Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

21 Şubat 2012 Salı

London 14 şubat volum 1

Heyooo büyük gün geldi çattı !!! :pppp Nedir abi şu sevgililer günü çılgınlığı! Türk televizyonlarında pırlanta almadan sevgililer günü kutlanmaz mantığı! Hastamısınız pastamı???? İlla pırlanta mı alınması gerekmekte? Her neyse ben Londra'ma döneyim... Bu sefer kör göze parmak şeklinde sevgililer günü kutlaması manyaklığı göremedim mağazalarda... Ya da vardı da ben algıda seçicilik mi yapmadım bilemiyorum... Hani 14 şubat'ın ne olduğunu bilmesem klasik bi gün gibi geçecekti... 

Sabah kahvaltıdan sonra, kredi kartı ekstrem sebebiyetiyle bu güne bıraktığım alışverişlerimi yapmaya çıktım... Yoksam günün anlam ve ehemmiyetinden kendime hedeye almaya çıkmadım canıııım... ;) 
Efenim ben yurt dışından alışveriş yapan Türklerden değilim... Sadece belli başlı şeyleri ve  görüpte çook ama çook aşık olduğum şeyleri alırım... Öyle mağza mağza dolanan bir Türk olmadığımdan şayet benimle bir seyahate gelirseniz sizinle kesinlikle alışveriş turu atmam bilesiniz... Sizi mağazaya götürürüm, gezilecek bi yerse gezerim ama öyle saatlerce takılmam sizle... Benim valizim genellikle şarap-peynir ve kitapla dolu olur... Kılık-kıyafetle değil... ;))) 

Yaş itibariyle artık bööörbiriye terfi etmem gerekse de (:ppp) ben hala bir Barbour tutkunuyum... Bir gezgin olarak seyahatlerde ihtiyacımı karşılayacak bir cekete ihtiyacım vardı... Deri ceket koleksiyonum maalesef gez geç benim zaman zaman ihtiyaçlarıma cevap vermemekteydi... O her şeyi beğenmez beğenince de en zorunu beğenen gönlüm bir kaç ay evvel Barbour'un internet sayfasında dolanırken bir cekete vuruldu... 

Memlekete getiren Deriden mağazasına bi sevinçle gittim adamlar yok bacım dediler...  Gelir mi dedim... Gelmez bacım dediler... O gün bu gün ben o ceketin hayaliyle yanıp tutuştum... Ve sabah sabah Regent Street'e doğru yola koyulup kendime klasik wax ceketlerine benzemeyen (ki klasikler Türkiye'de kızılay tarafından dağıtılıyo sanırsam) yanda görmüş olduğunuz ceketi aldım... Ücretini ne siz sorun ne ben söliiiim... Ceketime uygun şapkada alacaktım ancak, benim kafacığım güccükmüüüş, beğendiğim şapkanın S'i kalmamış... Kısmet nasip, bi daha ki sefere dedik... Zaten olmadığı iyi oldu nerdeyse ceketin yarı fiyatınaydı... :ppppppppp

Barbour'dan çıktım Timberland'e geçtim... Benim ayak kalıbım M Türkiye'ye W getiriyorlar... O yüzden Türkiye'den alamıyorum... İlk Timberland botumu 19 yaşında İngiltere'den almıştım... 10 küsür sene sonra eskiyince Deriden'e gitmiş, M kalıbı getirmediklerini ve genel müdürlüğe dahi açmış olduğum telefonlarla kaç para versem de getiremeyeceklerini öğrenince yıkılmıştım... Ayağınıza olmuyorsa şayet bilin ki sizinde kalıbınız benim gibi M. Mezun olduktan sonra Boston'da yaşayan arkadaşım Okan beni yanına çağırdığında Amerikayı görmekten çok sağı-solu patlamış eskimiş botlarımın yenisini alabileceğim için çok sevinmiştim... Sadece İngiltere ve Amerika'da M kalıp var... İspanya'da ve Fransa'da da yok... 1999-2001 seneleri arasında yapmış olduğum tüm avrupa seyahatlerimde deli gibi aradım... Ondan biliyorum... Bot bottur diyip geçmeyin... Timberland bot dünyanın en rahat ve her aktiviteye gelen botudur. Bi gezgin olarak şapkasız çıkmam abi şeklinde botlarımsız dolanmam. Yaz-kış dağ-tepe-bayır-şehir ayağımda dünyayı gezerim onlarla. 


Neyse efendim kendime kar botu beğenmiştim... Sırf karda giymek için... Beğendiğim model sırf Amerika'da varmış !!! Hay ben böyle zevkin... Walla şimdi Okan Teksas'da yaşıyor... Kalk git hem petrol kulelerini gör hem botunu al dicemde... Benim gittiğim dönemde sevgili olduğu İspanyol hatunla evlendiler bide çocukları oldu... Çocuklu arkadaşın evinde kalma deneyimlerim pek hoş olmadığından kar botumda olmayı versin canııııım diyerekten mağazadan çıkıp rotamııııı, sevgililer günü için özel yaptıkları çaydan almak üzere Twinings'e çevirdim !!! :))))))

Fleet Street üzerinde yer alan eski binasından alış veriş yapmayı sevdiğimi daha önceki bir yazımda söylemiştim... Tayni, dar uzun bina Twinings müzesi aynı zamanda... Marketten alışveriş yapmaktansa alacağım basit bir çay olsa da ordan alışveriş yapmayı seviyorum... Sevgililer günü için özel tasarladıkları Love tea'den almazsam olmazdı....

Çikolata kaplı çay çok özel bir çay... 







Kalp şeklindeki çay yaprakları demlenirken çiçek açıyor... :) Kendime özel sevgililer günü hediyem efem... 19 sterlin verdim bu çaya... Biliyorum biraz masraflı bi hatunum... Yoksam niye evlenemiyorum sanıyosunuz? :ppppppp Henüz içmeye kıyamadım ama... :)

Sevgililer gününe özel çay alışverişimi yaptıktan sonra başka bir çaycıya doğru yola koyuldum... Efenim ben beyaz çay içmeyi çok seviyorum. Yeşil çayla aynı bitkiden... Ancak daha faydalı... İstanbul'da Tikina'dan alıyodum. Onlarda evimin köşesindeki mağazalarını kapayıp gittiler... O yüzden paketlenmemiş bir halde bulamıyorum Türkiye'de... Bende her Londra seyahatimde Çin mahallesini ziyaret edip alıyorum... Ama bu sefer, vize işlemlerini halledebilseydi benimle gelecek olan kankime güzel ve uygun bir fiyata nerde İngilizlerin klasik beş çayı keyfini yaşatabilirim araştırmasını yaparken bulduğum çaycıdan bahsetmek istiyorum size... Tikina'da onlar gibiydi... Ama memlekette böyle mağazalar  tutmuyor galiba... 

Camellia's Tea House çay meraklılarını memnun edecek çeşitliliğe sahip bir yer... İster siyah çay ister ot... Yeride aslında çok kolay... Regent Street'den Carnaby Streete girdiğinizde Kingly Court'da. Fotoğrafta sağda görünen mavi bina. Sizin için internet sayfasını veriyorum:        http://www.camelliasteahouse.com/ Girin çayları inceleyin. Ben yukarıda fotoğrafda gösterdiğim  klasik beyaz, cilt ve kemikler için olan çaylardan aldım... İçtikçe cildim güzelleşecek inşallah maşallah! :pppp Cilt rahatsızlıkları olanlara iyi geliyormuş çay efem... Kemiklerim için sigarayı bırakmaktansa çayla destek olucam :ppp

Alışverişleri tamamladıktan sonra biraz Soho'da takılıp ordan otele dönüp akşamki programım için hazırlanmaya gittim efem... Yanda gördüğünüz Soho Square...


Parktan estantane...
Otele dönüp hazırlanmam sonra tekrar Soho'ya Çin mahallesine gelmem, nefis bi ördek ziyafeti çekip kendime Southwark bölgesine geçmem ve akşam Royal Festival Hall'de London Filarmoninin konserine katılmam gerekiyoooor... ;))) Bebeeem Londra'da benimle her an çok yoğun, hareketli ve yürüyüş doludur...;) 

Hiç yorum yok: