Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

31 Mart 2008 Pazartesi

Kıvırcık deli bonus...

İspanyol meyhanesinde bir kadın çığlık çığlığa şarkı söylüyor...
Sesi kulakalrımızda bir tokat gibi patlıyor...
Adam akıllı sarhoşuz...
Yeter yeter öleceksek ölelim...

Saat sabahın 3'ü...
Mekan boşalmış, temizlik için ışıklar yakılmış... Gecenin karanlığından aydınlığa çıkmışız... Suratlar yorgun ama keyifli birazda çarkır bir gülümsemeyle aydınlanmış...
Benim aynaya bakmasamda emin olduğum bişey var, durmadan mıncıkladığım gözlerimdeki rimelim akmış, panda kıvamındayım...

Ortalığı kahkahasıyla inletiyor...
İspanyol meyhanesinde bir kadın çığlık çığlığa diyorum kendindi kendime, hep içtiğim soda markam sıcak diye bana verdikleri tadını sevmediğim soda markasını yüzümü ekşite ekşite içerken...

Hahaaa haaaaaaaaaa haaaaaaaaa...
Muzurluklarına bizden önce kendisi kopuyor...

Delimidir, akıllımıdır, sevimlimidir, gıcık edenmidir hepimizin uzun zaman pek çözemediği hoş bunca zaman sonrada tam olarak çözemediğimiz, sivri dilli barmeidin son gecesi barımızda ki...

Ana ana... diline düştünüz mü yandınız bi şahsiyet...
Azcık, deli bolca çatlak... Oğlan çocuğu gibi olan dobra kız...
Topuklu ayakkabı giysede hep oğlan çocuğu kalacak, hayatı ti ye alıyo gibi olsada içinde süzgeçinden geçirip eleyip, takan, kıvırcık bonus kafa maki !

Biz reasüransın altında deli baba yatırı olduğuna inanıyoruz...
Ne müşterisi ne çalışanalrı ne sahipleri, tahtası normal olan yoktur bu binada...
Eeee deli deliyi çekermiş...
Mıknatıs misali çekiyoruz işte...

Kıvırcık kız kendi halimizdeki düzenimize gıcıklıkla karışık bir hareket getirdi...
Kös kös gelip çöktüğümüz mekanda hepimizin adlarını, huylarını sularını öğrenerek hizmet etti bize...
Arada dilinden hırlasak ta... ki ben başlarda çok hırladım ama onu kırmamak adına söylemedim, sonraları amaaaan diip takmayıp gülüp geçtim...

Şuncacık zaman diliminde, kahve kokuları, sigara dumanları, alkol çakırlıkları arasında en unutmayacağımız şahsiyet oldu...
Gitsede namı yürüyecek...
Ne kızdı, ne deliydi, şunu şunu etmişti diyip duracağız...

Aha gonuşmaaaaa laaaayn ! diyor bir yerlerden...
Ağlattıkya seni giderken... salya sümük !!!
Hiç tahmin etmiyordun nişantaşın göbeğinde böyle sıcak, deli dolu bir aile kucağına düşeceğini...
Ehe...

Gonuşma laaaaaaaayn'da o fotolar nolucak? Giderken yaktıkların?
Herşey gönlünce olsun deli bonus...
Yüzün gülsün, sivri dilini azcık törpüle ama... Tamam haksızlığa tahammülün yok o yüzden çıkıyor sesin ama hayat bazen yutmak demek... Rejmine devam et !
Ve bize saşa, maşa yolla !

İspanyol meyhanesinde bir kadın çığlık çığlığa...
;)

30 Mart 2008 Pazar

köşe yazarları

Köşe yazarlarının yazılarına hastaım...
Sevgilim oldu, duyun...
Mor jartiyer aldım, almakla kalmayıp bide sevgilimle köpük dolu bi küvette seviştim bilin...
Sevilimden ayrıldık bilin...
Hamileyim, karnım çatladı, suyum geldibebeğin kafası çıktı bilin !

Ne iş leeeyn?
Yazacak konumuyok?
Tamam bende yazarken, okuduklarımı, gördüklerimi, öğrendiklerimi keni üzerimden yazıyorum ama bu benim şahsi blogum ! Okuyanlar du bizim kız napmış, ne etmiş diyenler... Memleketin kaç yıldır var olan prestijli (!) gazetelerinde bilmem kaç binlik maaşla köşe sahiplerinden değilim... O yüzden benimyazdıklarımı günce kıvamındolması onlara göre daha mantıklı ama...

Ama...
Sevgiliisnden ayrılmış...
Kadın bi günde erkeği terk etmezmiş... şişermiş, pişermiş, adama hissettirirmiş, adam anlamazsada sabrında bi sınırı var diyip terk edermiş... Kısaca sevgilisini terk etmiş... Ve köşede beyan etmekte !!!

Sağda solda ciddi olarak yazmak isteyen bana ahkam kesnler !!! Heeeeeeeeeeyt !
Sinir odum kısaca...

Banane köşe yazarının civeleşme durumlarından !
Ama öyle değil...

İstanbul soğuk...
Üşütüyor...
Benim ruhumda titriyor...
Ve köşe yazarlarına sinir oluyorum !

27 Mart 2008 Perşembe

Kurba, kuyruğun nerede?

Karışığım...
Salak oldum diyorum...
Anlamıyorum, anlayamıyorum...
Aslında anlıyorum ama net olarak anladığım söylenemez...
Ufff !!!

Bütün gece kuyruklu diline varıncaya kadar yemyeşil, beneksiz kurbağa yakalamaya çalışıyorum.
Deli oluyorum...
Yakalanmıyor...
Elime küçük bir ahşap kürek alıyorum ve o kaçıyor ben kovalıyorum...

Öpünce prens olacak belli ki ama...
Yakalanmıyor ki...

Yakalamakta istiyormuyum peki?
Bilmiyorum...
Yakalamak değil yakalanmak istiyorum !
İnandırılmak, dinlemek...

Bilsem...
Ne olduğumuzu...
Arada kalmasam, salak salak davranmasam, ben ben olmaktan çıkıp domuzluk etmesem...
Kırılmasam, alınmasam, anlasam...
Bilsem...

Kurbayı ben değil, kurba kolumdam tutup, çekip beni öpse...

Wraaaak wraaaak...
Nerde tarak
Orda bırak
Wraaaak...

26 Mart 2008 Çarşamba

Şaftı kayık ! :))

Karşımda ki dertli...
Ben öğle vakti yarı aç devirdiğim fıçı biranın çakozluğunda bilardo masasında sevişmek nasıl olur diye geçirmekteyim aklımdan...
Arada sapkın düşüncelerimden gerçeğe dönüp, karşımdakine fikrimi beyan etmekteyim...Hem dinleyip hem sapkın hayallere dalabilen bişiiim...

İlişkiye girme nedenleri çeşit çeşit...
Fizikseli, maddisi, ihtiyacı, mihtiyacı...
Nedim abi...
Dinlesem yetecek te... Aklım bilardo masasındaki sapkınlık fikirlerinde...

Babam diyor, yaşın kaç olursa olsun dert edecek birşeyler bulursun demişti diyor...
Doğru demiş diyorum...
Bak, bilardo masasında sevişecek erkeğim yok ! derdim o şimdi diyip biramdan kocaman bir yudum alıyorum dudaklarımı beyaz köpük ederek !
Gülüyor...
Eheee...
Dert dinlerim, derman olurmuyum bilmem ama her koşulda güldürürüm adamı...

Hadi oynayalım diyor...
Bowlingte şaftı kayıklığımı tüm mekana ıspatlamama rağmen bilardo oynayacağız öyle mi diyorum...

Uzun zaman ama 15 sene sonra filan elime ıstakayı alıyorum... Açılış atışım mükemmel... Hatta neredeyse iyi ötesi bile atışlarım oluyor...
Waaay oluyorum...

Aklıma eximden önceki exim geliyor.
Bilardo manyağı, süper oyuncu şahsın, doğru düzgün ıstakayı tutup bi tane bile atışı şans yüzünden olmayıp gerçekten deliğe giren atışı olmayan sevgilisi ben...
Hey gidi heeey eski günler oluyorum...

Elimde iyi bir oyuncu varken öğrenme, becereme... şimdi 35'lik 15'lik kıvamında ayy ayyy atamadım diyip gül, eylen...

Şaftı kayık hatunum !
Ne kağıt bilirim...
Ne tavla...
Ne bilardo oyanayabilirim...
Ne de taş devrinde ki gibi daba daba duuuuuuuu diyip parmak uçlarımda koşup atabilirim topu !

Çoook eylenceliyim çoook !

Sevişelim mi?
Ama bilardo masasında...
Toplar masanın üzerindeyken...
Senin canın yansın !

:)
:pppp

17 Mart 2008 Pazartesi

Toronto Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, erkekler "açık tenli" kadınları çekici buluyor.

Toronto üniversitesinin bu araştırmayı yapmasına hiiç gerek yoktu… Geçen sene çıplak maymun kitabından çıkardığım sonuçlardan bu konuyla ilgili uzuuuun bir geyik yazısı yazmıştım ben ayol !!!

Ay ne bilimsel kadınım !!! Size geyik altında bilimsel gelişmeler sunuyorum ama siz hala benim değerimi bilemiyorsunuz hıh !

Bilim adamları, hangi ırktan olursa olsun, erkeklerin "açık tenli" kadınları beğendiğini, kadınların ise "koyu tenli" erkekleri beğendiğini ortaya çıkarmışlar. Yok anam yok walla bunlar boş yere boş işlere kafa patlatıyorlar… Bir bilim insanı olsam ve araştırdığım konu bu olsa hayatta ağzımı açıp söylemem… Karizmam çizilir leeen !!!

Açık tenin masumiyeti çağrıştırması onları çekici kılıyor demiş Torontolu bilim insanları. (Biliyoruz leeen yazdık !) Bilim adamları, koyu tenli kadınları tercih eden erkeklerin de varlığına işaret ederek bunların bilinçaltlarında tehlikeye eğilim olduğunu söylemişler !!!

Toronto Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya göre, kadınların esmer tenli erkekleri tercih etmesinin nedeni ise "seks, cinsel güç, gizem, kötülük ve tehlike ile bağlantı" kurmalarıymış.
Kadınlar "seks ve gücü" çağrıştırdığı için koyu tenli erkekleri tercih ediyorlar nokta demişler !!! Waay şöyle bi geçmişime bakarsak seks ve güç manyaaa bi hatun olduğum söylenebilir o zaman !!! ;)

Bilim adamlarına göre erkeklerin açık tene eğilimlerinin nedeni, açık tenin "masumiyet, saflık, bakirelik, hassaslık ve iyiliği" çağrıştırması. Ancak bilim adamları, Monica Belluci gibi esmer tenli kadınları tercih eden erkeklerin sayısının da hayli kabarık olduğunu belirterek bu erkeklerin bilinçaltlarında "tehlikeye eğilim" olduğuna dikkat çekmişler…

Araştırmacılar, erkek ve kadınlara ait 2 bin reklam fotoğrafını incelediklerinde, beyaz kadınların teninin beyaz erkeklerinkinden yüzde 15.2 daha açık olduğunu, siyah kadınların teninin de siyah erkeklerinkinden yüzde 11.1 daha açık olduğunu keşfetmişler. Toronto Üniversitesi’nden Sosyolog Dr. Shyon Baumann’a göre "açıklık" ve "koyuluk" kendilerine özgü anlamlar taşıyor ve kişi, bu anlamları bilinçaltından karşı cinsle bağlantılandırıyor. Colin Farrell’i Daniel Craig’e ya da Monica Belluci’yi Michelle Pfifer’a tercih edenler ise "tehlikeye eğilimlerini" gösteriyorlar. Desdemona’dan Nicole Kidman’a kadar yüzlerce yıldır, ressamlardan şairlere bütün sanatçıların açık tenli güzelleri yücelttiği biliniyor diyede haberi bitirmişleeer…

Siz kimlerdensiniz acep? Tehlike eğilimli mi? Yoksa masumiyet kurbanı mı yoksam benim gibi seks ve güç mayaaa mı?

:p

12 Mart 2008 Çarşamba

Miyaaaaaaaaaawwww...

Mırda mıır mırmırda mıııır !!!
Hıh geldi tüm dünyadaki en azgın ay !!!
Böylede olmaz ki ulu orta… Ve böyle de sesli yapılmaz ki…
Aaa… ayıp walla…
Çoluk çocuk var, olanı var olmayanı var, canı çekip patlıcan olanı var, abdestlisi var, abdesti kaçanı var !!!
Aaaaaaaaa !!!

Miiiiiiiiiiiiiiyaaaaaaaaaw diye başlayıp canhıraş maaaaauuuuggghhhh diye devam eden sinir bozucu sesler yankılanmakta gecenin daha doğrusu sabahın karga daha şeyini yemediği saatlerde !!!

Üreme arzusunun bu kadar sesli dile getirildiği başka bir hayvan camiası var mıdır acep? Varsa da henüz NG’de seyretmedim görmedim, duymadım, bilmiyorum ve 3 maymunum !!!

Kedin varsa bu ay derdin var…
Yoksa da sokak kedilerinden var !

Evde kedisi olan bide erkek kedisi olan tüm pencereler-kapılar açık oturmak durumunda… Heyvan çiftleşicem ben diye hal ve hareketlerini değiştirdiği yetmiyomuş gibi bide fıss fııs koku salmakta !!!

Hiç sevmem kedileri…
Sebebi olmayan sevmemezliklerden…
Hep içimden kuyruğundan tut çevir çeviiiir savur ve fırlat at karşı duvara çakılsın arzusu gelir… Bunu yapan çocuklar gördüğümde kızarım ama ! Bu wahşi arzuyu ancak ben bir gün gerçek kılabilirim !!!

Azan miyawlar yüzünden uyku düzenim bozulduğundan sinirlerim harab olmak üzere…
Leeeeen üremeyin !
Hadi doğanın çağrısına cevap veriyosunuz anladık ta sessiz üreyin bari !!!
Yok abi !!!
Uyandırıp cümle aleme ben bu fıstığı götürücem biraz sonrayı dinlettirecekler illaki !!!

Dişi İran kedisi olan bir arkadaşım var. Hatunun azdığı dönem ev halkı, komşular ve biz eş dost hazır ola geçiyoruz !!!
Hatun her erkeği beğenmiyor… Zaten zor bulunan İran kedisi sıkıntısı varken birde hatunun kaprisi çekilip ev 2 günde bir farklı İran erkek kedilerin istilasına ve tacizine uğruyor… Her gelen kendi kokusunu bırakma derdinde… Fııst fıııs… fısta fııs !!! Eee ev halkı uzman oluyor zamanla… Erkeklerin çıkardığı kokulardan karakter tahlili yapabiliyorlar… Benim gibi geyik arkadaşlarda bir önceki daha bi çekiciydi yaaaa… aaah ahhh diye dalga geçiyor !!! Uykusuz gecelerden sinirler harab… Hatta bir seferinde arkadaşıma patronu uykusuz dolanmandan bıktım, hala kediyi çiftleştirmediyseniz bana getirin diye iğreeeenç ötesi bir yardımla-azarlama karışımı duyuruda bulunmuştu !!!

Sene bilmem kaç… Hatun azmış… Ama ilk azması… Derdimiz damat bulmak… Bulduk bunuyor, bulduk bunuyor… sonunda bunamadığı çıkıyor fakat ikisi de salak !!! Hayatlarında hiç çiftleşmemişler, doğada yaşamadıklarından görmemişler, şehirli olmalarına rağmen sahiplerinin düşüncesizliğinden kedi pornosu gibi yararlı filmlerde izlememişler… Hoş zaten böyle filmlerde yok ya… Neyse… Nasıl çiftleşir bunlar diye eşe dosta soruluyor, veterinere telefon açılıyor, eski bir köpek sahibi olarak bana soruluyor… Alınan bilgilerle doğru pozisyonlara sokulmaya çalışılıyor… vs…
Ev halkı artı, erkeğin sahibi cümle alem beraber kedi cinselliği üzerinde pratik yapıp el birliğince çiftleştirmişlerdi heyvancıkları !!!

Yani tek kelimeyle ıııyk bir deneyimdi !!!

Yine azma zamanı…
Yine üreme zamanı…
Doğa onları üremeye çağırmakta…
Damdalar!
Bahçelerin en ücra köşesindeler…

Maaaaaaauuuuuuuuuuuugggggggggggghhhhhhhhhh !!!

Kadın sese uyanır…
Yıllanmış evliliklerinin rahatlığında uykunun sıcak kollarında horlaya horlaya uyuyan kocasına bakar…
Birde dışardan gelen seslere…
Kocayı dürter:
Şişşşşşş bahar geldi, uyanma zamanın geldi, sevişme zamanımız geldi der !
Adam aaaaaaaaaaauuuuuğğğğ diye tuhaf bir ses çıkarıp öbür tarafa döner…
Kadın yatağın içinde iç geçirir…
Ah der aaah !!! Neden ama neden doğanın hayvanlara yaptığı bu çağrıya yanımdaki sessiz kalır?

Eee yazının başında ne dedim, can bu çekeeer… :ppppppppppppppppp

Kediler ürip biz bakacakmıyız kardeşiiiiiim?
Hadin üremeye…
Hem devlet babada üreyin diyor…
Ay azma-üreme ayıyken doğanın ve devlet babanın çağrısına uymakta fayda var derim ben !
:ppp
: ))))

11 Mart 2008 Salı

Kedi ayı...

Eski evde olsaydık, istinat duvarının üstündeki kedi çetelerinin bu aylarda başlayan seks partileri yüüznden hıır hıır olurdum.

Aman allahım ne deli eden sestir o çıkardıkları...
Sabahın bilmem kaçında bir bebek ağlaması gibi aauuuuggghhh diyerek başlayan innemeler, hırlamalar, bağrışmalar !

Uykumdan uyanıp, uyku sersemi balkonun kapısını açıp şiişşşşşt, kııışttt ! diye ne dediğimi bilmez, uykulu onlarla ne kavgalar ederdim.

Gariplerin suçu yoktu ki doğa onları çağırmakta...
En doğal şeyi yapmaktalar ama gel gör ne uyku kalmakta ne sinir...

Yeni evde bahçeden çok yukardayım...
Kedilerden çok martıların seslerine hastayım artık...
sabaha karşı geçen çöp kamyonlarının çıkardığı gürültüyle nasıl çatılardan can hıraş kanat çırparak kaçıyorlar...

Martın 10'u oldu...
Kediler damda...
Damda da kemancı...

Vakit bahar vakti...
Vakit aşk vakti...
Vakit temizlenme, arınma, içi umutla doldurma vakti...
Vakit üreme vakti...
Vakit hiç olmadığın kadar, güzel, neşeli, mutlu, huzurlu ve sağlıklı hissetme vakti !

Vakit sevme vakti...
Seni sevme...

Seni seviyorum !

10 Mart 2008 Pazartesi

Alaman kuzuları...

Bir arkadaşım onlara öyle diyor...
Hıım hıım leziz ve pembeler...
Seviyorum ama çok susatıyor...
Neden mi bahsediyorum Domuzcuklardan !

Bilim insanları oturmuşlar incelemişler domuzcukların süper zeki yaratıklar olduklarını keşfetmişler !Öyle böyle değil zekilikleri... Maymunları bilem geride bırakmış pembiş yağ tulumları...

Örnek mi;Portatif bir deliğe topu sokması isteniyor yağ tulumundan... Burnuyla itiyor topu deliğe, sokamayıncada portatif deliği kaldırıyor ve topun üstüne koyuyor !!! Sorun karşısında pes etmeyip çözüm üretiyor !!!

Bilim insanları inceleme yaparken bizim vücutlarla aynı özelliklere sahip olduklarını da görmüşler...
Kalp desen aynı...Ciğerdi, kalpti bilmem neydi... insanla neredeyse aynı yerde ve boyutta...
Walla maymun soyundan geldiğimi düşünüp, az kıllı bir maymuna benzetilmeyi domuza benzetilmeye etrcih ederim ben şahsen !!! Tamam arada gülerken çıkardığım sesler domuzcuk sesine benzeyebilir... Ama o kadar benzerlik yeter bence !!!

Yapılan incelemelerde kalplerinin, gözlerinin, hücrelerinin, beyinlerinin insanlığa derman nitelikte olduğu görünmüş !!!
Kalp naklinde artık domuz kalbi sıradan bişey olacakken asıl önemli gelişme parkinson hastaalrı içinmiş !!! Domuzcuk beyni parkinsonlulara derman ötesi olacakmış !!!

Cinyıs Alaman kuzucuklarının cinyıslıklarını sergileyen show grupları varmış Amerikada !!!
Bir taşla iki kuş...Çıkar sahneye yaptırt showu... Heyvan yaşlanıncada kes ye !!! Miss gibi iş... girişimci arkadaşlara tavsiye ederim walla !!!

En çok pembiş yağ tulumu Alaman kuzucukların hep aynı mememeden içmelerine çok şaşırmış bilim insanları ! Veletleri işaretliyorlar, annelerinin yanından alıp akıllarını karıştırıyorlar ve annelerinin yanına koydukalrında veletler kendi memelerini buluyor !!!

En akıllı heyvan olan insanın eniği, topu topu 2 meme olmasına rağmen bulamaz walla !!!
Hangi memeydi leen benim ki der !!!

Yakında sağlık sebebiyle evinde domuzcuk besleyen çok insan görecekmişiz gibi geliyor...
Balkonlarda, apartmanların arka bahçelerinde...
Diyanette bi fetva yayınlar artık... yemek haram, kalp olarak takmak sevaptır diye... :p

-Abi bu kadar domuzu napıcan?
-Yaşlanınca kalp hastası olursam diye...
-Hepsi bunun için mi?
-Yok canım, Pembe kızı karıma aldım, katarak olursa diye... Ayşe'yi kayınço için aldım parkinson olma ihtimali var diye... Şurda ki eşe dosta bi fincan kahve misali vermek için...
-Haaaa...
-Ah ah asıl ilk aldığım Abdülrezak vardı onu görecektin 4 ton filandı... Çok yaşlandı diye geçen kurban kestik... !!!

Eeee ne duruyosunuz?Amerikada organ nakli sırası bekleyen bi sürü insan domuzlar üzerindeki çalışmaların bitmesini bekliyor... Domuz fiyatları artmadan alın 3-5... Pembiş yağ tulumlarının herşeyi yararlı... Gözünü gözüne kullan, kalbini kalbine... kalan etleri doktor mındar etmediyse ye !
Koork koork kooork !!!

8 Mart 2008 Cumartesi

8 Mart...

Tüm dünyada 'emekçi kadınlar günü' olarak kutlanan bu gün, 12 Eylül döneminde memleketimizde 'Kadınlar günü' olarak değiştirilip kutlanmaya başlanmış...

Emek neymiş?, emekçi kimmiş?
Bence de kim ve ne...

Bulaşmak veya yazma gibi bir niyetim olmasada ucundan acıkta olsa değinmeden duramayacağım...

Memleket doğup büyümeye başladığım çizginin dışında gelişiyor...
Herkezin özgürlüğüne saygı göstermeye inanıp çalışırken insanların size öyle davranmadığını görüyorsunuz.

İnsana verilen değer diye bir şey yok !
Böyleyken kadınlar gününün kutlanması ne saçma !!!

Aile içi şiddet konusunda yeni çalışmalar başlamış durumda...
21. yüzyılda kardelenler okusun kampayası yapılmakta...
Kadın hala bilmem kaç yüzölçümlük memleketin bölgelerinde, dipleinde, bucaklarındaikinci sınıf !
Hala erkek ne derse doğudur!
Hala kadın düşünemez, davranamaz !

9 ay taşıyıp, doğurup, yetiştirdiği er evlatlarının tekelinde !
Kadın sadece üremeye, beslenmeye ve temizliğe yarar bu corafyada !
Gözleri, saçları, eleri, kolları haramdır !
Hele insanca yaşaması !

Ey bu memleketin sınırlarını çidirmiş ve korunmasını sağayan mehmetçikler doğuran kadınlar... Doğurun, doğurun... Başkaları yüzünden vatan uğruna feda edin !!!

Bu memlekette kadınlar günü değil, insan olma günü kutlanmalı !!!

Her türlü, iyiliği, çağdaşlığı, değeri hak eden memleketimin insanlarından kadın cisi, daha az eziyet, acı, töre, taciz, yobazlık, bağnazlık kurbanı olmamızı diliyorum...

3 Mart 2008 Pazartesi

Bahar ve depresyonları...

Köşe yazarı hatun depresyonla ilgili güzel bir yazı yazmış...
Git uyu...
Yemek ye...
Dövim geçsin... çözümleri...
Evet! Ne öyle hemen ilaca sarılmak... Hoş ilaçlarında nane şekerinden farksız olmadığı çıktı ortaya...
Nane şekerinin bilmem kaç katı pahallısını yutacağına... gün boyu nane şekeri kemir !

Bahar gelmeye başladı, güneş yüzünü gösterdi ya, etraf depresyondan çıkan ve başka bir türlüsüne girenlerle dolu...

Nedir abi bu insanoğlunun yok güneş açtı, kapadı, sonbahar geldi, yaz bitti sendromu !
Her daim her durum için bir çöküş bir bunalım...

Moda hastalıkta panik atak !
Eskiler böylemiydi?
Şimdi en ufak kalp çarpıntısında ay ölüyoruum, ay bayılıyorum doohtuuur yetiş nidaları !

Adı üstünde hayat bu !
Bir gün gülüyor bir gün ağlıyoruz...
Her daim mutluluk yok.
Her daim alıştığımız gibi olmuyor hiç birşey !
30 sonlarındaysanız şayet, yeni bir başlangıca hazırlanmanız gerekiyor...
Kabul etmek zor olsada...
Artık sabahlara kadar içilemiyor, deli gibi dans edilemiyor...
Beden yoruluyor, ruh artık dengesizliklerinizden bıkmış olduğundan tepki vermek istemiyor !
Eee bilmem kaçıncı defadır aynı şeyi yaşatıyorsunuz ruha !

Herkes gibi benimde gel-gitlerim var...
Depresyondayım galiba dediğim dönemlerim oldu...
Uykuda geçirilmek istenen bir hayat arzusu...
Yıkanmamak, giyinmemek arzusu...
Gittiğim yerlere sığamamak duygusu...
Gecenin bir yarısı nefes alamıyoruuuuum diyerek yatağın içinde doğrulup kalbimin atmasını beklemeler...
Leen kalbin atmıyo olsa, nefes alamıyo olsan yatağın içinde nasıl doğrulup oturucan !!!
Heee walla !

Farkında olmadan biriktiriyor ve etkileniyoruz...
Dolu gibi gelen hayatlarımız dolu değil aslında...
Alıştığımız düzene ruh ve beden isyan ediyor, yeteeeer bıktık bu monotonluktan diye.

Ruhta bedende yaşamak istiyor.
Kırgınlıkları, kızgınlıkları geride bırakıp... Yeni inançlarla, umutlarla yaşamak !
Ama biz inat ettikçede sen mi yaşamak istemiyosun al lan sana rahatsızlık diyip, yeniden yaşamın güzelliğini keşfettirimeye çalışıyorlar...

Bahar geldi...
Hava çok güzel...
İnsanın içini kıpır kıpır ederken... başladı içimdeki kazan kaynamaya...
Kilolarını veremedin, güzel havada sahil kenarında yürüyecek bi sevgilin yok !, işinden nefret ediyosun, mutsuzsun, işe yaramazsın... bekarsın güya ama bekar gibi davranmıyorsun... gezmiyosun, tozmuyosun...

Evet gözümün üzerinde kaş var !
Heeeeeeeeyt !!!
Bu ilk bahar, sahip olmadıklarım yüzünden ah keşkeler vah keşkelerle yüreğimi daraltmak istemiyorum !

Köşe yazarı hatunun dediği gibi dayak lazım !
Mannakmısınız yaaa... hava mis, eliniz ayağınız sapa sağlam !
Varsın aşk olmasın, seks olmasın, işinizi sevmeyin...
Başarısız olsaydınız bu günlere gelemez ve kimseler tarafından sevilmez, eşiniz-dostunuz olmazdı...

Oh miiiiiiiiis gibi havayı çekin içinize...
Ben çekemiyorum...
Barımın sahibi beyfendi sebebiyle sümüklüyüm... ve ofisimin açılmayan pencereleri yüzünden temiz havam yok !

Ohhh miiis...
Depresifseniz en yakınınızdakine çak bana diyin...
Ya da gelin bana ben zevkle çakim 2 tane !!!

Depresyonda olmak ve öyle yaşamak için para lazım para...
When Harry Met Sally filminde dendiği gibi: "Depresyonun en iyi tarafı bol bol dinlenme imkanı vermesidir"! diyor köşe yazarı hatun...
Zengin hastalığı depresyon !
Hiç bişi yapmadan durcan !!!
Oldu iki gözüm... Kim ev kiranı ödicek?, kim yemek yapıcak?...
Senelik izninde gir depresyona...
Şezlongunun ayağına vuran dalgaların sesinde, yat öyleeee...
Hem dinlen, hem depresyonda ol !
Sabreeeet...
Edemezsen bi Türk filmi kıvamında çakarız evelallah !