Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

25 Şubat 2010 Perşembe

Yüreğim...

Uçaklarda durmaksızın ağlayan veletler vardır hani...
Yüreğim o veletlerden daha beter durumda...

Durmadan ağlayan, kulağı basınçtan sızlayan bir çocuğu kucağıma verseniz onu sakinleştirebilirim...

Ama yüreğimi ı-ıh...

Şiiişşş diyorum yüreğime...
Sakin...
Geçecek...
Yapma ne olur...

Yüreğimi elime alıp çocukları sakinleştirmek için yapılan hopidik hopidik eylemini yapmak istiyorum...

Yüreğim hiç bir yere sığmıyor...
Mantığım ve yüreğim darmadağınık...

Şiiişşşş...
Sakin...
Geçecek...

Biliyorum kızgınsın bana...
Bu kaçıncı kırılman, üzmem seni...
Ama bitanesi nerden bilebilirdim böylesine kırılacağını...

Mantıkta yardım etmiyor ki...
O da uçaktaki veletler gibi...

Açıka havanın dört duvardan farkı yok...
Her yer üstüme geliyor...
Kalbim sıkışıyor...
Nefes alamıyorum...
Elim ayağım titriyor...
Gözyaşlarım sel olmuş durumda...
Ne oturabiliyorum, ne dolanabiliyorum...
Ayarı bozulmuş robot modundayım...

Şişşşş yüreğim, şiiişşş...
Daha yavaş at...
Sakin ol...

Durmaksızın ağlayan veletlerden beter halde yüreğim...
Onu susturacak, teselli edecek şey yok...
Varda yok...

E be yüreğim, e be mantığım azcık sakin...
Sakin sakin sızlanın...
Acelemiz yok, uzun uzun sızlanmaya vaktimiz var...
Tüm acıyı, tüm öfkeyi, tüm üzüntüyü bir güne sığdırmaya gerek yok...

Sakin kalbim nolur sakin at...
Sığ kafesine...
Yeterince oksijen var, rahat rahat nefes al...
Hıçkırıklarım sakin sakin gelin...
Birden boğazıma üşüşmeyin...

Sakin...
Geçecek, sabredin...

Hiç yorum yok: