Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

6 Mayıs 2008 Salı

Yaşam-ölüm...

Önümüzdeki hafta salıya, hem cilt bakımı hem lazer...
Çok doluyum birtanem... Seni sonra arayım mı...
Arabakalım...

Nedir abi bu durum... Mayıs gelince bütün kadınlar çığrından çıkıyor ! Güzelleşmek, bakımlı olmak için birbirlerini çiğniyorlar.
Benim derdim de o değil mi?
Yo aslında, son derece saf nedenlerim var... Geçen ay yaptırmadığım cilt bakımımı yaptırmam gerekiyor yoksa, ellerim rahat durmayacak... Gençlik ve spor bayramını kutlamaya deniz kenarına gideceğim için bütün kış boyunca aksata aksata yaptırdığım lazerimi vücudum güneş görmeden son bir seansla eylül'e kadar sonlandırmalıyım.
Ne sevgiliyle randevu ne başka bir olay... benim derdim.

Telefonum çalıyor...
Yarın iptal edilmiş bir randevum var, ancak lazere alabilirim seni...
Napalım olsun... Cilt bakımım deniz sonrasına kalsın...
Bir an önce manikürcümü arayım, randevu alayım... önümüzdeki haftaya tımar etsin beni...

Hayat ne kadar yalan dolan...
Arkadaşımın annesi öleli 1 hafta olmadı henüz...
Hepimiz bir gün öleceğimizi yadsıyarak deli gibi hayatın içinde yüzüyoruz... Yüzmekte değil çırpınıyoruz.
Manikür, pedikür, ağda, kaş... Ay saçımın boyası geldi, kıçımın yağları çıktı !

Yatak odamın penceresinden evlerin ışıklarına bakıyorum.
Birer birer yanıyor ışıklar...
O pencerelerin içinde neler var kimbilir...
Elimde roze şarabım, martıların seslerini dinleyerek yudumlarken gözlerimi pencerelerde gezdiriyorum.
Geçen hafta ölüm haberini aldıktan sonra sevdiklerimi aramam, onları öpüp koklamak için nasıl çaba harcadığım geliyor aklıma...
Daha sık görmeliyim onları diye karar alan ben... 1 hafta olmadan hayatın içinde çark etmek üzereyim...

Herkes bir hay-huyun içinde...
Acılara, mutsuzluklara, dertlere rağmen hayat devam ediyor... Ta ki...
Evet ta ki...

Ölünce ne manikürün, ne kılın tüyün ne popondaki selülitlerin umrunda olacak. Yetiştirildiğimiz inançalara göre tüm derdimiz cennete mi yoksa cehenneme mi postalanacağımız olacak.

Çocukluğumdan beri içimde korku uyandıran ilk gece ki sorgu sual olayıdır.
Melekler gelecek ve defterini açıp soracaklar sana...
Belki babamı küçük yaşta kaybetmenin verdiği, çocukluktan kalan bir korku... Evde okunan dua sırasında hoca yardımcısı ol tanrım dediğinde, çocuklara özel hayal gücüyle nasıl kurguladıysam sorgu sual olayını...

Bilinmeyene yada huzura yada cehenneme her neyseye gidene kadar burda debelenip duracağız anlamsızca.

Ay kaşımı çok inceltti bu sefer !
Adam yasemin kokusu seviyor, yasemin kokmalıyım...
İki kilo fazlam var...
Hangi renk oje sürsem bilemiyoruuuum...
Bu sene şunlar moda, almazsam olmaaaaaz, kredi kartına on yüz bin taksiiiit yapıyolar...
Şekerim bu gün öğlen buluşalım yemek yiyeliiim, müsait dilmiisn eee haftaya o zaman haha...

Hayat akıyor...
İki sene olmasına rağmen annem babasına ağlıyor...
Babaannemden sonra Saray'a gidemiyorum... Yol canımı acıtacakmış gibi geliyor...
Arkadaşım ağlıyor...
Hayat tuhaf bir şekilde devam ediyor...

Önümüzdeki haftaya kadar tırnaklarım kırılmazsa freeenç yaptırayım diyoruuum...
Hafif pembeee gönlüm sende tenimde güzel durur...
Hım?

Kütüphamemde bir söz asılıdır senelerdir; Hipocuğumun;
Sanat sonsuz hayat kısa diye...
Bence, Yaşam sonsuz da hayatlarımız kısa be...diyerek, elimdeki kadehi aramızda olmayanlarakaldırıyorum...Ve fani olanın peşinden hayat denizine atlıyorum.

Hiç yorum yok: