Gün daha aydınlanmamışken...
Çarşı bom boşken...
Gümülcine Batı Trakya Türklerinin yoğun olarak yaşadığı bir bölge...
Cami, saat kulesi, Osmanlılardan kalma çarşı görülmesi gereken yerlerden...
Otobüsümüzle girmemiz çok zordu o yüzden gitmemişizdir, muhakkak Türklerin yaşadığı mahallenin görülmesi gerekiyor...
Senelerce Yunan hükümeti yeni mal-mülk almalarına izin vermediği için, atalardan kalma araziler zaman içerisinde evlerle dolmuş... Her aile evinin bahçesine oğlu için-kızı için bir odacıkta olsa bir yer yapmış... Daracık sokaklardan geçerken yan yana bir sürü daracık kapıyla karşılaşıyorsunuz... 2 sene önce Gümülcine'de bizi gezdiren Şükran hanım her evin hikayesini ayrı ayrı anlatmıştı bize...
Yunan hükümeti AB'ile birlikte yeni yerleşime izin vermiş... Artık Batı Trakya Türkleri Fransızların otel odaları için kullanılan tabirdeki gibi tirbüşonla çekilerek çıktıkları evlerde yaşamak zorunda değillermiş...
Börekçilerden aldığımız böreklerimizle, bizim için demlediği çayını içerek sabah kahvaltımızı yapmak için Çukur Kahve'ye gidiyoruz...
Kahvaltı sonrası henüz uyanan kenti dolaşırken, Gümülcineli bir amcaya nasıl olduğunu soruyoruz; 'kendi bayrağı başında dalgalanmayan insan nasıl olursa' diyor...
Oralı ama değil...
Ne garip bir duygu...
Gelse bir türlü, dönse bir türlü...
Batı Trakya Türkleri'nin okadar çok sorunları var ki...
Bir yerde azınlık olmak zorda, yüzyıllarca o toprakların efendisi olupta azınlık olmak işte o daha da zor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder