Bir Tudor hayranı olarak bunca zamandır neden Hampton Court Palace'a gitmedim bilmiyorum... Genellikle Londra'ya gitmeden önce http://www.visitlondon.com/ sitesine girerim... Gittiğim tarihlerde konser-sergi-etkinlik olarak nerde ne var öğrenmek için... Gidiş tarihim sevgililer gününe denk geldiğinden sayfanın öneriler bölümünde Hampton Court Palace'ı görünce hemen internet sayfasına girip incelemelerimi yaptım... http://www.hrp.org.uk/ sitesi Historic Royal Palaces'lar hakkında bilgiye ulaşabileceğiniz bir site... Trenle-otobüsle-arabayla hatta yürüyerek bile nasıl gideceğinizi ayrıntılarıyla gösteren ulaşım bilgileri sayfasından South west trains'lerle gidebileceğimi öğrenince çok sevindim...
South West Trains'ler Waterloo istasyonundan kalkıyor... En sevdiğim istasyonlardan biridir... Adını ünlü Waterloo savaşından alıyor... Bu savaşın kahramanlarından Wellington Dükünün askerleri için yaptığı plastik çizmeler günümüzde çoook moda olan yağmur çizmeleri... Bu çizmelerin orijinal adı: Wellington boots... ;)
Gitmeden önce Hampton Court'a tren saatlerini internet sayfasından öğrenip programımı yaptım... http://www.southwesttrains.co.uk/ Çok sık aralıklarla tren var ancak Hampton Court baya büyük bir saray... Binalar kadar bahçesi de görülmeye değer olduğundan ve kışın 10-4.30'a kadar açık olunca tren saatlerini önceden bilip yola koyulmanın doğru olacağını düşündüm... ;) Kimse bana plansız programsız diyemeeeez ! :pppp Tabi biz memlekette böyle devasa istasyonlara alışık olmadığımızdan ilk başta ürkütücü olabiliyor... Ekranları takip edip, trenin hangi perondan kalkacağını öğreniyorsunuz... Ve bir uyarı, trenlerde First Class vagonlar oluyor... Aman binmeden önce dikkat edin... Yanlış binerseniz ceza ödersiniz! ;))
Her trenin önünde bilgilendirme panosu var. Salondaki büyük ekranlardan peronu öğrenip haldur huldur koşturup trene binmeden önce bakın derim ;)
İşte trenim... ;) İngiltereyi trenleri için çok seviyorum... Kısa veya uzun size seyahat etme keyfi yaşatan bir ülke... Kendi ülkemde yaşayamadığım bir keyif... Kafan mı bozuk atla bi trene git-dön... Düşün, etrafa bak... Seyahat etme-kaçma keyfini yaşayıp dön... Bi yay burcu için seyahat etme önemlidir... İngiltere'de yaşadığınız şehrin etrafındaki banliyölere bile gidip gelmek seyahat etme duygunuzu tatmin ediyor... Tıngır mıngır sallanarak mis gibi bi keyif...
Oyster card'ım aslında geçerliymiş... Ben geçmiyor sanıyordum o yüzden gidiş dönüş bilet aldım... 09.06 trenine yetişmeyi planlıyordum ancak pazartesi sabahının yoğun insan trafiğini hesaba katmadığımdan biraz rötarlı ulaştım waterloo'ya... Tam 5 tane metro full olduğu için önümden geçti gitti... Sonra ben Türküm, ortalara ilerleyelim aplalar-abiler kültüründen geliyorum, fortçulukta bizim coğrafyanın güzelliğidir diyip, binilebilir boşlukta metro beklememeye karar verip daldım bitanesine :))) Keşke fotoğraflasaydım öyle böyle kalabalık değildi... İstasyona geldiğimde bizi istasyonun içine direk çıkan merdivenlere yöneltmediler, dışardan istasyona soktular... Hiç o kadar erken metro deneyimi yaşamadığımdan işe gitmeye çalışan Londralıların mahşer kalabalığı hayrete düşürdü beni... :)
Neyse efem yarım saatcik süren zevkli tren yolculuğumun keyfini çıkardım bende... Tenis diyince akla gelen yer... Hep istasyonundan geçtim... Bi kere gitmek kısmet olmadı... Bi gidişimde gidip gezicem... ;)
Veeee kralların kralı 8. Henry'le olan randevu yerime geldim ;) Tanrım çoook heyecanlıyım... Senelerdir, oku-izle anca ziyaret etmeyi akıl et !!! Walla arada bu ilginç zekalılığımı bende anlayamıyorum !!!
Efenim bu saray aslında ünlü cardinal Wolsey'in yazlık eviymiş... Henryciğe vermiş... Thames kıyısında bulunan saraya benim gibi Şubat'ta gelmek pek akıllıca değil... Hani b*kum dondu diye bi tabir vardır ya, o tabir dilmiş... Gerçekmiş... Erzurum'da kedilerin damdan dama atlarken donmasının efsane olduğuna inanmamaktayım artık ! :ppppp
İngilizlerin yeşile-saraylara verdiği değere bayılıyorum... İlla saray'ın her yerini gezmeniz gerekmiyor... Bahçe için, balık tutmak için, saray için isterseniz ayrı bilet alabiliyorsunuz... Ben ilk defa geldiğimden topunuda gezicem olduğumdan 14.50 sterlinklik herşeyi kapsayan bilet aldım... Getti paralar getti... :ppppp
Ay bi heyecan bi heyecan... Sanki Henry ile tanışıcam... Kat kat kazağın, atkının, mantonun üstünden çaktırmadan memelerime, sonrada saçlarıma çeki düzen veriyorum... Belkim hayaletiyle karşılaşırım, belkim bana aşık olur... Olma mıııı? :ppppppppp Bu da yeni huy çıktı... Düzeltsemde yamuk koyuyor fotoları... Aaaaaaa... Neyse kafanızı çevirip bakınız efem... Yoksam bilgisayarı tutup fırlatıcam bolger'ın inadı yüzünden !!!
Avludayım sonunda... Henry'nin dönemindeyim... Atlı arabamla avluya giriş yaptım... Henry bilmediğim bir pencereden beni izliyor... ;)
Avluda ahşap heykelcikler var...
Sarayın muhakkak görmeniz gereken top 10'da Henry'nin Kitchens'ı yer alıyor... Gezmeye mutfaktan başlıyorum... Mutfak denemeyecek kadar büyük mutfak... Topkapı Sarayının mutfağı mutfakçık kaldı gözümde... ;))
Henry'cim birazcık et manyaymış... Tam aradığım adam... Ama gel gör yüzyılfarkı... :ppp
Tavus kuşunuzu nasıl alırdınız? Ben orta pişmiş, tüysüz alim pleaseeeee... ;)
Mutfaklardan biri cafeye dönüştürülmüş... Privy kitchen cafe kahvenizi içerken Henry'nin çağını hissetmenize yardımcı oluyor... ;)
Chapel Court Garden... Tudor güllerinden örnekler bu bahçede de... Şubatta gidince bişi göremiyosunuz !!! Hııır!
Saray sadece Henry tarafından kullanılmamış... 1689-1702 yıllarında 3. William döneminde yapılmış olan ekte yer alan Fountain Court.
Henry'nin apartmanına giderken arada başka yerlere sapıp William 3, Mary 2 ve Georgian Private Apartmentslarda aradan çıktı :))))))
Duvar dekorasyonu silahlarla yapılmış !
The Privy Garden
Sonunda yeniden Henry Apartmanındayım... Tanrım birazdan huzuruna çıkacağım... Kalbim heyecandan... :pppp
Flaşlı çekime izin verilmediğinden anca bu kadar kalitede fotoğraf !!! Ortaçağ saraylarında ışı neyin olmadığından !!!
Ve hikayenin sonu... :(
Sarayın bahçesini de muhakkak görmeniz gerekiyor... Hava ne kadar soğuk olsa da, yağmur atış tırsa da görmeniz lazım...
Bahçeye bahçe demem ağaçlar böyle olmadıkça...
Bizde de birileri restorasyon yapıyo amma tanıyor ve biliyormuyuz onları?????
Efenim, Maze'i görmeden dönenleri dövüyolar... :pppp Borumu 14 küsür sterlin vermişim beaaa donsam da görücem !!!
Haydi bismillah girdik...
Hangi yönden gidiceeeeem??? İçerde bi sürü kişi var ama neden göremiyorum onları... Çıkışı bulamazsam panik atak geçirme ihtimalim ne acep? :ppppppp
Maze'in kalbini görmeden görmüş sayılmıyosunuz... Çıkış nerde acep derdinden önce ortası nerde derdim vardı buldum !!!
Noldu? Bulduk... Ne hedeye var ne bi kutlama !!! :pppp
Bahar geliyo yuppideeee, karnım acıktı yuw... Nerde şu Tiltyard Cafe? ;))))
Sonunda buldum cafeyi... Henry'nin birası varmış! Henry zamanında içilen ale'yi yapmışlar! Ale manya ben denemeden dururmuyum ayooool ! ;)
Ev yapımı sosis ve ale ile Henry'nin dönemine gidiyorum...
Hııııım ne nefis bira ne nefis sarma et... Ah Henry aaah ben bu ale için, bu etler için sana 5 değil 10 tane erkek evlat doğururdum walla... Ah aaaah neden neden aşkım yüz yıllar sonra doğdum ben aaah aaah Henry... Hıııım hıııııııım... Deli Henry sana deli oluyoooom, walla, yeminlen...Yoksam alenemi deli oluyorum bilemedim şimdi... amaaan şerefine... :pppppppp
Nasıl nefis bi zaiyafetti anlatamam. Adam ağzının tadını biliyomuş walla! Çiçeklerle süslü bahçe kapısından sarayı terk ettim efem... Bi daha baharda ya da yazın gelme arzusuyla... Tudor güllerini, birbirinden nefis çiçek bahçelerini açmış halde görmek için Kralıma da, sarayıma da, aleme de veda ettim...
Ve Londra Waterloo Station. İşte benim için İngiltere demek bu fotoğraf karesi... Sanayi devrimini gerçekten yaşamış, gelişmiş, çağdaş bir ülke... Çelik, sanat, teknoloji...
Çıkarken kartınızı okutup baaay yaptığınız son nokta...
İstasyonun karşısında yer alan IMAX. Gerçek bir 3 boyutlu film tecrübesi için adres burası...
Covent Garden'a uğramadan dönmem olmazdı... Dışardaki cafelerde oturur keyifle bi gave içip 2 tüttürürdüm diyodum ama havanın azizliğine uğradım...
Eski market alanı her daim eğlencelidir... Nefis bir konser keyfi çektim kendime...
Bııırrrr...
Hava güzel olsa Covent Garden soskak sanatçılarına ev sahipliği yapardı... Şansınıza manav kızlar çıktı...
Sarayın bahçesini de muhakkak görmeniz gerekiyor... Hava ne kadar soğuk olsa da, yağmur atış tırsa da görmeniz lazım...
Bahçeye bahçe demem ağaçlar böyle olmadıkça...
Bizde de birileri restorasyon yapıyo amma tanıyor ve biliyormuyuz onları?????
Efenim, Maze'i görmeden dönenleri dövüyolar... :pppp Borumu 14 küsür sterlin vermişim beaaa donsam da görücem !!!
Haydi bismillah girdik...
Hangi yönden gidiceeeeem??? İçerde bi sürü kişi var ama neden göremiyorum onları... Çıkışı bulamazsam panik atak geçirme ihtimalim ne acep? :ppppppp
Maze'in kalbini görmeden görmüş sayılmıyosunuz... Çıkış nerde acep derdinden önce ortası nerde derdim vardı buldum !!!
Noldu? Bulduk... Ne hedeye var ne bi kutlama !!! :pppp
Bahar geliyo yuppideeee, karnım acıktı yuw... Nerde şu Tiltyard Cafe? ;))))
Sonunda buldum cafeyi... Henry'nin birası varmış! Henry zamanında içilen ale'yi yapmışlar! Ale manya ben denemeden dururmuyum ayooool ! ;)
Ev yapımı sosis ve ale ile Henry'nin dönemine gidiyorum...
Hııııım ne nefis bira ne nefis sarma et... Ah Henry aaah ben bu ale için, bu etler için sana 5 değil 10 tane erkek evlat doğururdum walla... Ah aaaah neden neden aşkım yüz yıllar sonra doğdum ben aaah aaah Henry... Hıııım hıııııııım... Deli Henry sana deli oluyoooom, walla, yeminlen...Yoksam alenemi deli oluyorum bilemedim şimdi... amaaan şerefine... :pppppppp
Nasıl nefis bi zaiyafetti anlatamam. Adam ağzının tadını biliyomuş walla! Çiçeklerle süslü bahçe kapısından sarayı terk ettim efem... Bi daha baharda ya da yazın gelme arzusuyla... Tudor güllerini, birbirinden nefis çiçek bahçelerini açmış halde görmek için Kralıma da, sarayıma da, aleme de veda ettim...
Ve Londra Waterloo Station. İşte benim için İngiltere demek bu fotoğraf karesi... Sanayi devrimini gerçekten yaşamış, gelişmiş, çağdaş bir ülke... Çelik, sanat, teknoloji...
Çıkarken kartınızı okutup baaay yaptığınız son nokta...
İstasyonun karşısında yer alan IMAX. Gerçek bir 3 boyutlu film tecrübesi için adres burası...
Covent Garden'a uğramadan dönmem olmazdı... Dışardaki cafelerde oturur keyifle bi gave içip 2 tüttürürdüm diyodum ama havanın azizliğine uğradım...
Eski market alanı her daim eğlencelidir... Nefis bir konser keyfi çektim kendime...
Bııırrrr...
Hava güzel olsa Covent Garden soskak sanatçılarına ev sahipliği yapardı... Şansınıza manav kızlar çıktı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder