Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

29 Mayıs 2012 Salı

Görmek-duymak... ;)

Yaşarken bizi ifrit eden ama onları kaybettiğimizde çok üzüleceğimiz şeyler vardır... Ve bunları fark etmeden yaşar gideriz... Fark ettiğimizde ise çok geç olmuştur...

Bizim evin sabah sesleri genellikle annemin hışır hıışır-haşır-huşur topladığı gazetelerdir...
Neden bilmem neredeyse her sabah bu ses vardır bizim evde!
İçine bi şey karışmış mı diye...
Ya da okuyup kesmeyi unuttuğu bir köşe yazarının yazısı için...
Hışır-hışır-haşırhuşuuur!!!

Uyandıktan sonra sabahları bazı seslere kesinlikle tahammülüm yok!
Mutfağa gidip kahvaltımı hazırlayıp yapana kadar huzur istiyorum ben...
Anca kahvemi içerken dünyanın tüm sesleri gelip beynimi didikleyebilir...

Uyanır uyanmaz sevmiyorum bombardıman etkisinde ses!

Yıllardır kavgamız bu!
Anneeeeeeaaaaa!!! Bi sabah da ben evden çıktıktan sonra ara-tara yaaaa!!! 
Cıks!!!

Herkesin huyu suyu bir başka işte...
Ben niye sabahları bu kadar ses alerjisiyim bilmiyorum... Beynim istemiyo ses-mes! 
Ama anlatamıyorum!

Bu sabah banyoya giderken annem hararetli bir hışırtılı senfoni çalıyordu!
Beaaaa! Oldum... Oldum ama, banyoya atmış olduğum adımı geri çekip annemi seyrettim...

Aslında beraberken de insanlar ne kadar uzak... Ne kadar özlemli-hasretli birbirlerine...

Sigara kokuyorum diye kesinlikle öptürmüyor kendisini...
Duştan sonra da ya onun 'öpüşüp-koklaşma' keyfi olmuyor ya ben unutuyorum...

Sabah sabah banyonun kapısında koridordan annemi seyrettim...
Bu sesi ne kadar özleyeceğimi...
Ve annemden sonra kimse bana bu sesi duyuramayacaktı... Bu yazıyı okuduktan sonra ilerde beni mutlu etmeye çalışan birileri bile aynı tınıyı çıkaramayacaktı...

Birbirimizi ne saçma şeyleri için seviyor ve özlüyorduk...
Kaş-göz-boy-post-romantikliği gakı-guku değildi... 
İçe özlem düştüğünde, gözleri kapattığımızda bizi hem ağlarken güldüren 'gariplikleri' seviyorduk-özlüyorduk...

Yine kavga edicem annemle....
İki günde bir hışırtı senfonisine sövücem!
Ama zamanı geldiğinde beynimi kafa tasımla masa tenisi oynatan o sesi çok özlicem...

Ve kimse o sabah durduk yere neden bu kadar öfkeli olduğumu anlamayacak!
Annemin hatırlanısı-özlenilesi onca şeyi varken ben gazete hışırtısına takacağım...
Ve o sabah yanımda kim varsa özlem öfkemin bedelini o ödeyecek!

Hayat ayrıntılarda gizli... 
Mutlulukta-mutsuzlukta...
Biraz daha gören gözlerle-duyan kulaklarla dolanmak gerekiyor hepimizin ihtiyacı olan bu! ;) 

Hiç yorum yok: