Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

20 Aralık 2013 Cuma

Kalbimin eski sahipleri...

Bebek kahve de sisli bir gün...
İstanbul soğuk...
İsli...
Benim yüreğim havadan daha çok soğuk...
Elimdeki çay bardağını yüreğime yakın tutuyorum ısıtmak için...
Ama mümkün değil...
Çok üşüyor...
İçerisi dışarıdan daha soğuk...

Çok sevdiğim, çok aşık olduğum, yüreğimi sizin için ateşe verdiğim adamlar nerdesiniz acaba...

Ben tek başıma soğuk ve sisli bir İstanbul gününde ısıtamadığım yüreğimi onlar için yaktığım adamları düşünüyorum...

Ne verdim size acaba?
Benden ne kaldı sizlere...

Sizlere benden, üşüyen, yaralı, güvensiz bir yürek...
Öğrendim mi bir şeyler sizden acaba?
Bilemedim...

Siz bana bir şey öğretemediyseniz ben size zor...
Bir birimize vermedik mi bir şeyler?

Boştan yere yanmış bir yürekten başka bir şey yok  mu yani?

Bu gün usuma düştünüz...
Yüreğimi aşkla yakan adamlar nerde oldum...

Hepimiz ne kadar değiştik, ne olduk...
Hiç birimiz aynı değiliz...
Bir daha karşılaşsak kesin bu mu deriz...
Ama merak ettim...
Ne verdim size...
Düşermiyim usunuza...

Bu gün hepiniz düştünüz kalbime...
Yüreğimi yakan adamlar neredesiniz oldum...
Nerede...

Gelseniz yüreğimi eskisi gibi yapsanız el birliğiyle...
Ve ben kavrulmuş bir kalbin küllerinin ağırlığıyla dolanmasam...

Bu yaşlarda aşk zor...
İzin vermek bu yaşlarda aşk...
Eskisi gibi hesapsız, deli sevdalardan değil...
Hep hesap kitap...

Gelseniz bu kalbi sıfır yapsanız...
Bu kalp üşümese...
Bu kalp korkmasa...

Kalbimi ateşe veren adamlar gelseniz ve yeniden ısıtsanız içimi...
Yeniden aşk olsam...
Size ihtiyacım var...
Bu yaşlarda yeniden sıfır olmaya... kanmaya, inanmaya... onsuz dünya başıma yıkılıra...

Nerdesiniz?
Gelseniz ve yaksanız beni...
Bu sefer kendiniz için değil benim için?

Gönlümün eski sahipleri...
Kalbimi yakan adamlar...
Gelseniz ve beni benim için yaksanız...

İstanbul puslu...
Soğuk...
Benim içim İstanbul'dan da soğuk...
Bir çay daha lütfen... Sıcak ama çok sıcak...

Hiç yorum yok: