Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

16 Şubat 2011 Çarşamba

İyis...

2011 ayağının tozuyla değişiklikler yılı oldu...


Hani hep var olacağını sandığınız yerler vardır...
Gidersiniz, dönersiniz orası hep ordadır...
Gitmesekte görmesekte o köy bizim köy gibi olan...
Değişmeden bekler sizi...
Hayatınızın parçası, olmazsa olmazlarınızdan...
Yapacak birşey, gidecek bir yer bulamadığınızda orası var amaaan diyiverip gittiğiniz ve şanslı olduğunuzu düşündüğünüz...
Dost-can mekan...
Müdavimliği köküne kadar yaşadığınız...
Alışkanlığınız, yaşamınızın parçası, anılarınızı hatırlarken, anlatırken onun adını teleffuz etmemeniz imkansız olan...


...


Brandayı aralayıp boşluğa adım attığımda yüreğim cız etti...
Boştu, bomboştu...
Ama duvarlar boşluğa inat yaşanmışlıkların iziyle doluydu...
Her bir duvar, her bir yön kaç senenin anısını barındırıyordu...
Boşluğa, yokluğa, hiçliğe, kırılıp sökülmeye rağmen doluydu...
Gözlerime biriken yaşlara inat dudaklarım mekanın ortasında ağır ağır dönerken gülümsüyordu...
Sol duvarda eskiden beyaz koltuklar vardı...
Sağ duvarda piyano... Ayışığı sonatını Elif'e az çaldırmadık... Az poz vermedik piyanonun başında...
Sonra piyano gitti... İkea'nın kırmızı koltuğu geldi...
Kırmızı koltuk yerini bulana kadar sağ ve sol duvar arasında çok gidip geldi...

Bir zamanlar bar olan yerde senelerin izi...
Mutfağın 'M'si kalmamış... İzlerde Elif'in balıkları-menemenlerini görüyorum... Tadları hala dilimde...
Meze gecelerinin tadları, anıları...

Kendi servisimi kendimin yapmasına izin verilen mekanda bira dolabının yerinde yeller esiyor...
İçeriye gir selam çak ya da çakma git dolaba aç kapağını al buuuz gibi efesini...
Efes şişesini değiştirdiğinde yeni şişeyi sevmedim diye benim için eski şişelerin saklandığı tezgah yok...

Ne doğumgünleri, ne yılbaşıları, ne sevinçler, ne hüzünler yaşandı...
2005'ten beri hayatımda olan mekan artık yok!


Sahipleri dostum olan mekan...
Evime 2dklık mesafede...
Kendi evimin salonunda misafir ağırlarmışcasına rahat olduğum...
Güvenle eğlendiğim, içtiğim bazen hüzünlerimi yaşadığım...
Teklifsiz dostlarla buluşma mekanı...
İş çıkışı akşamüstleri...
Evde canınmı sıkıldı ya da anneyle mi takıştın çık git 2dklığına, yarım saatliğine bi sigara, bi kahve ya da bir kadeh bir şey içip evine sıfırlanıp döndüğün yer...

Elimde paketler mi var bırak, git nereye gidiyorsan eve giderken al...

Bana birşey mi bırakacaksınız adres orası...
Sizi tanımıyormuyum... kendimi güvende hissetmek için görüşmeye çağırdığım yer...
Tek hareketimle hem çalışanlar hem pasaj güvenliği emrime amade...

Burnumun dibinde bir sürü amacı barındıran mekan;

Lastik mi inmiş, git dükkana, Şerif'te alet edevat vardır... Çocuklardan birinide yanıma verir yardım diye...

Ailemden kimse yok mu İstanbul'da... başıma birşey mi geldi, bir derdim mi var 2 adımda ordayım, çözüm, akıl, destek neyse...


Amcamı toprağa verdiğimiz gece evde alkollüm yok diye kapıya kadar çeyrek şişe jack servisi kuruyemişiyle beraber...
Ozy abla Elif abla gönderdi... Bu kadar rahatlamana, ağlamana yetermiş...
Yetmezse?
Ben barı getiririm ablacım sen iyi ol yeter ki...


Böyle bir müdavimlik var mı?


Pazar sabahları brunchla başlardı... Saraydan alınan su börekleri, menemenler, Şerif Almanya'dan yeni dönmüşse hım hııım sosisler...

Akşamüzerine doğru film keyfi başlardı... Işıkları karartıp kendi mekanımızmışcasına rahatça kaykıla kaykıla oturup kaç pazar film izledik orda...


Ne dostluklar kuruldu orda...

Malesef aşklar olmadı... Orası bizim için avlanma-alışıla gelmiş eğlenme mekanı değildi. Orası bizim dostlarla buluşma kendi kendimize eğlenme-hüzünlenme-paylaşma mekanımızdı...


Pijamalarla, eşeofmanlarla, keyif ve hüzünlerimizi kendimiz olarak yaşadığımız mekandı.


Birisi biryere mi gitti yokluğu fark edilir, aranılır taranırdı...
Telefonlarla hal-hatır sorulurdu...
Moralin mi bozuk, o an orda olan herkes telefona gelir ve seni çağırırdı...

Düdük olanın düdüklüğü yüzüne vurulmazdı... Eve götürülmeye ihtiyacı olan eve götürülürdü...

Erkek dostlarımız kız tavlasınlar diye kankiler olarak süper tezgahlar hazırlardık :)

Haftaiçi haftasonu fark etmezdi öğleden sonraları hatun kahvesine dönerdi... Kahveler içilir fallar bakılırdı... Mary illa bi aşk, bi öpüşme görmeden bırakmazdı fincanımızı...
Yavrumiiiii aaaşk gördüm aaaaşk... :)

....

Yersiz yurtsuz kalmak gibi...
Nereye gideceğini, ne yapacağını bilememek...
Gecenin bir vakti evde esereklendiğimde rahat rahat nereye gidip bir sigara tellendireceğim?
2 sohbet, bir fal, 2 gülme... Teklifsiz hayatı yaşama...
Ölümler, sevinçler, hüzünler, mutluluklar hepsini köküne kadar o mekanda yaşadık...

Telefon açıp hava çok soğuk aloooo sıcak şarap yapmıyomusunuuuuuz, fazla yapın evede getiricem kaprislerim...
Kışın tadım yoksa tadlanayım diye arada Elif'imin hazırlattığı küçük oval metal tepside kahvenin yanına courvoisier keyfim...

Ne olursa olsun 2 adım ötemde olduklarını bilmenin güveni...
Annemin, sevgilimin nerde, kimlerle takıldığımı bilmenin rahatlığı...

Dostlar mekanında, dostlarla kendin olabilmenin rahatlığı...
2dk da yokuşu çıkınca dostlarla insanlarla, sohbetle buluştuğun yer...

Kapandı...

Sahipleri yine hayatımdalar, dostlarım dostum ancak burnumun dibinde uğrasamda uğramasamda, 2dklığına bile olsa hayatımda nefes olan yerin kapanması beni çok üzdü...

Teklifsiz buluşmalarımı, güvenmediğim insanlarla güvenerek buluşmalarımı, gülmelerimi, ağlamalarımı, paketlerimi bırakıp gidip-gelmelerimi, birşey yemesemde içmesemde öylesine oturduğum mekanı çok özleyeceğim.

Güle güle Reasürans No: 51
Adının anlamı başka yerlerde de iyilik getirsin...

Hiç yorum yok: