Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

12 Şubat 2009 Perşembe

Gidene...

İnsan yaşlanınca bencilleşiyor...
Hakkı olmasada istiyor, bencil bir çocuk misali ilgi-alaka bekliyor...

Kendimi bildim bileli hep ona mesafeliydim.
Belki büyük amcam olmasından dolayı, belki de askerliğinin verdiği disiplinden ötürü...
Bilmiyorum...
Ama hep bir saygı mesafesi vardı onunla aramda...

Evet sıradan amca-yiğenler gibi değildik ama hep gözle görülmez bir sınır oldu...
Aslında ailemle aramda ki bir çok sınırıda onunla yıkmama rağmen vardı bu sınır.

Biraz tuhaf bir ilişkiydi bizimkisi... Yakın değil ama yakın, uzak değil ama uzak...

Birisinin ardından kolay kolay iç hesaplaşmalar yapmam.
Ama son zamanlarda benden istediği şeyler bana ağır ve zorunluluk olarak geldiğinden yapmadığım şeyler olduğundan ardından acaba diyorum ister istemez...

Büyükler çocukların herşeyi unutmasını istiyor...
Affetmesini... Hatta ileri gidip affedecek bir durum bile göremiyorlar ve tavrınızı anlayamıyorlar...

Öldü haberini aldığımda usuma lacivert mercedes'i düştü.
Pek bi severdim arabalarla oynamayı...
Babamın arabası dandik gelirdi. Opel !
Amcalarımın ne güzel arabaları vardı...
Mercedes dururken Opel'e mi binip araba sürmece oynu oynayacaktım...

Sonra Ankara Küçükesat'ta ki ev...
Semko...
Bahçeye olan merakın...
Güllerin ve çimlerin...
Ah o çimlerin... rakına konacak su olmasa sorun olmazdı ama çimler o gün sulanamazsa... Aman allah!

Eskiden çok ama çok eskiden de herşey yolunda değildi ancak ben küçüktüm, görmüyodum.
Taki görmeye başladım, yaşadığım kırgınlığın, incinmenin tarifi olamadı...

İnsanlara en büyük kırgınlığı-incinmeyi hep sevdikleri-akrabaları yapıyor.
Küçücük masum kalbinizle-aklınızla önceleri anlam veremiyorsunuz. Verdiğinizde ise dünya başınıza yıkılıyor nefret etmekle etmeme arası bir yerlerde gidip geliyorsunuz...

Ara ara dile geliniyor, konuşuluyor... Hatalar kabul edilir gibi olsada geçmişin yaraları kapanamıyor.

Hep can olmamı istedin.
Diğer insanlarla kurduğun ilişkiyi benimlede kurmak istedin...
Ancak ben, unutamadım onca kırgınlığı, yaşanmışlığı...
Zaman zaman gönlüm sana açılmayı-yakın olmayı istedi. Ama artık yabancıydın benim için. Olmuyordu bazı şeyler. Hele zorlamayla hiç birşey yapamayan ben için zorlada olmuyordu...

2 senedir seni görmüyordum.
Aradığımda ise soğuktuk.
Gelmemi istiyordun.
Ama ben gelip ne yapacağımı bilmiyordum. Ne konuşacaktık? Konuştuklarımızın çözümü yoktu ki artık. Bir sürü kalp kırılmıştı, diğer muhataplar ölmüştü... Ne anlatacaktım sana?
Hayatımı mı?
Yaşıyodum işte...
Eş-dostla güle oynaya-bazen ağlaya zırlaya, geze-toza... Hayat geçiyordu işte. Bana göre doğru sana göre yanlış veya doğru...

Olduğun yer uzak geliyordu.
Babanemden sonra o yolu yapmak ağır gelmişti...
Belki çiftlik evi dursaydı hala bahçeyle-mahçeyle uğraşma bahanesiyle sıkılmadan kalırdım yanında. Ama o küçük kasabada, bir uğraş olmadan bir haftasonunu geçirmek ve konuşacak şeylerin anlamsızlığı ve bir daha artık kurulması çok zor ve geç olan samimiyetin olmaması beni uzak tuttu.

Seni çok özlemişti dediler...
Adını sayıklıyordu dediler...
Geç değil mi bu özlem için, sayıklama için?

Geç değildi belkide...
Onun için değildi belki...
Ben, beni ve ailemi üzen aile fertlerimi çoktan affettim. Olan olmuş, denen denmiş, giden gitmiş...
Boştu artık.
Senide çoktan olduğun gibi görüp değerlendirip kabul etmiştim.
Huyun suyun buydu. Yaptıkların belki o zamana göre doğruydu. Belki etki altında kalmıştın belki, acın canını çok yakıyordu, suçlamak-acıtmak istedin...

Kimse bilemez.
Benden hesabın temiz.
Bana doğru düzgün amcalık yapmamış ama buna rağmen yiğenlik vazifesini bekleyen biri için yiğenin son görevini hiç beklemeyeceğin şekilde iyi yaptı.

Ben ve annem o eve gelmeyebilirdik.
Ben benim zaten bir amcam var diyip duruyorum senelerdir, o yüzden haa bilmem kim mi ölmüş allah rahmet eylesin diyebilirdim.

Ben aslında hepinizi silebilirdim.
Ben aslında daha asi-daha serseri olup hepinizin yüreğine çok erken indirebilirdim.
Ben hepinizi canlı canlı yakabilirdim.

Ama ben, insanları olduğukları gibi kabullenmeyi öğrendim.
Affedemesemde-kin tutmasamda, unutamadıklarımı kusmadan yapabildiğim kadar yapmam gerekenleri yapmayı öğrendim. Başardım.

Bu satırları yazarken gördüm ki içimde pişmanlık yok.
Ben isteyerek ve bilerek gelip seninle görüşmedim.
Görüşsek sende tat almayacaktın zaten.

Ama eminim, yukardan bakarken şaşırmıssındır yaptıklarıma.
Senin için 5'lerde kalktım... Bu büyük bir olay. Yiğenin uykuyu sever bilirsin. Hele resmi işlerin koşuşturmasını hiiiç sevmez.

Görevim olsada görev bilinciyle yapmadım. Yapmam gerekeni yaptım ama zorunluluk hissederek değil.

Hakkın çok geçmiş olmasada helal ede ede yaptım.
Her ne olursa olsun, öğrendim ki kan bağı hiçbirşeye benzemiyormuş.
Can yanıyormuş.

Evet, geçmişin hesaplaşmalarınından birini yaptığımız babanemin öldüğü geceki rakı ve sigaralı sohbetimiz geldi aklıma.

O anlar o paylaşımlar, o affedişler, acıların ve üzüntülerin dile gelmesi her zaman olmayan güzel ve özel zamanlardı.

Demek ki bizim samimiyetimiz sadece özel anlardaymış.
Fazlasını beklemek hataymış.
İkimizde o an gerçek olsakta sonrasını gerçek kılamamışız. Çünkü ikimizde biliyorduk aslında aynı kan ve soyatta iki yabancı olduğumuzu.

Amcam, tüm rakı kadehleri ruhuna kalksın.
Affedecek birşey yok.
Geldi ve geçti bir dönem. Herkesin hayatı ya roman ya Türk filmi tadında değilmidir. Bizimkide öyleydi işte... Senarist rollerinizi bitirdi, romanda-filmde bitti.

Keşke herşey başka türlü olsaydı.
İçimdeki öfke-acı-kırgınlıklar şu an yeniden usumda...
Yakında yine gömerim-atar-savarım onları... Yine iğiliğinle-güzel günlerinle anarım seni. Yine savunmam gerekenlere karşı savunurum.

Öğrendim ki kan bağı farklıymış.
Can acıyormuş.
Kırgınlıklar bir anda yok oluyormuş...

Ne derler sevaplarıyla günahlarıyla gitti...
Gittiğin yerde rakında hurilerinde bol olsun... Hele tavla bol bol olsun...
Amcam olamamış olsanda amcamsın. Canımsın...
Kanımsın... Kanınım...

Başkalarının canı benden daha fazla acıdı biliyorum ama benimkide acıdı...
Benim ki daha derin-daha farklı olsada çok acıdı...

Güle güle...

Hiç yorum yok: