Yazdan yaza yaşamakla değil asıl şimdi yaşamaya başlayınca Çeşme'yi ve insanlarını tanımaya başlıyorsun...
Bir birinden ilginç, hikayeleri merak uyandıran, insanlıkları şahane benden çook genç bir ekiple çalışıyorum.
40 yaş gel-gitli sabahlarıma inat onların gel-gitsiz umutlu sabahlarıyla güne başlıyoruz...
Bıcır bıcırlar...
Uykuları az gelmiş bile olsa kısa sürede kendilerini topluyorlar... (!)
Benim gibi balck kahvemi içmeden dokunanı ısırırım asabiyetim yok onlarda (!)
Benim gibi yüzlerinde güneşin, hayatın izleri yok...
Her şeyden bir espri çıkartan genç insanlar...
Her sabah onlar kahvaltılarını ederken ben ofis de 2. ayılma kahvemi içiyorum...
Bazen bir abla modun da nasihatler vererek, bazen ne diyo laaa bunlar? Bunlar çocuk yaaaa... şaşkınlığında muhabbetlerini dinliyorum...
Bazen dinliyormuş gibi yapıp kafamdaki kendi dertlerimi sıraya oturtturmaya çalışıyorum...
Yöreye özgü laflarıyla beni benden alıyorlar ve sabah sabah kahkaha pattattırıyorlar bana...
Zaman ilerledikçe daha iyi tanıyorum onları...
Hikayeleri merak uyandırıyor...
Anlatmış oldukları şeyleri bazen baştan anlattırıyorum onlara... Dinliyomuş gibi yaptığım zamanlarda kaçırdıklarımı... :)
O kadar erken evlenmem zordu ama evlenmiş olsaydım onlardan 2-3 yaş küçük çocuğum olurdu...
Bazen bir abladan çok anne gibi hissediyorum... Onlara çaktırmadan korkuyorum, endişeleniyorum onlar için... Sonra kocamış kurt oldun Ozy haaa yapıyorum... 20'liklerin ablalığını bırakıp anneliğe soyunuyorsun! :)
Alaçatı'lı çıtırım, küçük oğlum aramızdaki en haylaz gibi dursa da hayatın gerçekleriyle tanışmış ve onları yaşayan...
Dışarıdan ne kadar vurdum duymaz görünse de çok duyarlı, hassas ve akıllı... O küçücük haliyle bir delikanlı-bir korumacı ki... Baştan söyleyeyim burda yan bakanız olursa yandınız siz ! ;)
Bu sabah hayatından kesitleri öyle bir anlattı ki anlattıkları gülünecek şeyler değilken, hayatın getirdiklerini karşılama ve yaşama gücünün enerjisine bizi de kattı... Ahlayıp vahlayacakken güldük!
Ve tüm gün eski beni arattı bana...
Ben de hep vurdum duymaz adledilirdim... Hayatın getirdiklerini büyük bir enerjiyle sırtlarken Ozy takmaz yaaa, o eğlenir geçer gider derlerdi...
O eğlence, o gülmeler, o enerjiydi beni ve destek olmam gerekenleri ayakta tutan...
Hayatın trajedilerine, acılarına, güldüren, gülümseten çıtırım ve diğer ekip üyeleri unuttuğum enerjimi bulmama yardım ediyor...
Onların o genç, telaşsız, umut ve umursamazlık dolu kahkahaları, neşeleri sabahları beni de sarıp sarmalıyor...
Ben baba parası ile Avrupalar da gezer tozarken onların küçük yaşta hayata atılıp gençlikleriyle eve para getiren insanlar olmaları, bir yandan bana çocuk gelip diğer yandan neredeyse eşit ve bazı konularda benden daha çok hayat tecrübelerinin olması yarı yaşıtım bu insanlarla beni ayırmıyor bütün yapıyor...
Her yaşta herkes bir birinden bir şey öğrenir...
Ben ne olursa olsun hayata eğlenceli yönünden bakmayı yeniden hatırlıyorum...
Onlar her yarı yaşı büyüklerinin klasik büyükler gibi olmayacağını deneyimleyip yeri ve zamanı geldiğinde aktardığım hayat tecrübelerimden-görgüm ve kültürümden kendilerine bir şeyler katıyorlar...
Onlarla Çeşme'yi farklı bir şekilde öğreniyorum, görüyorum...
Nasıl ne şartlarda doğarsak doğalım bir gün her kesin bir şekilde yaşayacağı tecrübeler olduğunu, kiminin çocukken kiminin gençken kiminin yaşlılıkta yaşayacağını herkesin aslında eşit olduğunu hatırlıyorum...
Her gün Ozy abla, Ozy abla, sen bizim prensesimizsin, madonnamızsın diye gaz vermeleri yok muuuu... :)
Her yaşatan her kesimden insanlar olsun çevrenizde...
Bazen bildiğiniz şeyleri hatırlamanız gerekebilir... ya da bilmediklerinizi öğrenmeniz...
Anne-abla-genç karışımı sabahları gel gitli olsa da bir 40'ın gözlem ve deneyim sözlerini pek yabana atmayın derim ben ;)
*Alaçatı gençlerinin atasözü... Manası ölüm gelmesin başına da ne gelirse gelsin ;))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder