Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

21 Mayıs 2009 Perşembe

Uç uç turkiyaaaam, annem sana terlik, papuç alacak

Daracık koridorda sabırla önümdekilerin yerleşmesini bekleyerek ilerliyorum...
Yerime 1 koltuk kala yüzümde bir gülümsemeyle parmağımla köşeyi göstererek beyefendi geçebilirmiyim diyorum.

Adamın yanında bitmeden önce haberdar ediyorum ki arkamdakiler beklemesin, o ve onun yanındaki kalksınlar ben akışı engellemeden hoop yerime geçeyim.

Adam anlamsız gözlerle bana bakıyor, haa tamam diye mırıldanıyor ben yerime varacağım adımımı atıyorum ve adam hala yerinde...

Beyefendi?
Bacaklarını geçmem için yana çekiyor...
Oldu canııım, 30cmlik genişlikten sıfır beden olsam bile, tanımadığım bir adamın yüzüne popomu dayayıp geçme şansım yok!
Bi zahmet kaldıracaksın popocuğunu...
Adama bir şey demeden tip tip bakıyorum...
Haaa anladım geçemeyeceksin sen ben kalkmalıyım bakışıyla bana bakıp, kalkınca bi yerleri eriyecekmiş gibi acıklı bir yüz ifadesiyle kalkıyor...
Onun kalkması yetmiyor ki... Yerim cam kenarı... Orta koltukta oturan çıtırında kalkması gerekiyor...
Pardon? diyorum...
Oda ilk önce ayaklarını kenara çekmeye çalışıyor...
Yüzümde sabırlı bir gülümsemeyle ona bakmaya devam ediyorum...
O da haaa oluyor...
Haaa canım haaaa...
Yerime geçerken istemeden beklettiğim insanlar yüzünden hafif hır ama en çokta yanımdaki kibarlıktan nasibini almamış, biri 30larında diğeri 17sindeki düşüncesiz iki hödük centilmene çook hııır bir şekilde yolculuğuma başlıyorum...

Hıım hıııım akşamüstleri uçmayı çok seviyorum...
Daha doğrusu günler uzayıp, aydınlığın var olduğu bu saatleri...
Marmaranın üzerinden havalanıp, Erdek'e doğru yönelmek... Tam o sırada başlayan servis... Yarım adayı geçer geçmez hoop iniyoruz anaonsu ve evimin üzerinden uçup körfezi gökten seyretmenin keyfi... Hııım hııım...

Pencereden bakıp tatlı tatlı hayallere dalmışken böğrümde bir dirsek hissediyorum.
Dönüp bakıyorum, çıtır evlat kendisini oturma odasında sanıyor...
İki kolunuda koymuş kolçakalra oooh keyifli keyifli dergisini okuyor...
Ya sabır diyorum...
Uçak kalkınca toparlanır diye düşünerek pencereye dönüyorum...
Uçağımız parktan ayrılıyor, piste çıkıyor, kule uç uuuç uğur böcüüüüm, annem sana terlik papuç alacak diyooor, ama benim çıtır kolunu çekmiyoooor...
Yavaşça kolumu koluna değdiriyorum... Şiiiş aloooo azcık toparlan diye...
Tıkı yok.
Biraz daha... Iyyyk kolundaki tüyler tenime değiyor... Ne iğrençtir tanımadığınız birisinin kılının tüyünün size değmesi... İçim kalksada çocuğa söz söyleemden toparlanma şansı vermek istediğimden dayanıyorum...
Dayanıyoruuuum, dayanıyorum...
Kolunuz diyorum...
Haaa bakışıyla bakıyor...
Tanrııııım eblekler kampı filan var herhalde çeşmede... Bunlar oraya gidiyorlar herhalde...
Kolunuzu biraz çekermisiniz diyorum...
Hıııı diyor...
Güya çekti!!!
Görseniz nasıl tıfıl, zayıf bişi... Ama öyle bir ayıyılıp yer kaplıyor ki sanki yanımda bir obez oturuyor!!!

Hııııır!!!
Yeni nesil neden artık görgü kurallarını bilmiyor?
Neden herkes bencil ve hatta bencil ötesiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii?
Nedeeeeen?
45 dakikalık yolculuk küçük çocukların dirsek savaşına dönüyor.

Sevgiliye gide-gele şunu gördüm, gözlemledim ve hatta birebir yaşadım:
Memlekette ne saygı, ne görgü nede kültür var efendim!

İstanbul havalimanında, tuvaletlerde abdest almayınız, abdesthanemiz vardır yazısının altında bi güzel abdest alıp kendini-tuvaleti ve bizi yıkayan hatunu ve tüm bunlar olurken onu uyarmayan görevliyi anlatmıyorum bile!!!

Hiç yorum yok: