Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

17 Şubat 2012 Cuma

4 günlük Londra

Özlemiştim... Çoook...
Yepiz yeni son model bi I phone parasını bayılarak aldığım10 senelik vizemi kullanmam gerekiyodu...
Havalar ısınsın mısınsın bekleyemedim...
Tate'de bi de Picasso'nun sergisini açılacağını da öğrenince...
Aldım biletimi, ayarladım otelimi ve uçtum Londra'ma...

4 sene önce Bayswater bölgesinde Leinster Gardens sokakta yer alan Holiday Villa Otelinde kalmıştım... 3 yıldızlı temiz bi oteldi... Ve Paddington İstasyonuna da çok yakın olduğundan Havalimanından ulaşımı zahmetsizdi... Yeniden o oteli tercih ettim... Daha ucuz daha iyi bir otelde bulabilirdim belki ama yolunu-huyunu-suyunu bildiğimden yeni bir macera yaşamayayım dedim...

Otel Malezya kökenli... Malezyalı müşteriler ve çalışanlar ilginç bir deneyim yaşamanızı sağlıyor... Bu oteli tek kişilik yatakları nedeniyle çok seviyorum... Çoğu otelde iki kişilik yatak veya iki yataklı odalarda kalırsınız... Burda tek kişiyseniz size tek kişilik yataklı oda veriyorlar... :)) Bütün 3 yıldızlar böylemi bilmiyorum... Annem ve amcamla gittiğimde 4 yıldızda kalıyoruz... Ben tek başıma gittiğimde bitli maymun olmakta mahsur görmüyorum :pppppp

Gelişmiş bir ülkeye gitmek harika ötesi bir keyif... Ulaşımınızdan yemenize içmenize kadar hiç bir şeyi dert etmenize gerek kalmıyor... 

Gitmeden önce her şeyinizi planlayabiliyorsunuz... İlla gittiğiniz ülkenin dilini ya da İngilizcede bilmenize gerek kalmıyor bazen...

İngiltere'ye illa turla gitmenize gerek yok... Girin London Transport sayfasına ve havalimanından otelinize ordan gezmek görmek istediğiniz yerlere kadar nereye nasıl gidebileceğinizi planlayın! Türkçe imkanı da var artık... Bir kaç sene öncesine kadar bu ne biçim türkçe demiştim... Ama geliştirmişler... Çinceden Türkçeye kadar dil seçeneğiyle bilmediğiniz bir ülke bilinebilir oluyor... :)

Ben metro manyağıyım... Havalimanından kalacağım yere otobüsle gitmeyi sevmiyorum... Metronun ve trenlerin tadını çıkarmayı seviyorum... Ülkemde metro yok, metrocuk var çünküüüüüü !!! :))))

Londra'nın çevresinde 4 tane havalimanı var... Benim tercihim her zaman için Heathrow. Diğer havalimanlarına daha uygun bilet fiyatlarıyla uçma imkanınız var... O havalimanlarından da metro veya trenle şehre gelme... Ama ben yenilenen binaları ve az çok gide gele öğrendiğim için bildiğim bir havalimanına inmeyi tercih ediyorum... İlk defa gittiğiniz bir yerde ne nerede bilmediğinizden panik yaşayabiliyorsunuz... Az çok bildiğiniz bi yerde daha güvenli hissediyorsunuz... Yani bide Nişantaş hatunu olaraktaaan bana Heathrow yakışır canıııııım... :pppppppppppppp

Ulaşım için kart kullanıyorsunuz... Günlük veya haftalık seyahat kartları mevcut... O kartlardan zone 1ve2'de geçenlerden alırsanız Londra içinde rahatça dolanabilirsiniz ancak Heathrow 6 zone'da yer aldığından havalimanından şehre inmek için ilk seferde haşırt para ödeyeceksiniz... 

Ben bu sefer, dönüş günümde Tate'te Picasso sergisine gideceğim için sergiyi rahat rahat gezmek ve sonrasında havalimanına yetişmek için stres yaşamamak için Heathrow Express treninden bilet aldım... 15 dakikada havalimanına varıyorsunuz... Metro ile bindiğiniz durağa göre 1 saat hatta daha fazla sürebiliyor...          Gidiş dönüş alınca indirimli oldu da toplamda ödediğim 34 sterlin indirimlide olsa gluuup diye oturdu içime... :) Uçaktan indim bismillah ilk büyük harcamamı yaptım! ;)) Picasso için deydi walla... Bu arada HE. treninin Londra içindeki istasyonu Paddington. Metro ile Circle(sarı), District(yeşil), Bakerloo(kahve) ve Hammersmith&City (pembe) hatlarından ulaşabiliyorsunuz...

Londra içinde ulaşım için bu sefer Oyster Card aldım... 3 sterlin depozito ödeyip istediğiniz miktarda dolduruyorsunuz  kartı... Eskiden 3 günlük travel cardlar vardı... Artık yok... Ya günlük alacaksınız ya da  haftalık... 4 günlüğüne giden birisi için 1 haftalık kart pahallı... Günlük karta da her gün 10 küsür sterlin ödeyip alacaksınız... Zırt-pırt gittiğimden oyster card almayı uygun gördüm... İçinde para kalsa da sorun değil kullanım tarihi yok çünkü... 2 sene sonrada kullanabilirim... Ama day ve travel cardın tarihi bitti mi... Bu arada peak ve off peak diye bir uygulamaları var... Turist olarak gittiğinizde sabah 0930'dan önce gezmeye çıkmam ben derseniz daha ucuza seyahat ediyorsunuz ama peak tercih ederseniz en pahallı bilet saatlerini tercih ettiğinizden aldığınız kart pahallı oluyor... Gitmeden önce Transport for London'ın sayfasına girip inceleyin: http://www.tfl.gov.uk/home.aspx

Londra'ya adım atar atmaz ilk yaptığım şey Tesco'ya uğrayıp somonlu sandwiç ve californiya şarabı alırım... Ozy'nin olmazsa olmazıdır... M&S food'un da somonlu sandwici fana değil ancak itinayla size Tesco'nunkini tavsiye ederim... Bu arada 3 şişe tayni şarap 5 sterlin... Senelerdir hep aynı fiyat... 

Ve bizim memlekette marketlerde-manavlarda satılmayan meyve keyfi... 
Berries yemek için ecnebi bi ülkeye mi gitmemiz gerekiyo yuuuw anlamıyom walla !


Odaya valizi atıp, somonlu, rozeli ve meyveli keyfimi yaptıktan sonra kendimi sokaklara atıyorum... Planlı-plansız... İlk gün ayaklarım ve ruhum beni nereye sürüklerse... Ve genellikle ilk günün akşamı yorgunluktan sürüne sürüne otele geliyorum... Dünyanın başka hiç bir yerinde Londra'da yürüdüğüm ya da dolandığım gibi dolanmıyorum... Bu şehir bana bi gezme gücü-kuvveti veriyor ki gören popomdan doping yedim sanır !!! ;)) Bir tek Londra'ya giderken ayak kremi götürürüm... Çünkü ayaklarım su toplar-yara olur... Kilometrelerce yürürüm çünkü... :))))

İşte metro dediğin bu olmalı... Central Line'da yer alan Lancaster Gate istasyonu asansörle inilen istasyonlardandır... Asansörde  problem olduğunda döner merdivenlerle aşağıya inmek farklı bir eğlencedir... İnmesi zevkli ama çıkması... :)
Eski istasyonlar dar olduğu için Londra metrosunda kullanılan trenler istasyona göre farklılık gösterir... Bu küçük trenlerden biri...



Jubilee line çağdaş tasarımıyla mühendislik harikasıdır... Amcamı bir mühendis olarak keyif alacağını bildiğimden bu line'da gezintiye çıkarmıştım... Bürüt betonun zarafetine ve mühendisliğe hayran olduğunuz bir hattır... Adını Kraliçenin Jubilee yılı kutlamalarından almıştır. İstanbul metrosu yapılırken inşa ediliyordu bu hatta... Bi Londra'da kullanılan teknolojiye  bi de bizimkine bakınca insan saçını başını yolmak istiyor... !!!

İnsana verilen değer, aman bişey olmasın korkusu !!! Bu çalışmanın fotoğrafını çekerken etrafımdan geçenler şaşkın şaşkın bana baktılar niye çekiyorum acep diye... 


Maymun şeyini görmüş şey zannetmiş bir kaldırım taşı için gösterilen hassasiyet   21.yy'da hala kuyulara-kazı alanlarına düşüp canından olan bir toplumun evladı benim için elbet fotoğrafı çekilesi... Belediye var belediye var demek istiyorum... Batı dünyasının insanlarının hayatları zor diyenin alnını karışlamak istiyorum... alnını...

Bu da başka bi komedi ve göz yaşartıcı durum... Bu tayni su birikintisi buzlanmış bi ara... Millet görmez de düşer diye işaret koymuşlar !!! Ağlamak istiyoruuuuuum... Walla... 

4 güne neler neler sığdırdım... Bir Tudor manyağı olarak bu sevgililer gününde Henry'nin sarayına gidip kralla aşk yaşadım, sevdiğim publarda içtim-yedim, London Philharmonic Orchestra'nın sevgililer gününe özel Rachmaninoff konserine gittim ve Picasso'nun sergisiyle gezimi sonlandırdım... Hepsi fotolarıyla yazılıp çizilecek... 4 güne sığmayan sığdırabildiğim kadarıyla Londra aşkım yeni yazı dizim olacak ;)

Hiç yorum yok: