Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

24 Nisan 2012 Salı

23 Nisanlarıma ;)

Bu 23 Nisan en son kutladığım bayramı hatırladım...
İlk okul 5'de tutturmuştum bayrak taşicam ben diye...
Yapamazsın dediler... Yok dedim... İnat ettim ve okulumun önünde Türk bayrağını taşıdım...

Orta okullu olunca 23 Nisan kutlanmıyora çok üzülmüştük orta1'de...
Büyüdünüz siz demişlerdi...
Oysa çocuktuk hala...
Bir kaç arkadaşımla ellerinde okulu süslemek için taşıdıkları renkli kağıtlarla yanımızdan geçen küçük ilk okul öğrencilerini ne kadar kıskanmıştık!
:))))
Çocukluk işte...

Amcamın çevresi sayesinde ilk okuldayken TRT'nin düzenlediği çocuk şenliklerine katılırdım...
Ne keyifti, dünyanın dört bir yanından gelen çocukların yürüyüşlerini izlemek... Şayet bayram günü Ankara'daysam gidip etkinlikleri izlemek...

Sadece etkinliğe katılan ve onları misafir eden çocuklara verilen çantalardan bende bir sürü vardı... Nerde kim bilir onlar acaba... O zaman için hiç bir arkadaşımda olmayan şimdi prada çanta nasıl havaysa-kıskançlık unsuruysa o çantalar da öyleydi... :))))

Samsun'da yaşadığım için çook üzülürdüm... Dünyanın dört bi yanından gelen çocuklardan eve alamıyoruz diye... Gösteriler Ankara'da yapılıyordu, illa Ankara'da oturmak gerekiyordu... :(

Bizim çocukluğumuzda bu vardı canım... :)))

Geçen gün zaping yaparken duydum ve takılmadım geçtim; her kimse artık 23 Nisan çocuk bayramı artık bizden çıkmalı markalaşıp UNESCO tarafından kutlanmalı diyordu...

Çok doğru... Bu konuda bir şeyler yapılmalı... Bizim kimliğimiz gitmeden UNESCO bu işi devralmalı...

Hep yağmur yağar 23 Nisan'da... Bu sefer İstanbul güzeldi... Ama benim çocukluğum Karadeniz'in oyunuyla geçmiştir... 

Sabah günlük güneşliktir, tam tören başlar yağmur da başlar ya da feci bir rüzgarla iliklerinize kadar titrersiniz... :)

Güzeldi 23 Nisanlarım...
Büyüyüp kazık kadar olmuş olsam da içimde kutlanası bir coşku oluşturur...
Büyük-küçük fark etmez... Bayramlarımızın hepsi özel ve coşkulu bir şekilde kutlanmayı hak eden bayramlar...

Onca 23 Nisan anısından usuma düşen 'son' tören oldu...
Okulumun önünde bayrağı taşıyarak yürüyorum...
Babam çok hasta... Babaneme inmişler...
Lacivert röpteşambırı üzerinde balkonda... Ayakta zor durduğu belli olmasın diye uğraşırken bir yandan da fotoğraflarımı çekiyor...
Evimin-ailemin önünden gururla geçiyorum...
Bayrak taşımak ne afilli bişey... 
Çocuk değilim ben... 5. sınıfım... ;)
En fazla yarım saat sonra 'bu çoook ağıır ben bunu taşıyamayacağım' demeye başlıyorum...
Aile geleneğimiz babamın hasta olmasından dolayı bozuluyor...
Anneannem-dedem, teyzem, dayım ve annem tören alanında... Babam yok...
Evde...
Ama kızı önünden geçti gördü...

Çocuğum...
Ama kendisini büyümüş sanan...
5 ay sonra istemesem de büyüyeceğim den habersiz...

Son çocukluk...
Babanın gurur duyabildiği ne oldu bilinmez...
İlk okuldayken öyle yarışmalara katılan-derece alan bi tip değildim... 
Garibim ne olacak bu kız acaba diye düşünerek mi gitti...
En azından törenin sonuna doğru anneme devrettiğim bayrakla önünden geçtiğimde gurur duymuştur... ;)

Ne mutluydum o nisan... Ta ki 11 eylül'e kadar...
Ne dendir bilimez, bu bayram babam düştü usuma...
Yaşanacak üzüntü ve acıları bilmeden masum çocukluğumun keyfini çıkaran 'ben' düştü usuma...

Gülümsedim, andım o günleri ve ah dedim, büyümek için onca sabırsızlanan çocuk aylar sonra nasıl büyüdün... Ne acılarla, ne sıkıntı ve özlemlerle...

Galiba her şeye sahip olduğum o Nisan'a dönmek istedim...
Masum, mutlu, kırılmamış, kaybetmemiş, BABALI çocuk olmak istedim...

İşte geçen zaman, büyümek hatta belki de yaşlanmak böyle bir şey...
Güzel bir anı sizi alıp nerelere götürüyor ve neler düşünüyorsunuz...
Sıradan bir 23 Nisan bayramı beni bu sefer 27 sene önceye götürdü...
Orta okullu olduğum için büyümediğimi hatırlattı...
Beni büyütenin hayat olduğunu... 

*Sevgili rahmetli büyük amcamın da doğum günüdür 23 Nisan... Ölüm tarihleriniz-doğum günleriniz bana fazlamı geliyor nedir... Can acıtmayan hatırlamalar olmuyor maalesef...Güzel şeylerde düşünseniz varsa içinde yitip-gitmiş, güzellik yerini hüznün acısına bırakıyor...

Taze taze fide ekimi ;)

Zen Garden'dan yeni fidelerim geldi... :)))
Bu küçücük kutuda neler neler gelmedi ki...




Nasıl düzenli yerleştirmişler görüyormusunuz?                            Rahatlıkla fide siparişi verebilirsiniz... 




Tam 14 tane fide... Küpe çiçeğinden, sarkan türlere ve adaçayına kadar... Hepsi ister saksı da ister bahçede yetişebilecek türler... Koliden çıkarır çıkarmaz onları bir süre dik tutuyorum... Kendilerine gelmeleri için ve sonra açıp ekim işlemine zevkle başlıyorum. 

Teddy beyaz papatya ve küpe çiçeğinin çeşitleri; blush violet, red-white ve pink-white...



Nazikçe onları plastik koruma kabından çıkarıyorum ve ekim işlemine kadar sulamak için azcık (1.5 parmaklık) su dolu bir kabın içine dik olarak yerleştiriyorum... Fideleri üstten sulamamak gerekiyor. Sahip oldukları torf çok sıkı olduğundan üstten suyu emmesi zor. O yüzden fidelerin alttan sulanmaları gerekmekte... 

Ofis ortamında ekim yaptığım için galvaniz vazom ekimden önce sulandıkları yer oluyor... Ne kadar güzeller değil mi? Zen Garden'ı işte bu yüzden çok seviyorum ve hep onlardan alışveriş yapıyorum, gelen paketlerden kötü sürprizler çıkmıyor. Harika güzellikte-sağlıklı-güzel sürprizler çıkıyor ;) 

Ekim için Zen Garden'dan aldığım 8cmlik üretim saksılarını kullanacağım... 




Üretim saksısını fidenin boyuna göre yarısına kadar veya biraz daha fazla toprakla doldurduktan sonra, saksının ortasında açtığım açıklığa nazikçe fideyi yerleştirmeye başlıyorum...

Nazikçe düzgün bir şekilde saksının ortasına yerleştiriyorum... 




Evet, ekim işlemi tamamlanmak üzere... Şimdi toprağı ufalayarak nazikçe, sulama payı bırakarak fidenin üstünü toprakla örteceğim... 

Parmak uçlarımla toprağı ufalayarak fidenin etrafını örtüyorum... Arada hafifçe saksıyı sallayarak fidenin yapraklarına düşen toprağı alın. Sallama işlemi aynı zamanda toprağın yerleşmesine de yardımcı olur ve haddinden fazla toprak koymanızı da engeller... Ne kadar sulama payı bırakmanız gerektiğini kontrol ederek yapmış olursunuz işlemi.

Kesinlikle toprağı fidenin etrafına çok sıkıştırmamanız gerekiyor... Ne gevşek ne sıkı... Parmak uçlarınızla hafif dokunuşlarla fidenin üstünü kapamanız gerekiyor...


Sırada 2. grup var... En sevdiğim tür sarkan ve yayılıcılar... Brachyscome Dark Mauve, Bacopa Sutera pembe, mavi ve beyaz... Bu çiçekleri tavsiye ederim... Sarkan türlerden oldukları için asılabilen saksılarda çok güzel oluyorlar... Hem sarkıyorlar hem de çok güzel üredikleri için tüm saksıyı doldurduklarından yerde geniş ağızlı bir saksıda da asılabilen saksılarda ki kadar güzel oluyorlar... :) 

Yine ekimden önce su dolu bir kapta sulanıyorlar...




Nazikçe Brachyscome dark mauve'ı yerleştiriyorum...




Bir parmağınız fideyi nazikçe bastırsın üstüne toprak koyarken...




3. ve son grup... Adaçayı çeşitlerim gümüş, ananas pino, 3 renk adaçayı ve küpe çiçeğinin Sır Matt Busby türü... 




Ne güzel paketliler dimi... Ne eliniz bulaşıyor ne de ortalık... Alıp ekime hemen hazır... 




Aynı sulama işlemleri Adaçayları içinde yapılıyor...




Gümüş Adaçayım... 
Ananas Pino Adaçayım...






Hepsinin ekimi tamamlandı... Sulanıp, güneş görüp serpilecekleri yerlerine taşınacaklar...
Ofiste Çeşme'deki ev için çiçek yetiştirilince çözümü de böyle oluyor... Pencere önüne bir koli konuyor üzerine çöp torbası örtülüyor ve ortalık batmadan yetiştirme işlemi yapılıyor ;)

Kimi özel üretim saksılarında kimisi elimden çıkma gazeteden üretilme plant potlarda... ;)
Fide mi tohum mu derseniz, fide daha zevkli... Tohum gibi çoook sabretmenize gerek yok çünkü... 


Fide, tohum, toprak, üretim saksısı, gübre ya da danışıp bilgi almak için http://www.zengardentr.com/index.php

Fide ekimi...


Fide ekmek nasıl bişeydir?

Çoook kolaydır...
Tohumdan yetiştirmek gibi eziyetli değildir... Sürprizli değildir... 
Birisi sizin yerinize ekip, büyütmüştür... Aman ektim çıkacak mı, olacak mı stresi yoktur... :)
Zen Garden'dan aldığım Bocapa Sutera Pembe ve Brachyscome Dark  Mouve fidanlarımın ekimini paylaşacağım sizlerle...

Zen Garden'dan aldığınız fideler fotoğrafta görmüş olduğunuz gibi özel pakette geliyor... 
Kargo kutusundan çıkardıktan sonra bir süre dik tutmanız gerekmekte... 
İlk başta küçük renkli galvaniz kovalarıma ekmeyi düşündüm onları ama sonra kıyamayıp vaz geçtim ;) Bu kovacıklar için gideceğiniz adres Euro Flora... Aklınızı kaçıtttıracak incik-cıncık satan bi yer... Neredeyse yok yok... Ferforje saksılık bisikletler var ya...Var orda... Gidip almamak için zor tutuyorum kendimi... :)))

Yavaşça paketi açıyorsunuz ve fideleri çıkarıyorsunuz... 
Önemli bir uyarı: Fideler üstten sulanmamalı... Ekili oldukları torf çok sıkı olduğundan üstten sulandığında suyu emmesi kolay olmaz... O yüzden bir kabın içine ılık su koyup fideleri dik bir şekilde kaba oturtmanız gerekiyor ki dipten, köklerinden suyu çeksinler... Çok değil siz ekim saksısını hazırlayana kadar suda kalmaları yeterli olur... 

Ekim hazırlıkları yapılırken cim cimeler küvet keyfinde ;)






Toprağı elinizle ufalayarak saksıya koyuyorsunuz... Ekim yapacağınız  saksıyı ağzına kadar doldurmamanız gerekiyor... Yarıdan biraz fazla toprak koymanız gerekmekte... Koyduğunuz toprak ne çok gevşek ne de çok sıkı olmamalı... 


Toprağınızda fidenizin ekileceği açıklığı açıp nazikçe fidenizi ekiyorsunuz... Amaaan, çok bastırmadan... Toprakla boğmadan...Ve sakın sıkı sıkı ellerinizle bastırarak ekmeyin... Hafifçe bastırarak ekimi yapın... Ne kadar çok toprakla sıkıştırırsam o kadar sağlam olur diye bi mantık çiçeklerde işe yaramaz... Zamanla o kendisi sıkıca toprağa tutunacak zaten... ;) Her zaman saksının üzerinde 1.5-2cm sulama payı bırakın...

Sipariş fidenin büyüğü-küçüğü olmaaaz... Zen Garden onları öyle güzel paketliyor ki Biberiyem maşallah cap canlı elime ulaştı... Onu Çeşme'de bahçeye ekeceğim içim saksıya ekmedim... 




 Ekim yapıldı ve sulandılar...







En keyifli kısım, ekim bitince keyifle onlara bakıp sigara tellendirmek... ;) Bocapa Sutera elime ulaştıktan 2 gün sonra ekilebildi... O biraz naz yapacak... Umarım canlandırırım yeniden... 

Gördüğünüz gibi bu kadar basit! Benim gibi tohumla uğraşıp, sabırla her gün çimlenme var mı diye kontrol yapmak istemezseniz, arzu ettiğiniz çiçeğin fidesini sipariş vererek fideden büyütmede yapabilirsiniz... ;)
http://www.zengardentr.com'u ziyaret edin ve gönlünüze göre seçim yapın ve bir türlü gelemeyen baharı fidelerinizle siz balkonunuza, ruhunuza getirin... ;)

21 Nisan 2012 Cumartesi

Öğreniyoruz... 1

Ben şunu anladım toplumumuzda idrar tahlili nasıl yapılır bilinmiyor!

Gidiyor klozete işiyor ve çıkıyor...
Sanıyor ki arkasından laborant gelecek ve klozete bakıp bakıp 'hııım kum var, demir iyi, şeker yok' dicek!

İdrar tahlili için laboratuvara gidersin kardeşiiiim! Orada ki insanlar çişinden verdiğin bir miktarı incelerler...

Bi tek laborantlar çiş görmeyi yadırgamaz...
Bi de sevişirken üstüme işe diyen filmlerde gördüğümüz manyaklar!

Onun haricinde kimse kimsenin çişini görmek istemez, zevk almaaaaz!

Sifon denen şey klozeti temizlemek için vardır!
Ya basarsın ya kulpunu çekersin öyle çalışır...
KESİNLİKLE ELİNE YA-PIŞ-MAAAAZ !!!

Kimse kimsenin sarımı, beyaz mı, açık yeşil mi diye çişinin rengini merak etmez...
Çocukken ana-babalar merak eder bakar...
Hala o günlerde mi kaldınız acaba?

Evladım işin bitince haber ver bi çişini kontrol edicem demeleri bu kadar mı bilinçaltınıza işledi acaba?

Çiş yapınca önce sifon çekilir sonra eller yıkanır...
İdrar tahlili için de laboratuvara gidilir...
Kimseye çiş gösterilmeeez cıııs ayıp ayııp!

Eğitimlisi de eğitimsizi de yapıyor bunu...
Neden yapıyorlar acep diye düşünürken her halde idrar tahlili nasıl yapılırı bilmiyorlar ondan her halde diye yanıt buldum...

Bilmemek değil öğrenmemek ayıp demiş atalarımız... Eeee öğreteyim oldum... 

Üretim sebebiyetiyle suratınıza suratınıza şey etme imkanım yok... Olsay dı suratınıza suratınıza şey ede ede daha bi zevkle öğretirdim de... Napalım imkanlar elvermiyo... Bi daha ki dünyaya gelişte erkek olursam o zaman borcum olsun... 

Tahlil için laboratuvara ok... 
Aferin...
Ellerde sabunlandıysa çifte aferin... 

Bu arada lütfeeeen okullarda, devlet dairelerinde, özel sektörde beşikten mezara sifon çekme ve kapı kapama eğitimi verdirelim... Sokak kapısı da kapanmak içindir... Açık kalması gerekseydi kapı takılmaz dı... Ok? 

Aferiiiin bu günlük bu kadar eğitim yeteeeer... Öğrendiklerinizi bol bool uygulayııııın ve etrafınızdakilere de öğretiiiiiiin...;)

Cim cimeler yani çimlenme... ;)

İnsanın emeğinin karşılığını alması kadar güzel ve keyif verici bir şey yok...
Ekeli 1 hafta oldu olmadı bazı tohumlar çimlenmeye başladı bile... :)) 
Ofis ortamında çimlendirme çalışması yapmak pek kolay olmuyor... Aslında ev de balkonda yapsaydım daha iyi olurdu ama, bir şekilde mola vermeme ya da stres atmama vesile olduklarından ofiste olmaları iyi oldu... Hem amcama da arada 'bilgisayar' dışında bakacağı bir şeyler oldu... ;)))

Cerastium yani 'yaz günü kar' çıkmaya başlamııış!!! Ah ne büyük sevinç ve heyecan !!! Geniş bir zaman diliminde ekilebilen yayılıcı bir çiçek... Ben sarkan ve yayılan çiçekleri çok seviyorum... Değişik saksı kombinasyonlarında son derece başarılı sonuçlar elde ediyorsunuz... Teras ya da bahçe dekaratörü yapıyo bu tür çiçekler sizi... ;)

Plant pot yap yap nereye kadar... 






Viyolleri çok sempatik bulmasam da en sonunda pes edip viyollere de ekim yaptım...





Ehee bunlar da bu günün sürprizleri... Tam katmerli ölümsüz çiçeklerim... Çocukluğumdan beri bu çiçekleri çok severim... Kağıt çiçeği derim ben onlara... Toplar, baş aşşağı asar ve kurutursunuz...tüm kış boyunca vazonuzdan size gülümserler... Ekmenizi itinayla tavsiye ederim...

Tam 5 tane boy boy kutu da Çeşme'ye gidene kadar çimlenecek tohum... Hele bi yeşersinler sonra ince iş devreye girecek ve şaşırtmaca yapacağım... Ya da uğraşmadan direk saksıya ya da bahçeye... En kötü huyum azimle başlayıp çoğunlukla sıkılıp sonunu baştan sağma yapmam... Mukadderaaat !!! 

Ofis ortamında bu kadar oluyor... Mayıs ortası Çeşme'ye gittiğimde yapacak pek bir şey bulamayacağımdan direk tüm vaktimi bahçeye verebileceğimden başladığım azimden daha azimli bir şekilde sonlandırabilirim diyorum... Eee yani bu kadar emeği yarım yamalak sonlandırmak olmaaaz... ;)
Tüm tohumlar, tohum çimlendirme torfu ve violler Zen Garden'dan...  http://www.zengardentr.com/

20 Nisan 2012 Cuma

Aşeriyorum o halde varım! :pppp

Kadın olmanın dayanılmaz keyfi...
Hııım hııııııııım...

Orta çağda bence bizleri boştan yere cadı ilan etmemişler...
O kadar ye ye, ye, aşer aşer aşer ve sonunda sadece kana!!!! :ppppp

Günlerdir deli gibiyim...
Ne yesem ne yeseeeem...
Kanlı canlı bonfile...
Profiterol... 
Turşu...
Bol acısolu Lays...
Ve en bi en sevdiğim bi elimde bıçak diğer elimde eski mi eski bir kaşar jilet inceliğinde kaşardan dilimler kesip yemek...
Daha da tuzlu bişi... ama ne?
Zeytiiiiiin...
Hamburgeeeer...
Yine sil baştan başa, kanlı canlı bonfileeee...
Ve tatlııııııı...
Üzümlü bademli çikolatalaaaaaaaaar...
Üstüne boool tuzlu ay çekirdeği... Ertesi gün tuzdan dudakların botoxlu gibi olacak türden amma...

Zaman zaman aşerme katsayım ürkütücü olabiliyor... Ve bu zamanlarda bekarlığımın sultanlık olduğunu düşünüp pijamamın üstünden bi elimle popomu hart hart kaşıyarak buz dolabına doğru yola koyuluyorum! :ppppp

İşin ilginç kısmı o kadar yemeğe mideniz bozulmaz... 
En güzeli reglin ilk günü birden mucizevi bir şekilde, vücudun tuta tuta obez domuzcuk yavrusu olmanızı sağlayan 'su' gider!!!
Tartıda -2 kiloluk azalma görürsünüz!!!
Regl biter tartıya çıktığınızda +2 hatta bilmem kaç olursunuz...

Kadın olmak bedeni ve ruhu çoook sarsan bişey...
Erkekler bizimle dalga geçiyorlar ayda sadece 1 haftamı normalsiniz diye...
Yok öncesi sendrom, yok yaklaşırken ki, yok bittikten sonraki... :)))
Hayatımız sendromlarla geçiyor...
Elimizde olmayan bir şekilde hayatımızı hormonlarımız yönetiyor...
Ve namussuz hormonlar nedense aşermeyi çok seviyorlar... 

Rahatlıkla iddia edebilirim ki hamile bir kadından daha fazla aşerme kapasitemiz oluyor...
Hamilenin canı erik çeker, turşu çeker, çilek çeker yer biter...
Ama bizde mütemadiyen neye aşerdiğimizi bilmeden bi aşerme hali vardır...
Hamile bir kadın daha normale bi kadındır bu anlamda... :))))

Yesem yesem ne yeseeeeem?
Semerimi yesem iyi olacak da... Onu da yedim galiba... :pppppp

40 yaş sendromundan kaynaklımıdır nedir bilemedim, 10 küsür sene sonra menopoza gireceğimi fark edip kadınlığın dayanılmaz işkencelerinden keyif almaya karar verdim...

Yiyorum... deli gibi...
Sendrom manyağı olarak etrafıma kan kusturuyorum...
Domuzcuk yavrusu olsam da seviyorum bedenimi...
Madem doğurup üremeyi seçen bi kadın değilim o zaman kadınlığın diğer yönleriyle ben de kadın olmanın keyfini sonuna kadar yaşarım !!!

Bir erkek deli gibi aşermiyor bizim gibi...
Onlar ne anlar sadece peynir üstüne reçel sürüp yemeyi bilen mahluklar!!! :ppppppppppp

Tadını çıkarın...
Hormonlarınızdan siz de çevreniz de manyak olsanız da tadını çıkarın...
Kadın olmanın en zahmetli tarafının eğlenceli yönlerini bulun! 
Civcive dönüşemediklerinden çatır çatır kırılan yumurtalarınızla kadınlık ritüelinizin doya doya keyfini çıkarın !!! 

Gün gelecek belki çoook rahatlayacağız ama o zaman aşeremeyeceğiz ve zaman zaman hormonlarımızın arkasına saklanarak nefis bir şekilde kavga etme keyfiniz de olmayacak... O yüzden hadin kardaşlarım kazamız mübarek osssun... hayırlı keyif almalar... :pppp

19 Nisan 2012 Perşembe

İnsan hakkı

Şaka gibi walla...
Olacak o kadar'ın bir bölümünü izliyorum sanki...

Amcam şeker hastası... Kapı gibi devletten raporu var... 3 ayda bir ilaçlarını gidip yazdırıyor ve alıyor...

Bu gün günü geldi... Sabah sabah gittik...
Amcamın aile hekimi psikolojisi bozuk bi manyaktı...
Sebepli-sebepsiz herkesi azarlayan bi manyak...
Odasına 'günaydın' diyerek girdin suç...
Oturdun ayrı bi suç...
Raporum var, ilaçlarımı yazdırıcam dedin o oooooo !!!

Aylardır sabah sabah ilaç yazdırmak için gidip ailecek fırçamızı yiyip mutlu mesuuut dönüyoduk... Mazoşistiz... :pppp

Bu sabah gittik kapıda doktor istifa etmiştir diye bir yazı...
İyi olmuş... Galiba ego sorunu vardı manyağın... Okudum okudum aile hekimi oldum ühü ühüüüümü ne yapıyosa içinden artık... 
Eşşek gibi çalışaydın da ihtisas sınavını vereydin manyak!!! Bizim ne günahımız var senin geeençlik hatandan!!! 

İstifa etmiş etmesine de yerine yenisi gelmemiş henüz... Komşu aile hekimi yazar dediler...
Gittik... 
Ve söylediği şeyle kal geldi !!!
O mahallede oturduğunuzu nerden bileyim, muhtardan kağıt getirin demez miiiiiiiiiiiii!!!!!!!!!
Hay.........

Sistem güya işleri kolaylaştıracaktı... 
Doktorun olmadığında kala kalıyorsun... Bir SSK hastanesine gidip hakkın olan ilaçları yazdırmak için sürünüyorsun...

Birde 60 yaşından sonra 6 ayda bir veya senede 1 rapor yeniletmeye gıcık oluyorum.
Benim yaşımdakinden iste yeniletmeyi... Ama 60'dan sonra ölene kadar şeker, tansiyon, kolesterol sorunu yaşayacak bu insanlar! 
60'dan sonra gençleşmiyorsun ki...
Yüksek tansiyonun bir süre sonra inmeyecek ki... İlaçlarla kontrol altında tutacaksın...
I-ııııh... İlla yaşlı-başlı insanlar gelecek onlara o kapıdan, bu kapıya rapor çilesi yaşatacaksın!!!!

Artık devlet, parmaktan şeker ölçümü yaparken kullanılan zımbırtıları da ödemiyor...
Şeker hastası her gün şekerini ölçmek zorunda! 
Bu zorunlu bişey...
Hadi bizim imkanımız var biz gidip alıyoruz da alamayan?
Devleti ilaç parasıyla söğüşleyen bizler değiliz...
Ama milletin yaptığını halk çekiyor...
Ancak biz evde nolur nolmaz bulunsun diye fazladan 2 antibiyotik-ağrı kesici yazdırıyoruz... Milyonlarca dolarlık devleti söğüşlemiyoruz....
Evet lüzumsuz ilaç tüketimimiz fazla...
Bunun önüne geçilmeli de, şeker ölçüm cihazı şart bi şeyken bunu karşılamama?

Bu gün paramızla gittik ilacımızı aldık...
Amcama yeni bir aile hekimi atandığında, sevgili devletim, ilacınızın tarihi geldiğinde size ilacınızı yazacak doktor sunamadığımızdan, cebinizden ödediğiniz parayı size iade ediceğiz dicek mi peki?

Böyle bir şey beklemek benim ülkem de hayaaal ötesi hayal olur...

Doktor hakkı diyip duruyorlar...
Antep'te çok üzücü bir olay yaşandı...
Peki devletim acaba hasta yakınlarını bu kadar çığırdan çıkaran şeyler ne diye düşünüp çözüm yaratıyor mu?

Bu sabah mesela ben cinnet geçirdim...
Ulan kimi doğrasam oldum?
Sağlık bakanlığına mı sövim, istifa eden manyağa mı, ikametgah getirin diye direten komşu hekime mi?????

Rahmetli dedem bizlere söylemeden gitmiş hastaneye yatmış... Kimse nerde olduğunu bilmiyor... İstanbul'dan paldır küldür Samsun'a gitmiş ve dedemi dedektifçilik oynayarak bulmuştuk! ameliyat olması gerekiyormuş... Gitmiş SSK'ya yatmış... Doktoru dedemi ameliyat etmeden önce muayenesine beklediğinden dedeme parmağının ucuyla bile dokunmamış... Dedemi bulduktan sonra annemle ben gittik doktoru ziyarete... SSK'dan ayrı parasını aldı bizden de ayrı... Ameliyattan sonra da gittik ziyaretine... Dedeme çok kızmıştık bizlere söylemeden nasıl böyle bir şey yaptı diye... İstanbul'a gelse Amerikan'da onu tedavi ettirseydik ya... Rahmetli ayrı bi inattı... Devletim bana bakar dedi... ameliyatı yapan doktor daha sonra stajerleri dedemin üzerinde çalıştırdığından yıllarca doktor doktor gezdik sonra....  

Bana doktor hakkı demeyin...
İnsan hakkı diyin...
Önce insan olacaksın... Elbet uzman olana kadar çok sıkıntı çekiliyor elbet emeğinin karşılığını almalı da, paradan çok daha önemli bir şeye sahipler, insanın derdine derman olma bilgisine... Bu bilgi cep ve göz açlığına kurban edilmemeli de... 

Kardeşim ben sana git doktor ol demedim, sağlık sistemini de ben değiştirmedim... Git derdini sağlık bakanlığına anlat... Bizlerden de destek iste verelim de... Azcık karşında insan olduğunu bilerek davran...

Sana günaydın, nasılsınız diyene öküz gibi davranma...
Devletin hastanesinde ameliyat yapacakken ayrıca cebini dışardan doldurtma hastana! 

Yok abi bu memlekette paran varsa hasta olacaksın... Yoksa...
Sağlık sistemimize de adam gibi bi çözüm bulunsun artık... Doktor sayısı artırılsın... Hastaya da doktora da iyi gelen mekanlar ve sistemler kurulsun...

Devletimden sağlık güvencem var diyebilelim...
Özel sigortalara paralar yatırıp onlar sayesinde insan muamelesi göreceğimize devletimizden görelim...

Göremiceksek de devlet bu işten elini eteğini çeksin... Herkes kendi başının çaresine baksın dedin... Zaten şu an olan o! 

Doktor ve Hasta Hakkı yani İnsan hakkı !!!! Önemli olan bu!!!!

15 Nisan 2012 Pazar

Ortaya karışık bahçe... ;)

Geçen yaz çektiğim fotoğrafları nereye soktuysam bir türlü bulamıyorum! 
Tuhaf bir dosya adıyla bir CD'nin içinde kaydolmuş durumdalar sanırsam da bi türlü bulamadım!!!

Geçen seneden bulabildiğim bahçe fotoğraflarını koyarak ortaya karışık bir yazı yazacağım...

Efenim, bizim sitede Migros'un alışveriş arabalarını yürütüp bahçe kapısının önünde bırakma huyu var... Birisi tayni bi modelini getirip atmış... Ben de onu alıp, güneşe göre çiçekleri taşıma arabası yaptım geçen yaz...Çok pratik itinayla böyle bir arabaya sahip olun diyorum... İstanbul'a dönerken arabayı yola bıraktım... Bu yaz saolsunlar komşular yine getirir bi sürü ben de alır kullanırım... :)))) Öğleden sonra arka taraf güneş alıyor... Çiçekler arkaya gitmeden önce poz verdiler... :pp

Çok çoook kıymetli limon ağacım... 2 sene önce ektik... Ev sahibi kışın hiiiç ilgilenmemiş bahçeyle... Ölümden döndü... Tepesindeki dal 2 sene önceki boyuydu... Yaa... Çok uğraştım canlansın diye... Bu yaz ne halde bulacağız bakalım... Ev sahibi bakarım bu sene bahçenize dedi ammaa... Görücez... Ölürse gerçekten çok ama çook üzülücem...

Zen Garden'dan alıp ektiğim tohumların eylül sonundaki hali... Daha güzel, detaylı fotoğrafları vardı ama nereye soktuysam !!!! İstanbul'a dönmeden 1 gün önce, sulanma sorunu yaşamamaları için yağmur suyu alabilecekleri şekilde yerleştirip seneye geldiğimde kaç saksı bırakmışım hesabını fotodan yapayım diye çektiğim fotoğraf... :))))

Bakalım kendinden açan olmuşmu, ölen, çalınan göreceğiz mayıs sonunda :))





Karanfiller geç çıktılar... Amcam ekti onları ve geç ekmişti... Ve  üşenip şaşırtmaca filan yapmamış... Üst üste sıkışık vaziyette çok güzel ürün verdiler... :) Incıksız cıncıksız olmaaaz... Euro Flora'dan aldığım saksı süsleri... :) 


Kaktüsleriiiiiim !!! Zen Garden'dan aldığım kaktüs tohumları geçen yaz çıkmadı... Benim ekim hatamla alakalı olabilir... İlk defa tohumdan kaktüs yetiştirmeyi denedim ve beceremedim galiba... Belki gittiğimde çıkmış olabilirler görücez... Boş bi saksıya haddinden fazla ilgi göstermem komşular tarafından yadırganmasın diye eski bir kaktüsümü ektim... :)) İstanbul'a dönmeden güneşten mahrum kalmayacağı ama az yağmur suyu alacağı arka tarafa konuldu... En bi en merak ettiklerimden ! 

Dalyan taraflarında bi siteden bu fotoğraf... Böyle bir kayıkçık bulsam bahçeye koyarım ve çok sevdiğim örtücü yayılıcılardan ve sarkanlardan ekerim ! Size fikir olsun diye koyayım dedim... Ev kira, böyle bir şey alamam... böyle bi kayıkçık'ı kim atacaktaaa ben bulucam da... O bakımdan imkanı olan benim için yapsın... ;))

Ilıca Yıldız burnundan bu fotoğraf yanılmıyorsam... Çok hoş doğal bi dekorasyon  ürünü... Walla sökülecek bişi olsa alır söker bahçeye koyardım... Etrafta dolanırken bahçenizde kullanabileceğiniz şeyler olabilir gözlerinizi açarak dolanın... Nefis bir sarmaşığı sardıracaksın ağaca, ağaç ölmüş olsa bile canlı canlı duracak hem de sarmaşığı nereye sardırayım derdi bitecek... Bence...

Bu fotoğrafta Sakız'dan... İşte benim peyzaj zevkim... Taş, kayık, ölü ağaç, mıcır... :))))
Çeşme'de de kayalık, taşlıklı taş aşırıcam bi yer henüz keşfedemedim... Keşfeder keşfetmez bahçede mimardan peyzaj mimarı nassı olur çalışması yapıcam ! :)))) Amcam da kız bahçeyi taşla-sopayla doldurdu aaah vaaah edecek yaa...! Mukadderaaaaaaaaat !!! :ppppp 

Benim fotoğraflarım nereye gitti acaba... Çıkacak bi CD'nin içinden bi gün... Bu yaz daha dikkatli kayıt çalışması yapacağım demek ki... ;))