Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

11 Haziran 2010 Cuma

Lang Lang & Bifo

New York Times tarafından 'klasik müzik gezegenindeki en ateşli sanatçı' ilan edilen 27 yaşındaki çıtır piyanisti dün gece 38. Uluslaraarsı İstanbul Müzik Festivali kapsamında Sütlüce Kültür Merkezinde dinledim.

Dinlemeden önce hakkında duyduklarımla şişmiştim.

Hadi canım elin Çinlisi bu kadar mı iyiydi...

Bir sürü şehirde kapalı gişe konserler veren, Berlin, Viyana Filarmoni ve ünlü Amerikan orkestralarıyla çalışabilen ilk Çinli piyanistti. 2009 senesinde Time dergisinin hazırladığı 'Dünyanın en etkili 100 insanı' listesine girmeyi başarmış, 2008'de 29. Olimpiyat oyunları'nın Pekinde'ki açılışında gençliğin ve gelecekteki Çin'in simgesi olarak görünen Lang Lang'ı beş milyardan fazla insan izlemiş ve burdaki performansından sonra 40 milyondan fazla Çinli çocuk klasik piyano öğrenmek istemiş... The Today Show bunu 'Lang Lang etkisi' diye adlandırmış...

Cv'si oku oku bitmiyor...Kültür elçisi kendisi... Hakkında dünyanın sayılı basın kuruluşları destan yazmış...

Gitmeden görmeden olmazdı...

Dün akşam ilk defa nasıl gidilir edilir bilmeden Sütlüce'de ki Haliç Kültür Merkezine doğru yola çıktık.

Kocamaaaaan bir alan üzerine inşa edilen Kültür merkezinin nasıl nefis bir manzarası var... Oy oy oyyyy... İstanbul'da gizli saklı kalmış bir cennet desem abartmış veya yalan söylemiş olmam. Eeee onca Kral, onca Padişah, ressam, yazar, şair boştan yeremi Haliç'e vurulmuşlar...

Eski Sütlüce Mezbahasının yerine yapılmış olan, yapımı 10 sene hatta daha fazla süren Sütlüce Kültür Merkezinde konser, kongre, sinema, sergi ve toplantı, açık hava ve tiyatro salonları bulunuyor. Toplam inşaat alanı 157 bin metrekare olan tesisin salon kapasitesi 8 bin 945 kişi. Otopark kapasitesi 700 araçlık olan tesis daha çok kongre ve fuar için kullanılmak üzere tasarlanmış.

Çok güzel çok şık. Elinizde şarap veya şampanyayla gün batımında Haliç kıyısında dolanmak pek bi tarifi imkansız tatlardan...

Merkez iyi hoş ama ulaşım derdi var. Bazı dinleyiciler deniz taksi ve kendi tekneleriyle geldiler merkeze... Çok şık bir görüntüydü ama istemeden hayıflanarak izlemek zorunda kaldık. :)

Keşke Beşiktaş'tan merkezin iskelesine vapurcuk veya dolmuş teknelerden koysalarmış... Az paraya bizde hem rahat ulaşım hemde deniz sefası yaşardık... :)

Tipik Türk milleti rahatlığıyla 8'i geçe başlayan konserde Lang Lang'a şef Gürel Aykal yönetiminde Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası eşlik etti.

Birinci bölümde Lang Lang sahne almadı. Robert Schumann'ın 4. Senfoni, Re minör, Op.120'ni seslendirdiler... Schumann'ın eşi Clara'ya doğum günü hediyesi olarak 1841'de yazdığı yazdığı bu senfoni bestecinin ikinci yazdığı senfoniymiş. İlk seslendirildiğinde soğuk karşılanmış ve 10 yıl sonra yeniden ele almış Schumann senfoniyi...

Açıkçası ben pek sevmedim. Hoştu ama benim uykumu getirdi... Belkide bir an önce Lang Lang'ı dinlemek istemenin sabırsızlığıyla kendimi pek veremedim...

İkinci yarıda ise uzakdoğululara has kirpi saçlarıyla şirin mi şirin çıtır Lang, Frederic Chopin'in 1. Piyano Konçertosu, Mi minör, Po.11'ni flarmoni eşliğinde çaldı.

Yani Chopin... ne denir ki... Chopin'in sevgili çalgısı piyano... Yani zaten müthiş olan bir şey daha müthiş nasıl olabilir dün gece bunu öğrendik, şahit olduk...

Chopin'in kendisini Avrupa'ya tanıtmak için yazdığı bu eserde, piyano aralıksız olarak ön planda tutulmuş, orkestra ile diyalog kurmak düşünülmemiş... Programda böyle yazıyor... İyide yapmış Chopin. Çünkü ilk defa dinlediğim değerli piyanistleri orkestra eşliğinde dinlemekten hoşlanmıyorum. Sadece ve sadece o çalsın, piyanonun sesini duyayım istiyorum... :)

O minik ve zarif eller, vücut dili... Muhteşem bir deneyimdi...

Mesleğini bilmeseniz onu klasik müzik eleştirmeni sanabileceğiniz sevgili avukatım konser başlamadan önce, 1 haftadır Chopin'ni dünyaca onaylanan iyi yorumculardan dinlediğini söyledi. Dersimi çalışıp geldim dedi. Hatta Lang'ın cd'sini de almış ama memnun kalmamış...

Ve kendince yaptığı ön hazırlık sonucunda Polonya'lı piyanistlerin Chopin'ni daha iyi yorumladıklarına karar vermiş. Milliyetçi duygularla, daha bi fazla sahiplenip, doğru bir şekilde yorumluyorlar dedi. Onun yalancısıyım valla... Onun kadar hassas bir klasik müzik takipçiliğim yok malesef...


Avukatım, İdil Biret'i tutkusuz, Gülsin Onay'yı ise en iyi yorumlayan Türk piyanist olarak tanımlıyor. Yanlış hatırlamıyorsam bir yerde okumuştum tüm dünyada istisnai bir Chopin icracısı olarak kabul ediliyor, annemin sevgili prensesi Gülsin Onay... :) Çok normale yani onun harika yorumlaması...


Bu arada Lang Lang'i izlemeye Gülsin Onay ve Anjelika Akbar'da gelmişti... Başka gelen piyanist oldumu bilmiyorum...

Sevgili avukatım, Artur Rubinstein, Krystian Zimerman, Alexiss Weissenberger, Cladio Arrau ve Rayal Filarmoni dinleyip gelmiş konsere...

Bakalım dedi... Cd'si pek etkilemedi...

Konser sonrası en etkilenen o oldu. Canlı performans başka bambaşka birşey... Kim ne derse desin, dünyanın en mükemmel sütüdyo kaydı olsun canlı performansın hazzını malesef veremiyor...

Konserin sonunda hepimiz Lang Lang etkisi neymiş öğrendik...

17 yaşında verdiği konser sonrasında The Times 'Tek bir koltuğun bile boş kalmadığı Albert Hallby'de büyük alkış tufanı koptu... Burada bir tarih yazıldı...' demiş...

Dün gece içinde aynı sözler geçerliydi...

Dün geceki konser Şakir Eczacıbaşı'nın anısınaydı... Gözlerim onu ön sıralarda aradı... Onsuz festival değişik ve tatsız bir deneyim ama alışacağız...

Dün gece ruhu şad oldu.

Dün gece hem Şakir Eczacıbaşına hemde amcamında içinde bulunduğu İKSV kurucularına şükranlarımı sundum. Çağdaş, kültürlü bir Türkiye için duydukları inanca, yoktan var etme çabalarına...

Gönül isterki sadece İstanbul Türkiye'nin kültür başkenti olmasın. Dört bir yandaki sanat severlerimizede sanat-kültür gitsin...

Gecenin sonunda tipik Türk işi olduk ve otopark çıkışlarında kitlenme yaşandı. Tasarım hatasıda vardı, işletme hatasıda... O bölgeden çok fazla taksi geçmediği için arabasız gelenler tek tük geçen taksileri kapma savaşına giriştiler... Allahtan Taksim'e giden belediye otobüsünün geçiş saatine denk geldi çıkışımız ve bir anda otobüs o hattan alamayacağı kadar yolcu aldı. Sütlüce Sütlüce olalı böyle sosyetik otobüs yolcusu görmemiştir... :p

23 Haziran'da Sütlüce Kültür Merkezinde bu sefer Viyana Filarmoniyi dinleyeceğiz... Bilet almadıysanız alın... Viyana Filarmoni kaçmaz... Kaçmamalı... :)

Hiç yorum yok: