Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

31 Ağustos 2009 Pazartesi

Geri geliş...

Kekik kokulu bir sabaha uyanmıyorum...
Kahvemi içip, arabaya atlayıp Migros'a gitme telaşıda yok...
Gazeteler, günlük alışveriş ardından kahvaltı sonrasında gazete ve sohbet keyfi ve aaa deniz saatim gelmiş baaaayda yok...

Sonbahar kokusuna uyanıyorum...
Telaşa, koşuşturmaya...
Vitrinler değişmiş...
Nişantaşı sonbahar kıyafetleriyle dolanan nefis kadınlarla dolu...
Biraz vitrin bakmak ucundan alışveriş, pasajında kahve keyfi?
I-ıh !

Gönül Çeşme'de olmak istiyor...
Dün Ilıca Plajından ayrılıp valizi alıp havalimanına gelmek nasıl bir ızdıraptı...
Ah aaah...
Günler sonra dinen rüzgar, gidişime inat sıcaklaşan deniz, çalan müzik ve aşkım...
Sıcacık kumlar ayağımın altında, güneş bedenimde sırtım sevgilimin göğsünde, elleri bedenimi sarmış...
Yaklaşan güzel günbatımını yaşayamamak...
Elimiz telefona gidiyor biletimi bu sabaha almayı düşünüyoruz... Sırf gün batımında yüzmek için, sırf buz gibi bira içip öpüşebilmek için...
Ama bilet fiyatları fahiş ötesi...
O an değer biçilemez bir an ama...
Onca paraya kıyamıyoruz...

Yüreğimiz parçalanatak ayrılıyoruz ılıca'dan...
Boyalık'ın tepelerine tırmanıyoruz...
Terastaki manzara nasıl nefis...
Bedenimde Ege'nin tuzları...
Yıkanmak hiç istemiyorum... Yalap şap bir duş, üste geçirilen gömlek-şort ve ele alınan valiz...
Saçlarımdan akan sular bedenimi ve terası ıslatırken elimizde bu yaza damgasını vuran içkimiz...
Yaz bitmedi belki ama benim için bitti...

İstemesemde eve dönmek zorundayım...
Oysa daha doyamadım, yeterince keşfedemedim ki...
Ektiğimiz limon ağacı, mango çekirdekleri, kaktüsüm, her akşam sabırla suladığım çimler...
Kekik kokusu, berrak gökyüzü, Ege'nin tuzu...

Hepsi arkamda kalıyor...
Seneye daha uzun kalacağım diyorum...
Ne iş, ne kariyer ne para kazanma umrumda...

Yüreğim Ege'de, masamın başındayım...

29 Ağustos 2009 Cumartesi

Plaj modası...

Büyük plajın hem hafta içi hemde ramazan boşluğunun keyfini sürerken yanımda ki şezloglara 2 hatun ve bir kız çocuğu geliyor...

Herşeyi ..ok varmış gibi gözlemlicem ya, dergimi göğsümün üstüne koyuyorum ve çaktırmadan inceliyorum onları...

Anne-kız ve teyze-hala gibi duruyorlar... Sohbet ediyorlar, gülüyorlar... küçük kızla kumlarda oynuyorlar vs... Bir süre sonra kız deniz diye tutturuyor...

Annesi bilmem kimler gelince giricez diyor...

Ooo oluyorum bir çocukken kaç çocuk olacaklar acaba diyerek dergime dönüyorum...
Tam keyfimin en güzel noktasındayken kız ciyaklamaya başlıyor...
Dönüp bakıyorum ki ikiz kızları olan bir hatun onlara doğru yürüyor...

Hıh diyorum 3 kız çocuğu... Daha ne isterim?...

Anne kalkıyor arkadaşının yanına gidiyor... İster istemez gözleme başlıyorum... Teyze/hala zannettiğim hatun kumda oturmaya devam ediyor... Gelen hatun onu iplemiyor... Nası yani oluyorum veeee kızım ne salaksın diyorum hatun bakıcııııı !!!

İki arkadaş kızlarını bana yapmacık gelen bi tavırla seviyorlar ve bakıcıyla gelen hatun hadi Madonna'nın yanına gidin, size kumdan pastalar yapsın diyor...

Çocuklar koşarak Madonna'nın yanına gidiyor, anneler şezlonglara kuruluyor ve başlıyorlar mühim ötesi meseleleri konuşmaya...

Ben yeni gelen hatuna gıcık oluyorum... İnsan adam gibi merhaba demediği birinin yanına çocuklarını nasıl rahatça gönderir?

Bu güne kadar yanımızda çalışanlara insan muamelesi yapmış bir aileden geldiğimden dehşetle olup biteni izliyorum...

Madonna güneşin altında 3 çocuğun nazını çekerken, anneler I phone memnuniyetsizliklerinden, kağıt oynadıkları arkadaşlarından, gittikleri kuaförlerden konuşuyorlar...

Ayy bakım kremi kullanıyorum o yüzden turuncu olmadı saçım diyor...

İçimden her yerin turuncu olsa ne yazar derken sağ yanıma anneanne, anne ve 3 çocuktan oluşan başka bir aile geliyor !!!

Hay şansımın...

2 oğlan bir kız veletler hemen denize koşuyorlar... Anne arkalarından bağırıyor, bilmemkimler gelecek oyun için...

Ulan tüm veletler bilmemkimsiz eğlenemiyormu artık?
Tek çocuk bendeniz deniz kenarında gıgı çıkmaz ne vakitler geçirmiştim eey gidi eeey...

Yarım saat geçmeden beklenen bilmem kimler geliyorlar...
İki çocuklu bir anne ve çıtır bi hatun...
Tek çocuklu hatunun bakıcısı varken bunların bakıcısı yok mu hayret derkeeeeen... Yeni gelen anne çıtır kız elindeki çantayı yere koymadan çocuklara Nihan ablanız size havuz kazacak diyor ve kıza dönüp hadi havuz yap diyor.

Budur abi, kendinden bu kadar emin olma ve rahat emir verebilme... Budur !!! Ilıca'nın büyük plajında eğitim alıyorum... Daha ne istiyoruuuum ah bi anlasaaaam? :p

Hatun anne-kıza dönüyor ve oyun işini ben hallederim demiştim dimi diyor !!!
Ve kıkırdayarak başlıyorlar sohbete...

Nihan abla 5 çocuk için havuz kazıyor...
Anneanne İspanya'da her gece çok ucuza paella yemişmiş... Aaa burda yapan varmıymış... Hemen rezervasyon yapsınlarmış...

Ah canım annem, şezlongta böyle yatıp paella sayıklayacak... Hayatta canımı başkasına emanet edip yan gelip yatmaz... Yatamaz...

Ah ah...
Ilıca plajına haaalk arasına İzmir paralıları inmiş... Ooo noooo !!!
Biri sağımda diğeri solumda paralı, bakıcılı, umursamaz analar...

Yani para bende de var... Bakıcıda tutarım hatta çocuğu taşıyacak taşıyıcı anneyide...
Ayy siz mi taşıdınız 9 ay, ben taşıttım ayoool ha haaaaaa... Alaçatı'da paella yemek miii, 1 günlüğünede olsa uçarım Barcelona'yaaaaaaaaaaa...

Hııııh!

Welkelaam Çeşme plajlarına bakıcısız inmek out !!!

izmir insancıkları...

Nasıl başlasam, nasıl anlatsam... En iyisi daaan diye dalmak...
Efenim memleketler ve insanları üzerinde pek bi bilgi sahibi değilimdir...
Yani hangi şehrin veya ülkenin insanı şöyle şöyledir diye...
Amma velakin sevgili ve amca dolayısıyla bayadır İzmir'li olunca ister istemez hem kişisel özelliğim olan hemi de mesleki deformasyonum olan "gözlem" yetim sayesinde İstanbul ve İzmir hatunlarına dair malesef ahkam keser oldum...

Bu farklar nelerdir deseniz anlatamam ama ayıp olmasına rağmen, işaret parmağımla naaa işte bu İstanbul'lu-bu İzmir'li diyebilirim ve doğruda çıkar !!!

Bizimkiler başka buradakiler başka şıllık dicem ama yanlış anlaşılacak... Şıllığı kötü anlamda kullanmıyorum. Ama şu saatte "F" klavyeyle yazmayı yeniden öğrenirkende tanımlama yapmamı sağlayacak aklıma başka bir kelime gelmiyor...

Bizimkiler biraz daha ne olduklarını belli ediyorlar...
Buradakiler ise çok güzel kamufle ediyor ama sonuçta o da o da basit bir gerçek gözlem yetisine sahip (ki o ben oluyorum efem :p) birisi tarafından ebeleniyor ve aynısınız ama birinizin tarzı marmara diğerininki ege diyerek çözülüyorlar... Malseeef çözüldüklerini bilmiyorlar ama... :(

Burdakiler pek mi pek nazlı...
Hatun bir öpücüğü bile öle bi hareket karmaşasıyla veriyor ki adam yanağı/dudakları altın sanıyor...

Bizimkiler ise yazııık, nazları zaaariflikten uzak naz sadece...

Neredeyse kışın olmadığı hep güneşin olduğu memlekette ne oluyor, doğup, yürüme ve konuşma evresinden sonra flörtle tanışıp büyüyorlar...

Çocukluklarından beri var olan flört bilgisiyle bizim kızlar ve diğer şehirlerin kızları başedemiyor... Eee artık ruha işlemiş bişey... Doğduğun günden beri... Sende bu şehirde yaşasan öyle olurdun yaniiiii... Suçları yook ! ;)

O kadar flört deneyimi neyi getiriyor... naz deneyimini, allanıp pullunmayı... :))
Sevgilim İzmirli hatunların tanıdığı tüm Türkiyaaa şehirleri içerisindeki en bakımlı hatunlar olduklarını söylüyor...
Şimdi neredeyse kasım ortasına kadar sıcak olan bi memlekette elbet ağda ve pedikür kültürüde gelişmiştir...
Bizde eylül 15'te kışlık sezon başlar... Bahara kadar nadas durumları... Eee bide bizde bebeklikten gelen flört alışkanlığıda olmayınca... :p :)))

Walla ben İzmir'in kızları güzeldire haah doğru örnekler göremedim 1 senedir. Sadece kadınlar var olan güneşin heyecanını dışarı bizden daha çok yansıtıyorlar... İzmir'de yaşayıpta Çeşme'ye gitmeyeni dövme durumlarıda var olunca, yanık ten, her daim yazlık giysi kıvamı ve flörtözlükle elbet güzel oluyorlar... :)

Kızı erkeği çapkın!!!
Tek başıma veya sevgilimliyken yapmış olduğum gözlemler hep aynı çıktı...
Bakış atmayı seviyorlar...

Dolmuşta oturuyorum arka koltukta, ön boş... Dolmuş yanaşıyor ve bir adam biniyor... binmeden arkaya bakış atıyor...
Sevgilimle dolmuştayız... Arkayı 3lemişiz... ön boşalmış... Bir hatun el ediyor duruyoruz... Binmeden arkaya bakış atıyor...

Otobüsteyiz, o ona o ona bakış atıyor...
Ama sadece atıyorlar...

İstanbul'dayım... Şehrin en sosyetik semtinin dolmuşumdayım bırak önümdekinin, yanımdakinin benden haberi yooook, benimde ondaaaan !!!

Biz sadece binerken, binme eylemini gerçekleştirmek için bakarız... Ama bunlar (Ehee sevgili okuyunca kızacak bunlar, şunlar, onlar ayrımıma ammaaa henüz gızı almadınııız gız halaaa İstanbul'un, bi alın önce ondan sonra ayrım kayrım yaparsa kızııııın !!! :p :))) ) binerken, inerken, çıkarken kesikleşip durmaktalar...

Ne bilim bana tuhaf geldi... İstanbul gibi telaşı-karmaşası bol bi yerde yaşayınca bakmıyoruz... Flörtten ölsek bile anca bi yere çöküp kahve içerken yapıyoruz... İstanbul'da şöyle böle derken kendimi NY filan yaşıyomuş gibi hissettim yuuuuuw... :p :))))

Yani dolmuşun içine baktığında, tipine uygun birirsi varsa dönüp muhabbet mi edicen bacım/yiğenim?
Merakımı çok cezbediyor bu konu wallah ama henüz gideremedim bu merakı...Neyse yaşarken görcez... :))) Bakarsınız ilerde bende onlar gibin flörtçü olurum... amanın fortçuu olmayayım da! :p :)))))))))))))

Sıcak memleket, flört doğuştan hemen sonra damarlara giren bi durum olduğundan aman aman yakın arkadaşlıkları yanlış manlış anlayıp yorumlamayın !!!

Bizde çekingen kalınacak durumlar burada normaleeee...
Her yörenin alışkanlıkları adetleri, sınırları farklı...
Arkadaşlık samimiyeti güneş sebebiyle daha sıcak!

Kıskançlık veya rahatlık kavramları daha farklı dicem ama, sevgili yanında herkes süt dökmüş kedi masumluğunda, sınırlı tavırlarda...

Walla ben sevgilimlede sevgilisizde aynı tavırları sergileyen alnı açık biriyimdir. Bana saklı gizli yalan davranışlar yanlış gelir. Adamdan saklican varsa o zaten senin gerçek yarin değildir ve cacık olmaz o ilişkiden de !!!

Esefle utanarak yaşadığım kıskançlığı burdan dile getirip ne demek istediğimi açıklamak istiyorum:
Efenim sevgilim ve ben 15 senelik kankayız. Ve bizim kankalığımızdan daha fazla senedir arkadaş olduğu ve olduğumuz başka bir kanka daha var. Biz 3 silihşörlerdik taki üniversiteyi bitirene kadar... Okul bitti yine silihşörlüğümüz devam etti ama ayrı gayrı şehirlerde... hepimizin hayatına başka kankalar girdi... Ama biz hep asolan olarak kaldık...

Sevgülümün fotoğraflarına bakarken şehrindeki kankalarıyla olan fotoğraflarını görüp hem arkadaşça hemide sevgilice kıskançlık yaşadım.

Ben 15 senelik öbür hatun 20 senelik kankalarız ama bizim böyle samimi fotolarımız yok !!! Kadınım ya bi bok olmadığını bilsem de bi karedeki bir duruşa anlam yükleyip sevgili ozy'ninde kıskanlık damarını çatlattım !!!

Olay önce sadece arkadaş kıskançlığıyken birden yön değiştirip nedensizce sevgili kıskanlığına döndü !!!

Ortada var gibi görünsede bir durum yoktu.
Sadece biz ege'li değildik! Sevgilim bizim kankamız-canımızda olsa bizim el kol koyma sınırlarımız vardı... Biz ki kaç senelik kankalardık böyle pozların fotoğraflanmasını bırak, böyle davranışlarımız olmadığı halde zamanında çok kıskanılmıştık ! Ah bide böyle eğlenirken fotoğraflarımız olsaydı... :)))) Düşünmek bile istemiyorum o zamanı !!! :))))

İnsanları tanıyıp bilmeme ve herşeyini/mizi bildiğimiz kankamla olmama rağmen kendimi kıskanmaktan alamadım. Biz ki o insanlardan daha yakındık ona ama neden böyle pozlarımız olmamıştı?

Çünkü egeli değildik !!!
Makedon kanıma rağmen karadeniz terbiyesi vardı bende...
Öbür kankada da iç anadolu...
Bizler her ne kadar okumuş, dünyayı gezmiş ve farklı medeniyetlerde yaşamış olsakta ailelerimizden gelmeyen, yetiştiğimiz coğrafyanın izlerini ister istemez taşıyanlardık çünkü... O fotoğrafları öbür kankide görse kıskanırdı... :))

Kıskançlık damarımın çatlaması mantıksızdı biliyorum ama asıl kankiler olarak neden bizim böyle fotoğraflarımız yok diye başlayan sonra arkadaş ozy'nin, kıskançlığını yetersiz görmesiyle sevgili ozy'de duruma dahil etmesi ile büyüyen çatlak çok şükür güle oynaya kapandı...

Sıcak memleketin insanı sıcak olur, rahat olur, samimi olur, flörtöz olur...
Parlamadan önce bi gözlemleyin... Ama sizin coğrafyaya göre x 2 den sonra çatlatın patlatın damarları... :)))

Kısaca İzmir'in kızları yanık tenli, hep tril tiril yazlık kıyafetlerleler, İstanbul'da taksim'de dolanın o şortlarla görim sizi... :))) Güzellik sırları; bakım+yanık teeen+naaaaaaaaaz ve cilve

Erkeğide kadınıda flörtöööz...
Fortçusu yoook, sapığıda yoook... :)
Buyruuun gelin...
Ha bu arada pek bi dedikoduyu seviyorlar... Homeros'un memleketinde aaay o şunu giymiş, bu bununlaymış demeyeni henüüz görmedim... bi de kızları paraya meraklıymış... Orasını bilmem söyleyenlerin yalancısıyım...

;))

6 Ağustos 2009 Perşembe

Tatil dönüşü...

Böööö...
1 aylık tatilden sonra çekilmiyor ev ve iş yaşamı...
Nasıl çekilsin ki daha yaz devam ederken senin hücrene kapanmanı bekliyorlar !!!
Yok kardeşim yok ne bedenim ne ruhum kapanmak istemiyooooor !!!

Gözümü açar açmaz giydiğim bikinimi, denizimi, kumsalımı, güneşimi, rüzgarımı istiyoruuuuum!
Huzurumu, keyfimi, aşkımıııııııııı !!!

Böööö...
Geldik şehrimize...
Özlemişmiyim?
Yani nişantaşını kim özlemez ama ama yani...

Geldim sigara yasağı sıkı sıkı uygulanıyor...
Dışarda oturmak için yer bulan şanslı ötesi...
Ofiste tamamen yasak...
Yasağı delenler var elbet ama benim odam yasak delmeye pek uygun olmadığından böööööööö...
Kıvamında soğumuş nescafem heba oluyor!!!

Tembelliğim geldi...
Öyle böyle değil...
Ne çalışmak istiyorum ne para kazanmak ne de iki dirhem bi çekirdek giyinmek...
Güneşle-denizle sevişmek istiyorum...
Bol bol kitap okumak istiyorum...
Sevgilinin yanında olmak istiyorum...
Arabaya atlayıp turlamak istiyorum, keşif yapmak...

Ah aaaah...
Şu tatil denilen şey güzelde bitip geri gelmesi kötü... Bide sigara yasağına denk gelmesi ilk pazartesinin...

Bööööö !!!

Ege-Akdeniz, Adriyatik... Fark etmez... Beden deniz ister, güneş ister, şezlong ister, yarini isteeer...

:)