Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

17 Mayıs 2011 Salı

Evlilik ve bireysellik...

Evlenmek, yuva kurmak, beyaz atlı prensinle sonsuza dek mutlu-mesut yaşamak...
O la laaaa...
O la la ama birde buzdağının görünmeyen kısmı var...

Evini harika bir şekilde dekore etti... Mimar nişanlı şahane tasarımlar yaptı. Bence dolapların çekmece yükseklikleri çok alçak ya neyse... Mimarın işine karışılmaz... :p 7 sene sonra baba inadını kırdı, damat ailenin her türlü adetine-geleneğine ok dedi ve ay sonunda biri Batın'da diğeri Malatya'da olmak üzere iki düğünle bir peri masalına imza atılacak...

Atılacak ama, evimden ayrılmak koyuyor bana dedi...
Ne diye koyuyo ya dedim... Ne güzel artık gündüzleri ışık yakmayacağın bir evin var... İçini aklındakilerin hepsini gerçek kılan şekilde döşediniz... Artık kaçak değil resmi resmi aynı evi paylaşmanın keyfi-huzuru... Aaa kocaman terasında hastalığın olan demleme çay partileri keyfini düşün...

Gülümsedi... Doğru diyosun dedi...

Doğru diyorum ama kolay değildir insanın evinden-yurdundan ayrılması... Hele senelerce tek başına yaşayıp, evinin patronu olmuşken, düzenine, dağınıklığına, abuk veya abuk olmayan habitlerini gönlünce yaşamışken birden birken iki olmak... Ne kadar sevsende, ne akdar anlaşsanda bir şekilde farklı olan huylar-alışkanlıklar...

Kolay değil 20 ve 30 küsür sene habitin olmuş şeyleri bir başkasıyla %100 yaşamak, göstermek, törpülemek ya da unutmak...

Hepimizin birbirimize belki tuhaf gelecek alışkanlıkları vardır... Evliliklerde bu alışkanlıkları değiştirmek, bırakmak ilk başlarda zor olan şey olsa gerek...

Her nekadar içini arzu ettiğin gibi döşemiş olsanda, yıllarca sana yuva olmuş, bir sürü iyi-kötü anıyı yaşadığın yeri bırakıp gitmek kolay değil elbet...

Her ne akdar uyumlu bir insan olsanızda yenilik-değişiklik insanı bazen huzursuz edebilir... Sizin olsada yabancı gelebilir...

Henüz yeni evinde yaşamıyor... Yaşamaya başladığında eski evini özlemeyecek... Tek özleyeceği şey çok sevdiği Beşiktaş Köy meydanına yakınlığı olacak... Amaan kadı kızında bile kusur olurmuş şimdi 6 lira taksi parası verip gidecek Beşiktaşına... :)

Ona moral verirken birken ikili olmanın tatlı zorluklarını düşünmeden edemedim...

İnsanız, tek başına veya ailemizle yaşıyorsak bazı şeyler batmaz veya rahatsız etmez... Dağınıklığınızı toplayan vardır... Ya da ailenize başkalarına abuk gelen bi huyunuz abuk gelmiyodur... Ama iki kişi olunca ister istemez bi çeki düzen vermeniz gerekir kendinize...

Mesela ben gece yatakta televizyon izlerken lays yemeyi çok severim... Sex&city'de Carri'de yatakta portakal yemeyi çok seviyordu ve Mr. Big kendi evinde yemesine izin vermiyordu...

Evlensem yatakta lays partisi yapma aşkım bitmek zorunda. Kocam evde yokken eheee gizli gizli yatakta lays partisi verip onu aldatmak belkide evliliğimin en gizli keyif veren sırrı olacak ! Adam arada yememe ses çıkarmazsa aldatmamada gerek kalmaz tabi... :)))

Adamın yanında el-ayak bakımı yapmakta olmayacak... Belki çok acil bi durumda yapılabilir ama ben bu tarz şeylerin pek göz önünde olmaması gerektiğini düşünüyorum. Saygıyı yitirmeden dozajında...

Mesela ilişkimizin başında bi gün sevgilim tv izlerken ortadan kayboldum... Bazı tırnaklarımın törpülenmesi gerekiyordu... Törpünün sesinden veya görüntüden hoşlanmaz diye yanında yapmak istemedim... Sevgilim yanıma geldi ve ne yapıyosun dedi... Bende söyledim yanımda yapabilirsin dedi ama yinede gitmedim... Belki bi 5 sene sonra filan ancak böyle bir şeyi rahat rahat yanında yapabilirim... Ondan da emin değilim...

Hastalıkta-sağlıkta, iyi günde-kötü günde en iğrenç veya güzel günde beraber olmak için yemin ediliyor. Sevdiğiniz insandan iğrenmiyosunuz ancak yinede bazı şeylerin göz önünde yapılmaması gerektiğini düşünüyorum...

Belkide tek çocuk olmamla alakalı... Kalabalık bir ailede büyümüş olsaydım bu kadar çekingen veya gizleyen olmazdım... Bir çok insanın çok rahatça yapabildiği şeyleri ben kaç senelik dostum ve sevgilim olsada yapamıyorum...

Evelenecek olan arkadaşımın evi bazen çok dağınık olur... O dağınıklık beni rahatsız etmiyor çünkü tek başına yaşıyor, ve geç saatlere kadar çalışıyor... Ayda 1 veya 2 defa eve kadın geliyor... Kendince düzeninde mutlu...

Zaman zaman aynı şey bendede oluyor... Aslında düzenli bir insanımdır. Çekmecelerim İkea'dan alınma çekmece içi düzenleyicilerle doludur. Yatak odamı tasarlarken atkı ve eldivenlerime varıncaya kadar aklınıza gelebilecek tüm kalemleri hesaplayıp kullanım alışkanlıklarıma göre çekmece ve raf tasarımı yaptım. Ama gelin görün bazen yıkanan çamaşırları askının bulunduğu odadaki yatağın üzerine atıp, yerlerine yerleştirmeden bir sonraki çamaşır gününe kadar oradan alıp giyindiğim oluyor ya da arada çekmecelerine tıkıştırıyorum onları... Tembellik yada isteksizlik diyelim...

Evlendiğimde adamın çekmecelerine öyle tıkamam... Ya da git çamaşır odasından giyin diyemem... :))

Birlikte yaşamaya başlayınca bu tarz uyuşuklukları-dağnıklıkları yapma şansınız kalmayacak !

Mesela bu gün acelem verdı yatağımı toplamadan çıktım evden ve üstümden çıkardıklarımı yere attım... !!! Evli olsam, koca eve gelmeden eve gidip düzeltirim deme şansım olmayacak ! Olsa bile olmaz... Şimdi akşam eve gittiğimde düzelteceğim ama o zaman kocam ne kadar anlayışlı bir adamda olsa tuhaf kaçacak... Ancak evi o halde bırakıp çıkmam için çok ama çooook acil bi durum olması gerekir... Mesela böyle bir lüxsünüz olmayacak evlendiğinizde...

Ben her gün duş yapmasam delirenlerenim. Ama bazı haftasonları canım hiç yıkanmak istemez, sabahlığımla, tepemde abuk bi şekilde toplanmış saçlarımla pineklerim... Hiç birşeye elimi sürmek gelmez içimden... Tv izleyip, kitap okumak, ordan oraya devrilmek bazen bir haftalık tatil yapmışcasına iyi gelir... Evlendiğimde böyle bi şansım olacak mı? Hayır... Tembel tembel takılıp dinlenme tatilimi daha nezih bir görüntü içinde yapmak zorunda olacağım. Öyle leş gibi dolanmak, şayet bir rahatsızlığım yoksa eşime büyük bir saygısızlık olur...

Yine Sex&city'de vardı... Bekar hayatlarında yaptıkları abuk habitlerden birisiyle yaşarken vaz geçmek üzerine bir bölüm...
Carri tetelefonda konuşurken ayaklarındaki nasırlarla oynuyormuş !
Charlotte ise siyah noktalarını sıkıyormuş aynanın karşısında saatlerce...
Avukat olanın adı neydi o da ellerine ve ayaklarına bakım kremi sürüp otururmuş...

Allaha çok şükür hiç nasırım yok... Durduk yere ayaklarımla oynamam ama cilt bakımına gitme zamanım yaklaşırken bazen bende aynada gördüğüm bir pütürü sıkmak için banyoda kalırım... Ellerime ayaklarıma her akşam krem sürerim ve bazen ayaklarıma çok yağlı bir krem sürdüysem çorap giyip yatarım !!!

Adamın yanında çorapla yatağa girmek olur mu? Olmaaaaaz !!! :))))

Hepimizin böylesi alışkanlıkları var... Estetiği ve saygıyı yitirmeden aynı evde bir ömür yaşamanın yollarının bulunması gerekiyor...

Erkekler için dert değil ama bizim kıl-tüy durumlarımız dert mesela... Aynı evde yaşayana kadar kıllarımızı-tüylerimizi dert etmeyiz... Buluşmalarımızı o günlere göre ayarlamak gibi hileler yapabiliriz... Ama aynı evde 7 gün 24 saat yaşamaya başlandığında ne olcak? Ne kadar pijamaların yada çorapların altına saklanabilileceğiz? Bir şekilde görecek... 2 haftada bir mi ağdaya gideceğiz? Ya da eşimiz bunun bir doğa kanunu olduğunu kabul edip öyle bal dök yala kıvamına gelmeden önce biraz dişi maymunlar olarak dolanmamız gerektiğini kabul edecek!

Erkeklerinde tuhaf habitleri var muhakkak ! Filmlerde hep gösterilir adam ayağından çıkan çorabı koklar ve yere atar mesela ! Yani üstünüzden çıkardığınız bi gömleği-t-shirtü koklamayı anlarım ama çorap?

Ya adam diş macununu cart diye ortadan sıkmayı seviyor ve kapağını kapamıyorsa? Ya da ıslak havlusunu oraya buraya koyuyorsa... :))))

Yada buzdolabını açıp meyvesuyunu şişeden kafaya dikiyorsa !!!

Biz kadınalr neyse de erkekelrin bekar habitlerini bırakmaları biraz zaman alıyor sanırsam... Şişeden diklemenin ne mahsuru var canım ya da çorapları oraya buraya atmanın... :))))

Arkadaşımın nişanlısı çamaşır asılmasını sevmediği için eve kurutma makinesi aldılar...  Adamın kendince olması gereken kanunları var... Aslında herkesin var !

Onca sene ailenizle yaşasanızda bir birey olarak kanunlarınız, alışkanlılarınız oluşmuş... Ve birden onları bir başkasıyla paylaşmak, yaşamak, değiştirmek yada göz önünde olmak yapmak zor zanaaat ! :))))

Çocukken ince külotlu çoraplara takmıştım kafayı... Onları giymek çok estetik gelmezdi bana... Ne kadar bedeninize göre olsada ağları bi tuhaf bol dururdu... Artık ağlı yapıyorlar eskisi gibi çirkin bir görüntü vermiyor ama yinede bir adamın karşısında giyilmemesi gereken bir şey olarak düşünürdüm hep! Allahtan artık silikonlu çoraplar çıktı... Jartiyersiz jartiyerli çoraplar !!! Çocukluğumdan beri estetiği dert olan ince çorap giyme işi estetik hale geldi !!!

:)))))))

Bilmiyorum belkide ben çok hassasım... Çok düşünceliyim... Elimden geldiğince insanları rahatsız etmemeye çalışırım... Öyle abuk bi habitimde yok... Yatakta lays yemek, arada bacaklarımda batık olmuşmu diye kontrol etmek ve çiş yapmaya gidip yarım saat banyoda kalıp yüzümü sıkmak haricinde pek ıııyk bi habitim yok !

Yok ama yinede bi çişe gidiyorum diyip yarım saat sonra banyonun kapısında kızarmış bi yüzle kocaya ebelenmekte pek hoş olmaz herhalde? :))))))

Kahvaltı yapma alışkanlıklarından, yemeğin yağına-soğanına varıncaya kadar bir başkasıyla yaşamak zor zanaat. Bazen istemeye istemeye bazen canı gönülden bir takım şeyleri yapmaktan vaz geçmeniz ya da yapmanız gerekecek...

Bilmiyorum insanın evlenmeden yaptığı ev habitlerine dönme arzusu ne zaman baş gösteriyor...

Baş gösterdiğinde yapmak için uğraşılıyor mu yoksa ehee güzel günlerdi diyip unutuluyor mu?

Bilmem ben yıkanmadan pinekleyerek bir haftasonu geçirme hakkımı isterim mesela... O zaman ne yapacağım kocayı otele ya da annesinin evine mi yollayacağım? Ya da kibarca, ben bu haftasonu şehirli bir ilk insan olmak istiyorum bana anlayış gösterirmisin hatta sende dene sevebilirsin mi diyeceğim?

Bilmiyorum...
Birlikte yaşamak bilinmeyenlerle ve süprizlerle dolu bir kutu...
Vazgeçeceğiniz bir sürü şey olsada sabah ilk gördüğünüz şeyin onun gözleri olması bence sizi deli eden, gıcık eden, sinir eden onca alışkanlığına rağmen paha biçilemez bir mutluluk...

Diretmeden, bencilce heyt huuyt benim dediğim olacak, istediğimi yaparım demeden ortak bi yol bulup hem kendimiz hem biz olabilmek işin sırrı ha nedersiniz?

;)

Hiç yorum yok: