Seyahatin başından beri sabırsızlıkla Kavala'ya geleceğimiz anı bekliyordum... Kavala çok hoş bir sahil kenti... Yunanistan'da yiyebileceğiniz en bi en nefis balıkların-deniz mahsüllerinin cenneti !!! Böyle olunca tabi sabısızlıkla Kavala'ya varacağımız anı beklemem normal... ;) Kavala'ya varmadan önce koyu görebildiğimiz bir yerde fotoğraf molası verdik. Kent ayaklarımızın altında bir sürü fotoğraf çektik... Çektikte hadiiiii çabuk kalamarları-ahatapotları-midyeleri mideme indirmek için sabırsızlanıyorum yuuuuw !!! diye huzursuzluk yaptım... ;) Yemeyen anlamaz-bilemez neden bu kadar sabırsızlandığımı... :)
Otobüsten iner inmez, yeşil peruklu Yunan amcayla burun buruna geldik... Neden böyle bir peruk takmıştı öğrenemedik ancak bizim grubumuza çok ilgi ve alaka gösterdi :) Çok eğlenceli, şahsına münhasırdı...
Efenim hangisi doğrudur bilmiyorum. Araştırmaya fırsatım olmadı... Muhteşem Yüzyıl dizisine göre İbrahim Paşa Pargalı, grubumuzun ve derneğimizin başkanına göre İbrahim Kavala'lı... Görmüş olduğunuz camiyi İbrahim Paşa yaptırtmış... Uzakta görülen su kemerinide Kanuni... Aralarındaki kargacık-burgacık yapılarda onları ayıran-düşman eden Hürrem olsa gerek diye yorumladım ben... ;)
Şu an cami kilise olarak kullanılıyor... Harab bitap, yıkılmaya - yok olmaya terk edilmesinden iyidir diyorum. Sonuçta yapılış amacı 'allahın evi' olarak yapılması... Yine o amaçla kullanılması güzel... Yeşil peruklu amcada keşfe çıkmış, yakalamışım...;)
Efendim Kavala'ya geldiğiniz zaman görmeniz gereken iki şey var... Yukarıya doğru hafifçe tırmanıp eski Türk evlerinin arasından geçip Ali Paşanın konağının oraya çıkmak... Vaktiniz varsa ordaki cafelerde oturup manzaraya karşı kahve içmek... İkinciside dik ve dolambaçlı yolları göze alıp kaleye çıkmak! Her ikisinide yapmanızı tavsiye ederim. O zaman Osmanlı kimliğini tadabiliyor, Kavala'nın tepeden güzelliğini görüyorsunuz... Bu arada duygulara dikkat... Kava güzelliğiyle kendisini istetiyor... ;)
Yukarıya çıkarken keyif limanına bakış
Kavalalı Mehmet Ali paşam'ın imarethanesi şimdilerde otel olmuş... Manzarası nasıl nefis... Koca grup gezmek-fotoğraflamak için dalınca tırstı otel yönetimi ;) Bir defa gidip bu otelde kalıcam...
Paşam yerlerde... Ali paşanın heykeli var !!! Tüm Osmanlı izleri silinirken bu heykel???
Ali Paşanın evi... Şansımıza açıktı. Her zaman açık olmuyor... Kaç defa Kavala'ya gelmişler bile ilk defa gezebildiler !!! Fotoğraf çekmek yasak olsada çektik efeeem...
Kanuni'nin su kemeri...
Kaleyide gördükten sonra aç kurtlar gibi yokuştan aşşağıya ziyafete doğru koşturmaya başladık... O kadar gez, dolaş acıktık... Sahildeki balık restoranlarından birine gittik. Tavsiyem size bu restoranı tercih etmeniz... Yan taraftaki biraz pahacı...
Bu sefer kalamar ve midye deneyimledim... Yunanlıların midye dolması bizimkinden farklı efem... Paellamsı midye dolmaları... Ev yapımı şarap, kalamar ve midye dolma... İtinayla tavsiyem olunur...
Efendim Kavala'ya geldikten sonra bir şey alınmadan gidilmez, Selanik Kurabiyesi... Bademli un kurabiyeleri meşhurdur... Edirne'de bir amca daha güzel yapıyormuş... Bol bademlisini... Bilemiyorum... Kentin içinde kurabiye satan dükkanlar var ancak biz kalabalık olduğumuz için şehir dışındaki fabrikasına gittik...
Bu arada Ortodoks inancına sahip bir çok ülkede görebileceğiniz ama Yunanistan'da neredeyse her köşe başında karşınıza çıkan minik ağıt-şapelleri var. Birisi orda ölmüşse hemen bu küçük şapellerden koyuyorlar... Zaman zaman içlerinde mum yanıyor...
Otobüste arkamızda oturan amca onları yol kenarı mangalları sanıp, ona gerçeği söyleyene kadar bizi çok eğlendirdi... :) Kavaladan ayrılırken şapel fabrikasının önünde geçtik ve fotoğrafladım efem... Bilgisiz kalmayınız diye... :p
4 günlük müthiş bir yol perfonmansı yaptığımız yolculuğumuz Dedeağaç üzerinden Türkiye'ye doğru yola koyulmamızla sonlandı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder