Kekik kokulu bir sabaha uyanmıyorum...
Kahvemi içip, arabaya atlayıp Migros'a gitme telaşıda yok...
Gazeteler, günlük alışveriş ardından kahvaltı sonrasında gazete ve sohbet keyfi ve aaa deniz saatim gelmiş baaaayda yok...
Sonbahar kokusuna uyanıyorum...
Telaşa, koşuşturmaya...
Vitrinler değişmiş...
Nişantaşı sonbahar kıyafetleriyle dolanan nefis kadınlarla dolu...
Biraz vitrin bakmak ucundan alışveriş, pasajında kahve keyfi?
I-ıh !
Gönül Çeşme'de olmak istiyor...
Dün Ilıca Plajından ayrılıp valizi alıp havalimanına gelmek nasıl bir ızdıraptı...
Ah aaah...
Günler sonra dinen rüzgar, gidişime inat sıcaklaşan deniz, çalan müzik ve aşkım...
Sıcacık kumlar ayağımın altında, güneş bedenimde sırtım sevgilimin göğsünde, elleri bedenimi sarmış...
Yaklaşan güzel günbatımını yaşayamamak...
Elimiz telefona gidiyor biletimi bu sabaha almayı düşünüyoruz... Sırf gün batımında yüzmek için, sırf buz gibi bira içip öpüşebilmek için...
Ama bilet fiyatları fahiş ötesi...
O an değer biçilemez bir an ama...
Onca paraya kıyamıyoruz...
Yüreğimiz parçalanatak ayrılıyoruz ılıca'dan...
Boyalık'ın tepelerine tırmanıyoruz...
Terastaki manzara nasıl nefis...
Bedenimde Ege'nin tuzları...
Yıkanmak hiç istemiyorum... Yalap şap bir duş, üste geçirilen gömlek-şort ve ele alınan valiz...
Saçlarımdan akan sular bedenimi ve terası ıslatırken elimizde bu yaza damgasını vuran içkimiz...
Yaz bitmedi belki ama benim için bitti...
İstemesemde eve dönmek zorundayım...
Oysa daha doyamadım, yeterince keşfedemedim ki...
Ektiğimiz limon ağacı, mango çekirdekleri, kaktüsüm, her akşam sabırla suladığım çimler...
Kekik kokusu, berrak gökyüzü, Ege'nin tuzu...
Hepsi arkamda kalıyor...
Seneye daha uzun kalacağım diyorum...
Ne iş, ne kariyer ne para kazanma umrumda...
Yüreğim Ege'de, masamın başındayım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder