Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

9 Nisan 2008 Çarşamba

Mazlumun ahı...

Bir insan nasıl vicdansız olabilir...
Göz göre göre nasıl yalan söyler...
Olmamış birşeyi olmuş gibi, birebir yaşamış gibi wallah billah yeminleri eşliğinde anlatabilir...
Nasıl bir yürektir, vicdandır...
Nasıl bir insanlıktır?
Bence insanca bir şey değil bu yapılan...

Hepimiz yeri geldiğinde yalan söylüyoruz... Pembe zararsız yalanlar...
Kırmamak adına, incitmemek adına, bazen tepkilerden korkup gerçekleri saklamak adına ama yok böyle bir şey...
Bir değil iki değil neredeyse 10 kişi...
Bir yalanın peşinde...
Görmeden, gerçeği bilmeden, bir başkasına inanarak... Körü körüne inananarak...
Adaletin önünde vicdanları sızlamadan yalan söylediler...

Nasıl gece yatağa yatıp rahat uyuyacaklar?
Yürekleri sıkışmayacakmı? Nefes darlığı çekmeyecekler mi? Gözlerini yumduklarında ben naptım diyerek, düşünmek istemeyip gözlerini daha sıkı yummayacaklar mı?

Bu nasıl insanlık?
Bu nasıl vicdan?
Allah korkusu, günah, cehennem gazabı... ne bileyim her neye inanıyorlarsa onun verdiği bir korku da mı yok !!!
Yok demek ki...
Demek ki tanrısızlar, demekki inançsızlar, demek ki vicdansızlar...
Demek ki insan görünümlü canavarlar...

Kötülük sahibine geliri bilmiyorlar mı?
Etme bulma dünyası olduğunu bilmiyorlar mı?
Onlarında evlatları yok mu?
Bir gün onlarda günahsızken aynı şirretlikle karşılaşmayacaklar mı?

Biliyorum... Ettikleri kötülük tez zamanda onları buluyor ve dillerinden dökülen, yalanların karalıkları onları boğuyor...

Biliyorum...Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste demişler... Mazlumun ahı aheste aheste yalan dökülen ağızlarından kan tüküre tüküre çıkıyor...

Kendi karalıklarında, kendi kara yalanlarında, kendi dipsiz kuyu vicdanlarında boğuluyorlar...
Bir gün geliyor ve akken karalanıyorlar...
Bir gün geliyor, yürekleri acıya acıya nasıl yani diyorlar...
Görmediniz, bilmiyordunuz, yoktunuz...
Ama yürekleri cız ediyor ve hatırlıyorlar ettikleri vicdansızlığı, kötülüğü...

Mazlumun ahı, birer birer çıkıyor zalimlerden, vicdansızlardan, yalancılardan...
Evlatlarının, kocalarının, torunlarının başında ağızlarından kan tüküre tüküre ağlıyorlar... Söyledikleri yalanlar, ettikleri yeminler onları boğuyor...

Yandaş diye gördükleri hepsinin canını acıtıyor... Hepsinden beter beter etler koparıyor...
Ve af dilemek istiyorlar, kan kusmaları bitsin diye...
Ama utançlarından dileyemiyorlar...
Kahroluyorlar...

Mazlum, ahının alındığını bilerek yaşıyor...
Ben günahsızdım diyor...
Acıtan değil acıyan taraftım...
Sizse birer acınası kukla...
Daha beter kan kusun demek isterim, beterin beteri olun demek ama...
Cahil cühelanın aklı soğan cücüğü kadar bilem yoktur işte...
Cehenneminize ateşinizi coşturacakla gidin...
Ben değil, ilahi kudret sizi affediyorsa affedecek diyor...
Belki affedilirsiniz...

Mazlumun ahı çıkıyor şu an...
Yavaş yavaş... Ilık ılık... Ağızlardan dökülen yalanların tatlılığında, yalan zafer sarhoşluğunun tadında... Birer birer kanıyor ağızlar...

Mazlum gülüyor...
Balçıkla güneş sıvanmaz biliyor...
Vicdanı rahat... Yalan söylememiş...
Vicdanlı...
İnançlı...
Doğru...
Dürüst...
O insan...
Kötülük sahibini bulur biliyor...
Yüreği yalancı küçük yaratıklar için cız etsede yüzü gülümsüyor kocaman...
Adalet belki kandırılabilir ama... İlahi adalet asla...

Mazlumun ahı çıkıyor...
Yavaş yavaş...

Hiç yorum yok: