Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

8 Eylül 2011 Perşembe

Alaçatı

Alaçatı'yı bir türlü sevemiyorum...
Çok çoook seneler evvel, Alaçatı tezekli bi köyken bi sevgilim vardı. Şahin Tepesi denilen yerde evleri vardı. Anlatırda anlatırdı... Fotoğraflarından ne menen bi yer leeeyn burası derdik. Sizin evin manzarası nefis amma yanni...

Gel zaman git zaman emekli olup güneye yerleşen grup herhalde oralarda yer bırakmadı ki bi anda büyük şehirde doğa özlemi çeken insanlar Alaçatı'yı 'keşfettiler' !!!

Alaçatı eski bir Rum köyüdür. Taş evler Rumlardan kalmadır. Mübadele yüzünden yerlerinden yurtlarından edilen çoğunlukla Boşnaklara devlet bu bölgeyi uygun görmüş...

Osmanlı tebasındaki nefis Balkan yaşamından sonra bu içerlek, taş binalı köye pek ısınamasalarda yaşamış gitmişler... Her yeni nesil kaçıp gitmek istemiş... Memleketimizin her köşesindeki eski eser binaların çırık-pırık olarak algılanması burada da olmuş ve anıtlar ayılmadan bir çoğu yıkılıp modern olan betonerme olmuşlar.

Millet fark ettikten sonra da anaa taş evimize altın değerinde değer biçiyo bu şehirliler, salaklara verip biz moderene gidelim, şehire yerleşelim demiş çoğu...

Alaçatı'yı Alaçatı yapan İstanbullular ve Ankaralılardır. Alaçatı halkı içerlek taş köyümüze turist getirelim, geçim kapılarımızı zenginleştirelim dememiştir. Hatta halis muhlis İzmirliler bile ulan hava azcık ısındımı bizim millet Çeşmeye akın ediyo, 2 aycıkta olsa keseyi oraçta dolduralımı çoook çoook sonra akıl etmişlerdir!

Alaçatı eski Rum mimarisiyle kendi halinde hoş bir yerleşim... Ancak bi mimar olarak ölüp bittiğim ev sayısı bir elin parmaklarını geçmeeeez !!!

Ayvalık mesela mesleki anlamda beni daha fazla cezbeder... Birge, Ödemiş...

Ancak benim taş ve doğa sevdalı kenttaşlarım buraya öyle bi akın ettiler ki, bırak kendilerini yerli halk bile hala ne olduğunu anlayamıyor !!!

İşe girdiğim ilk sene, tatilimi geçirmeye Ilca Otele gelmiştim. Seneler önce eximden dinlediğim Alaçatı'yı görim bi bari dedim... Sakin tenha bi yerdi... Ancak beni cezbedecek unsuru yoktu: Deniz!!! Denize bakarak bi su bile yudumlayamadıktan sonra napim taşı-Rumu-mimariyi...

Ancak İstanbullular öyle düşünmüyorlar sanırsam. Tüm sene boyunca gördüğümüz Boğaz manzarası bize yetiyor diyorlar herhalde !!!

Halk ve sonradan gelenler tam olarak kaynaşamadığından yapay bir havası var.

Gelip onlarca-milyonlarca para kazandırdığınız insanlar yerliler değil!

Elbet herkes para kazanacak ama bulunduğu yere yüzdesi az fayda dokunan şey bence doğru değil!

Hep İstanbullu mekanların şubeleri var. Evet İstanbul'dan herşey memlekete yayılıyor ancak çok ama çok isterdim ki halis muhlis bir İzmir ya da egeli bir mekanın müdavimi olayım! İstanbul'da olmasın sadece bu yörede olsun ve özleyeyim, koşa koşa onun için geleyim!  İzmirli mekanlarda var elbet ama sayıları az. İsterdim ki Alaçatılı bi aile işletsin restaurantı. Evleri 2 adım ötede olsun. Kazandıklarıyla hem kendileri hem kasabaları kalkınsın... Öyle olursa 2 aylık buranın sezonu zırlamalarıda kesilir. Adam yaz sonu çekip gitmez, İzmir'li veya egeli bilir haftasonu gittiğinde bilmemkim açık...

Alaçatı ve Alaçatı Marina İzmirlilerce daha yeni yeni sahipleniliyor. Hala İzmirliler balık yemeğe Dalyan'a gidiyorlar. Alaçatı Marina'nın müşterileri çoğunlukla İstanbullular...

Üzümüne, şarabına, zeytinine dışardan gelen değilde içerden birisi el atsın isterdim...

Çoğunluk dışardan oluncada Alaçatı bana yapay geliyor, ısınamıyorum.

Mesela, eximin ailesinide yadırgadım. Exim mimar. Ablası tekstil tasarımcısı, eniştesi ressam... Harika bir yer açabilirlerdi oysa ki... Ablasının desenleri harikaydı... Yazlık entariler satan, sanat galerisi birleşimi bir yer mesela... Bunca senedir Alaçatılar... Ve mevcutlarından daha hoş-entel bir yer olabilirdi...

Dicem odur ki, Alaçatıyı Alçatı yapan yerlisi olmadığı sürece ı-ıh !

Malesef benim gibi düşünen yok o ayrı...

Veryeriler inşaat geçenlerde beni kopran bi açıklama yaptı; Efenim bizim evlerimiz çok özeldir, hem mimarisiyle hem marka olmuş komşuları açısından...

Ulan İzmir-Çeşme otobanına bakan, deniz görmeyen bi evde George Clooney'le komşu olmuşum olmamışım ne yazar !!!

Bide son trend Alaçatı Marina'nın ordaki evler... Öyle böyle değil oralar değişiyor... Sörf yarışlarının yapıldığı kurak tepe bir kaç sene içerisinde lüküüüs hayaaat oh ne rahaat'ı kıskandıracak şekilde değişecek. Şimdiden yolu değiştirmişler, yol çizmeyi bilmeyen planlama müdürümüzden bile beter bi viraj yapmışlar !!!

Bir kaç sene sonra ah aah buralar dutluktu Alaçatı içinde gerçek olacak... Şimdi Luvi ile dolananlar o zaman ne ile endam edecekler acep?

Gerçek Alaçatı severler yapılması planlanan projelerin ne kadarını biliyor ya da takip ediyorlar?

Yer gök bina mı olmalı?
İlla herkesin her yerde evi mi olmalı?
Fotoğraf makinemin bozulması kötü oldu. Gitmeden cep telefonuyla fotoğraflayacağım Alaçatı Marina ve civarını. Seneye geldiğimde dutluğun 'd'si kalmış olabilir çünkü...
Bu arada gitmeden belediyeye uğrayıp bir kentsel tasarımcı mimar olarak yapılması gerekenleri önereceğim... Dinlerlerse... Türkiye'nin önde gelen kentsel tasarımcısıyla 10 sene dirsek çürütmüş Şişli ve yardım isteyen bir çok şehir için proje hazırlamış biri olarak el etmeden, laf etmeden duramayacağım artık... Efenim ayaklarına kadar gelmiş cevheri kabul etmezlerse kendileri bilirler mukadderaaat ! ;)

Hiç yorum yok: