Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

12 Ekim 2010 Salı

Turkcell, Avea ve Vodofone yetkililerine...

Kent kültürü ve kentlilik bilinci sanayi devrimiyle ortaya çıkmış bir kavramdır.
Köyden-kente göç zamanla yeni davranış biçimlerinin oluşmasına neden olmuştur.
Günümüzde kentlilik, kentlilik bilinci, kent kültürü adı altında topluyoruz bu davranışları.

Avrupada 18.yy'ın sonunda başlayan ve gelişen kentlilik olgusu malesef 21.yyda olmamıza rağmen memlekette hala gelişememiş durumda...

Her işin başı eğitim !
Eğitimsiz kentleşmemiz, kent kültürüne, bilincine, habitine, saygısına sahip olmamız İMKANSIIIZ!!!

Bu eğitim sadece okullarda olacak birşey değil. Sivil toplum kuruluşlarına, yerel yönetimlere, şirketlere aklınıza gelebilecek neredeyse her kurum vekuruluşa, bireye düşen ciddi bir görev aslında.

Ama malesef yapılmıyor...

Benim gibi kentlilik kültürüne-bilincine kafayı takmış kaç kişi vardır bilemiyorum...
Ancak kentte yaşıyorsanız ve üstelik memleketin eeeeen büyük kentinde yaşıyorsanız, dünyanın diğer gerçekten 'kent' olan kentlerinde yaşayanların sahip olduklarına neden sahip olamıyorum diye takmadan/düşünmeden edemiyorsunuz.

Bu konu derin bir konu. Başarılı bir mimar olabilmemde kentlilik bilinciyle/kültürüyle alakalı mesela... Ben istediğim kadar bilmem ne alimi olayım, bilmem ne projesi yapayım, benim toplumum onu anlayacak, kullanacak bilince-kültüre sahip değilse boooş ve nafile...

Kısaca başarılı olabilmemiz, dünyanın muasır medeniyetleri seviyesine çıkabilmemiz için kentte yaşamayı öğrenmemiz, bu bilince bu kültüre sahip olmamız gerekmekte. Ve bunun içinde EĞİTİM, EĞİTİM, EĞİTİM tek şart ve koşul.

İlla üniveristelere gitmenize gerek yok kentlilik bilinci için... Yukarda dediğim gibi evde otururken televizyon izlerken hatta gazete okurken bile eğitilebilmemiz mümkün...

Bu yazıyı yazma nedenim, cep telefonları...
Evet hayatımızı kolaylaştıran, onlar yokken ne yapıyormuşuzu gerçekten bilemediğim aygıtlar ancak, bu küçük iletişim araçları sosyal görgümüzün, kentliliğimizin içine etmekte!

Güzel bir konsere gidip kendinizi müziğe tam kaptırdığınız anda, yanınızdakinin veya önünüzdekinin telefonundan karanlıkta gözünüzden içeri giren ve konsantrasyonunuzu bozan o mavi işığı yok muuuuu !!!

Madem telefonsuz duramayacaksın o zaman konserde işin ne?
2 saat sinemada dış dünyadan iletişimini kesip duramayacaksan işin ne?
Dolmuşta, otabüste bağıra çağıra senin veya telefonda konuştuğun şahsın özel hayatını duymak, bilmek ve öğrenmek zorundamıyız? Madem öyle telefonunun hoparlörünü açta duyalım!
Uçak aprona henüz park etmişken, terminale girmeden illa konuşman gereken çok ama çok acil bir durum mu var?
Araba kullanırkende mi?

Telefon şirketleri memleketimize teknolojiyi getirdiler... Hayatımızı kolaylaştırdılar. Avrupalıdan, Amerikalıdan farkımız kalmadı sayelerinde. Bir sürü genci eğittiler iş imkanı sundular...vs. Eyvallahta, kullanıcılarını eğitmeyi hiç mi hiiiiç düşünmediler ama...

Memlekette öyle kendiliğinden telefonla konuşma görgüsü-kültürü-kuralı oluşmaz, oluşamaaaaz!
Malesef kentlilik bizim için yeni bir kavram...
Bizler hala kentliliği öğrenme aşamasında olan emekleyen kentlileriz.
Günümüzde kentlilik balkondan halı-kilim sallandırma-silkeleme sorunlarının çok ötesinde bir bilinç gerektirmekte ancak biz oh komşum halı sirkelemiyor ne güzel kentte yaşıyorum diyoruz!!!

Telefon şirketleri ürün, kampanya vs. tanıtımına harcadıkları bütçelerinin ufak bir kısmını telefon nasıl kullanılır eğitimlerine ayırsalar kentlilik bilincine büyük ve önemli katkı sağlarlar...

Konser, sinema kısaca gösteri salonlarında sinyali kesen, insanların telefon kullanımını geçici süreyle durduran, ancak salon dışına çıkıldığında kullanmalarını sağlayan bir mühendislik çalışmasına imza atsalar...

Bu belki zor ama en azından nerde nasıl telefonla konuşulur, nasıl davranmak gerekir, nerde gerçekten cıs, hayati önem teşkil ediyor bi sevabına eğitseler, öğretseler, gösterseler...

Yerel yönetimlere ve okullarada bu konuda çok görev düşüyor...
Ancak ben bu işin sorumlusu olarak sahiplerini görüyorum...

Dolmuşta bağıra çağıra arkadaşının aşk hayatını hepimize duyuran insana dalıp, gazetelere haber olmak istemiyorum!

Terminale girmeden, 'aaaay şekerim İstanbul'a geldim beeeen' şeklinde hava-civa yapan insanları uçağın kapısından ben atmak istemiyorum...

Konserde, sinemada, restaurantta, uçaklarda vs.lerde nasıl kullanılır, napmamız gerektiği üzerine bi eğitim lütfeeeeen !

Yukarda dediğim gibi kentlilik halı sirkeleyip silkelememenin çok ötesinde bir kavram...
Siz halıcı olabilirsiniz ama ben ve benim gibiler halıyı-pikeyi aşalı çok oldu...
Önemli olan toplum olarak bunu başarmamız, aşmamız...

Ben telefon şirketlerinden bugüne kadar vermiş olduğumuz paraların karşılığında kentlilik bilinci eğitimi istiyorum...
Hem onlar değil mi bizi cep telefonu kültürüyle tanıştıran...

Eeee hadi, kentlilik bilinci, kültürü hepimizin sorunu, hepimizin başarısı, hepimizin mutluluğu ve huzuru...

1 yorum:

Blogger Bolat dedi ki...

Aslında o kadar güzel bir konuya temas etmişsiniz ki elinize sağlık.
Bu da benim ozyozborn konser blog notum.
http://istanbulistanbulolali.blogspot.com/2010/09/ozzy-istanbul-concert.html