hayatlarına girdiğin veya değip geçtiklerinde olsa...
Mekanın cennet olsun...
:(
01/06/2007