Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

26 Mayıs 2009 Salı

Evrekaaaa, evrekaaaaaaaa!!!

Bir kitap okudum hayatım değişti!!! :ppp
Benim sevgili annem çok ilginç bir insan...
Nerden nasıl buluyor bilmiyorum ama ev son derece ilginç kitaplarla dolu...
Geçen gün bir kitap ararken son derece ilgininç ve hayatta okuyup, ilgilenmeyeceği bir konuyla ilgili bir kitap buldum.
Melih Arat'ın, Sıra Dışı Yaşam Becerileri kitabın adı.
Buda neyin nesi diyerek kitabı aldım ve okumaya başladım.
Kitapta yazılanlar ilginç, hayata geçirebilenler için harika hatta ötesi...
Benim gibi aklı daima muzurluğa çalışan birisi için ise mükemmel ötesi şahane ama çevresi için mükemmel ötesi felaket!
Açkıııım kusura bakmaa, kitabı okurken sevgiliyi nasıl güldürürüm, daha fazla neşe-muzurluk -sanki az yapıyormuşum gibi- hayatına katabilirim diye düşündüm düşündüüüüüm ve bi sürü hınzır ama bir o kadarda güzel, seni keyiflendirecek ve tanrıııım beni ne kadar çok düşünüyo ve düşünmüş ve ne kadar çoook seviyo diyeceğin fikirler ürettim!!!
Kitabı okuyan bir çok kişi eminim benden daha hayırlı amaçlar için bu teknikleri kullanmışlardır ama napiim ben muzurluk kazanına düşmüşüm çocukkeeeeeeeen!!!

Her neyse efem, kitaptan blogumda muhakkak bunu cümle aleme duyurmalığım dediğim bir konuyu kendi tarzımla sizlere aktarmak ve sizleride aydınlatmak, bilgilendirmek istemekteyim...
Amanııın amanın eksik kalmayın, bilmemek değil öğrenmemek hemide öğretmemek ayıp diyor ve balıklama dalıyoruuuuum:
Cuuuups! (Dalma sesim efem :ppp)

Sıra dışı düşünme teknikleri diye bişi varmış efem... Bu tekniklerle işinizde, okulunuzda, aşkınızda kısaca her konuda başarıya ulaşmanız mümkünmüş...
Ben bir tanesini çok tuttum:
Türk ululü olanı yani; Türk'ün aklının tuvalette gelmesini!
Aklın tuvalette gelmesi durumu aslında sadece ve sadece bize mahsus bir durum değilmiş. Yaa bakın:

Günün birinde kral Arşimet'e altın taçla, başka madenlerden yapılmış bir tacı nasıl ayırt ederim diye sormuş...
Tabi o dönemlerde sineme filan yok, olsa bizim çocukluğumuzdan beri görüp izleyip öğrendiğimiz gibi, dişleyin, eğilmeyen-bükülmeyen altındır diyememiş sevgili Arşimet!
Eline kağıt kalem almış (walla ben kitabın yalancısıyım...) günlerce hesaplamış, araştırmış bulamamııış... İçinde bulunduğu bunalımlı problem çözme savaşından (kitaptan aynen alınmış satırlar) çıkmak için, sıcak bir banyo yapmaya karar evrmiş...
Yine çok yazık sevgili Arşimete... O zamanlarda küvet yok, Lush'ın L'si yok... Banyo köpüğüymüş, balistiklermiş... Bi sürü afrodizyaklı kokuymuş, dinlendiricili, ayıltıcı gakmış gukmuş yook!
Eline almış zeytinyağlı sabununu ve tasısı gitmiş hamama...Hamamda göbek taşının üzerinde dinlenirken, tası suya bıraktığında, suda bir hareketlenme olduğunu görmüş... Ve kafasında bir ampul yanmış, saf altın bir tacın suya bırakılması sonucunda yer değiştirecek su miktarıyla, farklı madenden yapılmış bir tacın suya bırakılması sonrasında yer değiştirecek su miktarının farklı olacağını düşünmüüüş...
Ve hepimizin bildiği şekilde çırılçıplak Evrekaaa, evrekaaaa! diye bağırarak sokaklarda koşmaya başlamıış!

Bu olaya 'Arşimet etkisi' ya da 'kuluçka ilkesi' deniliyormuş.
Her hangi bir sorunla uğraşıp durur, onu hayati bir mesele haline getirirsiniz. Hem bilinciniz hem bilinçaltınız bu durumun farkındadır. Bütün uğraşlarınıza rağmen, belirli bir sürede bir türlü çözümü bulamazsınız. Ve projeyi/sorunu rafa kaldırırsınız. Bilinçli olarak düşünmezsiniz ama bilinçaltınız projeyi/sorunu çözmeye devam eder. Bilinçaltımızın en rahat ettiği anlar ise motor faaliyet zamanlarıdır diyor kitap.

Yok yok bildiğiniz motor faaliyetler dil canım bu faaliyetler...Bu motor faliyetler, farkında olmadan, kendiliğimizden yaptığımız faaliyetler. Yıkanmak, yürümek, tuvalete girmek vs.
Motor faaliyetleri yaparken yaptığımız eylem hakkında düşünmezmişiz. Mesela diyor kitap yıkanırken önce şuramı sonra buramı mı yıkayım diyorsunuz, planlamadan yıkanırsınız diyor... Öyledir herhalde :p

Kitap çok ilginç bir örnek veriyor, bu öreneğe göre Türk'ün değil Osmanlı'nın aklı tuvalette gelir denmesi gerekiyor bence ama ortaçağı bitirip, rönesansı başlattığı söylenen, kocalar koacası, ulular ulusu bir padişanın, bir türlü alınamayan bir şehri almak için öne sürdüğü fikrinin tuvalette aklına gelmiş olması saklanmış olabileceğinden, Türkin aklı tuvalette gelir denmiştir! :)

Hikaye şu: Fatih tuvalettedir, vezir gelir, 'Bizanslılar Halice zincir çekmişler, gemilerle giremiyoruz der. Ben şahsen Fatih olsam veziri direk Bizanslılara yollar şu zamansız adamıda bi zahmet zincire vurun derdim ama Fatih rahatsız edilmekten rahatsız olmamış ki demiş ki 'Karadan geçirin gemileri'...

Koca hünkar hacet halindeyken motor faaliyetle çözmüş durumu...
Bence kesin veziri, başından atıp rahat rahat motor faaliyetine devam etmek isterken, istem dışı başka bir motor faaliyet gerçekleşmiş ve fikir ortaya çıkmış ve İstanbul'da bizim olmuuuş!!!

Töbeee yarabbim, töbe, töbeee... :)))

Efenim, Arşimetçi düşünce tekniği, soruna önce odaklanmayı, onunla iyice uğraşmayı, aklı yormayı, sonra motor bir faaliyetle uğraşmayı gerektirirmiş. Ortada bir sorun ve odaklanma yokken motor faaliyet bir işe yaramazmış!

Kıssadan hisse, Türk milleti önce soruna odaklanıyor, iyice aklını o sorunla yoruyor, yoruyor... Sonra amaan çözemedim diyip, şöyle bi içi rahatlatmak için motoru boşaltmaya gideyim diyooor ve istem dışı başka bir motor faaliyet gerçekleşip soruna çözüm buluyor!

Aman arkadaşlar sorunu çözdüm diye heyecana, galayana gelip sifonu çekmeden, elleri yıkamadan, pantolonu giymeden Evrekaa evrekaaaa diye çıkmayalım! Tikkat lütfen!

Hadin hayırlı çözümler der, Arşimet etkisi motor faaliyet için veeeceyeee giderim!
:)

Hiç yorum yok: