Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

9 Ekim 2014 Perşembe

Gezginci geldiii hanııııııım...


Yüzümde bir gülümseme bedenimde mümkün olan her şeyi görmeye çalışmanın tatlı yorgunluğuyla uyandığımda neşeliydim...
Gün geceye dönerken neşe yerini hüzne bıraktı...
Bir gezginin anlayabileceği bir kalp sızısı...


Teknolojik telefonum ülkemin saatini bana yaşatırken kol saatim döneli 24 saat olmamış ülkenin zamanını bana göstermekle kalmıyor, gülümseten anıları da hatırlatıyor...

Bir gezgin gitmeyi sever...
Dönmeyi sevmez...
Bir gezgin için gitmek kolaydır ama dönmek zordur.
Biz gitmeyi severiz. Gidip görmeyi, keşfetmeyi, deneyimlemeyi…
Farklı coğrafyaları, kültürleri, insanları, havayı, suyu, toprağı…
Tanrının yarattığı her yeri  büyük bir aşkla-özlemle görmek isteriz…
Bir gezgin hep gitmek ister, hep öğrenmek ister, hep deneyimlemek ister, keşfetmek ister, görmek ister…
İstediklerinin hepsini gerçek kılmayı başarmış olsa da dönmek istemez! :)
Bir gezgin sıradan bir turistten farklıdır... 

Coğrafyasıyla, insanlarıyla, kültürüyle son derece etkileyici bir yerden geldikten sonra mutluluk ve hüzün gezginin yüreğinde koşmaca oynarlar…
Gezginlik güzel ama zor zanaattır…

Gündeki neşe gecemde yok...
Kol saatimi ülkeme ayarlamalıyım...
Valizi boşaltmak gidilen yerin ruhta ve kalpte bıraktığı izlerine göre zor olur...
Bazen günlerce boşaltmak istemezsiniz...
Bazen çabuk ve keskin bir acı olsun diye hemen! 

Çok önceleri ayak basmam gereken bir yerden taze döndüm...
Yeni bir ülkeden gelmedim sadece yeni bir 'kıtadan' da döndüm...

Kara kıta Afrika'nın kırmızı topraklı ülkesi Fas'tan...

Bir gezgin olarak Afrika'ya adım atmak çok istiyordum...
Bir mimar olarak Fas'ı görmek...

Gezgin ve mimar benlerim 'sevdalı' döndüler...
5 günlük bir seyahatin yetmeyeceği ama koşulların şimdilerde ona yettiği bir ucundan acık Afrika'dan taze döndüm...

Yeni bir ülke, yeni bir kıta...
Gezgin yanım pek bir mutlu, azda olsa başarmış hissediyor...
Mimar yanım masanın başına geçip tasarım yapmak istiyor, üretmek istiyor...
Yazar tarafım 5 güne 5bin yazı çıkaracak kadar coşku dolu...

Kuzey Afrika'nın Afrika ülkeler birliğine üye olmayan (bir türlü neden diye sorucam sorucam diyip soramadım) ülkesi Fas beni tahminimin ötesinde etkiledi...

Masal gibi bir kıta!
Henüz kıtanın ucunun ucunu görmüş olsam da!!!

Daha önce hiç mi kırmızı toprak görmedim?
Hiç mi kerpiç ev görmedim?
Afrika'nın bu ülkesinde 5 günde 'görebildiklerimi' evet hiç görmedim!

Kırmızı toprağın üstünde 'yeşil' zümrüt yeşili gibi parlıyor...
Basit bir kerpiç duvarda bile sanat var...
Bin bir gece masallarının kanlı-canlısı…
Köşeden bir sihirli lamba çıkacak ve ben ovup Alaattin’e dileklerimi sıralayacağım…
Bir an orta çağ bir an sonra 21.yy… 
Bir taraf şehir diğer taraf çöl…
Uçsuz bucaksız kırmızı topraklar, kerpiç binalar, kaktüs bahçeleri, Argan Ağaçları…
Develer ve keçiler…
Berberiler ve Araplar…
Aynı din farklı mezhep…
Aynı dünya farklı kıta…
Duyduğun, okuduğun, duymadığın, okumadığın; ilk defa gördüğün kültürler…
Yüzyıllardır değişmeden yapılanlar…
Değişim…
Büyücüler, 21.yy teknolojileri…
Şimdi ve geçmiş…
Mistisizm…
Masal mı gerçek mi?
Her şeyin arka planında sonsuzluğa uzanan kırmızı toprak… Ve heybetli karlı başlı Atlas dağları...
Bulunduğun yere göre beyaz köpüklü dalgaların güzelliğiyle sarhoş olduğun kum ve  tuzun bedenini yaladığı okyanus!

Ben Fas'a sevdalandım...
Ben doyamadım...
Tadı damağımda, deneyimleyeceği, göreceği, tadacağı çok şey varken dönmek zorunda olan bir gezginin özlem ve hüzünlerini yaşayan bir gezginim...

Durmadan gezen biri için gitmek için koşul yaratmak, cebi doldurmak zordur ama  gidilen yer ruhta iz bırakan bir yerse dönmek gitmek için verilen uğraşlardan çok daha zor olur…

Ruhu ve kalbi etkileyen yerlerden dönünce hemen hayata atılmak zor oluyor... Kavuşmak için can attığınız şeylere kavuşmuş olmanın sevinci bile biraz buruk oluyor...

Ancak bir gezginin anlayabileceği tuhaf bir sevinç ve hüzün karışımı...

Her yeni  coğrafya, farklı kültür ve insanlar bazen kelimelere dökmekte zorlandığınız tecrübeler, zenginlikler ve aydınlanmalar yaşatır size…

Ne kadar anlatsanız da, ne kadar fotoğraflayıp paylaşsanız da bir türlü anlatamadığınız, anlatmanın ve tarifin zor olduğu gidilip görülmesi, deneyimlenmesi gereken ‘şeyler’ olur. 

Fas'ta öyle bir ülke...
Ne kadar etkilenmiş olsam da 5 güne 5bin yazı çıkaracak coşkuya sahip olsam da 'anlatmakta' zorlanacağım şeyler olacak...

Tahminimden de keyifli bir seyahat oldu...
İlgim, merakım kamçılandı...
Bakmam-görmem-önceliklerim değişti...
Bir tür aydınlanma yaşadım... Kara kıtanın kırmızı topraklı ülkesi ben fark etmeden beni aydınlattı! 

Gün geceye döndü...
Odamdan gözüken tayni boğaz manzarası dolunayla aydınlanırken ben hüzünlü bir gülümsemeyle pencereden gözlerimin önündekileri değil, gözlerimi kapamadan da görebildiğim  geldiğim müthiş ülkenin coğrafyasını görüyorum...

İstanbul ışıl ışıl...
Dolunay nefis...
Tayni boğaz manzaram daha da nefis...
Ancak benim gözlerimde sonsuza uzanan kırmızı topraklar var...
Argan ağaçları ve kaktüsler var...
Benim gözlerimde benimle benzeşen ve ayrışan bir kültürün tadı damağımda kalan izleri var...
Benim gözlerimde hüzün var...
Benim gözlerim de yaş var...

Cuba'ya duyduğum sevdayı Afrika'ya duyacağımı tahmin etmezdim!
Ben yine uzak bir diyara sevdalandım...
Ben yine bir ülkeye ama bu sefer ek olarak bir kıtaya da sevdalandım!

Hüznüme eşlik etmesi için bir kadeh şarap aldım yanıma...
Birazdan  pencereyi açacağım ve baharat, tuz ve kum kokusunu duymaya çalışacağım…
Hüzünlü bir şekilde şehrin ışıklarına bakıp pencereyi kapatıp, dönmenin acısını yaşayan her gezginin sızlayan kalbi ve ama aynı zamanda da ucundan acık olsa da yeni bir yer görmüş olmanın mutluluğu ile hayaller kurarak uykuya gideceğim…

Gezginlik zor zanaattır...
Hele gittiğiniz yere sevdalandınız mı, ve o yer ha diyince gidemeyeceğiniz bir yerse, Mecnunun gezgin versiyonunu yazar durursunuz...

Gitmeleri sever dönmeleri sevmeyiz...
Yeni coğrafyalar, kültürler ve insanlar tanımayı severiz...
Bizi gidip görmeler kadar hiç bir şey mutlu edemez...
Dönmenin hüznü gezginliğin kitabında vardır...

Gözlerimde kırmızı topraklar, kulaklarımda tam tam sesleri, burnumda baharat ve tuz kokusu, gözlerimde mutluluk ve hüzün elimde geldiğim toprakların kırmızı şarabı...

Gezginlik zooor zanaattır...
Yürekten gider yürekten döneriz...

Yakında gezginozyozborn'da Fas'ı okuyacaksınız... 5bin yazı çıkar mı bilmem ama yazacak çooook  şey var... :)

Gitmeleri seviyorum, dönmeleri değil... :( 

PS: Gezginler için psikolojik destek veren bir yer olmalı… İçindeki doyamama duygusunu, gitmenin mutluluğu ama dönmenin hüznünü ve  bir daha gidip görebilecekmiyim korkularını bastıracak, hesap kitap yapıp doluya koysan olmuyor boşa koysan hiç olmuyor oraya gidemedikten sonra ben bu parayı neden kazanmak için yırtınıyorum sorunsallarına destek verecek falan filan… :)