Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

11 Ağustos 2010 Çarşamba

Gemi notları...

Biz ilginç bi toplumuz...
Bağ-birlikten çok haset, inceleme-gözlem ve laf etmeyi sever, görgü kurallarınıda kafamıza yatkınsa uygulayan bir milletiz...

Memleketim insanıyla seyahate gitmeyi pek sevmem...
Hal ve tavırları beni şaşkınlık içinde bırakır ve yuh olurum her seferinde...
Yuh bu kadar mı görgüsüz olunur, bu kadar mı haset olunur?

Herkes aşağı yukarı aynı gezi ücretini verip gelmiş olsada bi sidik yarışı söz konusudur turlarda.
Ay biz bilmem nereye gittik daha önce, ay bizim otel 5 yıldız yok yok 15 yıldız sizinki kaç yıldız...
Nerde yediniz? Ne aldınız? Nerde yaşıyosunuz? Kimsiniz? Cinsiniz?...

!!!

Ecnebilere baktığınızda farkı daha iyi anlarsınız...
Kim kimden üstünmüş, kimin kartı goldmuş, hangi yıldızda kalıyosunuzmuş fark etmez... Grup olarak, millet olarak bir kaynaşma vardır... Grup kadınları bir birlerini kesmezler, kimse saçlarına fön çektirip 5 gün boyunca aman süsüm bozulmasın diye yıkamamazlık etmez... Bir tebessüm, bir tatlı hoş seda vardır...

Bizde fesat bakışlarla süz allah süz... Kenevire dönersiniz !!!

Tüm geminin Türklerden oluşması bence bir felaketti...
Okumuşu-kültürlüsü-para bolu-sonradan görmesi-kültürsüzü-okumamışı...
Çeşit çeşit insan...
Hava atan, bağıra çağıra konuşan, kamarasına göre sidik yarışı yapmaya kalkan...
Wallah billah pipim olsaydı hangimiz daha uzağa işicez yarışması yapardım!
Abim gelmişsin işte, alt kamara-üst kamara... Hepimiz aynı yemeği yiyoruz... Kimseye 1.veya 3. sınıf ayrımı yok. Fazla Titanik seyretmişsin her hal... Nerde kalırsan kal aynı restaurantta yemek yiyorsun... Aynı suyu içiyosun... Farkın balkonunun olması... Yani bu da sana sidik yarışmasını kazandırtmıyor aslında... Sen öyle sanıyosun...

Onca parayı verip akşam yemeğinden sonra kocaman bir plaj çantasını meyveyle dolduran, kızı yemeği bitirmeyince para verdik ziyan olmasın diye patlamasına ramak kalsada kızının plavını ağzından burnundan taşa taşa yemeye çalışan insanlarla bir seyahat!

Tamam bizde meyve veya peynir alıp kamaramıza götürüyorduk. Amcam şeker hastası, geceleri uyanıyor ve kalkınca meyve veya azcık peynir ekmek atıştırıyor... Adalarda gezerken market bulup gece atıştırması malzemesi alamıyorsunuz buna vaktinizde olmuyor da yani bunun bir adabı var... Yarın plajdamı turdamı artık nerde zıkkımlanacaklarsa onun deposunu yapmak... Meyve standında meyve bırakmayacak kadar bir ayılık yapmak...

Tamam herşey dahil ödeme yaptık. Herşeyin parasını ödedik diye öküzlük mü yapmak lazım?

Sıraya girmek zaten biz Türklere alerji yapan bişey...
Geminin Farnsız müşteri direktörü kafayı yedi...
Ne anonsları dinliyorlar, ne sıraya giriyorlar...
Hep bir uyanıklık durumu söz konusu...

Santorini'ye çıkarken gemiyi önce tur alan yolcular terk edecek diyorlar. Tur almayanlar yarım saat sonra insinler aşağıya... Yok olurmu, önden çıkış yapınca nişan takacaklar ya resepsiyonun önüne yığılıyorlar ve bizim çıkışımızı geciktiriyorlar...

Anlayış kıtlığımı var?, gerizekalımısınız? Biz çıkmadan size çıkış vermeyecekler... Git yukarı, kahve iç, sigara iç... Cık!

Ecnebi gemi personeli çıldırdı... Napacaklarını şaşırdılar... Her daim sanki gemi batıyormuş gibi bir panik-yığılma...

Laf-söz dinleyen yok... Kuralara uyan yok. Herkes kendi kafasında!

Görgü kurallarıda yok malesef...
Bir şekilde aynı masaya denk gelmişsiniz sohbet etmişsiniz... İlerleyen günlerde karşılaşıyorsunuz insan bir tebessüm eder yok!

Asansörde bir günaydın-bir iyi akşamlar demek yok...
Tanı tanıma az çok sima olarak birbirini tanıyorsun, aynı gemideyiz yan yana geçerken sosyal görgü kurallarını yap cık!

Öküz öküz yanından geçmeler, asansörde bön bön bakmalar...
Karşı masadan kesik atmalar...
Yardımcı olmama...
Kendine müslüman hödük hal ve tavırlar...
Bıçağın neye yaradığını hala bilemeyen bir toplum...

Böyle seyahatlerde karı-koca ilişkilerinide istemeden gözlemliyorsunuz...
Karılarına kaba davranan adamlar...
Para için yapılmış evlilikler...
Gerçekten mutlu-mesut evlilikler...
Anne-babaya rağmen iyi olan çocuklar...
Şımarık veletler...
Koca parasıyla hava atan kadınlar...
Kocanın cimriliğinden gıgını çıkaramayan kadınlar...
Param var benim garsona istediğim hödüklüğü yapar paramın çokluğunu etrafa gösteririrm diyen adamlar...
Karılarının yanında etrafa kesik atanlar...
Sırf kocaları istiyo diye suratlarından belli kefiysiz olsada onun için giyinenler-şakıyanlar...

Çeşit çeşit...
O nooooo oluyorsunuz...
Koca gemide zerafetli insan bulmak iki elin parmakalrını geçmeyecek sayıdaydı...

Sakın aşağıladığımı sanmayın ama ben tura katılanlara 12 taksit insanları adını taktım.
Tamam peşin ödeyecek imkanı olanda vardı olmayanda...
Artık kartlarla herşey mümkündü ama, kitleyi görseydiniz ne dediğimi daha iyi anlardınız...
Adamın görgüsü-kültürü böylesine bir seyahate elverişli değilken yapmış kartına taksit gelmiş...
Etrafa bakıp görgüsünü-kültürünü geliştirse amenna ama... Malesef öyle bir düşüncede değil ve olmayacakta...

Yani kısaca o noooydu...
Neden bu kadar görgüsüz bir toplumuz?
Bir iyi günler-iyi akşamlar dilemek bu kadar zor...
Bize hizmet verenlerin insan olduğunu unutuyoruz?
Neden varlıklarımızı cümle aleme duyurup tatmin oluyoruz? Ya da olduğumuzu sanıyoruz...
Neden karılarımıza bizimdir istediğimi yaparız diyoruz?
Neden koca parasıyla hava atmanın aslında acınası bir şey olduğunu düşünmüyoruz?
Neden etrafımızı kesip, elalemle iletişim kurmasakta öküz öküz bakıyoruz?
Neden illa birilerinden üstün olduğumuzu hissetmemiz ve bunu kanıtlamamız lazım?
Neden diğer ülke insanları gibi, sıcak, hasetsiz, kompleksiz olamıyoruz...
Neyi kime ıspat ediyoruz?

Malesef gemi yolculuklarında bu insanlardan kaçamıyorsunuz... Diğer turlarda, otele varıncaya kadar iletişiminiz... Ondan sonra o la laaaa...

Son Portekiz seyahatinde 5 yıldızlı otelde kalan bir grup vardı...
Ay biz 5 yıldızız diye diye dolanıp durdular...
Tur otobüsünün önüne yerleşmek istiyorlardı çünkü 5 yıldızlı otelde kalıyorlarmış...
Bilmem neye gidilecek önce onlar alınsın istiyorlardı...
!!!
Dayanamayıp sordum, otelinizin her konforunu-hizmetini kullandınız mı bari dedim...
Yooo dedi kadın...
Sabah çıkıp gece yarısı girdiğiniz 4-5 günlük yoğun proğramlı gezilerde niye 5 yıldızda kalıyorsunuz o zaman dedim...
Havuzundan-masajından-gakından gukundan faydalanmayacaksan niye 5 yılsızda kalıyorsun?
Cevap yoktu...

Paramız var desinlerdi...
Bacım, böyle turlarda 5 yıldızlı otele verilen para havaya verilen paradır... Tüm günü sokakta geçirmeyip soft bir tatil-gezi yapıyosan o zaman eyvallahta... Sabahtan akşama sokaklarda sırf yatmaya ve duş almaya geldiğin bir otel için o kadar para...

Bence havadan çok eneyilik...
Ama malesef Türk milleti için desinler-yesinler önemli...

Eyvallah abi...
Sen önce çatal-bıcakla nasıl yenir onu öğren...
Sosyal görgüyü hatiple
Zenginliğin-bolluğun göze sokulmayan olduğunu öğren sonra gel 5 yıldızda kal...
O zaman ben sana tur otobüsünün önününü veririm...

Ah ah... 80'den sonra böyle hödük olduk dimiiii...
Sonradan gördük...
Okullarda hatta üniversitelerde dahi bi görgü-sosyal ahlak dersi olsa...
Hasetliğin kimseye yararı olmadığı zararı olduğu anlatılsa...
Kompleksizce kaynaşmanın iletişim kurmanın daha büyük keyifler getireceği bi keşfedilse...
Parasını ödedim diye çantaya meyve doldurmadan seyahatler diliyor 12 taksite görgü kursları açılsın istiyoruuuuuum !!!

:p

Hiç yorum yok: