Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

31 Ekim 2009 Cumartesi

Söküklerim...

9 sene önce okulu bitirip İstanbul'a döndüğümde Beşiktaş'ta tuttuğum ev için aldığım ev eşyaları ufaktan başıma bela oldu.

2 oda 1 salon evime çok eşya gerekmiyordu... Çoğunlukla yalnız yaşayacaktım... Annem arada bir gelip gidecekti... Bir oda yatak odası diğer oda çizim masam ve kütüphanemle tıka basa dolunca misafir yatağı sorununu bende açılınca yatak olan koltuklarla çözmeye karar verdim...

Mimarım ya, tasarımcıyım ya, firmalar, markalar, tarzlar işim ya... Sıradan bir koltuk almak yerine Florya'da mesken tutmuş, o tarihlerde bence hala bile en estetik ve fonksiyonel açılınca yatak olan koltukları satan Bilgili Mobilyaya gittim...

Beğendiğim koltuk çok hoş... Elbette öyle olacak İtalya'da üretiliyor teee buralara kadar getiriliyor... Alt tarafı iki kişilik 200 cm. genişliğinde sade modern bir koltuk... Baktığınızda hiç mi hiiç özelliği olmayan düz renk, çelik ayaklı bişi... Tek özelliği açılıp yatak olduğu çakılmayan bişi... Kafaya koydum alıcaaaam da alıcam... O zaman memlekette henüz İkea yok! Diğer firmaların açılıp yatak olan koltukları sadelikten uzak kaba hantal şeyler ancak İtalya'dan gelmedikleri için fiyatları normaleeeee...

Benimkiler deli oluyor... Öğrenci evimde koltuk yoktu, yer minderlerinde yatarak hayat sürmemden ve dandik yatağımın yaylarının arada vücuduma girip çıkmasından benden çok onlar muzdarip olmuşlardı... Bana iyi ve güzel bir ev açmak istiyorlar ancak kız çıldırmııış !!! Bilgili-Koleksiyon, Sihir ve Casa arasında gidip geliyor kız !!!

Mukadderat dediler ve İtalyalardan gelme koltuğum oldu... Yatak odamda sevgili annemin kızıma gelsin iyi yatak alıcam ahtı yüzünden Koleksiyondan oldu... Ev küçük ve mevcutta gömme dolap var diye yatak odamın gardrobu alınamadı... İlerde alınır dendi... Meğersem koleksiyon adı üstünde davranıp koleksiyon bitince üretmiyormuş hiç birşeyi... Aldığınız şey kırıldı-dağıldı, bişeyi koptu çıktı diyelim... Mukaderat diyorsunuz... Etajerimin deriden yapılma ip tutaçları zaman içinde koptu... Yok dediler... Şimdi dünya para verilmiş şeyin çekmecelerini açmak için tırnaklarımı iki yana saplıyorum ve açıyorum...

Zaman geçti, annem İstanbul'da benimle yaşama kararı aldı... Benim küçük ev yetmez oldu... Kiraya para dayanmaz oldu... :p Hadi ev alalım dedik aldık... Muhteşem ötesi bir marangoz buldum... Senmisin Koleksiyon, üretmeyen yapmayan... Adam tasarladığım gardırobu bi yaptı ki, Koleksiyonun sahibi Faruk Malhan gelse bu bizim ürünümüz der... Eee demokrasilerde çareler tükenmeeeez... Yatak odam oldumu cillop gibi... Bide şifonyer ve etajerin kopmuş deri iplerine bi çözüm buldum mu... :))) Terzi söküğünü dikemez gibi mimarda kendi ıvırı-zıvırıyla uğraşamıyor işte... Eve taşınalı 1.5 sene oldu... Halletmem gereken bazı ıvır zıvır işler var ama bir türlü iğneyi de ipliği de elime alamıyorum... :)))

Bu hafta sonu geldileeeer... Tee İtalyalardan gelme koltuk kullanım yorgunu olduğundan elden geçmeli... Aslında bana kalsa ben onu atıp yeni evin salonuna uygun başka şeyler tasarlicam ama sevgili annem her yeni eve taşınınca yeni koltukmu alınacaaaak şeklinde olayı ele aldığından elimden malesef birşey gelmiyor... Mevcutları kullanmam gerekiyor... Malesef durum, eskiye yeni tasarım..! :))

Bilgili'yi aradım bu gün... Ürünlerini de benine hatırladılar... Elden geçme fiyatı olarak öleee bişey istediler ki, Afrika'dan timsah derisi siparişi verip koltuğu halis muhlis timsahla kaplatsam daha makul olacak !!!

Adam bana diyor ki koltuk İtalyan...
Elden geçmeye İtalya'ya gitmicek beyefendi diyorum... Yüzü değişecek, iç süngerleri elden geçecek... Yatağı sağlam... Ancak minderlerde deformasyon var, 10 senedir bi fiil kullanıldı...
Anlıyorum ama diyor İtalyan...
Töbe töbeeee... Anladık biliyoruz İtalyaaaaan !Memlekette sünger kıtlığımı var? Kumaş kıtlığımı?
Orijinalitesini bozmak istemeyiz adımız sanımız...
Yaw, 10 küsür senelik koltuk... Benden-ailemden başka bilen yok ki koltuğun sizden olduğunu... Hoş bu konuşma sonrasında hırsımı almak için bloguma yazınca cümle alem bilecek koltuğumun kimden olduğunuda...
!!!
Beyefendi orijinalliği bozulmaz yapın yerli malı yurdun malı...
Cık!

Şimdi ben diyorum ki koltuğu bizim yayınevinin pikaplarından birine yükleyeyim, usul usul kenardan İtalya'ya gideyim... Orda elden geçirteyim, hem daha ucuza halletmiş olurum hemide seneler sonra yine İtalya'yı görmüş olurum... :)

Töbee töbeee hastamısınız pastamııııııııı?
Alırken no problemoooo, sorun olduğunda hem cık hemide dünya para !!!
Ehee bu görüşmeyi anneme ilettiğimde galiba arzuladığım şey gerçek olabilecek !!! Annem uğraşmayıp yepiz yeniiiii koltuklar isteyeceeeeek !!! Ehi ehiiii...
Tanrııım salon için arzu ettiklerimi gerçek kılma fırsatı yarattığın için teşekkür ederiiiiiiim! Şimdi sırada yatak odasındaki kulp sorununu çözmek için elime tornavidamı alıp Şarman'a ve Hafele'ye yol almam gerekiyor...

Başka? Evde dikilecek başka sökük varmıydı acep? Üşengeçliğimden hala alamadığım boy aynası var bide...
Çerçevesini tasarlicam diye banyo aynasının önünde maymun ettin bizi Ozy'yaaa yürü Beşiktaş'a al bi ayna çak duvara işteeee...
Yada git İkea'ya... Başlicam tasarımına, mimarlığına... :p

Kendimi ve mimarlığımı seviyorum efeeeem... ;))
İtinayla sökük dikilir... :)

28 Ekim 2009 Çarşamba

Harekete geeeeeeeç !!!

Çalan düdükle sabah sabah harekete geçtim !!!
Saat sabahın 10'u...
Metronun yürüyen merdivenleri ne kadar yavaş çalışıyor öyle...
Bir an önce Metro City'ye giriş yapmalı ve Tchibo'nun ilk müşterisi olmalıyım...
Dışarsı yağmurlu ve soğuk olmasına rağmen ben terliyorum... Hadi hadiiii...
10'u 5 geçe Tchibo'ya adım atıyorum...
Sadece 2 müşteri var...

O la laaaaaaa...

Hemen sevgilinin listesini toparlamaya başlıyorum... Orta yaşlı bir kadın elemanı rehin almış... Mıyda mıy mıyda mıy soruyoda soruyoooo... Leeeyn kadın çekil ayağımın altından ben gerçek müşteriyim diye cırlamamak için zor tutuyorum kendimi... Eleman sabırla kadının mıylarına yanıt veriyor... Sen bana yardım et dercesine çocuğu kolundan çekiyorum ve elimdeki listeyi ona uzatıyorum... Hepsinin XL'cı... Siz bunları toplayıp kasaya koyarken ben kendi listemle uğraşabilirmiyim diyorum en şirin halimle... Ama gözlerim mıymıycı kadını çoktan öldürmeye başlamış bir halde...


Kendi listemle uğraşırken hatun, bana sarıyor... Ayyy diyor ondan bende istiyorum...
Bana neeeeee !!!
Kızıma alıcam, olursa kendime de...
Bana neeeeeee !!!

Hatundan fırsat kaldıkça beden arayışı yapıyorum... Elimdeki liste öyle dolu ki, ben listemi toparlayana kadar hatun kabine giriyor!!!

Leeeeeyn niye bi kabin vaaaar diye ortalığı yıkıp dökmek isterken eleman geliyor elimdeki paket dağını alıyor, kabine yakın en uygun yere koyuyor onları...
Canııım benim...

Hatun bi parçayı neredeyse yarım saatte deniyor...
Tuvalet kuyruklarındaki öksürük ve kapıyı taktaklama numarasına başlıyorum...
Ayyy çıkıyorum diyor...
Çıkmadınız ama diyorum. Benim deneyeceklerim fazla... İnsanları zaten bekleticem ama sizin yüznüzden daha fazla bekleticem diyorum!
Tanrım ne kaba ne cadı bişeyim beeeeen? O noooo içime alışveriş canavarı kaçmıııııış ! İnkridiiipleeeeee...

Neyse hatun çıkıyor ve dalıyorum içeriye...

Tüm temayı küçücük kabine sığdırmış durumdayım... Termal eşofman altları-üstleri- DryActive Plus yelek, mikrofleece üst-alt, yürüyüş pantalonu, koşu taytı...Giy çıkar giy çıkar...

Kabinden nevrim dönmüş halde bi çıkıyorum amanıııın, nasıl kalabalık içersi... Hatunlar ayıbı-mayıbı bi kenara bırakmış mağazadaki tek ayna olan kabin kapısında ki aynanın önünde soyunup dökülüyorlar...

Anaaaaa!!!
Millet çıldırmış!
Sanki salı pazarındayız !
Adamın biri denediği şortla depo odasından çıkıyor!!!
Müşteriler çıldırmış... elemanlar yetmiyor!!!
Benim mıymıy kadın hala elemanın peşinde...

O nooo o noooo diyerekten kasaya gidiyorum...
Tüm tema ürünleri kasada güççük bi dağ oluşturmuş beni beklemekte...
Mağaza müdürü çok güzel şeyler aldınız diyor...
Ehi ehiii yapıyorum.
Sizi günün müşterisi ilan ediyoruz diyor...
Bence Tchibo'nun gelmiş geçmiş en iyi müşterisi ilan etmelisiniz diyorum, bunca şey bu akşam İzmir'e uçacak!
!!!
Evet şaşırmakta haklısınız, ama napiiiim açmıyosunuz ki İzmir'de adam gibi işimize yarayan şube!

Elimde koccaman 5 poşetle çıkıyorum mağazadan...
Mutluyum...
Sevgili daha mutlu ötesi olacak... Onun işi-gücü olduğundan İzmir dışına çıkması gerektiği için tüm alışveriş bana kalmış durumda... Ossuuuuuun dicemde İstanbul'da bu gün kıyamet kopuyor... Nasıl bir yağmur var!
Şemsiyemi bile açmama imkan yok elimdeki paketlerden...
Sırılsıklam-sıçan yafrusu olarak ofise geliyorum... Ofistekiler aldıklarımı görüp gaza geliyorlar ve öğle mamasında da bu sefer onlar gidiyor Metrocity'ye... :)

Aaaaaaa... No more alışveriş... No more çibbooooo modundayım !!!
O kadar yorgunum ki, aldığım eşofmanları giyip spor yapmam için baya bi süre geçmesi gerekecek!!!

Temaya uyduk harekete geçtik efeeeeem, bu gün harcadığım kalorilerde, paralarda bana baya bi yeter artar diyorum noktaaaaaa !!! ;)

26 Ekim 2009 Pazartesi

Çalan düdükle hatekete geeeeeeç Tchibooo !!!

İki sevgili çok mutluyuz... Sabırsızlıkla çarşambayı bekliyoruz...
Yooo yooo sevgilimin yanına uçup 1 ayın sonunda görüşeceğimiz için değil bu sabırsızlık!!!
Tchibo sonunda merakla beklediğimiz temasını getirdi Türkiye'ye ve çarşamba günü satışa sunacak... Sabırsızlığımız bu yüzden...
Tamam birbirimizide özledik, kavuşma hayalindeyiz ancak yeni temadaki ürünlere kavuşma hayalimiz aylardır var olduğundan öncelik Tchibo'nun !

Manyağız demiştim dimiii? Hemide ni manyak! Sonunda Tchibo sevdamız blogumdada yerini aldı. Linke tıklıyosunuz ve hooop Tchibo'nun sayfasına giriyosunuz ister dolanıyosunuz, ister alışveriş yapıyosunuz... Nasıl hizmet ama?, nasıl bi aşk ama? :))

Harekete geç teması nasıl süper bi tema... aylardır Türkiye'ye birebir getirirlermi acep diye merakla beklediğimize değen bir tema...

Sevgili sportmen olunca ve tema sporla alakalı olunca bu bekleyiş, bu merak bir anlam kazanıyor... Şayet sporla alakanız yoksa neden bu kadar merakla beklemişler ki diyebirsiniz...

Çarşambaya az kaldı...
Yatcaz kalkcaz, yatcaz kalkcaaaaz ve sabah sabah AVM'ler kapılarını açar açmaz iki ayrı şehirde alışveriş keyfi yaşanacak !!!

Temanın adına yakışır bir şekilde efem, harekete geçiciiiiiiiz !

Hop bir, kiii, üç dört, hoop bir kiii, üç, dööört !

:)

22 Ekim 2009 Perşembe

Muhabir Ozy metrodan bildiriyoooor...

Geçen hafta Esnetepe metro istasyonunda tüm gişeler kapalı, otomatik jeton makinesinin önünde düzensiz bir kalabalık vardı...
Akbilci olarak, bitmek üzere olan akbilimi doldurmak için dolum makinesine seyirtirken olan biteni anlamaya çalıştım ama bir türlü çözemedim. Makinenin klasik para beğenmez huyu yüzünden paramı değiştirmek için görevlinin yanına gitmemle merakım giderildi...

Adam bana önce bi daha olmasın dedi...
Ne olmasın?
Artık gişelerde görevli olmaycak o yüzden hazırlıklı olun.
Bu denediğim üçüncü 20'lik ! Ben hazırlıklıyımda sizin makine pek değil !
O biraz bozuk, buyrun burdan yardımcı oliiim...

Teknolojik ve gelişmiş bir ülkeyiz ya... Yurtdışında ki metro istasyonlarından neyimiz eksik ya, artık otomatik makinelerden jeton alacakmışız! Gişe elemanlarının çoğu işten çıkarılacakmış ! Bu Büyükşehir'in krize bulduğu çözümmüdür yoksa gerçekten çağdaşlaşma adımımıdır?

Çağdaşlaşmaysa şayet gözlerim dolacak! Sonunda muasır medeniyetler seviyesine geldik dicem deee, okuma yazma bilmeyen oranı çoook olan İstanbul'da, yaklaşık 10 küsür senedir kullanılmasına rağmen ne yürüyen merdivenlerde nasıl durulması gerektiğini, ne araçlara binerken nasıl girilip çıkılması gerektiğini hala öğrenememiş bu gidişlede böyle gelmiiiş böyle gidecek gözüken bir topluma otomatik makineden jeton aldırmaca bana sonderece inkıııridiiibıııııl geliyor!!!

Otomatik akbil dolum makineleri her zaman düzenli çalışamazken jetonmatikleri nasıl çalıştıracaklar?
Önünüzde ki teyze veya amcanın jeton almasını beklemek size sonsuuuuz gibi gelemyecek mi?
Türk milletinin ünlü yardımlaşalım-burnumuzu sokalım-sevaptır özelliği metrolarımızda daha bi canı yürekten ve fazla fazla yaşanacakmış gibime geliyor!

Bu toplum buna hazır mı acep?
Sıra nedir?, başkalarının hakkı nedir?, benim hakkım herşeyden önce gelir, istediğim gibi yürürüm, dururum, okuyup öğrenmekte neymiiiiş diyen bir topluma teknolociiik alet edavattan önce toplum içinde uyulması gereken görgü kuraları-saygı vs. öğretilse daha mantıklı olmaz mı? Büyükşehir belediyesinin İstanbul'da yaşam diye bir kitabı var... Ah çok güzel ama onu kim okur ki... Malesef benim milletime ilk okuldan üniversiteye kadar belki biraz abartabilirim ama yüksek lisans seviyesinde bile davranış dersi verilmeli.

Evet, metrodaki jeton matikleri insanlar nasıl kullanacak diye bir sorunsalımın olması pek normal gelmeyebilir...
Ama malesef bunu düşünmeden edemedim...
Bir kaç ay sonra kültür başkenti olacağız ama memlekette kültürün 'k'si, saygının 's'i yokken bilmemne başkenti ol ne yazaaaar bana göre...

Eğitim şart efeeem! :)
İlk eğitimimiz, önce önünüzdekinin ensesine nefesinizi üflemeden düzgünce sıraya girmeceyi öğrenmek olacak...

20 Ekim 2009 Salı

Alışveriş canavarları

Aynı semtte oturmamıza rağmen genellikle Cuma akşamları iş çıkışı beraber mahalleye yol alıyoruz...

Güzergah Esentepe'den metroya atlayıp Osmanbey'de inmece...

Ayrılma noktamız olan Valikonağı'na kadar sohbet ede ede vitrinlere baka baka beraberce yol almak, canımız istersede bi kahve içmece oluyor plan...

Ama malesef 3, geçen günkü ölen mamsında yaptıklarımızıda sayarsak 4 seferdir bunu bu masumlukta bırakamadık !!!
İkimiz bir araya gelince alışveriş canavarı oluyoruz !!!

İlk vukuatımızda Chakra'yı boşalttık !!! O bornoz ve havlu ben, sevgilinin bekar evindeki birbirinden kel alaka nevresimlerden artık ııyk olduğumdan, bambudan yapılma saten-coton nevresim takımı çılgınlığı yaşadık...

O kadar keyiflendik ki, acıkan karnımızı keyifle doyurmak için onun evinde kız kıza cuma gecesi keyfi yapmayak için makarna ve şarap partisi vermeye karar verdik. Elimizdekiler yetmezmiş gibi bu seferde Macro'yu boşaltmaya gittik! Evine gidişimiz anlatamam görmen lazım durumuydu... Nişantaşının arka sokaklarında yürümeye çalışırken Rusya'ya giysi ticareti yapan hatunlardan farkımız yoktu !!! :)

Birbirimize söz verdik o gün... Bidaha indirim ve alışveriş çılgınlığı yaşamayacağız diye...

Hı-hı tabü tabüüü...

İki hafta önce yine beraberce o evine ben sporuma doğru yol alırken Elle'nin indirimde olduğunu gördük ! Evlerimize ulaşabilmek için tünel istiyorum yetkililerdeeeeen !!!
O bu senenin modası olan renkli bantlılara ben, çizmelere yöneldim. O aradığını buldu ve aldı. Ben beğendiğim modelin fiyatı o markaya fazla olduğundan kazasız belasız çıktım... Çıktım ama bir kaç adım ötedeki City's'e girmemizle bir çizme fiyatına Ninewest'ten alınan 2 patiyle doluya tutuldum!!!

İndirim yok alma diyor...
Aaaa olmaz, çok beğendim... Almalıyım ayakkabım yok! İndirimi bekleyemem!!!
Ayakkabın mı yoook?
Eee yani şey var tabide... Yani...yok yani...
Hödöööö?

Klasik kadınlığım tuttu... Almazsam bişi kaybetmeyeceğim, gardorobumda olmazsa olmayanlardan illa olmayacak, biri günlük diğeri moda iki patiyle çıktım !!!

İkimizde mutluyduk!
O evine gitti ben mutluluktan daha fazla kalori yaktığım sporuma... :)

Geçen cuma'da yine masum masum eve giderken, çok sevdiği carmen modellerini galiba Nursace'de gördüğümü söylememle evlerimizi geçip Nursace'ye uğradık!!!
O tayni tayni 35 numaracık ayaklarına istediğini buldu. Bendeniz arzu ettiğim model ve renkte kahverengi bir ayakkabı bulamamanın üzüntüsünde olduğumdan, aklımdaki modele en uygun ayakkabıyı elime alıp kasaya gidip, bunun sade acı kahvesini yapabilirmisiniz dememle bende gönlümdekine kavuşmuş oldum !!!

Ne kavuşma amaaaaa !!!
Sevgilimin kısacık bir zaman diliminde yapmış olduğum ayakkabı alışverişlerinden ötürü zıp zıp zıplayan beyni kafatasını delmek üzere!!! Bu hatun böle dildi hadi hayırlısı şeklinde uzaktan vukuatlarımı izlemekte... Bendenizin bahaneside açkım için şık ve güzel oluyoruuuuuuuum... Malesef yemiyooo, uğraşıyorum yedirmeye ama... Mukadderaaaaat !!! :)))

Sonunda ayakkabı aşermemizi gidermiş durumdayız... Herşey süt limankeeeen, öle mamasında Astoria'yaya gitmemizle bu seferde triko aşermemiz başladı!!!

Efenim ben sade şıklığı seven bi hatunum... Allı güllü-dantelli-boncuklu-alacalı şeylerden hiç haz etmem. Sade olcak, pratik olcak, gündüz giyindiğimle akşamıda çıkarıcam... Ekonomik mimarım !!! İş toplantısından akşam yemeğine... Konsept bu ! Buna uygun ciciler bakılacak...
Arkadaşımın konseptide ceket içine gömlek giymeyi sevmemesinden ötürü ceket altına giyilecek canlı renkli şeyler...

Ah ah...
Roman, İpekyol, Fabrika ve Network... Siz ne hayat kurtaran, ne güzel çözümler üreten markalarsınız öyle olduk... Allahtan Beymen ve Vakko yok Astoria'da... :ppp

O la laaaa...
Arzularımıza kavuştuk...
Çok cici trikolarımız var... Varda İstanbul'un havası civası bi türlü onları giymemize izin vermemekte !!!
Ama patilerimizi giyip endamı boy etmekteyiiiiiz... :)

Bu sefer gerçekten söz verdik dicem ama benim gibi deri tutkununa söylenmeyecek şeyi söyledi; Ozy deri cekete ihtiyacım var!

Mukadderat efem... Mukadderaaaaaat !!! :)

12 Ekim 2009 Pazartesi

Kısa kısa...

Bu aralar yazamıyorum...
Telaşe çok !
Doktora gitmeyi sevmeyen annem ve amcamla uğraşıyorum...
Sonunda ikiside aynı doktorun hastası oldular.
Ah ah... çocuktan beter, yetişkin insancıktan beklenmeyen hal ve tavırlarla beni hasta ediyorlar...
Sayelerinde yakında aynı hastanenin psikiyatri bölümüne yaticiiiiim az kaldı !!! :)

Gündüzleri gün aşırı bir anne bir amca için doktora gidiyorum... Akşamları popoma kafayı takmış hocalarımla ispoor eylemim kesintisiz sürüyor... 6 haftadan önce vücudun aşa kısmı şekil almazmış... Benimkiler 1 haftada popomu ve bacaklarımı forma sokmayı kafalarına taktılar nedense... Başımda 2 hoca... Biri toplarla diğeri ağırlıklarla çalıştırıyor... Sonuç; bunca koşuşturma arasında ben emekleyerek yürüyebiliyorum sayelerinde... Ama popom ve bacak kaslarım senelerdir koşan sevgilinin kaslarından daha şahane olmak üzere ! Ulan doğru düzgün yürüyemeyip oturamadıktan sonra napim ben o taş gibi bacakları popoyu? :)))

Geçen hafta mahallede bi hatun boğazlandı. Sabah sabah her zamanki işe gitme güzergahımda bir arabanın içinde bulundu hatun. Allahtan o sabah bankaya uğramam gerekiyordu da o görüntüyü görmedim... Ancak soğudum semtten... En nezih, en güvenli, en merkezi Teşvikiye'de telle boğazlama eğlemi... Denilen, başka yerde boğazlanıp araba oraya terk edilmiş... Bilemiyoruz henüz... İki adım ötenizde böyle bir olayın olması etkiliyor...

Kıskandırmak için çiçek gönderdiğimiz hatuna çiçeğimiz uğurlu geldi... Daha iyi bir sevgili buldu!!! Evlenip İzmir'e yerleşme hayalleri kuruyorlar !!!

Leeeeyn birinizde bana çiçek yollasııııııııııııın huuuuu başınıza kalıcam bak !!! :pppp

Havanın hala sıcak olması ruha iyi gelmekte ancak ucundan acık canım tatil çekmekte... Çüüüş... Bencede... Ama ruh bu işte ! Bu güzelim havalarda ofise tıkılmaktan hoşlaşmıyor !!!

Evde halletmem gereken bir kaç mimar işi var... Terzi kendi söküğünü dikemez hesabı mukadderat şeklinde beklemekteler...
Bu hafta doktorlar ve testlerle geçecek...
Popomun ve bacaklarımın canı çıkmaya devam edecek de, kolum-göğüsüm vs'de var benim hocalaaaar onlarıda çalıştırabilirsiniz demek istiyoruuuuuuum alooooo sesim geliyo muuuuu? :p

Bir yandan bianel, film ekimi ve perdelerini açan diğer sanat etkinliklerinden de geri kalmıyorum...

Bir hay huyla yaşam devam ediyor işte...

Bu arada sonbaharla beyaz çay mevsiminide açtım... Tikina'dan alınız ve içiniz her derde deva... Derdiniz olmasada içiniiiiz, çok ama çok faydalı... Hamileler içmemeli ancak. Yeşil ve beyaz çay bebeklerin kalplerinin oluşmasını engelliyomuş... Onun haricinde için gariiii... :)))

Gördüğünüz gibi Life is life... ;)

1 Ekim 2009 Perşembe

İspoooor...

Yaz bitti sonbahar geldi ve Ozy iiispor eylemine başladı. Kıprıslılar 's'lerin önüne 'i' getirir. Arada eski memleketi anmadan geçemiyorum işte... :))) Neyse,
Her sonbahar böyledir...
Gaza gelirim, itinayla giderim... 2. ayın sonunda bir şekilde hafif hafif savsaklamaya başlarım... Hele kış geldi miii oooo soğuktan üşenir, binanın önünden bile geçmem... :) Baharla birlikte yeniden gaza gelirim...

Sporcu ötesi bir şahsiyet olan sevgilim sporla olan bu flörtümden hiç hoşnut değil. Gerçek, tutku dolu bir ilişki yaşamamı istiyor...
Bende istiyorum ancak, sosyal yaşam, iş, soğuk, üşengeçlik, ıvır zıvır vs. sebepleriyle arada sekteye uğruyor sporla olan ilişkim...
Sabahın köründe kalkıp bilmem kaç km. koşan bi adama bahanelerimi/sebeplerimi anlatamıyorum tabi ki... :))
Adam anlamıyooo !!!
Üniversitede de böyleydi !
Sabahın köründe dikilirdi başımıza... :))

Bu sefer çok azimliyim ama...
Gerçekten...
Yemin ederim...
Hatta iki gözüm önüme aksın kiiiii... :p :)))

Spor hep yaşamımda oldu. Çocukken annemin kolumdan zorla çekmesiyle denizden çıkar, yaz tatilimin öğleden sonralarını jimnastik yaparak geçirirdim.
Noldu o kadar esneklik, amuda mamuda kalkmalar falan... Sağlıklı ve sportmen bi çocukluk anısından başka bişi diiil... :)

Ortaokul senelerimde okulun basketbol takımındaydım... O yetmedi kiracımız olan spor malzemeleri satan şahsın, dükkanın arkasında açtığı aerobik kurslarına gittim. Sınıfın en çıtırı benim! Hepsi tombik tombik ev kadını... Tombik olmayanlarda şehrin ileri gelen adamlarının karısı... Modaya uyacaklarya... Lüzumsuz hatun çaylarında 'ayyy ben aerobiiiiic yapıyorum şekeriiim' diyip hava civa atmak için geliyorlar... Hoca Alman. Adamı sevmiş gelmiş... Spor akademisi mezunu... Aerobicten çok harbi ağır idaman modunda çalıştırıyor herkesi... Geeencim, güzelim bide mal sahibinin kızıyım bana asistanlık görevini uygun gördü... :) Hatunun derse katılamadığı günlerde 14'lük ben 30 üstü kadınlara ders veriyorum !!! Süper deneyimdi... Bi gün basket antremanı öbür gün aerobic...

Liseye geçince spor yaşamım bitti... Üniversitede de... Arada evde müzik setini açıp kendi kendime aerobic/step karışımı bişeyler yaptıysam da eski kanki yeni sevgili çok uğraşmış olsa da mezun olup memlekete gelene kadar spor hakgetire oldu... :)

Döner dönmez spora başlayacağım oldum... Sebep? Bilmem birden ilahi bişey geldi... :p
9 senedir ara ara yapıyorum. Tam vücut kıvama geliyor, kol kaslarım Modonnanın ki gibi olacak yaz geliyor ve baaaay yapıyorum...

Başla bırak başla bırak vücutta kafayı yedi ! :)
Kaslarım arada isyan ediyor... Mesela popo kaslarım; Lopez poposu olcaaaaz biz niye bize engeeel oluyooon diyip sporu bırakır bırakmaz pırtdanak selülit pörtletiyorlar... Onları dinleyip başlar başlamaz panik atak yaratan görüntü yok oluyor ! :))))

Üşenmeyip gideyim diye geçen sene yakın bir arkadaş tavsiyesiyle eve çok yakın olan bu salona başladım. Hocaların hepsi hoca. Hepsi akademik kariyerli, yarışmalara katılıp memleketi temsil etmiş, üniversitede hocalık yapmış şahıslar...
Vakkorama GYM'i bilmeyen varmıdır bilmiyorum. İstanbul'un belkide memleketin ilk avrupai-amerikan vari spor salonuydu. Hocalar ordan. Vakko orayı kapatma kararı alınca, Rumeli Caddesindeki bu yeri açmış hocalar...

Sosyetik, ultra teknolojik bir yer değil ancak müşteriler her çeşit. Sosyetiği de var, mankenide, oyuncusuda, benim gibi Nişantaş sakinide... :) Mekan programımı aldım sporumu yaparım türünde bir yer değil. Sen tartılmak istemesen bile her ay seni zorla ölçüp biçiyolar, sen programından mutlu olsanda değiştiriyorlar, seni zorluyorlar... Olimpiyatlara hazırlandığını filan sanıyosun...

Kısaca lay lay lom spor yapıyorum mekanı değil. Harbi spor yapma mekanı... :)
Hocalar direk iletişim kurduklarından gelmediğinde seni bizzat kendi ceplerinden arayıp alooo yağınıda alırım, aklınıda muhabbeti yapıyorlar... :) Kaçış yok ! Paramızı alalım işimize bakalım mantığında değiller. Mesela bu yaz kaç defa tatil bitmedi mi hala alooo diye arandım... :)))

Geçen sene arkadaşım, benim kendisine hocaların hocası dediğim şahsiyete eti senin kemiği benim diye teslim ettiğinde ben ehi ehiii modundaydım. Adam yediğimden içtiğime, alışkanlıklarıma, uykuma kadar bir sürü inceleme araştırma yapıp, programın budur bu da dikkat edeceklerindir diye liste verene kadar olayın ciddiyetini anlamamıştım.

Yediğini içtiğini rapor ettiğin, verdiğin ve aldığın gramcığın bile gözden kaçmadığı bir yere 3 ay sonra yeniden başlamak çok eğlenceliydi.

Dün başımda 3 hoca, hani tavşan hikayesi vardır, bu yakalamış, bu kesmiş bu pişirmiş... İşte dün aralarında o tavşan gibiydim. Biri ölçüyor, biri biçiyor, diğeri dikiyor... :)))

Vatana millete hayırlı osssun kıvamında dün ölçüldüm biçildim. Bu hafta bedeni alıştırmak mabında sadece kardio ile yırttım. Önümüzde ki hafta hem aletler hemide sipining beni beklemekte...

Olaki gitmedim, sevgiliden önce hocaların hocasına hesap vermem gerekmekte...
Geçen sene elimden kaçtın bu sene kaçırmam aklınıda yağlarını da alırım motivasyonuyla başladık efem sporumuza...

İnşallah maşallah bu sene azmimi korur, popomu Lopez'den daha güzel hale getirir, taşın taşı, fitin fiti, sporcunun sporcusu olurum... :)))

Olmazsaaaam hem sevgili hem hocaların hocası beni tavşan hikayesi misali yiceeeeek !!! :)))