Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

16 Aralık 2010 Perşembe

Bakmakla görmek arasındaki fark...

Hiç kıçınızla gülmek istediğiniz oldumu....
Ha ha haaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa...
Şu an her yerimle gülüyorum !!!

Oh Tanrım, kaç kilo pirzola yemişimdir acep?
:))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))

2 adam hastane de yatıyorlarmış...
Biri cam kenarındaymış...
Öteki duvar kenarında...

Duvar kenarında olan pek bi kıskanıyormuş, merek ediyormuş cam kenarındakinin gördüklerini...

Anlat anlat diyormuş...

Cam kenarındaki anlatıyormuş...

Tam karşımızda bir park var... Parka her gün sevgililer geliyor, çocular koşturuyor...
Her gün parka gelenler hakkında gördüklerini anlatırken bir gün fenalaşmış...
Duvar keanarındaki adam o kadar kıskanıyormuş ki göremeyip anlatılanları dinlediğinden... Yardım düğmesine basmamış ve oda arkadaşı ölmüş...

Duvar kenarındaki adamı cam kenarına geçirmişler...
Eheee olmuş... Artık ben görüp anlatıcam...
O da neeeeeeee???

Pencere parka değil, duvara bakıyomuş aslında...
Oda arkadaşı ona, o mutlu olsun diye hikayeler uyduruyormuş aslında...

Çocukken TRT radyosunda dinlemiştim...
Çok etkilenmiştim... Nasıl insanlar var diye... :)

Ben pencere kenarında olanım... Pnecerem duvara bakıyor aslında...
Ve siz haset ettikçe kıskandıkça ah keşke o cesaretim olsa, kıçımı açıp puuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuu yapmak çok istiyorum ama malsef kız çocuğuyum :))))))))))))))

Aslında duvara bakan penceremden anlattığım hikayelerimi kıskanıyorsunuz...
O la laaaa...
Betimleme yeteneğim müthiiiiiiiş !!!

Zavallı aptal, içleri fesatlık dolu okurlarım !

Güldürdünüz beni... Allahta sizi güldürsün !
Kendi yarattığınız Fesatlık denizinizde boğulunuz inşallah maşallah ! ;))))

25 Kasım 2010 Perşembe

Ooooops 12'yi geçtiiiiiiiiiiiiiiii

Aslında insanlar yaşlanmıyorlar...
Yaşlandıklarını hissettiren çevreleri oluyor...

Ben orda ne doğum günü partileri yaşadım...
Ooooo...
Bu gece bile yaşardım...

Ama;
Sahibi ciddi bir bağırsak hastalığı yaşıyor... Rakının hasını içen kadın aylardır ot içiyor...
Adaçayıyla karşımda oturuyor...
Bana en çılgın doğum günü hediyemi teeeee Almanyalardan, Tarkan'ın asistanıyla (evet kuzu kuzu tarkan...) getittiren kadın aşk acısı-ilişkisi yorgunu-bıkkını...
Tanıdığım en taş kadın, anne olmanın bıkkınlığında... Öyle bir saç başla ki, hepimiz ohaaa modundayız... Bi bakıcı bulabilse eskisi gibi olacak ama ooooooo...

Ve ben aralarında...
Ehi ehi...
Evet çok partileme modunda değildim...
Sırf dostlarım aradı ve istediler diye çıktım bu gece dışarı...
Ama...

Herşey ama herşey değişmiş artık...
Biri anne, öbürünün poposu durmadan kanıyo, öbürü aşk kurbanı...

Ben?

Yaşadıklarımız bizleri nasıl değiştiriyor...
Kim derdiki rakıcı mekan sahibi hatunun otçu olacağı... Adaçayıyla doğum günümü kutluyoruz !!!
Efe rakı bi zamanlar yeni ürün çıkardığında ona gelirdi... Sen beğenirsen içerler şişşşşş abla, saygılarımızla, iç ki içsinleeeer diye...

Öbürünün dansı pek bi meşhurdu... Bana öğretemediği için deli olurdu... Ulan sende ki kıvraklık bende yok, Beyazla-bon jovi arası bişi yapsam olmas mıııııııı kavgası yapardım onunla...

Öbürü daha bi canlıydı. Saç rengi daha bi sabit bişeydi...

Canım salsalar yapan hatunun kızının önce beresini giydirmek için şaklaban olduk. Reasüransın ortasında 3 yaşındaki veletin beresini kafama geçirdim !!! Giymezsen giyerim baaaaaak diyerek !!! Karizma gitti ama ossun, kız bereyi kafasına taktı sonunda... :))))

Yani ben bilmiyorum nasıl desem, daha canlıyım, daha live'ım !!!
Üzgünüm, boynumun tutulacağını bilsem de Bon jovi çalınca kafa sallama moduna geçen bi hatunum...
Tamam kabul artık hard metal dinleyemiyorum...
Çok ama çok kalabalıkta panik atak gibi bişi oluyorum ama ben, ben daha la laaa laaaayım!

Bilmem belki (çok şükür ve allah korusun) popomdan durmaksızın kan gelmiyor, uyumayan bi çocuğum yok ve şeytan kulağına kurşun 2.5 senedir aşk acısı nedir bilmiyorum... Evet ama nasıl anlatayım dile getireyim ooof...

Sizleri bi kalıba sokan, yontan, sıkıştıran, yaşlandıran aslında çevreniz...
Soory...
Ben belki anaaaa moruk karıya bak deselerde ben ben olucam... yada olmaya çalışam...

İsterdim, 38'de de kafa sallayabileceğim bi parti...

Heeeeeey 40 yaşımda Bon joviyi istiyorum !!!
Metro Fm'de 99 senesinde elma gibi kıçı varı tüm Türkiye'ye haykırmış kadınım... Eheee
40 yaş partimde onu istiyorum...
Tarkan'ın baş asistanı olan arkadaşımdan bu gece gelsin ve masada oynama şıkıdım eşliğinde şıkıdım yapsın dedim ama olmadı... Mukadderaaaaaat !!! :))))

Nolur, kendinize iyi gelen insanlarla donatın çevrenizi...
Arkadaşlarımı çok seviyorum...
Bu gün hepsi kendi çapında çok özel olduğumu ayrı ayrı hissettirdiler ama bi taneside hadi kalk sen ozbornsun salla başını demedi !!!

Tekerlekli sandalyede olsamda beni ben yapacakları yaptıracak yada yapmama olanak sağlayacak insanları istiyorum... 90 yaşımda olsamda...

Üzgünüm, hep hissettiğim yaşta olucam... Kıçım, başım kanasada... 30 tane çocuk doğurmuş olsamda...

Bizleri bi kalıba veya hisse sokan çevremiz malesef...
Aaaaaaay lütfeeeeen, bana bu gece fazla yavaş geldi... Evde oturup kendi başıma içsem bile daha hareketli olurdum... Aaaa sakın arkadaşlarımı eleştirdiğimi sanmayın. Değişmem onları... Hepsinin yeri ve değeri ayrıdır... Bende en ufak şeyin değeri unutulmaz...

Arkadaşlarım sıkıcı bi gece yaşattılar demiyorum... Sadece hepimizin hayatı bi şekilde değişiyor ve bizde değişiyoruz, çevremizde değişiyo ve ister istemez kendimizi bi kalıba, sınıfa sokuyoruz demek istiyorum...

Teşekkür ediyorum beni çok amaaa çooook mutlu eden, düşünceli, hassas tüm dostlarıma, arkadaşlarıma ve beni dünyanın en aşık en sevilesi kadını hissettiren açkıma...

Evet kabul etmek lazım yaş ilerleyince eski partiler olmuyor...
Ama değerli, özel ve önemli hissetmenizi sağlayan farkında olmadan kurup geliştirdiğiniz o arkadaşlıklar, dostluklar, sevgiler yok muuuuu her şeye bedel...

Çok şanslı bir insanım...
Seviyor ve çoook ama çoook seviliyorum !

Üzgünüm çook ama çoook daha uzun süre Bon jovinin kıçının hayalini kurup, kafa sallayan hatun olucam !!!

Mukadderaaaaaaaaaaaat !

Ya beni sever hayatıma girersiniz yada bu gece söylemekten zevk aldığım şeyi yaparsınız:
Seks seviyomusunuz?
İf yeees ok.
Seyahat seviyomusunuz?
İf yeeees, o zaman size boool seksli gidişler diliyorum!

:))))))))))))))

Heeeey alt tarafı sayı... Önemli olan içinizden geçenler...
Amaaa kusura bakmayın kadın erkek ayrımı olmadan yaşlının çıtır aşkına cık cıkıııııım söylim... Onun harici herşey kabulüüüüüüüm...

Yapmayın nolur 50'lik adam 20'lik çıtıra çek defterinin verebileceklerinden başka ne verebilir?
50'lik bi kadın için 20'lik bi adam nedir? Anaokul veleti bence...

Kusura bakmayın... Tabularım yoktur ama bazen ağır vardır !!! :)

Heeeeeeeey kıçınız, başınız kanasada, 100 tane çocuğunuz olsada, adam sizi veya siz onu terk etmişsenizdeeeee kendiniz için bişey yapıııııııııııııın !!!

Aaaaaaaaaaaaaa sıçtımız bu geceme...
Ozy ozbooorn çocuk eylediiiiiiiiiii !!!
Ben ki reasüransın gelmiş geçmiş en coooooooooool kadınıyıııııııım !!! O nooooooooooo !

:pppp

Eheeee seneye görüşürük ;)

23 Kasım 2010 Salı

24.11.2010

Artık yaşın doğru söylenmeyeceği yaşların sularında yüzüyorum galiba...
Bir şekilde yaşımı göstermemeyi başardığımdan aslında korkulacak bir durum yok ama...
30 yaş sendromu yazıma hala büyyüüük ilgi varken benim level atlamama 2 kamış yaşa giriyo olmam ister isteemz gerginlik yaratıyo...

Hem 38'e girip hemde aynı anda regl sendromu aynı hafta yaşanır mı yaaaa !!!

40'a girip regl sendromu yaşamak daha kötü olurdu, yo yoooo daha ilerki yaşlarda doğum günü arifende menepoza girme belirtilerin çakışırsa daha kötü olur !

:)

Züğürt tesellisi efem...
Yaş kemale eriyor...
Zaman akıyor...
Sonbaharlar geliyor, gidiyor, yazlar başlıyor...
Mutlu, mutsuz, kahkahalar atarak, ağlayarak, gülerek, eğlenerek, gezerek, kaybederek, kazanarak, yenilenerek, eskiyerek bir şekilde durmadan yaşıyoruz...

Değişmeyen tek şey değişim dimi?
Sayılarım değişiyor ama ben ı-ıh!
Bu daha nekadar böyle devam eder bilmiyorum...
Ciddi kaz ayaklarım yok, saçlarımı hala boyatmama gerek yok !

İtiraf etmeliyim, kaz ayaklarından, oramın buramın kırışmasından daha çok saçlarımı boyatmak zorunda kalmaktan korkuyorum... Kahve-kızıl tonunu çok seviyorum... Piyasada rengim yok ki...

Tanrım doğum günü dileğim saçlarımı bi 10 sene daha beyazlatmaman...
İnsan başka şey diler dimi? :)))) Ben Ozy Ozbornuuuuum, deli kızım... Benden bu çıkar :)))))

12.11.2010'da Ayşe Arman'ın yazdığı yazı doğum günü yazımı oluşturdu...

Babası ölmüş kızlar derneği kurmuş Arman...
Ben şahsımca, koca kazuletken babaları ölmüşlerin böyle bi dernek kurması taraftarı dilim ya... :)))
Devekuşuyla, kuş ayrımı yapıyorum... :)

''Hep derler ki, “Bir insan, en çok babası ölünce büyürmüş”. Bence değil. Bir çocuk, babası ölünce hiç büyümez aslında. Hep babasını kaybettiği yaşta kalır. Tıpkı benim 12 yaşında kaldığım gibi. Dünyaya hep 12 yaşındaki bir çocuğun gözüyle baktığım gibi.'' Demiş okuru...

Arman'da; ''Beni ağlattın. Haklısın senin durumun daha zor. Ama 12 yıl da bir şeydir, hiç babasını görmemiş olanlar var. Bu arada, hayata 12 yaşından bir çocuk gözüyle bakman çok güzel. O saflığını, temizliğini hep koru. Büyüme de! Sorumluluklarının bilincinde ol tabii, o anlamıyla büyü ama kalbin hep çocuk kalsın.'' demiş...

Evet, naifliğimin, çocuk tarafımın, olgun ama olgun olmayan hayata bakışımın nedeni belkide benim de dünyaya 11 yaşında bir çocuğun gözleriyle bakmamdır... Belkide bir şekilde babamın öldüğü yaşta kaldım... Bilmem...

Yeni yaşımın sayılarının toplamı 11.
27 sene sonra yeniden babamın öldüğü yaştayım...
Bu sene ben daha 11'im diye bi sürü muzurluklar yapabilirim yani... :ppp

38'hissetmiyorum kendimi...
Azcık bi olgun, dolgun, büyümüş hal gelsin diye elcazlarıma kırmızı oje sürdürmüş olmama rağmen ı-ıh... ;)

Tavırlarım olmasa, ruhum, yüreğim olgun...
Zamanı geldiğinde zaten yeterince olgun ve sorumluluk sahibi davranacağım ama o zamana kadar ailemin küçük kızı olmayı tercih ediyorum... Onlar yokken kimse pışpışlamayacak, çocukluk yapamayacağım... Hazır saçlarda beyazlamamışken, nazlayan varken...

Kendime bu doğum günümde Teoman'ın Paramparça şarkısını seçtim...
Sadece yeni yaşımın toplamının babamın öldüğü yaşıma denk gelmesi nedeniyle...

Günler hayatlar geçiyor
Kayıp bir bavul gibiyim havaalanında
Ya da boş bir yüzme havuzu sonbaharda
Çok mu ayıp hala mutluluk istemek
Neyse zaten hiç halim yok
Bugün benim doğum günüm
Hem sarhoşum hem yastayım
Bir pardüse üstümde
Babamın öldüğü yaştayım
Bugün benim doğum günüm
Kelimeler büyüyor ağzımdan
Bildiğim tüm hayatlar
Paramparça paramparça
Bugün benim doğum günüm
Hem sarhoşum hem yastayım
Bir pardüse üstümde
Babamın öldüğü yaştayım
Bugün benim doğum günüm
Kelimeler büyüyor ağzımdan
Bildiğim tüm hayatlar
Paramparça paramparça
Bugün benim doğum günüm
Hem sarhoşum hem yas tayım
Bir pardüse üstümde
Babamın öldüğü yaştayım
Bugün benim doğum günüm
Kelimeler büyüyor ağzımdan
Bildiğim tüm hayatlar
Paramparça paramparça
Paramparça paramparça
Paramparça paramparça
Paramparça paramparça

Bööörbiriden bi pardüsöööm olsaydı tam olacaktı ya neyseeee... ;))))))
Yok sarhoş olmayada, yas tutmayada niyetim yok merak etmeyin...
Mutluyum...

Hepi bööört meeeee !

22 Kasım 2010 Pazartesi

Kurban Bayramı 2010

Klasik Türk olduk ve bayramda dünyayı ele geçirenler arasına katıldık...
16 bin belkide daha fazla kişi yurtdışına çıkmış bu bayram...
Gidilen yerlerin büyüklüğüne göre ele geçirme eylemi yapılıp memleketin topraklarını yeniden Osmanlı'nın sınırlarına benzetebilirdik ama yedik içtik, mağazaları boşaltık sadece... :))

Annecim bu sene leylek sürüsü gördü... Hoş bende gördüm...
Bu bayram aslında bir yerlere gitme niyetim yoktu... Ancak;
Arkadaşımın nişanı için gittiğim Bartın'da nasıl becerdiysem kendimi salya-sümük yapmış, alev alev yanarken, nişan saatine kadar otel odasında kendimi yorganların altına gömmüş, akşam için hayati fonksiyonlarımın azda olsa geri gelmesi için dua ederken annem, 'bayramda İtalya'ya gidicem, şu an pronto turdayım kayıt yaptırıyorum...'diye telefonun öbür ucunda şakırken hastalandığımı çakmasın diye 'tamam annem gelirim' demek zorunda kaldığım uzuuuuun mu uzun, yorucu, zevkli bayram turumuz planlandı...

Turda yok yoktu...
İtalya'dan Fransa'ya ordan tekrar İtalya'ya geçilen gezmedik, görmedik yer bırakılmayan bir tur...
Roma, Napoli, Pompei, Floransa, Pisa, San Remo, Nice, Cannes, Monaco, Montecarlo, Milano, Venedik, Verona.

Yuh!
Evet hepsine gittik... Hepsini vücudumuzun izin verdiği ölçüde gezdik, gördük...
Mağazalar boşaldı, yemekler bitti, şarap fıçıları boşaldı...
Türkler kendi huy-sularıyla, habitleriyle fırtına gibi estiler...

Dönerken check-in yapan hatun özel bir tatil filan mı vardı diye sordu...
Dini bayramımız vardı dedim...
Kız haaaa oldu... Zavallı İtalyanlar 'anneciiim Türkler geliyooooo' deyimlerini sayemizde yüzyıllar sonra yeniden kullanmak zorunda kaldılar... :))))

Efenim tek tek yazıcam... Ne yaptım, ne yapamadım, ne yapılmalı...

Ama önce malsef pazartesi sendromumu atlatim uzuuuuun bi aradan sonra iş başı yapmak nasıl bişi bi önce onu hatırlayayım... :p

Geçmiş bayramınız mubarek osssun efem...
;)

3 Kasım 2010 Çarşamba

Royal Festival Hall'un düşündürdükleri...

Londra'nın South Bank bölgesinde 1951'de açılmış, 2005-07'de yenilenmiş olan içi 'modernist' yaklaşımla dizay edilmiş Royal Festival Hall, memleketinde doğru düzgün 'avrupai' kültür merkezi olmayan birisini derinden sarsan bir yapı...

Nasıl desem... Kocaman bir dünya...
Thames nehri cephesinde bir sürü kafe ve restaurant... İçinde her katta ayrı bar, memberlar için özel barlar, paronomik nehir manzarasını seyredip, Londra akşamını içine çektiğiniz teras, hediyelik eşyaların ve cdlerin satıldığı şık Southbank Centre Shop mağazası, giriş katında yer alan The Clore Ballroom'u...

Etkinliğe gitmenin eziyet değil zevk olduğu, başlı başına sizi alıp götüren bir dünya...

Ulaşım derdiniz yok... Trenle mi, metroyla mı, otobüsle mi, arabayla mı gelmek istiyorsunuz... Hepsi için alternatif var... Gittiniz ayrı-döndünüz ayrı dert değil... Etkinlik bitiminde saat geç oldu nasıl gideceğim derdiniz yok...

Etkinlik öncesi yemek nerde yiyeceğiz derdiniz yok... Binanın altındaki kafe ve restaurantlardan gönlünüze-cebinize uygun olanı seçip karnınızı doyurup, telaşsız etkinlik saatinde merdivenlerden usul usul çıkıp salona giriyorsunuz...

İster mağazada, ister içerdeki barlarda vaktiniz varsa keyifle takılıyorsunuz...

Dans etmeyi seviyormusunuz? Nerde dans edeceğim diye bir sorununuz yok... The Clore Ballroom her gün saat 13'ten 18.30'a kadar canlı müzikle size dans etme imkanı sunuyor...

Saat 16'da profesyonel dansçılar geliyor... Amatörler ve prolar aynı anda, arzu ederseniz birlikte dans edebiliyorsunuz...

Neredeyse tüm öğleden sonranızı etkinliğe katılın veya katılmayın geçirebileceğiniz bir bina...
Yaşam olan...
Dışardaki hayattan farksız... İçerde başka bambaşka bir hayat...

Etkinlik saatinde kapılar zamanında açılıyor, etkinlik zamanında başlıyor...
Bedavacılık, saygısızlık yok...

Ey güzelim memleketim...
AKM'mizde güya yaşam barındıran bir bina... Hatta binaydı...
2 konser salonu haricinde, tiyatro ve sinema solonları, üstte borsa lokantasıyla...
Sinema salonunu herkes bilmez mesela... Oysa bilmeliyiz... Oysa ordada neredeyse tüm günü geçirebilmeliyiz... Yaşamalıyız, sanatı solumalıyız...
Telaşsız, keyifle... Yok restaurant açacaklarmış yok içki satılacakmış yok bilmem neymiş...

Peki diğerleri? İstanbul'da adam gibi topluca herşeyi içinde barındıran bir merkez varmı?

Cevahir alışveriş merkezinin yerinde nefis bir kültür merkezi olsa harika olmazmıydı?
Köprülere yakın, merkezi... Nefis bir arazi...
Otopark ve ulaşım problemi olmayan, bale, opera, konser, tiyatro, çok amaçlı mekanlar, çocuklar için alanlar...

Her yerinden sanat, yaşam, üretim fışkıran, Pompidou kültür merkezi gibi bir yer...
Yemek yediğiniz, dans ettiğiniz, fotoğraf-resim-seramik vs. eğitimlerine katıldığınız, nefis salonlarda tiyatro, sinema, opera, klasik müzik keyfi yaşadığınız...

Peeeeh !!!
Arsa kalmadı İstanbul'da... Varsada zihniyet yok!
87 yıllık bir Cumhuriyette, sanatı, sanatçısı, aydını, üniversitesi, kültürü, mimarı, teknolojisi, sanayisi, müteahhiti vs. olan koca bir ulus, medeniyetin çocuğu olaraktan daha ne kadar elalemin elma şekerine kıskançlıkla bakıcam? bakıcaz?

“Güzel sanatlarda muvaffak olmak, bütün inkilaplarda başarıya ulaşmak demektir. Güzel sanatlarda muvaffak olamayan milletler ne yazık ki, medeniyet alanında yüksek insanlık sıfatıyla yer almaktan ilelebet mahrum kalacaklardır.”

Atam'ın sözüyle bitirip bi hatırlatma yapim dedim... Ben mahrum kalmak istemiyorum. Ben yurtdışında değil kendi memleketimde insanlığı-kentliliği yaşamak istiyorum. Ve bunu sağlayabilecek bir meslek mensubuyken yapamamak beni üzüyor, yaralıyor...

2 Kasım 2010 Salı

Cambridge-The Bell School 91

Bir dil okulu Londra yazıma yorum yazınca geçmişe gittim...
Sene 91...
Üniversite eğitimi için İngiltere'ye gitmeye korkup tercihimi Kıbrıstan yana kullanmışım...
O zamanlar nerden bileyim hayatımın hatasını yaptığımı :)))
Yaz okuluna postalanma kararı alındı ailemce...
Nasıl korkuyorum...
Tek çocuğum...
Sülalenin tek torunuyum...
Tüm hayatım boyunca nazlanmışım... Pışpışlanmışım... Şöförlerle okula gitmişim, meyvem soyulup dilimlenip önüme gelmiş... Tüm hayat bana göre planlanmış... Uyku saatim, ders çalışma saatimde evde çıt çıkmıyor... Mutfağa hiç girmemişim... Hayat ne bilmiyorum... Hatta kibritle ocağı yakmaktan bile tırsıyorum...

Hadi İngiltere dediler bana...
Hebele kübeleeeee... Hem korkuyorum hemde deli gibi istiyorum...
Cambridge The Bell School... Nefis bir okul... Ama süper pahallı... Onca okuldan onu seçtim... Gık çıkmadan ok dediler... Aile yanında kalıcaksın dediler ok dedim...

Öğlen yemekleride ücretin içinde, haftasonu aile öğlen yemeğini evdeysem verecek...
Sınırlı cep harçlığıyla yollandım... Ehe öğle yemeğini vermedi okul... Kurs bitiminde bi sürü sterlinle geri döndüm... Boştan yere 3 ay aç kaldım öğlenleri... :)))

Britishle uçtum... Yanımda çocukluğumdan beri benden ayrılmayan minnoşumla...
Kapıda devasa bir masadan aşşağıya hükmeder bakışlarla bakan obezin obezi beyaz bir kadın tarafından giriş sorgum yapıldı...

Neden geldin...
Eeee şey haddimize diiil ama ailem dil okuluna yolladı ingilizcemi geliştirmeye... Ehi ehiii okulum bu...
Hatun uzun uzun inceledi inceledi...
Leeeyn alt tarafı 3 aylık dil okulu... İngilterenin en pahallılarından... At binmeyi seviyorum diye at bineceğim dil okulu seçmiş bi burjuva çıtırıyııııııııııım !!!
Yaaaanıııııı neyi inceliyosun kiiiiiiiiiiiiii... :pppp

Neyse obez teyzeyi geçtim... Sırada Cambridge kazasız belasız gitme var...
Otobüsle gidicem... Ama otobüsleri nasıl bulucam? Buldum... Aynı uçakta dil öğrensinler diye gönderilen kocaman 2 işadamı amcayıda peşime takarak !!! Sanki hep gelmişim, biliyorumda... Gelin ben yardımcı olurum size diyerekten... Neye yardımcı oluyosun? Dakka bir gol bir gerçek İngiliz aksanı sıçmama neden olmuş... Haaaaaaa? diye bakıyorum otobüsleri tarif edenlere... Tek anladığım left ! Left leeeft ama bişey yapıp left acep ne yapıp? :))))))

Neyse mubarek tanrımın izniyle (:p) beceredim.
Vardık Cambridge... Adamlarıda kendimide taksiye koydum... Herkes evcazına gitti...

Benimkisi bitişik nizam, 2 katlı, kapısı ve pencere çerçeveleri mavi tipik tuğladan, İngiliz işçi eviydi...
Bahçesinde bisikletler vardı...
İlk düşüncem 'aaaaa bisiklet oldu...' sanırsam çok uzun zamandır binmediğimden... :)))
Kapıyı çaldım...
Beyaz saçlı kısa boylu gözlüklü bir kadın açtı...
Eheeee diye gülümsedim, gülümsedi ve geç kaldın dedi...
Eeee uçak şey etti dedim...
Kadının tavrı dilimi yutmama neden oldu...
Eeee...
Eeeee...
E...

Valizlerimi elimden alıp beni mutfağa götürüp yemek masasına oturttu...

Dünyanın en kuralcı ailesine düşmüştüm !!!!
Daha dakka bir gol bir hatun bana deli gibi kuralları listeliyordu...
Ebeee hebeee kebe kübeee he?

Ağlamak istiyoruuuuuuuuum !!!
Evime dönmek istiyoruuuuuuuuuuuuuuuum !!!

Kimseyle yatıp kalkmaya alışık olmadığımdan, 2. kattaki arka bahçeye bakan tek kişilik odama yerleştiğimde tüm dünya başıma yıkılmış durumdaydı...
Odam çok güzeldi, sonunda İngilteredeydim ve ailem istediğim okula beni göndermişti ama kadının ne dediğini anlamıyodum bide bi sürü kural sıralamıştı...
Tam kedime sarılıp salya sümük ağlayacakken kapım çaldı...
Biri esmer, biri sarışın iki kız tatlı tatlı bana welcomeeeee dediler...
Ev arkadaşlarımdı...
Birezilyalı ve İsveçli...

Hadi puba dediler bana...
Geleli 1.5 saat olmuş ben pubtaydım...
Kendimi iyi hissetmem için bana tanıdıkları Türk bir arkadaşlarını çağırdılar...
İlk defa o gece bir barda ağladım !!!
Domates suyumdan dudakalrım kıpkırmızı bir halde ev kurallarımı dinlerken ağlıyordum !

Eve en son gelen ben olduğumdan banyoyu 0820'de kullanacaktım. Çok sıkışırsam mutfaktaki wc'yi kullanacakmışım... Herkes 20 dk. banyoyu kullanabiliyormuş... Benden sonra kimse olmadığından ben rahatmışım... Ne rahatı okul 0930'da başlıyor!!! Duş yapıp çıkmam bir olacak !!! Çamaşırlarımı akşamdan kapıya koymalıymışım, sabah koyarsam yıkanmazmış !!! Yemeğe 5 dk bile geç kalsam arayacakmışım...
Ühüüü ühüüüü ühüüüüüü....

Ah tanrım Julie manyak Julie ne çektirdi hepimize... Yemeğe 5dk geç kalıcamı haber vermek için o panikte bide az telefon bulma paniği yaşamadım !!!

Hatuna inat her reglimde kan gövdeyi götürdü... Adam kesmişsin görüntüsünde çarşafımı sabahları elimden alıp söylenirken onu boğmayı planlayıp durdum !!! Manyak karıııı gece olmuş geceeeeeee napim bi gece sonramı verim kirli çarşafı ve leke çıkmasın !!!

Hayatımın en kurallı ama en muhteşem 3 ayını yaşadım!
Hayatımda ilk defa kardeşlik gibi bir duyguyu tattım...
İlk sigaramı o evde içtim...
İlk nefeste başım döndü ve odamın ortasına popo üstü çakıldım !!! :))))))) Ot diiil bildiğiniz sigara... Marlboro Lights !!!
Korkusuz olmayı, cesareti, evden gerçek anlamda ilk defa ayrı kalmayı orda öğrendim...
Dünyayı tanıdım...
İlk Londra gezimde Van Gough manyağı olduğumdan National Gallery'ye gittim... O zamanda sanat manyağıydım! :))) Sergilendiği odaya girdiğimde heyecandan tükürüğümü yutup boğulma tehlikesi atlattım... :))))
İlk gerçek müzikalimi orda izledim; Cats! Ve neden mimar yerine sahne tasarımcısı olmuyorumu düşündüm!
Okulu kırıp Hyde Park'ta Pavarottiyi dinledim... Diana'yı gördüm... Tüm gün ve gece yağan yağmurdan sıçana döndüm, zatüreden kıl payı kurtuldum... İyiki gitmişim, ikiside öldü ve ben her ikisinide gördüm !
Okula, markete, her yere bisikletle gidip gelmenin zevkini yaşadım...
İlk aldatmamı, zararsız bir flörtte olsa orda yaşadım... İsveçte yaşayan İtalyan Lucayla... ;)
Kurallara uymayı kuralları yıkmayı öğrendim...
Birey olmayı...
Damarlarıma İngiltere o zaman işledi...
Geldiğimden daha fazla ağlayarak, hıçkırarak gittim...
Giderken artık pubda domates suyu değil ale içiyodum...

Korkmayın... Gidin keşfedin...
Size kattıklarını siz bilsenizde gidin yaşayın öğrenin deneyimlenin...
Müthiş tecrübeler ve deneyimlerle dönüyorsunuz... Paylaşamasanızda, yaş ilerleyince artık size özel olsada müthiş bir tat... Gençken yapılması gereken şeylerin baş listesinde bence...
Yıllar sonra gülümseyerek keyifle anıyorsunuz...
81 Cherry Hinton Road'taki mavi kapılı ev hep özgürlüğümün, ilk ayakta duruşumun evi olacak...
Özledim kasabamı...
Özledim ilk emeklemelerimi...
Sevgili ailem teşekkür ederim topu topu 2-3 defa at binmiş olsamda İngiltere' de bana sunduğunuz imkanlar ve yaşattıklarınız için... ;)
Ben kendi çocuğumu hayatta Bell'e göndermem... Paralarıma kıyamam EF neyine yetmiyooooooo ! ;))))

Turkcell'in teknoloji yardım uzmanları...

Öğleden sonra internet bağlantım cufladı...
Sabrettim, sabrettim... Baktım düzelmiyor aradım vın servisini...
Teknik uzman bana sorunum için yardım ederken, arkadan gelen sesler beni şoke etti...

Ayy 2 saattir anlatıyorum anlamıyoooo...
Hödöööö?
Sizleri arayınca arkamızdan böyle yorumlar mı yapıyosunuz? Dicektim ama o sırada benim uzman bana ona gir, buna çık, şu ayarı böyle yap diyodu, müşteri hakkında vıdı vıdı yapan operatör için laf yetiştiremedim...

Kardişiiiim sizin işiniz bize yardımcı olmak...
Her telefon, vın kullanan süper zeki olacak diye bi kaide yok !!!
Yaşlı teyzesi arayacak, amcası arayacak, dedesi arayacak, bilgisayarı az kullananı, ingilizce bilmeyeni, yorgunu, kafası dalgını...

Kimseyi aaaay 2 saattir anlatıyorum anlamıyo diye eleştirmeye hakkınız yok !!!
Telefonla işlem yapmak alışık olmayanlar için ne kadar zor bunu bilmiyormusunuz?
Bazen alışık olan içinde zor olabiliyor...
Ya kafan dalgın oluyor, ya telefonla işlem yaparken göz ucuyla başka birşeyi kontrol etmen gerekebiliyor...
Evet bazende gerçekten bi gerizekalı aramış olabilir...
Neyse ne...
İşin anlatmak !!!

Turkcell'in operatörlerinde ses sorunu var...
Sesiniz az duyuluyor, elemanlar otomatiğe bağlamış bir şekilde konuşuyor... Sen günde 100 defa bilmem ne dosyasına girip çıkıp ayar yapmaya alışık olabilirsin ama her arayan o dosya nerde, o ayar nerde bakacak, bulacak ve anında işlemi yapacak diye bi kaide yooooook !!!

Tamam işiniz zor, yoğun ama başka bir operatörün telefonundan duyulacak şekilde eleştiri yapmak, işlem yaptığını ayıplamak...

Bende iş yaşamında zeka seviyesinden şüpe ettiğim insanlarla görüşüyorum zaman zaman... İçimden yuh diyorum sonra adam veya kadın geliyor ve nedenini anlıyorum... Ya yaşlı çıkıyor, ya hayatında ilk defa yapıyor oluyor, yada dalgınlığına gelmiş oluyor...

Sevgili Turkcell sıkılan, dayanamayan teknik elemanlarınızı değiştirin...
Ya da onlara ailelerinden birine aynı işlemleri yaptırın... Bakalım 2 saatten önce çakacaklarmı köfteyi...
;)
Kendi aileleri içinde aaaay anlamıyoooooo, nato kafa nato mermer yapacaklar mı?
İnsanoğluyuz biz... Bizim beynimiz dış ve iç etmenlerden etkilenir...
Bugün zeka küpü yarın gerizekalı davranış gösterebiliriz...

Eheeem öhöööm ben bilmem ne yardımcısıyım diyen kişinin sabırla anlatabilme özelliği olmalı...
Mesela ben kimseye birşey öğretemem... Aaaaaaa der afaganlarım basar! O yüzden öğretim görevlisi olmadım... Sabrım yok diye, öğretme yetim yok diye...

İnsan kendini bilecek...
Şirketler kendini bileni işe alacak yada bildirtecek !!!

Objektif olsam ve operatör haklı olsa bile davranışı etik değidi...
Bilineeeeee...

Ben ozy ozbornum... Herşeyi yazarım tikkatli olunuuuuuz ;)

24 Ekim 2010 Pazar

Dostuma...

4 kadın oturuyoruz...
3. şişe bitmek üzere...

Güzelim kahverengi gözlerinden acı fışkırıyor...
Bence kan...

Birimiz nişanlı, birimizin sevgilisi var, ötekisinin umutları, karşımızdaki kan çanağına dönmüş gözleriyle oturan kadın ise...

Kaybetmiş...

Empati kurmamızın imkanı yok...
Var ama yok...
3 kadının hiç birisi yakın zamanda kaybetmemiş...

Gözleri kan çanağı...
Yaşlar yanaklarıda...
Sümükler ağzında...
Ama bizi güldüren yine o...

Nişanlısına kavuşacak, sevgiliisyle mesajlaşıyor, ötekisi aşkı bulacağına inanıyor...
Karşımdaki kadın içten hıçkırıklarla içimizi parçalıyor...
Ölmemiş ama ölmüşe yakılan ağıtlar...
Hem acısı çok büyük hemde bizi güldüren...

Empati yetisi yetersiz kalıyor...

O güzel kaverengi gözlerde acı var, gelecek korkusu var, sevip sevileme var.... Böyşesine aşka tanrının böylesine cevabından ötürü inançsızlık var...

Okkalı bir küfür savuruyor...
Peşinden bizde...

Lanet...
Lanet olsun...
Ebesini, ecdanını...
Ağlama...

Zor...
Onlarınki severken ayrılık...
Ben sevdiceğime telefonla, öbürü evde, öbürü hayallerinde kavuşacakken o...
Rüyalar bile ona haram...
Hayal alemi bile cııssss...

Canım yanıyor diyor...
Bilmezmiyim/bilmezmiyiz...
Hıçkırıyor...
Ölümdern beter ama ölmüyorsun diyor...

Ahhhh ayrılık acısından insan ölse dünyada insan kalmazdı beaaaaaa ama ölse daha iyi diyemiyorsun. Ölse, mezarını bilirsin daha kolay atlatırsın... Mezarsın ölü çok ama çoook zordur...

Ağlama kıyamayız diyoruz...
Bizimde gözümüz doluyor ama nafile...
Ateş düştüğü yeri yakıyor...

Gelecek, şimdi, geçmiş oooo yanmış kül olmuş...
Zor nefes alıyor...
Şarabından bir yudum alıyor... yaşlı gözlerinin ardından bize espiri patlatıyor...
Komik ama... biliyoruz acıdan... başka zaman olsa yarılırırz ama şimdi ı-ıh...

Tek başına, umutsuz uyumak istemiyor...
Çok sevdi biliyoruz...
Gelecek alacakaranlık onun için...
Kimse onunla uyumicak, kimse onunla gülen hayaller kurmicak...
Bundan bir şekilde malesef kendisi çıkmak zorunda...

Dostlarınla acısını paylaşıyor, dostları onu anlıyor ama bişey yapamıyorlar...

Acısı büyük...
Ha ölüm, ha kaybediş...

Burnu gözleri kıpkırmızı...
Yüreği edirne ciğercilerinin tezgahından geçmiş gibi yaprak ciğer kıvamında...

Yaşamayı geç...
Yıkanmak için bile amaç yok...
Şişe bitmiş anlamsız... koca Koca şarap fıçısı gelse ve bitse anlamsız...

Nişanlısına kavuşacak şükrediyor...
O henüz sevgilisiz acısız...
Ben yarlı...

O artık kimsesiz...
Kırık kanat...
Çok ama çok sevilse bile sevilemiyen...
Mantığa rağmen duygunun hakim olduğu o noktada...

Yüreğim acıyor...
Bu gece onunla uyusam... ı-ıh...
Hayat bi şekilde zaman zaman tek başımıza başarmamızı istiyor...

Canı acıyor...
Hemde çok...
Bizimde ama izin vermiyor...
Neleri aştım bunuda aşarım diyor...

Ruh ölüyor...
Beden hayatta kaılyor...
Bi süre sonra bi ruh daha geliyor diyor...

Aşk acısından adam değil ruh ölüyor doğru...

Hıçkırıyor...

Kadehler ağzımıza değiyor...
Kırmızı şarabımız onun gözlerinden ve yüreğinden gelen kan oluyor...

Herkes kendi hayatına dönüyor...
Ama ben...
Acısını yüreğimde hissediyorum...

Yüzü ıslak, yenilmiş ama mağrur...
Acısı büyük ama koca yüekli kadını unutamıyorum...
Tek başına yatağında göz yaşları içinde ve geleceksiz... Bırakamıyorum....

Gücü yitmiş olsada kaldırmalıyım diyen aşık kadını aklımdan çıkaramıyorum...

Elleriyle göz yaşlarını ve umutlarını silen, son bi gayret dirilme çabası gösteren adam ucundan he dese dünyayı yıkacak güç bulacak güçsüz kadını aklımdan çıkaramıyorum...

Hiç bir şarap fıçısının tadı alamaz ağzımdaki kaybedişin tadını...
Hiç bir yağmur gözümün yaşıyla yarışamaz...
Hiç bir sevdalı yürek benim gibi varken yoku tadan yüreğimin ağırlığını taşıyamaz...
Hiç biri gözümden düşen yaşın bedelini ödeyemez...
Hepsi ödeyeyecek kefaletimi...
O günene kadar bu göz yaşları sel olmamalı... ancak elimde değil...
Yüreğim parçik pinçik...
Kimselerle paylaşamam... Paylaşsam anlamazlar...
Benim gibi sevda ve ömür boyu vuslatlı olan yok...
Şarkılardan fal tutsamda, tutmasamda kaderimde hep acıklılar...
Aşk için ölmeli işte o zaman aşk diyor ya...
Ölemiyorum, ruhum ölüyor sadece...
Ah ölebilsem...
Her yaşadığım acıda ölsem oooo tabide, en büyük acı aşk acısı...
Topraksız, mezarsız olan. en büyk acı ...
Ama kimse farkında değil...

Sevdiğine bu kadar yakın, bu kadar özel bi ilişkide bu kadar onsuz kalmak, onu sonsuza kadar yitirmek...

Neydi türkü, bilmem nerede canlı canlı mezara gömülmekle aynı..

Empati ötesi bi durum...
Ölmeden mezara konulmak...
Evet yaşadığı bu...

Acının en büyüğü kendi ölümünü görmek olsa gerek... Henüz ölmeden...
Mezara girdiğini görmek...
O mezara rağmen yaşaması geremekte...
Acısı hepimizin anladığı veya yaşadığından daha büyük olsada devam edecek yaşamaya...
Ama hiç birimiz o mezarda olduğnu bilmeyeceğiz...
Ben bile unutucam...
Belki zamanla o bile...
Ama yüreği hiç iyileşmicek...

O hıçkırıklar benim hep kulağımda onunsa yüreğinde olacak...
Bazen bir gülüşte, bezen bi nefes alışta canına batacak... ama onu hep o bilecek....

Canım dostum keşke yaşamasaydın...
Ama yaşamak istedin...
Sonunu böyle tahmin etmesende umduğundan hatta umduğumuzdan beter çıkmış olada yamak istedin...

Onca acıya rağmen pişman dilsin ya....
Manyaksın !!!

Ah... Keşke elimizden bişey gelse...
Mucize gerekmekte...
O bizde yok...
Belki tanrı o güzelim inci göz yaşlarına, gerçekten yanan kalbine bakar, duyar haykırışlarını...
Sana rağmen bişey olmuyorsa bence tanrı yok...

Bu kadar acı... Bu kadar göz yaşı... hepsi onda varsa... bizde tusunamı olmalı...

Tanrım, istediğinden uzak koma dostumu... Hepimiz kendi sıcak yuvalarımızda kendi alemlerimizde o büyük ve büyük acılarında...

Hepimizin bi kaderi, alınyazısı var ama bu kadar göz yaşı, kaybediş yetmez mi? Ol demenle herşeyin olduğu tanrım mucizeni onlar için gerçek kıl...

Acı benim yüreğimde, gözlerimde akamayan göz yaşı...
O ise şu an şu saat hıçkırmakta, ağlamakta...

Sence deneyimledikleri yetmedimi?
Benim haddime değil ama yetti...
Çok çekti....
Artık gülsün, istediğine kavuşsun...
Ben güldürmekten, eğlemekten bıktım arık...

Varsın dimi?
Eeee nolur kavuştur şunları...

Yoksa....

21 Ekim 2010 Perşembe

Şükran gününden kalma malzemelerle...

Bozdular beni !!!
Benim gibi coooool bi kadın artık yemek tarifleri veren bi kadın oldu !!!

The New York Times okuyan uzman kadın beni okey masasında sevgilisi beyaz lahana yemiyor diye ona yedirtecek lahana tarifleri veren kadın yaptı !!!

Tüm karizma gitmiş durumda !!!
Ay bişey değil gören haldur huldur yemek yapan, sevgilisinin kalbine giden yolu otoban haline çevirmiş kadın sanacak !!!

Ben kiiiim yemek yapmak kim...
Tamam bi zamanlar ucundan acık becermeye başlamışlığım bi durum ancak anneyle yaşamaya başlayınca unuttuğum bi durumu nasıl becerdiyse aktif hale getirdi !!!

Dün akşam kendimi Home tv izlerken buldum !!!
Bu sabah kendimi, nefis karnabaharlı kış salatası ve pırasalı börek tarifi verirken buldum!!!

Hatta hatta TNYT'ın bloglarından Allrecipes.com diye bi sayfa keşfetmiş durumdayım...
Seviliye alman keki-meki yapabilmek için tarifler basıyorum !!!

İçimde uyuyan yada unutmuş olduğum canavarı hortlattı bana !!!

The New York Times okuyan ev kızı aaabeee uzmanı bozdu beni !!!

İçimde dehşet bi yemek yapma arzusu var...
Onla bunu, şunla onu karıştırmak istiyorum...

Makroya gidip nefis bacon alıp, nefis mi nefis pırasalı börek yapmak istiyoruuuuuum...

O nooooooo !!!
40'ma 3-5 kala yemek pişirme manyağı bi kadın mı olacaktım...

Sevgilinin dice şeyi söylim; Geçer canım, geçeeer...

İnşallah maşallah yoksam yoksaaaaam gettti bütün karizmaaa, getti bütün cooool imaj ! ;ppp

Simbat'ın laptopu...

Sonuçta aynı olsalarda, başkasının bilgisayarında çalışmayı hiç sevmem...
Her kullanıcın kendisine göre özelleştirdiği şeyler benim 'aaaaaa başka bambaşka bi dünyadayım beeeen'i hissetmeme neden olur...

Bir kaç gündür tayni netbookumu ofise getirmek yerine arı vız vızımı getiriyorum ve odamı paylaştığım AB'ci kankimin master yaparken alıp kullandığı stajerler için evden getirip şimdilerde atıl halde duran laptopunu kullanıyorum...

Amanııııın... Bir uluslararası ilişkilerci (ayarcı/IR) ve uzmanlığı avrupa birliği olan birisinin laptopu nasıl olur bilirmisiniz...

Bilmezsiniz... Bende bilmezdim... Öğrendim !

Arı vız vızımı takıp bir şekilde internete girmeyi başardığımda ana sayfa olarak karşıma;
The New York Times çıktı !!!

Nasıl yani oldum... Google nerdeeeee? Bu neeeee?
Tamam TNYT'ın sayfası nefiiiis... Sabah sabah nefis filtre kahvemle öhööm mööhöm ingilizcem süperdir, çok entel ve dantelimdir memleket gazeterini diiiiil, dünyanın en saygın gazetesini okuyarak güne başlarım ben moduna soksadaaaaaa basit, sade, alıştığım google'ı istiyorum beeeen !!!

The New York Times Global Edition şokunu atlatınca toolbara bakınıyorum...
Bi sürü toolbarı var...
Reklamlar, tanıtımlar,oyunlar... toolbarda boş yer yok !!!
Bide çeviri ayarları var!!!
İmleç nerdeyse size binbir dilde gösteriyor ya da googleda arimmi diye soruyor...

Kendimi Nasa bilgisayarı kullanır gibi hissediyorum...

Ben bu kadar çok toolbar-özellik kullanamam bana afacanlar gelir...
Hatun oooo süper rahat... Onca karışıklıkta ne nerde buluyor, yapıyor ediyor...

Tüm bunlar yetmiyomuş gibi, bide stajer bilgisayarı olarak kullanıldığından bi sürü ex stajerin izi var...

En son Almanya'dan gelen stajerden kalma almanca zımbırtılarla uğraşıyorum... Sevgili memnun... Zorlayıcı sebeplerle de olsa bilgisayar almancasıda olsa almanca öğreniyorum ya...

Yakında arızaya bağlayıp Nachladen von adobe? diye almanlarla sohpet yapıcam :pppp

Kankiyle süper dalga geçmekteyim internet ana sayfası yüzünden...

Sen şimdi master yaparken, laptopunu alıp Bebek kaveye gidiyodun, New York Times okuyup çay içip elalemin woooow olmasına sebebiyet veriyodun haaa? diyorum...

Entelin enteli, en danteli en bi en ayarcısı...
Git bi mimar bul !!!

Leeeyn biz mimarların öyleee international relationshiiiiiplerle alakası olmaz ki?
Tamam bizimde içimizde entel olanı dantel olanı vardır, şekil 1 A bendeniz gibisi... (:p) Tamam literatür okur, yazar çiçeriz ancak bizim için sen ve senin ardılların fazlasınııııııız diyorum...

Oy oy... Sayelerinde dış haber uzmanı olucam...
Memlekette olan biteni bile doğru dürüst takip etmezken, müzakereler ne durumda derdine düşmüş durumdayım...

Hele sabahları Times'ta okudum diye başlayan ükelaaa hallerim yok muuuuu? :))))
Art haberlerini ve dinner bloglarını okuyorum efem...
Yani sonuçta Times okuyorum, neresini okuduğumun bi önemi var mı? :ppp

Ben bilgisayarların kişiler hakkında evleri kadar bilgi verdiğini düşünenlerdenim...
Kişiliğiniz hakkında ip ucu yada bilgi verirler bence...

Ancak böylesine ortak kullanımdan dolayı karman-çorman bi hale gelmiş bi bilgisayar malesef sahibi hakkında çok bilgi veremesede, kankimin aslında, şiişşşş iyi eğitimli, bilgili ve gerçek bi uzman olduğunu size hissettiriyor ve zaman zaman bu kadar ayrı dünyaların insanı olarak nasıl kanki olabilmeyi başardık anlayamıyorum diye kendime sormadan edemiyorum...

Galiba mesleklerimizin, uzmanlıklarımızın eğlenceli yönlerini bulup eğlenmemiz bunun sebebi... Ya da uzmanlıklarımız haricinde ki ortak noktalarımız...

O bana AB süreçlerini anlattığında ben ona çok beğendiği bir binanın taşıyıcı sistemi hakkında bilgi vermeye başladığımda sıkıcı olabiliyoruz ancak kendimize gelip işin ciddi tarafını bırakıp geyike başladığımızda mesleklerimiz ilgimizi çekiyor ve eğlenceli oluyor...

Yoksam Times okuyan birisi ve beeeeen o noooo yaniii inkıridiiiipleeee...
Benim entelliğimin bi sınırı var yani...
Ben mimarım, tasarımcıyım öyle gelemem siyasete-miyasete... :))))

Neyse efem, Times'ın dinner blogları beni bekler... :pppp

19 Ekim 2010 Salı

30 yaş kadınına Ayşe Brav gözüyle bakış...

''30 yaş kadını başkadır. Son zamanlarda biz otuzunu aşmış kadınları çok sinirlendiren hatta bazen kıskançlık krizleri geçirten bir grup insan var.

Bunlar kim mi? Bilmeyecek ne var dostlar, tabii ki çıtırlar...
Bu çıtır kız grubunda bazıları var ki hakikaten insanın nefesini kesecek kadar güzel. Azizim yediklerinden midir, içtiklerinden midir, yeni jenerasyon bizden daha mı iyi beslendi nedir, maşallah sülün gibiler.

Boylar çoğunda 1.70 cm'nin üzerinde. Bacak deseniz bak bak bitmiyor. Hal böyle olunca da zaten nesli tükenmiş, kelaynak kuşu gibi olmuş erkeklere iyice ulaşamaz olduk. Yani haksız bir rekabet söz konusu. Hani genç tenisçi kondisyonu sayesinde, yaşlı tenisçi taktiğiyle kazanır hesabı, tek rekabet edebileceğimiz konu tecrübelerimiz, olgunluğumuz herhalde.

Gerçi erkeklerin pek iyiliğe, tecrübeye aldırdığı yok ya neyse.

KADIN DA ŞARAP GİBİ Ben böyle pesimist pesimist "Ah çıtırlar, vah çıtırlar" derken beni mest eden bir yazı okudum. Benim gibi bütün 30 yaş üstü kadınlarını mest eder, belki erkekler de şöyle bir göz atarsa bizimle tekrar ilgilenirler diye bu yazıyı sizinle paylaşmak istedim.'' demiş Ayşe Brav 30 Aralık 2005 - Cuma günkü yazısında...

Onun yazısından alıntı yapıyorum...

Andy Rooney demiş ki; "Yaşım ilerledikçe en çok otuz yaşını aşmış bayanlara değer vermeye başladım."

İşte bunun sebeplerinden bazıları:

-Otuz yaşını aşmış bir kadın, sizi gecenin bir yarısı uyandırıp, "Ne düşünüyorsun?" diye sormaz.

Ozy: Ben sorarım abi... ;)

-Otuz yaşını aşmış bir kadın TV'deki maçı seyretmek istemiyorsa söylene söylene yanınızda oturmaz. Yapmak istediği enteresan bir şeyi yapar.

Ozy: İstediğim entresan şeyi yaparım ama yinede söylenirim... Söylenme nedenimde şayet adamla bişeyler yapmayı planlamışsam ve kursağımda kalmışsadır... Bazen canım olgun ve anlayışlı olmak istemiyosada söylenirim yani... Bunun yaşla alakası yok bence hıh! ;)

-Otuz yaşını aşmış bir kadın, kendini yeterince iyi tanır ve kendinden emindir. Ne olduğunu, kim olduğunu, ne istediğini, kimden istediğini iyi bilir. Otuz yaşını aşmış çok az kadın onun hakkında ya da yaptıkları hakkında ne düşündüğünüzü önemser.

Ozy: Yani ilk kısmı doğru, ikinci kısma gelinceeee, adamın benim yaptığım veya ilgilendiğim şeyler sebebiyetiyle yanlış anlayıp beni deli sanıp terk etmemesi için ne düşündüğünü arada önemserim... :))))

-Otuz yaş üstü kadın, çoğunlukla, büyük aşklara, ömür boyu sürecek bağlılıklara doymuştur. Hayatında en son ihtiyacı olan şey, mızmız, devamlı söylenen, ne yapacağına karışan, yapışkan bir aşktır.

Ozy: Yaş kaç olursa olsuuuuuun aşka doyulmaaaz !!! Ancak gerçek olan şey kadın-erkek fark etmeden kimsenin karışan, mızmızlanan birisine tahammül edemeyeceğidir benceeee...

-Otuzunu aşmış bir kadın, övgüler yağdırmakta çok bonkördür; çoğu hak edilmemiş bile olsa. Çünkü takdir edilmenin ne olduğunu iyi bilir.

Ozy: Bu tür 30 yaşla ben hiiiç tanışmadım !!! Hak edilene verilir, alınır !!! Tamam arada şımarıklık yapılır ama yani ı-ıh!

-Otuzunu aşmış bir kadın, sizi bayan arkadaşlarıyla tanıştıracak kadar kendine güvenir.

Ozy: 30'dan öncede kendime güvenen bi kadındım !!! Hem niye sırf bizim kız arkadaşlarımız tehlike olsunlar ki sevgilimizinde kız arkadaşları tehlikeli olabilir... Burda erkek koruyan bi ayrım var ki cık cııık !!! İstediğin kadar koru adamın yapacağı varsa, marketteki kızlada yapar...

-Kadınlar yaşı ilerledikçe medyumlaşır. Ona günah çıkartmanıza hiç gerek yoktur. Onlar her bir haltınızı bilirler.

Ozy: Ben bi yay burcuyum... Benim doğuştan 6. hissiyatım gelişik... 30 olmama gerek yoktu medyumlaşmak için... Dediğim çıkar, hissettiğim doğrudur... Şiiişşşş ;)

-Otuz yaş üstü kadınlar açıksözlü, doğrucu ve dürüsttür. Ne kadar gerizekalı olduğunuzu bir çırpıda açık açık yüzünüze söyleyiverirler. Eğer bir gerizekalı gibi davrandıysanız onun için ne anlam taşıdığınızı merak etmenize gerek yoktur.

Ozy: Eheeee... Doğrudur !!! Yaşım ilerledi aşk bulamicam korkusu olsada, sadece ve sadece kendi gerzekliğimize tahammül edebilecek yaşta olduğumuzdan basarız tekmeyi kıçınızaaaa... :)))))

''İşte böyle dostlar. Ben bir sürü tabiri caizse züğürt tesellisini arka arkaya sıraladım. Ne edelim yapacak başka bir şey yok. Çünkü gece hayatı, çıtırdan geçilmiyor. Eh tek teselli kardeşim onlar taş gibi, bizde de yılların tecrübesi, olgunluğu var. Onların yaptıkları şımarıklıkları, çocuklukları yapmıyoruz. Erkeğimizle sohbet ediyoruz, destek oluyoruz. Hey çıtırlar biraz ortalığı boşaltınız. Tatile falan çıksanız diyorum. Ne dersiniz? Biraz ablalarınıza da sıra vermek gerekmiyor mu?
Ayşe Brav''

Demiş Ayşe...

Walla benim için dert diiiil... Umrum diiil !!! Benim arkadaşlarımda da sevgililerimde de kuralım tektir, ben buyum abi arzu ettiğin bensem hayatında olurum, hayatımda ol, etmezseeeen işim olmaz, aburcubur niyetine bilem sallamam... İstediğin bensem o la laaaa dilsem gölge etme başka şey ihsan eylemeeeeem !!!

:)))

İzlesene.com

Biraz uçuk-kaçık bi hatunsanız sizi bende bende böyle bi yaratık olmak istiyorum moduna sokmuş bir filmdir...

Luc Besson tarafından yanlış hatırlamıyorsam 90'larda çekilen Nikita zamanemin gençliğinin unutulmaz filmlerindendir...

Henüz 20 yaşında olan Nikita serserilerle takılmayı sever. Çetesiyle beraber, uyuşturucu için bir eczaneyi soyarlarken istemeden bir polisi öldürür ve ömür boyu hapse mahkum olur. Fransız gizli servisi ona bir çıkış yolu sunar: kendini tamamen teşkilata adamış bir özel ajan, elit bir katil olmak. Nikita kabul eder ve öldürme sanatının inceliklerini, gizlenmeyi, sürpriz durumlara hazır olmayı, hatta kadınlığını sonuna kadar kullanmayı öğrenir... Sonra olan olur insani yan ağır basar, aşık olur, teşkilattan ayrılmak ister...

Kaç defa seyretsem keyifle izlediğim filmlerdendir...

Geçen gün diziportta, Danny Cannon yönettiği ve Maggie Q, Shane West, Lyndsy Fonseca oynadığı 2010 yapımı Nikita dizisini buldum...

O la laaaa...

Eskiye göre farklı bir kurgu yapılmış...
Filmi kadar diziside keyifli...
Bazı noktalarda kurgu ya da bağlama çok basitçe çözülmüş hissi versede, casus hikayesi seviyorsanız hele hele erkeklerin ağzını burnunu kıran içinizdeki feministi ayağa kaldıran aynı zamanda nefis olup aynı zamanda da tehlikeli olabilen bir kadın izlemek hoşunuza giderse...

Dünden beri 19'luk ben geri dönmüş durumda...
Kubbaaaaaaa diyip, uçan tekmeler savurup, Nikita vari maceralar yaşamak istiyoruuuum ben diye dolanmaktayım ;)))

Diziyi izlerken en çok, sizde erkekmisiniz beaaa yarı kilonuzdan daha az kilodaki çıtı pıtı kadından dayak yiyosunuz beeeaaa yapıp kendimce erkeklerle dalga geçip eğleniyorum efem...

Taaaaş gibi kadını güzelliği için değil dövüş teknikleri için kıskanıyorum abi... ;)
Sevenlere itinayla tavsiye olunur efeeem...

Bu arada Spartacüste tavsiye olunur... Kesintisiz... ;)

17 Ekim 2010 Pazar

Şövalyeeee

En çok okunan yazım '30 yaş sendromu üzerine...'
Manyakmısınıııız leeeeyn !!!
Niye bunu bu kadar çok okuyosunuz?
Ben otuzumada, otuzbeşimede okumadan girdim !!!
Alt tarafı bi sayı....

Korkacak veya öğrenecek bi booooook yooooooooook !!!
İnsan hissettiği yaştadır!!!
30'dan sonra hayat güzelleşir...

Öyle okuyup, öğrenmekle olmaaaaaaaaaaaz !!!
Herkesin doğrusu, tecrübesi, bilgisi kendisinedir...
Yaşanmışlıklar önemlidir evet... okumak veya duymak ufkunuzu genişletir amma velakiiiiiiiiiin bu sizin hayatınızdır !!!

Bana iyi gelen şey öbürüne kötü gelmiştir vs... neyse neeeeeeeee...
Okumayın yaşayııııııııııın !!!

Heeeey sevgilinin kuzeni, pasif okuyucu olmaktan çıkıp psilolokluğunu gösterip bu konuda bi yorum yazısı yazarmısın...

AAAAAAA en çok okunan yazım bu !!!
Bu insanlara bi yardım eli uzatmak gerekiyor sanırsam !!!

Beni okuyan başka psikologlar da varsa pleaseeeeeeeeeeee bi yardım edin okuyucularıma...

Çözemedim abi bu 30 yaş yazısına ilgiyi alakayı !!!

Sayı leeeeyn alt tarafı !!!
Başka yazılarımda var benim !!!

Hatta dün gezi yazısı daha doğrusu gezi romanı yazma teklifi aldım ben !!!
Betimleme yetim süpermiş !!!
Bi şehirde geçen hikayeyi süper yazarmışım ben !!!

Verin gazı verin gazı yaptım, onlarda verdiler ama ı-ıh yemedim !!!
Roman sıkar...
Anca hikaye yazabilirim ben...
Hikayeden önce gezi kitabı...

Tamam yayın evimiz var basarım istediğimi deeee, o kadar aklı havada diliiiim !!! :p
Hıh 30 olunca bu oluyo işte gaz yemiyosun... Azcık akıllanıyosun !!! :pppp

İstatistiklerim beni çok şaşırtıyor...
Artık 30 yaş yazımı günün, haftanın, ayın ve yılın top'ı olaraktan görmekten bıktııııııııııım !!!

Aşın bu sendromlarııııııııııı !!!
İlk 20lerinle son 20lerin aynımıydı?
Değişen tek şey sayılar...
Eeee yani biraz hayata bakış, çevre, para kazanışta değişiyor ama o yaşla alakalı olmuyor, öğrendiklerin, deneyimlediklerin ve istediklerin doğrultusunda... farkındalık katsayınla alakalı...

Tanrıııım kendimi reytiglerime göre 30 yaş sendromu uzmanı şövalyesi ilan ediyoruuuuum !!!
Şiiiişşş !!! ;)))

16 Ekim 2010 Cumartesi

Alzeheimer'ı kabullenme evresi

Hafta başından beri çaktırmıyorum ama keyifsizim...
Sevgilime bile dile gelmedim...

Kanser hastalarının evreleri vardır hani... Önce inkar ederler sonra kabullenirler vs...
Aynı onlar gibiydim bu hafta...
İnkar, inkarda nereye kadar...

Peri kızım, alzheimer...
Bir kaç senedir basit evredeydi... Bi dediğini neredeyse 40 defa tekrarlıyor, bi sorduğunu unutup tekrar soruyor modunda basit evrede...
Ama artık...
Bu haftabaşı itibariyle beni tanımıyor...
Ben ilk göz ağrısıyım...
Oooo benim üstüme torun bilmez...
Tizemin oğlu için hep üzülürüm... Onun yanında bile neredeyse benim tek torunum var anlamına çıkacak türde ozy'm der başka bişi demez anneannem artık beni tanımıyor...

Gitsem, karşısına dikilsem hatırlar mı bilmem...
Amma velakin telefonda anneme kızın nasıl diyor, adımı bilemiyor... Benimle yaptığı konuşma bi ahpapla yapılan konuşma gibi...

Bilmiyor ilk göz ağrısıyla konuştuğunu...

Çınarım, krallara layık kadınım...
Peri kızım...
Dedemin nazlısı...
Pek bi kuralcı, pek bi temizlik hastası, pek bi şahsınamünhasır...

Ne güzel sofralar hazırlardı... Ooooo... Anneannem düzen, intizam, hizmet konusunda İngiliz kraliçesine tacını tersten giydirir bi kadındır.

Masa örtüsü mis, temiz, kolalı, şık porselenler pazar burunchlarında aile için çıkar, şık şıkıdım sofralar kurulur, temiz pak giyilir... cık cık cık zamane gençliği anneannemin evinden içeri adım atamaz...

Göz ağrısıyım ama yırtık blu jeanlerim yüzünden ne laflar işitiyorum...
Bi tayyörlü göremedi ya beni ona yanar...
O döpiyesli kadınların zamanından...
İzmir'de yaşadıkları dönemde terziler anneanneme tayyör dikmek için yarışırlarmış... Öyle güzel, zarif bi kadın...

Amma velakin biraz baş belası...
Evde balık pişsin istemez, balık sevmez!
Pazara hayatta gitmişliği yoktur.
Dedemi öyle eğitmiştir ki, tencereye sığan patlıcan alan tek adam dedemdir. Hepsi aynı boy ve incelikte patlıcanlar alınacak, karnı yarık damağa olduğu kadar gözede hitap edecek !!!

Gönderin kocalarınızı pazara bakim, hangisi tencere boyutunda, ince patlıcan alabilir... 50 küsür seneeee boyuncaaaa !!!

Ah ah... iyidir hoştur ama pek bi temizlik manyağıdır !!! Benim arabama bile oturmadan önce örtü sererdi !!!

Anneanne arka koltuğu senden başka kullanan yok, arabam temiz desem de ı-ıh !!!
Sokak kıyafetiyle içeriye sokmaz sizi...
Oooo işten gelip, yatağın üstüne üstümü çıkarmadan yattığımı görse hayatta o yatak örtüsünü yıkamadan kullanmaz !!!
Halı, halının tüyünün yönüne göre süpürülür der, iyilik olsun diye süpürmemi beyenmez elektrik süpürgesini elimden hışımla kapardı...

Ah peri kızım, noldu onca temizlik?
Fatma senin gibi her gün halıları silmiyo... Her gün haldır huldur saat 11'e kadar büyük temizlik yapar, sonra yemek pişirirdin... Yemek bitince oturup gazete keyfi yapardın... Sonra gün-mün yada misafir kabul ederdin... Nerede olursan ol saat 5'te 5 çayını içerdin... Çayı kuruda sevmezsiiiiin... Simit, domatis, azcık beyaz peynir ve maydonoz... O la laaaa... Elimden çay içmeyi çok severdin ama aaaaah bide tayyör giyseydim, ah bide saçlarım şöyle salkım saçak olmasaydı, ah annemi giydirdiğin ünlü terzi Hasan amca hayatta olsaydı beni nasıl ama nasıl giydirirdin...

Ah aaaah...
Ama torunun eserikliydi...
Aaaaaaaaaaaaa diye başlar, sıkıldım ben diyip basıp giderdi...
Gelemem ben vıdı vıdıyaaaa...
Hem asilik eder hemde o ellerinden çıkma nefis mi nefiiis sarmaları nasıl lüpletirdim...

Anneannem, artık peynirli puaçandanda, o nefis Amasya çöreği haşaşlıdanda yapamıyorsun... Hatırlamıyosun tarifleriniiiiiiiiiii !!!
Ya o nefis İzmir köften !!!
Sevgiliye yediririm hayalleri kuruyodum !!!

Tamam kabul ediyorum hep annemci taraftan çıktığın için sana hep asilik yapıyodum... Benim şu aristokrat hallerim hep senden gelme... Hatta kendimi tutmasam bende senin gibi temizlik hastası olabilme yetisine sahibim...

Biliyorum ben doğduktan sonra dedemi bırakıp 2 ay Ankara'ya taşınıp bana baktın, bezlerimi yıkadın...

Hep bunu dersin... Ben ne zaman hırlasam, asileşsem, 2 ay kocamı bıraktım sana baktım dersin... Hatta, ben 3 yaşındayken Ankara'da ciddi su sorunu olduğundan Samsun'dan pazardan alınan sebzeler, Samsun'da senin tarfından yıkanıp-çitilenip Ulusoyla Ankara'ya gönderilirmiş... Ben ıspanak yiyim diye...

:)))))

Sen hep aklınla, mantığınla varolacak bi totemdin !!!

Varken yok bi haldesin Peri kızııııııııım...

Güçlü ama çok güçlü olmam gereken bir haldeyim... Kendi şokumu atlatıp anneme destek olmalıyım...
Ama atlatmayı başaramadım Peri kızım...

Ah ah İstanbul'un vapurlarını ne seversin... Baharda adalara doğru vapooor sefası yapmaya doyamazsın.... Balık sevmez, yüzmeyi sevmez ama vapor sefası sever anneannem...

Eyüp Sultan fanatiği anneannem benim... Çağdaştır, moderndir... Amaaa İstanbul'a geldiğinde Eyüp Sultan'a gidip dua okumadan hayatta dönmez... Oranın şifasına, sırrına inanır...Ordaki sıkma başlarla kavga eder ama... Oooo benim anneannem okur, üfler amma velakin cumhuriyet kadınıdır o ! şiişşşşş...

Mesela benim çok okumayla-üflemeyle alakam yoktur ancak, anneannem kendince perşembeleri yasin okumayı uygun gün seçmiştir, azizler (türkçesi neydi leeeeyn) evliya evliya eheee... cumaları yoğun olur perşembeleri boş olurlar mantığıyla... Ve hep onu perşembe akşam üstleri okurken gördüğümden şayet banada ilahi bi hal gelmişse bende perşembe akşamı okur-üflerim... :)))

Dedimya şahsına münhasırdır....
Kocasının nazlı kızıdır...
Oy oy... dedem onu öyle bi nazlamıştır ki dünyada onun gibi nazlanan kadın ı-ıh bilmem !!!

Dedem İzmir'i çok severdi...
Ailesi bir şekilde İzmir'e yerleşince o da tayinini oraya ister... Ancak anneannem İzmir'de anne hasreti çeker... Ve dedem ailesini bırakıp sırf karısı annesinden ayrı kalmasın diye Samsun'a geri döner... Ne zaman saat kulesinin oraya gitsem dedemin ruhunun mutlu ama çoook mutlu olduğu hissiyatine kapılırım... Dedemin sevgili yari İzmirdir ama Perisi daha bi sevdiğidir...

Her zaman bakımlı olmuştur. İki adımlık komşusuna giderken bile inci küpelerini takmadan dışarıya adım atmaz...

Küpeleri kulağında, kıyafetine uygun fuları boynunda, her daim temiz, cilalı ayakkabıları ayağında...
Temizlik yaparken bile giydiği kıyafeti şıktır kadının !!! Evde kim görecek ki modunda giyip dolandığım eski-püskü eşofmanlarıma ne laf ederdi ah ah...

Şoke vaziyetlerdeyim...
Anneannem alzheimer'ın derin levellarına doğru giriş yapıyor...
Bu sevdiceğini yaşarken kaybetmenin kötü ötesi bi versiyonu...
Geçmiş yok, gelecek hiç mi hiiiç yok !
Sadece kendi hatırladıkları ve kendi dünyası var artık...
Anacığım için güçlü olmalıyım ama bu biraz zor bi durum... Hep gücüyle, idaelleriyle, iradesiyle, kurallarıyla varolmuş bir kadının yok oluşu...

Hayatınızda dehşet önemli bir mihenk taşının var ama yok hali...
Dostunuz, sırdaşınız, zaman zaman hırçınlık duvarınız, hep var olacağından emin oladuğunuz, herşeyi bilen sorduğunuz her sorunun yanıtı ansiklopedik kadın...
Anneannem yaaaaa ya çocuk yaparsam? Ben sensiz onu büyütmek istemem... Ne teyzem ne annem ben sadece ve sadece sana güvenecektim bu konuda sende cofladın yaaaa !!!

Daha sorup öğrenceğim bi sürü şey vardı...
Aslan gibi, dalyan gibi sen vardın...
Destektin, yüceydin...
Bana her sabah dua eden sendin...

Ben bu güne kadar belki çok saf salakça ama kötülüklerden korunmamı senin benim için ettiğin dualara bağlamışımdır hep !!!

Dünyanın neresinde olursam olayım tanrı beni korur çünkü anneannem her sabah benim için dua ederi söylerdim ben...

Ben senin hayır duanı almaya alışığım...
Ben seninle hırlaşmaya...
Ben senin nefis dolmalarını, haşhaşlını yemeğe...
Ben seninle İstanbul'u dolaşmaya...
Ben senin İzmir'ini dinlemeye...
Anneannem yaaa, sen güçtün totemdin... Sen ailemdeki en büyük insansın !!!
Sen bişekilde benim gücümdün...

Gücüm gitti...
Seni kaptırdık karanlığa...
Evet her gün yeni bir oyun oynayacağız artık seninle...
Bir gün hatırlayacaksın beni öbür gün ı-ıh !!!
Mukadderaaaat !
Gelip görmem lazım seni...
Göz yaşlarımı silip, gerçekliğimle yüzleşmem seni varken kaybetmeyi kabul etmem ve anama destek olmam lazım...

Ah Perihan'ım...
Sana çok asilik ettim...
Ama beni bi küçük hanfendüüüü yapıcam diye üstüme çok geliyodun :)))

Yaşam tecrübelerle dolu dimi...
Kimbilir sen kendi dünyanda neler çekiyor, neler hissediyorsun...
Olaya senin açından bakmamız lazım...

Hatırlamasanda ben senin torununum... İlk gözağrın...
Söz tayyörle göreceksin bir gün beni...
Korkarım ki o cenazen olacak.... Ama olsun giyeceğim İzmir'li terzinin elinden çıkma olamasada... :)))

Çocukken dişçimdeki duvar yazısı durumumuza uygun;
Katlanılabilir en büyük acı başkasınınkidir diyordu...
Benim, annemin, teyzemin, dayımın acısının yanında senin içinde bulunduğun durumdan dolayı çektiğin acı (ki farkındamısın bilmiyorum artık derin evrelere giriş yaptın) en büyük acı... Bence biz bencilliği bir kenara koymalıyız... Seni olduğun gibi gururlu, iradeli ,kendi kuralları olan kadın halinle koruyup kollamanın, son güne kadar o halde sen bilmesende bakmanın yollarını aramalıyız...

Anneaneeeem torun kimliğimle veda ediyorum sana, ama anladığım kadarıyla bilmemkim olarak artık o an nasıl uygun görürsen o kimlikle hayatında olucam... Eğlenceli olacak sanırsam...

Evet evet eğlenceli olacak...
Heey zırlamak yok !!! Benim veya annemin acısından daha büyük o kadının acısı...
Evet bu yaşıma kadar anneanne keyfi sürmüş şanslı azınlıktanım ki bu gerçekten büyük bir şans... Alzheimer olsada hala hayatta ve bu çok ama çok büyük bi şans teşekkürler tanrım...

Anneannem çok üzgünüm...
Ama üzülmek çare değil... Kabullenmek ve yeni şartlara göre yaşamı yönlendirmek gerekiyor...
Bilge kadın, akılcığın yerinde olsa ne güzel moral verirdin, güç verirdin... Bi laf ederdin hıııım olurduk, toparlardın bizi...

Artık biz, bizi yetiştirdiğin, eğittiğin, öğrettiğin gibi biz kendimizi toparlayacağız...
Başarırız herhalde dimi?
Eeee yani senin çocuğun ve torunların olarak yapabilmemiz gerekmekte...

Peri kızıııım canım anneannem teşekkürederim beni ben yapan değerlere katkın ve emeğin için...

Yeni evren hepimize hayırlı ve uğurlu olsun... Umarım sabırla, güçle, seni incitmeden üstesinden geliriz... (bence bi şekilde aklın yerine gelsin ve bunun için dua et... )

:(

15 Ekim 2010 Cuma

Erkek bilmecesi...

Sosyetenin tanınmış hoş bir güzeline iş yapıyor...
Kız gerçekten hoş...
Zengin, güzel, görünürde o la laaa bir hayat...
Mimar tutmuş, koyuna ev yaptırıyor...
Benimkisi iş-güç konuşurken, oğlum olmasa yazarım walla diyor...
Bu yazarım walla, hatunun güzelliğine-taşlığına iltifat anlamında değil ! Harbiden benimkisi çocuklu olmasa uçanı-kaçanı...

Ben böyle ilişkileri, böyle adamları anlamıyorum!
Madem sadık kalamican niye evleniyorsun...
Hadi evlendin, çocuk yaptın, sırf çocuk için niye evliliği sürdürürsün?

Tarzın olmayan bi hatuna bi şekilde aşık olmuşsundur veya bir şekilde ilişkiye başlamışsındır... Hatundan ayrılmak yerine onunla beraberken tarzın olan hatunlara kesik atarsın veya fırsat bulunca flört edersin niye?

Ben bu erkek milletini çözemedim abi!
Bide biz kadınlara karışık yaratıklar derler!!!
Bizde düz mantıktır abi... Çapraz ilişki yoktur bizde !!!

Makyajsız doğal kadın severler... Sonra neden boyanmıyosun derlerler...
Mini etekli-dekolteli severler sonra çatal matal görünmicek derler! Böylesine yemeği çatalsız-bıçaksız yedirmek lazım ya... :pp :))

Yok çözemiyorum!

Bence eylem değil akıldan geçirmekte, düşünmekte aldatmak.
Oğlu var diye hatuna yazmıyor ama çoktan usunda ooooo kimlere nelere yazmış!

Tek eşlilik insanoğlu için zor zanaaat !!!
Penguenler kadar ne bilim bilmem ne kuşu kadar olamıyoruz!

Çocuk için yapmamak...
Arzu ettiğin tipitipte değil ama gönül bi kere kaymış, vazda geçemiyosun ellerim değil gözüm bonyo yapsın demek...

Bilmiyorum bunlar bana ters ve yanlış geliyor.

Ya tipitipine %100 uyan yada 95 uyan bulacaksın... Ya da çocuk mocuk demeyip ayrılıp ne halt edeceksen edeceksin...

Bilmiyorum, meslektaşım arkadaşımdan bi ööööğ oldum... Bi huylandım...
Adamın karısı bilmem ne Türkiye güzellerinden bideeeeee !!!
Tamam sosyetik güzel karısından daha güzel, daha çıtır kabul ediyorum ama yani ne bilim... Iyyyk ve ıııyk yaniiiiiiiiiiiiiii...

Zaman zaman evlilikler, ilişkiler bana yapmacık, mide bulandırıcı geliyor...
Şanslı bir hatunum bu güne kadar duyduğum, gördüğüm, gözlemlediğim, okuduğum şeyler başıma gelmedi, umarım hiçte gelmez ama sağlıklı ve yolunda giden birşeylere sahip olsanızda arada bu tarz şeyler duyunca, görünce sizi soğutuyor... Yapaylığa, banelliğe, insanların bile bile veya bir takım şeyler yüzünden bunlara katlanıp hayatlarını sürdürmelerine inanamıyorsunuz, kabullenemiyorsunuz...

Güvenmek, inanmak, birlikte kurulan yuva veya hayatlar, paylaşılanlar, söylenen sözler, inanılanlar yalan oluyor... Ve siz duyarlı bir insansanız başkaları yüzünden ister istemez kirleniyor ve etkileniyorsunuz.

Sahtekarlıktan, riyadan, yalandan, kandırmacadan öylesine nefret ediyorum ki !!!
İş hayatında anlıyorum ok ama özel hayatlarda ı-ıh !

Efenim, üzerinize afiyet öyle böyle değil kusasım geldi...
Mukadderaaaaaaat !!!

13 Ekim 2010 Çarşamba

Singing in the rain wiiiiiith Tchiboooooo...

Leeen Çiboooo senin yüzünden bir çarşamba sabahı hayatımda hiç yapmadığım bir şeyi yapıp kadınlarla saç başa mahalle kavgası yapıcaaam !!!

Eğitimime, kültürüme, aile terbiyeme yakışmayan hatta olmayan habitler sergilememe sebebiyet vermenden korkuyorum !!!

Bu sabah 10'a 5 kala City's Tchibo'nun önündeydim efem...
O haaa o neee benle beraber 7 hatun... 3 erkek !
Noluyo leeeyn?

Nolduğu belliydi, sonbahar geldi hoooş geldi temalarında yer alan yağmur çizmesi ve yağmurluk derdindeydi bacılar !!!

Heeeyt asıl çibo manyağı benim diyerek, tema standının nerde olduğunu görmek için çaktırmadan kahve bölümünün vitrine yapışıp rakibelerimden önce ne nerde keşif çalışması yaptım. Çizmelerin yerini belleyip, kapı açıldığında nerden gidersem ilk önce varırım hesapları yaptım !!!

Ay aaay dertliyim... 2 sene önce Nine-west'ten aldığım NK marka yağmur çizmelerimin altındaki plastik kısım hooop diyip parçalandı !!! Üstü taş gibi sağlam altı malesef tamiri imkansız bir halde... O kadar severek ve aşık olarak almıştım ki... Ve piyasadaki harbi plastik yağmur çizmeleriyle alakası olmayan bir çizmeydi... Şık, kaliteli, yağmur için... Bööööö...

Yağmur çizmesiz kalınca ve dandik plastiklerede pek gönlüm ısınmadığından ah vaaah halindeykeeeen, çibom eh gönlüme yatan bir model getirdi...

Bu sabah yağmurlu havalarda eheee benim yağmur çizmem var yağsın yağabildiği kadar yapmak için çizmeyi almaya çibo'ya gittim...

Gittim ama mahallemin kadınlarıyla kovalamaca oynamak zorunda kaldım !!!

Anaaaa çizmeler kapanın elinde kalıyor... allahtan yaptığım muhteşem plan sayesinde ilk ben ulaştım çizmelerin olduğu yere ve aldım... Ben kasadayken kadınlar eğilmiş, birbirlerinin üzerinde görüntü sergileyerek numara arayışı yapıyorlardı...

Efenim, çizmem var, çizmenin içine çorabım var bide yağmur şapkam var!
Değmeyin keyfimeeeeeeeeee...

Original Hunter Wellington Rain Bootslar hoşuma gitmiyor... İngiltere kraliçesi bilem onları giyor ama ı-ıııh !!! Tasarım ürünü renkli Wellies'ler memlekette yok... İngiltere'de 32 sterlincikten başlayan fiyatlarla satılıyorlar... Bi gün parama kıyıp sterline çevirip onlardan alıcam ama o güne kadar Tchibolarımla singing ın the rain yapıcaaaaaaaaam !!! :)))))

Çiboooo yetkilileriiiiiiii, hem söz verdiğiniz çekirdeğimi alamadım bu biiiir, ikincisi benim gibi özel müşteriye tema açılamdan bir gün önce özel satış imkanı istiyoruuuuum !!!

Eheee...

;))))

12 Ekim 2010 Salı

Turkcell, Avea ve Vodofone yetkililerine...

Kent kültürü ve kentlilik bilinci sanayi devrimiyle ortaya çıkmış bir kavramdır.
Köyden-kente göç zamanla yeni davranış biçimlerinin oluşmasına neden olmuştur.
Günümüzde kentlilik, kentlilik bilinci, kent kültürü adı altında topluyoruz bu davranışları.

Avrupada 18.yy'ın sonunda başlayan ve gelişen kentlilik olgusu malesef 21.yyda olmamıza rağmen memlekette hala gelişememiş durumda...

Her işin başı eğitim !
Eğitimsiz kentleşmemiz, kent kültürüne, bilincine, habitine, saygısına sahip olmamız İMKANSIIIZ!!!

Bu eğitim sadece okullarda olacak birşey değil. Sivil toplum kuruluşlarına, yerel yönetimlere, şirketlere aklınıza gelebilecek neredeyse her kurum vekuruluşa, bireye düşen ciddi bir görev aslında.

Ama malesef yapılmıyor...

Benim gibi kentlilik kültürüne-bilincine kafayı takmış kaç kişi vardır bilemiyorum...
Ancak kentte yaşıyorsanız ve üstelik memleketin eeeeen büyük kentinde yaşıyorsanız, dünyanın diğer gerçekten 'kent' olan kentlerinde yaşayanların sahip olduklarına neden sahip olamıyorum diye takmadan/düşünmeden edemiyorsunuz.

Bu konu derin bir konu. Başarılı bir mimar olabilmemde kentlilik bilinciyle/kültürüyle alakalı mesela... Ben istediğim kadar bilmem ne alimi olayım, bilmem ne projesi yapayım, benim toplumum onu anlayacak, kullanacak bilince-kültüre sahip değilse boooş ve nafile...

Kısaca başarılı olabilmemiz, dünyanın muasır medeniyetleri seviyesine çıkabilmemiz için kentte yaşamayı öğrenmemiz, bu bilince bu kültüre sahip olmamız gerekmekte. Ve bunun içinde EĞİTİM, EĞİTİM, EĞİTİM tek şart ve koşul.

İlla üniveristelere gitmenize gerek yok kentlilik bilinci için... Yukarda dediğim gibi evde otururken televizyon izlerken hatta gazete okurken bile eğitilebilmemiz mümkün...

Bu yazıyı yazma nedenim, cep telefonları...
Evet hayatımızı kolaylaştıran, onlar yokken ne yapıyormuşuzu gerçekten bilemediğim aygıtlar ancak, bu küçük iletişim araçları sosyal görgümüzün, kentliliğimizin içine etmekte!

Güzel bir konsere gidip kendinizi müziğe tam kaptırdığınız anda, yanınızdakinin veya önünüzdekinin telefonundan karanlıkta gözünüzden içeri giren ve konsantrasyonunuzu bozan o mavi işığı yok muuuuu !!!

Madem telefonsuz duramayacaksın o zaman konserde işin ne?
2 saat sinemada dış dünyadan iletişimini kesip duramayacaksan işin ne?
Dolmuşta, otabüste bağıra çağıra senin veya telefonda konuştuğun şahsın özel hayatını duymak, bilmek ve öğrenmek zorundamıyız? Madem öyle telefonunun hoparlörünü açta duyalım!
Uçak aprona henüz park etmişken, terminale girmeden illa konuşman gereken çok ama çok acil bir durum mu var?
Araba kullanırkende mi?

Telefon şirketleri memleketimize teknolojiyi getirdiler... Hayatımızı kolaylaştırdılar. Avrupalıdan, Amerikalıdan farkımız kalmadı sayelerinde. Bir sürü genci eğittiler iş imkanı sundular...vs. Eyvallahta, kullanıcılarını eğitmeyi hiç mi hiiiiç düşünmediler ama...

Memlekette öyle kendiliğinden telefonla konuşma görgüsü-kültürü-kuralı oluşmaz, oluşamaaaaz!
Malesef kentlilik bizim için yeni bir kavram...
Bizler hala kentliliği öğrenme aşamasında olan emekleyen kentlileriz.
Günümüzde kentlilik balkondan halı-kilim sallandırma-silkeleme sorunlarının çok ötesinde bir bilinç gerektirmekte ancak biz oh komşum halı sirkelemiyor ne güzel kentte yaşıyorum diyoruz!!!

Telefon şirketleri ürün, kampanya vs. tanıtımına harcadıkları bütçelerinin ufak bir kısmını telefon nasıl kullanılır eğitimlerine ayırsalar kentlilik bilincine büyük ve önemli katkı sağlarlar...

Konser, sinema kısaca gösteri salonlarında sinyali kesen, insanların telefon kullanımını geçici süreyle durduran, ancak salon dışına çıkıldığında kullanmalarını sağlayan bir mühendislik çalışmasına imza atsalar...

Bu belki zor ama en azından nerde nasıl telefonla konuşulur, nasıl davranmak gerekir, nerde gerçekten cıs, hayati önem teşkil ediyor bi sevabına eğitseler, öğretseler, gösterseler...

Yerel yönetimlere ve okullarada bu konuda çok görev düşüyor...
Ancak ben bu işin sorumlusu olarak sahiplerini görüyorum...

Dolmuşta bağıra çağıra arkadaşının aşk hayatını hepimize duyuran insana dalıp, gazetelere haber olmak istemiyorum!

Terminale girmeden, 'aaaay şekerim İstanbul'a geldim beeeen' şeklinde hava-civa yapan insanları uçağın kapısından ben atmak istemiyorum...

Konserde, sinemada, restaurantta, uçaklarda vs.lerde nasıl kullanılır, napmamız gerektiği üzerine bi eğitim lütfeeeeen !

Yukarda dediğim gibi kentlilik halı sirkeleyip silkelememenin çok ötesinde bir kavram...
Siz halıcı olabilirsiniz ama ben ve benim gibiler halıyı-pikeyi aşalı çok oldu...
Önemli olan toplum olarak bunu başarmamız, aşmamız...

Ben telefon şirketlerinden bugüne kadar vermiş olduğumuz paraların karşılığında kentlilik bilinci eğitimi istiyorum...
Hem onlar değil mi bizi cep telefonu kültürüyle tanıştıran...

Eeee hadi, kentlilik bilinci, kültürü hepimizin sorunu, hepimizin başarısı, hepimizin mutluluğu ve huzuru...

2 Ekim 2010 Cumartesi

Nişan aaaal ! :p

Sonunda tek taş alındı, benim reasürans çevrem saolsun... Zeki Ata'dan içeriye tek taaaaş diye girdiğimizde Mehmet (benim için mehmet ama o mehmet beydir) benim için sanıp gözleri parladıysada yok arkadaşım için dediğimde sanki benimmiş gibi çaba sarf edip arkadaşımı mutlu etti...

Gondol konusu ise, Kapalıçarşıya gidemediğimzden Prag'tan halledildi !!!
Bohemyaaaan kristali bi kuğu getittirildi... Damadın abisi Çek bi hatunla evli olmasaydı halimiz yaman olacaktı !!!

Benim kız ben hayvan severim dedi ve kuğu tarafımızdan sırf o seviyo diye kabul gördü... Eeee görsün artık Bohemyaaaan kristali bi kuğuuuu !!!

Nişan takısı, Çemberlitaş'ta işin ustası bi cüüüviş mücevheratçıda sipariş üzerine yaptırtıldı...

Sonuç: Artık pırlantadan anlıyorum! Oval kesim çok şık çok beğenilen bi kesim ama ışığı kesiminden ötürü çok yansıtıp pırlantanın sarı görünmesine neden olurmuş gibi bi infom var artık !!!

Küçük ve derinliği az daha doğrusu derinliği az taş oval kesimde mükemmel ışık veriyor bunu biliyorum !!!

Bundan sonra parmağıma aha taş diye takılacak şeyin taş mı maşmı olduğunu anlayabileceğim !!!

Bu işler yorucu ve yaş işler...

Neyse, Nişan için Bartın'a geldik. Şu an Amasra'da konaklıyorum ben. Balık, bira ve deniz...

O la laaaa...
Karadenizimin bu traflarını daha önce hiç görmemiştim... Ancak uçak penceresinden bakarken bile doğduğum topraklarda olduğumu tüm hücrelerimde hissettirdi yeşil bana...

Ege'de güzel... Belkim bi gün Ege'nin gelini olacağım ama halis muhlis karadenizli olmasamda, doğduğum toprakların bende ki etkisi bambaşka...

Özlemişim yeşili... Özlemişim karadenizin balığını... Ve en güzeli ne biliyormusunuz, doğduğum ve ailemin kocaman bi üniversite kurduğu doğum şehrimden daha küçük bir yerleşim yeri olsada burada bağnazlığı görmemek çok ama çoook güzel.

Benim doğum memleketim artık sıkmabaş cenneti... Burda bambaşka modern bi karadeniz var.

Amasra gezi notlarımı döndükten sonra yazacağım...
Bir haftasonu kaçamağına gelin...
Çiçek süslemeli salatasını, nefis balıklarını, yağmurla güneşin oynaşmasını, karadenizin okyanus aratmayan hırçın kızlığını tadın...

Sabah gerçek deniz kokusuna uyanmak, sessizlik ve huzur ne güzelmiş !!!

Sinbatçık iyiki nişanlanlanıyosun dicem de, çok yoruldum leeeeyn !!! Bu gece isteme var, baba bi vermesiiiiin ben çalıştığım kurumun bana verdiği yetkiyle kıyıcam nikahlarını !!! :ppp

;)

27 Eylül 2010 Pazartesi

Erkek sağlığı üzerine ;))

Esquire'ın ağustos sayısı cumartesi günü kopmama neden oldu...
Man&Health dergisinde bile göremeyeceğiniz sağlık bilgileri vermiş...
Bir erkek dergisinde bir kadın dergisinde göremeyeceğiniz kadar açık ve net informationlar...
O la laaaaa...

Verilen sağlık ve güzellik bilgilerine kopmama çok şaşıran yanımdaki hatun arkadaşım kendimi cahil kadın hissetmeme neden oldu !!!

Nassı yani tüm kadınlar bu infoyu biliyomuydu... Hiç sanmıyorum... O her zaman ki şahsına münhasır ükelalıyla olaya dahil olmuştu, ben cahil değildim ve blogumda yazarak diğer kadınlarında günün birinde arkadaşım tarafından hissetmeme neden olan duygulardan kurtarmalıydım !!! :ppp

Efenim, ağustos ayında Esquire testislere zoom yapmış... Atın ölümü arpadan olur mantığında ki Türk insanını azcık eğitmek-bilgilendirmek için iyi etmişteeee evinizde testis güzelliği ve sağlığı için aşağıda yazacağım şeyleri yapan bi erkek fikri bilemedim yani... :p :)))))

Erkekler göbeklerini eritirlerse penisleri daha büyük görünürmüş !!! İşte bu satırı okuyup puuhaaaa şeklinde kopunca yanında ki hatun eeee tabiiii öyle dedi...

Hiç düşünmemiştim ya da buna bakabilecek bi hatun düşünemiyorum... Sementaaa hariç !!!

Bu yazıyı okuyan adamlardan biri 'Ayyyy küçükmüş' diyen bi hatuna bundan sonra yok yok göbekten öle diyebilir...

Wow süper bahane !!! :pppppppppp

Görüntü umrunuzda olmasa bile testosteron seviyeniz göbek gidince artar ve partneriniz mutlu olur demişler... Abdominal bölgedeki yağlanma testosteron eksikliğine neden olabilirmiş...

Acep bu yazıyı okuyan görüntüye veya partnerine değer veren adamlar spor salonlarına koşup 'Hocaaam abdominaaallleri çalıştırmam gerek' demişlermidir... Ve metro reklamındaki duvardan fırlayan çocuk misali emek harcamışlarmıdır ! :ppppp

O nooooo... Bu yazıdan sonra salonda deli gibi abdominal çalışan adamlar görünce sanırsam içimden kıh kıııh gülücem... :pppp

İkinci tavsiyeyi uygulan adamları gözümün önüne bile getirmek istemiyoruuum !!!
Çömelme hareketi yaparsanız, alt karın kaslarınız çalışacak ve bu hareketlerle kasık bölgesine kan akışınız artacak ve çok umutlanmayın ama belki azcık penisizin eninde genişleme olabilir demişler !!!

Ufak farklar, büyük sonuçlar doğurur derseniz bi adama nasıl umutlanmaaaaz !!!

Hatunlar varsa aranızda 'en' derdi olan, erkeğinizi çömeltip kaldırın... Bu da ancak Sementa gibi bi hatunun isteyebileceği bişey gibi geliyor...

Çömel kalk, çömel kalk... Allah büyüktür... Can çıkmamış bedenden umut kesilmez... İnşallah maşallah bi gün yarım milimetre bi başarı görebilirsin !!!

Tanrım, bi erkeğe böyle bi akıl verilebilinir mi yaaaaa? Hele de bi Türk erkeğineeeeee !!!

:))))))))

3. öneri, penisinizi kanla doldurmak !!! Bence bunun için verilen reçeteyi uygulamadan da başarı sağlayabileceğiniz bi yöntem var... Kızdırın sevgilinizi sonra tutup sıksın penisinizi... Mevcut kan gidemez durur, şişer şişeeer ve şişeeeer !!! :pppp

Ceviz yicekmişsiniz kanlanmak için !!! Ceviz sevmiyosanız badem!!! Arginin adlı aminoasidi bulunduran şeyler yemeniz gerekiyomuşmuş !!!

Hödömü oldunuz... Peki size yardımcı olim;
Fasulye, ton balığı, somon, soya ürünleri ve yulaflı besinler tüketmeniz gerekmekteymiş... Arginin, kan akışını hızlandırır ve penise daha çok kan dolmasını sağlarmış... Diyet ürünlerde de rastlayabilirmişsiniz ancak 2.800 mg'ı geçmemeniz gerekirmiiiiiş !!!

Zor iş işte, söyleyiverin sıksın sevgiliniz kan dolsun... :pppp

4. ve son öneri; Kolesterolü düşürmekmiş !!! Hem hayati tehlikeden kurtulacakmışsınız hemide penisinizde kan dolaşımınız kolaylaşacakmış... Sağlıklı seks ve ereksiyon için düşük kollestrol şartmııııış...

Wow !!!
Hiç bi kadın dergisinde kukuya kan pompalama, küçük veya büyük gösterme tattikleri okumadım efem...
Hatun dergileride bi sevap bu konuya al atsınlar... Başımız kelmiiii ayol... Bizim kan dolaşımımızın ne eksiği var :pppp

Cumartesi cumartesi çok güldüm, eğlendim...
Okumuşuda okumamışıda bu konularda bir olan Türk erkeğine böyle infolar verilmesi kopardı beni...

Paylaşiiim dedim...
Belkim erkeğinizle dalga geçersiniz, belkim sağlıksız testis sorununuz vardır düzeltir mutluluğa kavuşursunuz...

Eheeee... Geyikimhemideçokgeyikim.com ;))))

25 Eylül 2010 Cumartesi

Safir mi, zümrüt müüüüü, ooo tanrım taş taaaş taaaaaaş

Gözümün önünde, safirler, yakutlar,zümrütler, amatisler uçuşmakta...
Tek taşın hangisi 0.55'lik hangisi 0.65'lik bakar bakmaz söyleyecek bilgelikteyim...
Sadakatin rengi safir...
Ah ah... kraliçelerin taşı... Asilzadelerin mavi kanlı olma geyiği safirden mi geliyor acep?

Ah ahhh...
Gözlerim, ellerim mücevhere doymuş duurmda amma velakin zavallı boynum, kulaklarım, parmakalrım, bileklerim ı-ııııh !!!

Yeter üleeeeeyn!!!
Kuyumcu-mücevheratçı gezmekten bitaaap düştüm...
Ağzımın suyu aka aka su kalamdı dilim damağım kurudu ! :ppp

Evlilik ne zor zanaaaatmış!
Büyük konuşmim ama töbe billah evlenmeeeeem !!!

Anayı-danayı-bacıyı-bacayı mutlu etmek için bi uğraş bi uğraş... Bi masraf bi masraf...

Hele bohça olayı yok muuuu?
Ulan bu devirde ne bohçası yaaaaa diyemiyorsunuz!
Kayınpedere atlet-don, gömlek, kravat, çorap...
Kaynanaya, dayıya, kardeşe, geline...

Oy oy oy !!!
Tam geyiklik tam eğlencelik mevzuların göbeğindeyim günlerdir.
Hiç bi arkadaşımın veya yakınımın evlilik hazırlıklarında bulunmadım... O yüzden duyduğum adetlerin ilk defa gerçekleşmesine birebir şahit şahit oluyorum.

Bababa iç çamaşırı diyor...
Nasıl olacak diyorum...
Boxer diyor...
Ne renk diyorum beyaz diyor...
Peki diyorum şeyi dışarı çıkabilen mi çıkamayan mı?
Aaaaaaaaaa diyor !
Ne aaaası leeeeyn! Herşey en ince ayrıntısına kadar düşünülüyo, konuşuluyo bu niye düşünülmüyo?
Bana böyle bi bohça gelse, babam yerine amcama hazırlanacak bohçada M&S'ın boxer'ları olmalı mesela... 75 yaşındaki adama adettendir diye öylesine hazırlanmış şey verirseniz ertesi gün kapıya koyar... Koymasada al saçma gelin döküntülerini der! Madem masraf yapılıyo bari işe yarayan kullanışlı şeyler olsun yalan mı?

Bohça konusu sarpa sarıyo... İki tarafında adeti başkaymış...
Amaaaan herkes kendi bildiğini okusun oluyoruz gecenin sonunda.
Hadin uyuyalım yarın nişanlık takı bakıcaz diyoruz...

Çok bilmiş bi arkadaşım erkek kısmına karışılmaz takı konusunda diyo...
Ha diyorum ondan 1 saattir ex karına safir yüzük aldım, şöyle gondaol aldım içini godiva doldurdum, yüzük 0.65'lik olursa hem kız hem anne hem arkadaşları doyar diye anlatıp duruyosun...

Ben anlatırım ama erkeğe karışılmaz şişşşşş yapıyo...
Allam yarappim!

Ama karışmak zorundayız. abidik kullanılmayacak bişey alınmasın diye...
Memlekette doğru düzgün takı tsarımcısı olmadığına karar vermiş bulunmaktayız!
Anam yokmu şöyle şık, sade, alımlı nişanda kıza takılacak bi takım?
Yok!
Elimiz, ayağımız zümrüt takımlara gidiyooooo !!!
Onu alırsak düğünde göçecek damat!

Damadı göçtürmeyecek bişey yok!!!
Ne inciler, ne sade motifli kolyeler yok yok ve yooook !!!
Nişanda bilekliksiz nakit 3'e inen, hadi birazcık daha hatrımıza 2.5'e inen zümrüt gerdanlık ve küpeyi alalım oluyoruz... Başka altarnatif yok !!! Eeee damada düğünde 10 bin'e yakın hatta 10 bini geçen şeyler kalıyooooo !!!

Aaaaaaaaaaaaaaaaaa !!!

Hesap yapmaktan, motif incelemekten, tek taş görmekten geldiler bana !!!

Bu arada mücevhercilerde pek sabırlı şahsiyetlermiş... Her müşteriye kesin alıcı gözüyle bakıp alınmayacağını bilselerde sabırla hizmet veriyolar... Ben olsam alacanmı, ver kapora ondan sonra anlatim, inceletim derim !!!

Yanlız çok ilginç, alınsın diye ohaaa fiyatlar bir anda cashmiiii yeees cevabı akrşısında nasıl düşüyooooo inanamadım !!! Hatta City'd'deki bi mücevherciyi kandırıkçı ilan edecektik az kalsın!

Gördü taze 2 hatunu keklim dediii filan diye bayağı dolandık sonra gördük ki hepsi öyle... Bi Tiffany'mde geçmiyo cash pazarlığı !!! Aslında geçiyoda ben öyle baba müşteri dilim !!! Ben 125-300 dolar arası ürünlerinin müşterisiyim... Bir tanıdığım gibi Paloma Picasso'nun serisini alsam banada mağaza müdürü hizmet edecek ve indirim yapacaktaaaaaa rüyamda... :))))))

Bu gün bi de damadın bohçasına ya da nişanda takılacak olan saatini aldık !
Amanın amanııııııııın...
Aaaaaaaaaa zor zanaaaaat !!!
Çorabı, donu, saati, gömleği tamam... Çok şükür :pppp

Vakko bohça hizmeti veriyomuş bunu da öğrendim. Çeyiz sandıkları varmış. Bence Vakko'dan alınmış sandığın içini doldurmaya gerek yok! leeeyn o sandık kaç paradııııır yazık leeeeyn damadaaaaa, damatlaraaaaaaaaa !!!

Wallahi Mahmut Paşa ayarında da olsa alışveriş bütçen evlilik zengini-fakiri sarsan bişi. Çok zengini sarsmaz ama... Yazık yaaa...

Bunun daha evi var, eşyası var... Balayı var... Arı vız vızı var! Var allah var!

Yani bence kazuleeeet kıvamındaki yetişkinlere geyik bi bohça hazırlamak daha mantıklı!
Gidecen İstiklal caddesindeki sapık don satan amcaya, damada kukuletalı tanga, kıza giymese olurmuş bi takım, bol durex-murex zımbırtısı, kelepçe, kamçı vs. koyucan bitecek !!! :ppppp

Ne saati, ne gömleği, ne elbisesiiiiiii !!!

Oy oy oy!
Nişan takısına nihayi karar henüz verilemedi !!!
Daha elbise alınamadı !!!

Bi mücevherci amca, nişan kurdelası keserken kullanmak üzere gümüş tepsi satmaya kalktı dün akşam !!! Acep alınsa iiii olur mu? Her evde gümüş tepsi yoktur, varsa da makaslık değildir vs... :ppppp

Yok anaaaam yok !
Yani ben şahsen adetleri almiiiiiiim, alanada mani olmiiiiiiiiiim !

Eh işte bi gümüş gondola 600 kaaat fiyat biçtiler. İçi 1'e dolar dedi adam !!!

Ooooooy !!! 1000 liralık çaklıt !!!

Tamam kıza değer gösterilecek, ülke ekonomisine katkı sağlanacakta bu kadar da değil !!!

Ben hayatta o paraların harcanmasını istemem. Versinler o paraalrı bana dünyanın en büyük yolcu gemisiyle balayına gideyim !!! Dicem ama anamı ikna edebilirmiyim onu bilemem ! Seyahate gitmemize sevinir ama boyunda da bişi görmek isteeeer !!!

Ben bu deneyimde anladım ki analar yoldan çıkıyooooo... Anam anaaaaam !!! :)

Ciddi para lazım!
Allah olmayanların yardımcısı olsun...
Allah benimde yardımcım olsun, bankadan paraları çekip balo-düğün vs. yerlerde takılması gereken zümrüt gerdanlık takımdan alıp, salım salım pazarada, işede, ofisede takma arzumu hayata geçirmim !

Aaaaaaaaaa can bu ayooool canım çekti !!! Yeter! İşi bırakıp mücevhercide çalışıcam yada alıcam her yere takıcam ! :pppp

Kıslaaaar tek taş 0.55 yani 55cmlik makbul ölçüymüş... 65-67 yea beybi... 70 ve üstü adamı sarsıyooo, ama para bolsa o la laaaaaa... 1'likler para edermiş... Yatırım amacıyla alınacaksa 1'in altından cacık olmazmııııııııııış !!!

Çok şükür yarın mücevherci gezmiceeeez inşallah maşallaaaah ! Leeeeyn damaaaaaat senin yapman gereken herşeyi ben yaptım arada kızı öpüp koklama hakkım var ona göreeeee !

Benden kurtulmak mı istiyosun, beğendiğim takımın bulunduğu adresi veriyorum...

:pppp

Cümleten tanrı yardımcınız olsun...

23 Eylül 2010 Perşembe

Los Vivancos'un 7 Hermanos gösterisi...

Flamenko tutkunu bir kadınım...
Seyretmeye doyamam... En büyük çılgın hayalim bir dönem gidip İspanya'da yaşayıp Flamenko eğitimi almak sonrasında nerde ahşap masa görürsem üstüne çıkıp taka tuka yapmak ! :ppp

2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul etkinliklerinde, 15-21 Eylül tarihlerinde Dans Platform İstanbul Festivali kapsamında benim geçen sene aşık olduğum Los Vivancos kardeşler CRR'de kapanış gösterisi yaptılar.

Aman yarabbim, biletleri satışa çıktığı dakika silinip süpürüldü !!! Sevgili annemin sanat çevresi sayesinde zar zor davatiye bulabildim.

Adamlar müthiş! Flamenko severseniz mutlaka izlemelisinizin ötesinde, yaşamlarındaki etkileşmlerle klasikten moderne geniş bir yelpazede bir koreografileri var.

Küçük yaşta konservatuar eğitimi almışlar, ''Gösterimiz bizim hikâyemiz, buraya nasıl geldiğimizi dans ederek anlatıyoruz, hepimiz zamanında farklı farklı dans türlerini denedik, kendimizi geliştirdik ve flamenkoyla gerçek ifademizi bulduk. Break danstan, rock müziğe, birbirinden farklı dans müziklerine kadar geçtiğimiz tüm yolları ve flamenkoyu anlatıyoruz.'' diyorlar.

Dansçı babalarının izinden giden, birbirinden farklı özelliklere sahip 7 yakışıklı geçen akşam CRR'de tüm kadınları yakıp küle çevirdi.

Oy oy ooooooy...
Adamlar soyunuyor, kadınlar soyunuyor...
Gösteri bitiyor ortalık ıslıktan, çığlıktan yıkılıyor...
Adamların dans ederken bedenlerinden çıkan sıvılar onlara gelsin diye ön sıradakiler kıpırdanıyor...
860 kişilik salon 7 Hermanos fırtınasının tutku-emek ve erkeklik kokusuyla ritmik nefesler alıp veriyor, çift gelmişler ulan karıyı kendi elcazımızla nereye getirdik töbe töbeee diyorlardı :)))

Sizce en seksi olan hanginizsiniz sorusuna;
Bunu ben değerlendiremem, biz kardeşiz, hepimiz erkeğiz ve birbirimizi algılayışımız izleyicinin algılayışından çok farklı. Birbirimizin her halini biliyoruz, bazen seksi olduğumuzu yazan bir makale saçma geliyor ama formumuzda olduğumuzu kabul ediyorum.

Özel hayatınızda da sahnedeki kadar ateşli misiniz'e;
Hareketi ve yaşamı seven tipleriz. Bu anlamda tutkulu olduğumuz doğru ama kariyerimiz hayatımızın merkezi ve en büyük tutkumuz dans. Ateşimiz ve tutkumuz sahne için, kimi zaman özel hayatımızda çok sakin olabiliyoruz ama sahnede yaşadığımız coşku hiç değişmiyor.

Şovunuzda danstan sonra insanları en çok ne büyülüyor sorusuna ise;
Koreografiye ve dansa hayran kaldıklarını biliyorum. Çekici göründüğümüze dair iltifatlar alıyoruz. Flamenko da karizma çok önemli olduğu için iyi görünmeliyiz vücudumuz bizim enstrümanımız. Ama sahneye çıkınca dansımız, görünüşün önüne geçiyor. Kardeş olmamız da herkese enteresan geliyor. Demişler...

Efenim dans seviyorsanız, hele flamanko seviyorsanız ve erkek vücuduna, erkekliğe yazılmış bir ağıt izlemek istiyorsanız her zevke beğeniye göre çeşit çeşit görsellik sunan 7 kardeşi bir daha gelirlerse izleyin derim.

http://www.losvivancos.com/ kardeşlerin resmi sitesi... Giriniz inceleyiniz ve bakınız...

Bu arada ben günün birinde evlenirsem bu abilerle flamenko yapacağım bi bekarlığa veda partisi istiyorum! Sevgiliyede söyledim heee dedi ama henüz görüntülerini izlemedi izledikten sonra kesin böyle bişeye izin vermicek yaaa, o bakımdan sizler gizli parti düzenliceksiniz, onları çağıracaksınız vs...vs... :pppppp
;)

22 Eylül 2010 Çarşamba

5 Taş 10 Taş...

Dün sabah işe gelir gelmez, bu gün yüzük bakmaya gidiyoruz dedi...
Sebep oldum...
Bizimkiler tanışmayla-nişanı beraber yapmaya karar vermişler dedi... Dün akşam Zen'de yüzük baktık, seninde görmeni stiyorum dedi...
Eheee koca adayı mimar ama ben baş mimarım ! :)))
Kocası beni sevgili ilan etmiş durumda... Ev mi bakılacak, bir yere mi gidilecek, bişey mi alınacak sevgilinle git diye ben görevlendiriliyorum... :)))))

Öle mamasında gittik Zen'e...
Bizim kız yüzük takmasını seven biri değil, ancak ve ancak evliliğin bedensel simgesini takmadan olmaz daaaaa anne bak benimkilere öyle bişey seç demiş durumda...

Oy oooy...
Anneyi kaşıkçı memnun edecek de kaşıkçı satılmıyoooo ! :p

Neyse efem, seçtiği modelleri denedik, baktık... Bu arada hatunlar arasında ne moda onlarıda öğrendik... Bize görgüsüzlük gelen şeyler modaymış !!! Anne usulü 5 veya 7 taşın önüne tek taş takılıyomuş... 5-7 taş alyans yerine geçiyomuş !!! Iyyyk olduk...

Efenim her bütçeye uygun tek taş var... Ancak en makbul olan D sınıfını almak biraz sıkıyooo... Zaten onu koleksiyonerler alıyomuş... D,E,F,G,H... gidiyooo böyle... Memlekette H satılıyomuş genellikle... Dünya standartlarında sertifikalılarmış mış...

Neyse efem denediklerimiz pek içimize sinmedi... Gelir bakarız yine deyip çıktık...

Ofise gelir gelmez kendime layııık gördüğüm Tiffany&Co'nun 10bin dolarcık olan yüzüğünü gösterttim ona... Cık pahallı dedi...
Hıh yapııp Bulgari'nin sayfasını açtım...
Bulgari'nin Zero modelinin kalınını çok beğenirim... İnceleri tüm dünyada alyans olarak kullanılır... Al sana alyans dedim veeee hatun hem alyansını hemide tek taşını buldu.

Baktık memlekette iiiswiiis oteldeymiş Bulgari... İş çıkışı kalktık gittik...
Bulgari'ye giderkene Van Cleef & Arpels'in vitrininde ki nefis gerdanlığa takıldık !!!
Çok bilmiş arkadaşlar olaraktan ona sen seç beğen, arzu ettiğini boynuna alsınlar demiştik!
Girdik içeriye vitrindeki full takım piliiiiz olduk...
Nadide pırlanta çiçeklerden kolye, yüzük, küpe ve broş...
Nasıl şahane bir takım... Birimiz bırakıyor birimiz elimize alıyoruz...
Aşık olduk, bittik how much many olduk...
Hepsi 100 bin dolarcık dedi hatun.
...
Ööööhöö, eeeehee, kem küm, hööödööö?
Hede hödö dil, 100 bin dolarcık...
Nerdeyse bi ev parası...
Heee...

Yok, çok güzel ama bunu isteyemem dedi...
Şincik, dünyanın en zengin adamıyla beraber olsam dahi bende böyle bişi isteyemem... Etik metik, ayıp mayıp yani...
Yok isteyemeyiz dedik...

Sükuuutu hayale uğrayıp çıktık... Bulgari'ye girdik...
Zero sersi dedik... Alyans ve tek taş bakıcaz...
Hatun alyansları çıkardı, arkadaşım 2 sıra ben 4 sıra olanı parmağımıza geçirip eee hadi tek taşlarınız olduk...
Hatun, tek taşlarımız pahallıdır o yüzden hepsini getirmiyoruz derken biz hatunu dinlemiyor, beğendiğimiz modeli arıyorduk...
Bulduuuuk !!!
Arkadeşciğim nadide, nefis ve sade tasarımı parmağına geçirdiğinde aradığını bulmanın mutluluğunda 2 hatun keyfindeydik kiiiiiii,
Hatun bize acı haberi verdi;
46 bin dolar !
İçimden iktir çektim !
Ulan ne zevk vardı bizde de !!!
En zarif en gösterişsiz olanı seçiyoruz yinede voltranı oluşturamıyoruz !!!
Tamam tek taştan vaz geçiyoruz alyanslar ni kadar olduk...
Olmaz olaydık 1650 dolarcıkmış !!!
Ben benimkini sormadım bile... 4 sıra olan çarpı 4 katıdır diye !!! Ben bide o yüzüğü günlük yüzük diye almayı planlıyodum!!! Heee 2000 dolarlık yüzükle bulaşık yıkicam !!! Tamam markaya ve paraya değer verirliğim yoktur ama bu yüzükle kimse bana elimi cife sürdürtemez yaniiii !!! :p

Eee peki olduk, mersiiii elimin tersiiiii, boyumuzun ölçüsünü aldık olduk...
Maddi durumumuz iiiswiste kaave içmeye yeter olup, bi efkar sigarası tüttürmeye gittik cafesineeee ve erkeklerin bilmediği kadınların iğreeenç ötesi kıskançlık geyikini yapmaya başladık...

Şincik sevgili erkekler, sizler ergenlik döneminizde 5cm-10cm durumlarını aşarsınız, aşmayanınızda vardır o ayrı ancak hatun kısmısında koca kadın olunca başlar cinsel organ kıskançlığı !!!

Adamın yanında şirret veya çirkin bi kadın varsa ve adam gördüğünüz en romantik en aşık en para çarçur etme hal ve hareketlerini yapıyosaaa kadınlar bizim şeyimizin değeri yok geyiğini yaparlar!!!

Biliyorum iğrençtir. Ancak hatun kısmısı hak ettiği değeri göremediğini veya göremeyeceğini düşününce ekürisi ile beraber bu lafı eder !

Ben dün akşama kadar bu geyiki yapmamıştım... Kavemizi içerken o güzelim şeylerin fiyatını öğrenmenin şokuyla ben, 46 bin dolar eden şeyi görmek isterim abi... dedim... Ve arkadaşım koptu !!!

Ah ah etmezmiyiz dedi...
Etsek şimdiye kadar ederdik herhal dedim... Mukadderaaaaat !!!

Bizi sevgililerimizle kabul edecek zengin koca adayları bulmayı denemeliyiz dedim... Tamamen duygusal ilişkiler... Zengin kocalar bize harcama yapacak bizde gönlümüzdekilerle yicez... Tam ve mükemmel zihni sinir procesiydi gerçekleşme imkanı olmayan... İşte zügürt tesellisi :pppp

Senin Tiffany alınabilir oldu dedi...
Eee dedim ben sana baştan dediydim... Yarın gider bakarız, olmadı Tiffany'yi Türkiye'ye getiren Damas'a gideriz... ucuza orcinalinin kopisi varsa onu alırız olduk...

Yada gülüm halis muhlis sevgilinin vücudundan çıkma böbrek taşından yüzük takıcan !!! Bence daha romeeentik ! Adamın bi parçasını...
Suus sus!
Susim susmasına da şoke oldum be gülüüüüüm !

Tüm umutları sönmüş, bilmem kaç bin dolar eden şeyleri (:pppp) olmayan 2 hatun olarak evlerimize gittik...

Sevgili anama bütün günkü yüzük maceramızı anlatınca evde saldırıya hazır bi canavarla yaşadığımı öğrendim !!!

O noooooo !!!
Anacığım ciddimisin?
Eeee ne sandın dedi...
Eee dedim sende haklısın da hiç böyle düşünmemiştim oldum... 37 yaşında kocaman bi saf-salak olduğumu farkettim !
Hadi saat almaya gidiyoruz diyip kolcazıma Rolex alan anam, parmağımda da saatimin parasına eş değer bi yüzük istiyodu...
Benim saf-salaklığım, ailelerin çocuklarına yaptıkları şeyleri karşı taraftan beklediklerini düşünmemekti !
Tamam Tiffany aşkım vardır. Taktığım tüm gümüş takılarım Tiffany'dir ama harbiden adamın karşısına geçip bana Tiffany almazsan seninle evlenmem diye kaprisim hayatta olmaz ve olamaz!

Aşıksam ve adamda bana aşıksa ve benimle ömrünü geçirecek kadar akıl sağlığını yitirikse (:pppppp) calgonitin verdiği yüzükle bilem evlenebilirim !!!

Ama dün gece öğrendim ki, benim anamında arkadaşımın anasından farkı yoktu !!! Ve tüm yüzükler için en sonunda 5 bin liralık bi bütçede karar kılınmasına sıcak bakmıyordu !!!
O noooooooooo !!!

Napak, evlenirken Rolexten molexten vaz geçeceğiz artık... Bilekle parmağın eşit şartlarda yaşayabileceği ortamlar yaraticiiiiz ki alacak olanı kaçırmayalım bu seneyi geçtik ömür boyu bekar gezmeyelim !!! :pppp :))))))

Babam, çocukken durmadan çocuk doktoruna gidip gelmemizden espiricik çıkarmıştı:
Damattan doktor paralarını isticem derdi...
Şimdi babam hayatta olsaydı;
Doktor paraları, memlekette yok diye teee Alamanyalardan getittirilen bebek bezlerim, okul masraflarım vs derken bide orkid masraflarımı sıralayacaktı herhelde...
Babaaaaaa yaaaa !!!
Yalan mı? Battım kızım senin kanatlı-kanatsız bezlerinden !!!
:pppp

Neyse efem bu akşam üstüde Damas'ta boyumuz ölçüsünü alıp en sonunda Tchibo'nun tek taşlarından aliciiiiiz !!!

Ya da kıssslar, gidip kaşıkçıyı çaliciiiiiiz ve parçalayıp hepimiz birer yüzük yapıp sevdiceklerimize bize taksınlar diye vericez ve analarımızı meeesuuut ve bahtiyar edicez !!!
:pppppppp :)))))))

O nooooo ki o noooo !!!

16 Eylül 2010 Perşembe

Filip-flop güzelleri...

Dün akşam üzeri çalıştığım kurumun Galata'da eşkenaz cemaatine ait olan eskiden sinegog şimdilerde kültür merkezi olarak hizmet veren Schneidertempal'da bir etkinliği vardı.

Şık şıkıdım giyinerek etkinliği hazırlayan arkadaşlarıma yardımcı olmak için erken erken, Galata'nın tarihi ve nefis dokusundan topuklu ayakkabılarla yürümenin imkansız yokuşlarından çıkarak giderken gecenin müthiş ötesi bir şekilde sonlanacağını aklımın ucundan geçirmiyordum.

''Avrupa-Asya Köprüsü: İstanbul'' başlıklı uluslararası karikatür yarışmasının sergi açılışı ve ödül töreni için seçilmiş olan mekan çok hoştu. Eskiden bölgede hizmet veren terzi yahudilerin kurmuş olduğu ve adını da terzilerden alan sinegog günümüzde cemaat azlığından dolayı kullanılamıyordu. O bölgede yer alan diğer binaların kaderini yaşamaktan kültür merkezi olarak kurtulmuş olan bina İstanbul'un kültür ve mimari zenginliğinde yeni bir kimlikle yok olmadan yer alıyordu...

Sergi müthişti... Arkadaşlarım süper bir iş çıkarmışlardı herşey oo lalaydı... Açılışa dklar kala ayaklarımda hafif hafif zonklamalar hissetmeye başladım...

Nası yani oldum? Daha 2 saat olmamıştı topiciklerimi giyeli... Bütün yazı Tomy'lerin platform hasırlarıyla geçirdiğimden ayacıklarım problem yaşamasın diye kış günlerinde benim en rahat topicik ayakkabım olan, Nine-west'tin en rahat yüksek ama kalın topuklu ayakkabısını giymiştim... Ve tabanına da biz kadınların sihirli kurtarıcısı olan pedlerimi koymuştum !!! Rahat etmek için her türlü ayrıntı ve hile düşünülmüştü !!!

Ben çaktırmadan popomu koyup ayaklarım üzerinde dikilmemeye çalışırken, kendisini her daim hayret ve hayran bakışlarımızla süzdüğümüz, içimizdeki yaz-kış en yüksek ve ince ökçeleri giyen Sanbonashi ölüyoruuuuuuum diyerek tepemde bitti...

Yani o ökçelerle benim 1 saat bile ayakta durmam imkansızken hatun sabahın köründen beri onlarla sergiyi kuruyordu çok normaleydi durum dicem ama hatunu bu güne kadar bir kere topukluları yüzünden ahlarken-poflarken veya seke seke yürürken görmemiş bizler için inanması zor bi durumdu...

!!!
Gel yanıma çök dedim...
Çöktü...
Ağır topların gelmesine saniyeler kalana dek ikimiz popomuzu yerimizden kaldırmadık...

Serginin açılışı başladı, konuşmalar, ödül töreni, kokteyl servisi vs derken benim güya en rahat olan patilerim birden beynimi zonklatmaya başladı...

Aaaaa yeter oldum, bu kadar kurumu temsil etme ehi ehiiii, merhabaaa ben mimar ozy ozborn kartınız, kartım şeklinde salınma yeter diyip kendimi üst katta ki hatunlar bölümüne attım...

Oh bi sürü sandalye...
Çöktüm...
Patilerimi ayağımdan çıkardım, eski ahşap zemine ayaklarımı koyup rahatlayacağım derken...
O neee?
İki ayağımda spastik bi şekilde kıvrılmış düzleşemiyor...
Nassı yaniiiiii?
Bas... Basamıyoooo...
Yuh!
Leeeyn daha giyeli kaç saat oldu? Gören yürüdüm, koştum gak guk yaptım sanacak... Yaptığım heç bişey yok... Mukadderaaaaat !!! Tomy'lerin rahatlığına ve bir kaç gün önceki yağmur felaketinden dolayı dolaptan çıkan camper'larıma alışmış olan ayaklarım klasikleşemiyor !!!

S...çtık dedim... Bu sonbahar ayacıklarım zor alışacak topicklerime... Böööö... :(
Etkinliğin tamamını yukarda oturarak geçirmeye niyetliydim ancak salınmamı gerektiren ortamlar olduğundan spastik kasılmaları geçen ayacıklarımı istemeye istemeye patilerimin içine sokup aşşağıya indim...

Ben yukarda oooh cennet buymuş hallerindeyken galibam bi şekilde nazar değdirdiğimiz Sanbonashi'nin sevgilisi, sevgilisinin haline dayanamayıp ona ayakkabı almaya gitmiş...

Bu davranışıyla damat birden hepimizin kalplerini kazandı... Ooo tanrım ne aşk, ne iyi sevgili derken acep bende İzmir'deki sevgiliyi arayıp ışık hızında kargo hizmeti yaptırabilirmiyim hııı şeklinde zihni-sinir düşünce boyutlarına geçtim :pppp

Neyse efendim acı ve ızdırapla geceyi sonlamamıza dakikalar kala damat kan-ter içinde geldi... Galata ve çevresinde bulabildiği tek iyi şeyi alıp gelmiş !!!

Havaianas flip-flop !!!
Bizimkisi çemkirdi...
Oğlan kıyafetinin tonunda ama dedi...
Bravo ! Ancak bi mimar sevgili buna tikkat ederdi zaten !!! :))))))
Neyse geceyi bitirdik, herkesi yolladık...
Artık yiyip içelim ve rahatlayalım olduk... Hatun patilerini çıkardı flip-floplarını geçirdi ayaklarına...
Ooooh dedi...
Evet oh ama üst iki dirhem bi çekirdek aşağısı komedi ötesi... Yapacak bişey yok... Galata'nın yokuşunu çıkmasına imkan yoktu...
Ben zavallı ben, sıkarım dişimi çıkarım oldum. Çıkamadığım yerde patileri elime alır yürürüm çıplak ayak... Napalım? NY'ta Prada'dan aldığım terliklerin gazabına uğrayıp yürümüşlüğüm var, memleketimin pis ve iğrenç yollarında niye yürimiiiiim oldum!!!

Başladık yokuşu tırmanmaya... Arabalar uzakta, yollar arnavut taşı... Her basış ayak kemiğimden beynime zonklaaaa sinyali göndermekte...

Aaaah ooooh ııııııhhhhh...
Damat dayanamadı, dayan dedi bana...
Yok siz kurtarın kendinizi beni bırakın dedim...
Olmaz dediler...
Dayan terlikleri aldığım yer şurada...
Şurası dediği yer o an için fizaaaan durumunda !!!
Onlar önde ben arkada...
Daldık tükkanaaaa...
Dalar dalmaz ayakkabıları çıkardım terlik dedim... 38 numara...Siyah...
Ulan ayaklarım ölmüş ben hala kıyafetime uygun renk derdindeyim... :))))
38 olmaz dedi adam...
Şişmiş olabilirde okadar da deeeel dedim...
Yok yok dedi Havaianas'lar çift numara gidiyor o yüzden küçükler bizim kalıplarımıza göre...
Haaaa...
Haaa...
Eeee ver ordan verdiler... Arkadaşımda giymesine rağmen rengini değiştirdi benim fümemden aldı...

Ayaklar cennete kavuştu cepler cehenneme... Dünyanın en pahallı pilastik şipşakları ayağımızdaydı!
Onunkini sevgili aldı tabüüü onun cep yananmadı benimki ooooooo ! Oooo ama o an 150 deseler verecek durumdaydım yani mukadderaaaaaat !!!

Ayaklar huzurlu tükkandan çıktık, diğer arkadaşların espürük konusu olduk... Şık şıkıdım süslü püslü iki hatun ayaklarda şıpıdıklar bide yuuuh paraya !!!

Pes cavuslarımdan dolayı en pahallı terliklerim olan Birkilerin papucu dama atılmadıysada ona yakın bişiler ödedik !!! :) Neyse efendim hereşey sağlık için, huzur ve mutluluk için... :ppp

Neşem yerine geldiğinden başaldım geyike...
Aaaaa dünyaca ünlü Brezilya terliği bunlar, artistler giyooo... 40-45 sterline satılan modelleri var!!! Dandik terlik deeel sosyetik terliiiiii... :pppp

Evet efem, çok şık füme rengi, yaz geceleri partilere-şık yemeklere giyeceğim plastik terliklerim oldu! Jennifer Lopez, Jennifer Aniston ve diğerlerinden neyimiz eksikti hıııııh !!!

Geceye şık başlarım şık bitiririm diye bi kaidem yoktur!!!