Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

27 Ağustos 2007 Pazartesi

Beyaz Cenci'ye

4.5 sene önce, odaya ürkek, kareli pantolonlu bir kız girdi...
Bir birimize gülümsedik ve o görüşmesine girdi...
Odadan çıktığında allak bullaktı... işe alınmışmıydı dayak mı yemişti...

15 gün boyunca benim çalışma arkadaşım olmayacak mı tek başıma mı çalışacağım ben derken gelmişti...
Ofis dışında çalışmam gerektiğinden onunla ilk başlarda samimi olamadık...
O çekingen ben çekingen...
Sonra zaman geçti ben yeniden ofiste çalışmaya başladım ve birbirimize ısınmaya başladık...
İkimizde mimardık... Benim çocukluğum onun üniversiteye kadar olan hayatı Ankara'da geçmişti...
Mimarlık eğitimimizde yaşananlar okullar farklı olsada aynıydı. Takık hocalar, günlerce sabahlama sonucu gireilen jürilerde yaşanan kabuslar, aşklar, acılar, aile sorunları... Tam olmasada bir şekilde kesişiyorduk...
Hepsinden önemlisi ikimizinde o sıralar bu işe ihtiyacı vardı. Onun maddi benim manevi anlamda...

Günler günleri kovaladı biz can yoldaşı olmaya başladık...
İşimizin stresi, keyfi, telaşı, yeri geldiğinde yersiz ve zamansız yediğimiz patron fırçaları bizi daha da yakınlaştırdı...
Derdimiz dert, paramız paramız oldu...
Sevincimiz sevincimiz
Hüznümüz hüznümüz oldu...

İş saatleri dışında onun Anadolu'da benim Avrupa'da yaşamamdan dolayı çok sık birlikte olamasakta bildik ama ilk alo da yanımızda olacağımızı...

Ying ve yangtık biz...
Ben delifişek o sakin...
İncir çekirdeğini doldurmayan öfke krizlerimde beni sakinleştiren, benim sabırsızlığıma karşın onun sabrı, sabahları kahvemi içmeden afyonumu herkese saldırarak patlatmalarımı sakince karşılayan, mimiklerimden beni anlayan, yüzüm düştüğü anda dünyanın çevremdeki her insana zindan olacağını bilen...

Güzel bir ekiptik... O iyi polis, ben kötü polistim...
Kibarca uyarıları yapan o tehditleri savuran bendim...

4.5 senede ne anılarımız oldu...
Ne kadar güldük, ağladık, dertleştik, işten bunalıp beyoğlunda içtik...
Odamızın dört duvarı sırdaşımız oldu...
Nelere sustuk, yuttuk...
Nelere hayret edip ohaaa dedik !

Varlıktaki ne yokluklara tahammül ettik... Toplama eşyalardan oluşma odamızın yenilenmesini hayal edip durduk, bilgisayarsız elle ne işler yaptık... Odamızı kendi ellerimizle tasarladık. Boyadık, sildik, taşıdık... Sabreden dervişler muradına ererlermiş olduk... Ne casuslar gidip geldi bize vurulup gitti... ( Jetgile selam)

Birbirimizi idare ettik, uyuduk, işi astık, iş gereği pinokyo olduk...
Saçları kestirdik ben kırmızı kafa o mavi kafa oldu...
Sigarayı azaltma kararı aldık, o hatta bıraktı ama karşısında keyifle tüttürmeme yenik düştü...

Olmadık işleri eğitimini almışlara taş çıkarır şekilde yaptık...
Birlikte heykel yaptık...
Senfoni orkestrası konserleri düzenledik...
En son bizden mimar değil düğün dernek her türlü organizsasyoncu olur diyerek sünnetçiden bozma ütücü açacakken...

Sabahları iki uykucu olarak erken gelmeyi başarabilmişsek Pelitte onun kare benim yuvarlak pizzalı kahvaltılarımızı,
Öğlenleri birbirimizin gözüne bakıp Combooo diye bağırıp kocaman iki dilim pizza yananında bol ketçaplı patetes yiyip, diyet ve normal kolalarımızı hüpletip göbeğimizi kaşıya kaşıya yesek yesek ne yesek Pelit'i arayıp koca ekler sipariş versek mi yapmalarımızı, yada Duranı arayıp onun hellim menü benim hellim tortila siparişlerimizi, patronumuzun odaya gelip yenirmi böyle şeyler kilo alacaksınız diyip patateslerimizden yürütmesini...

Öğleden sonra muhakkak şekerlemeye dalmasını, kocaman kocaman ingilizce FRP kitaplarını, çay tiryakiliğini, sakinliğini, imla bilgisini, her hafta başı başka bir ilgi alanıyla gelip ona heyecanla bahsederken geçici bir heves olduğunu bilsede beni ilgiyle dinlemesini, migreni için bulduğum alternatif tıpları takmayıp aloo ben atak yedim hastanedeyim yapmasını, en çokta sabahları ben uyalananamadım demesini... Uyanamadımı hiç doğru yazamadı ! 4.5 senede bir sürü defa sevgiliisnden ayrılıp barışacaklarını her defasında bildiğimden takmamamı, sıkıldıkça ona absürt gelinlikler tasarlamamı, Bilgisayarsız günlerimizde amirel battı oynamamızı, koşullarımı sağlayın diye ona şakadan saldırmamı...

Bir çok şeyi özleyeceğim...
Onun adına çok mutluyum...
4.5 senede Bakırköy veya Lape'deki doktorların incelemekten keyif alacağı çok hasar aldık...
Emeğimizin karşılığını nakit olarak almadık sadece... ben egzama oldum o migeren...
Çok sevdik işimizi, çok inanarak yaptık...
Amatör ruhumuzu kaybetmemeye çok çalıştık... Yıldırılmak istendik ama yılmadık. Birbirimizi hançerlemedik...
Çok iyi bir ekip olduk...
Herşeyin üstesinden geldik...
Geriye baktığımızda vicdanımız sızlamayacak...

Mavi saçlı beyaz cenci gidiyor...
Beni bu küçük ama tek kişi için büyük odada yanlız bırakıyor...
Onun için daha iyi olacak biliyorum...
Mesleğine kavuşacak, migreni geldiği gibi gidecek, özgür olacak...
Ama hiç biryerde benimle olduğu kadar eğlenip mutlu olamayacak !!!
Ona kim muzurluklar yapacak, kim koşullarım sağlanmıyor diye olay çıkartıp sakinliğini bozdurtacak, kim öğleden sonra şekerleme yapmasına izin verecek ve kim onun patateslerine sarkacak... Asıl kim kaşarlı mantarını yemem diyip yiyecek?
Ve hepsinden önemlisi artık kıro ve köylü mimar kim diyecek? : ))))))) Kime ruh hastasıyım hatta pisi pisi pisikopatım ben hocaaaa diye mesaj atacak !
En çokta hoca camide diyemeden gidiyorsun ya...

Ulan arabanın arkasında dolandırıp durduğun mangalınla bi mangal keyfi bile yaşayamadık daha !!!
Tam daha karpuz keseceydik nereye demek geliyor içimden...

Sonunda halkayı kırdın, kırıyoruz...
Senin gidiş rüzgarın benide hareketlendirecek... Hep ilk ben gidicem gibi geliyordu...

Off ya ben öğleden sonraları sıkıldıkça kimle kavga edicem?
Kim düzeltecek benim imlalarımı?
Tatil izinlerimi kim alacak ve beni son dakikada havalimanına uğurlayacak?
Ben kime anlatacağım aşklarımı?
Sabahları kim çekecek benim aframı taframı nazı mı?

Güzel gözlü, güzel gerdanlı maviden yeşile dönmüş saçlı, ekler ve diyet cola manyağı, uykucu, tembel hayvan sever, sakin, gözlemci kadın...
Herşey gönlünce olsun...
4.5 senedir hayatımdaki tüm iniş çıkışlarımda yanımda olduğun için herşeyde desteğim olduğun için, sana sırtımı dayama rahatlığını, güvenini verdiğin için, kimseyi arayamasam onu ararım beni kurtarır diyebildiğim için, yediğimiz içtiğimiz, penceresi açılmaz kışın soğuk yazın hamam odamızı soluduğumuz için teşekkür ederim sana...

Yolun açık olsun...
Seni özleyeceğim... Gitmene birlikte daha çok vakit geçirebileceğimiz içinde seviniyorum...
Artık birlikte çadır tatili yapabiliriz... Yuppiiii...

Bence Pazartesi bunu ıslatmalıyız... Köprü altında... Topkapıya bakarak... sen rakını ben biramı hüpleterek... diyorum ama şu an gözlerim dolu... Ulan tam menstürasyon dönemi öncesi ayrılınır mı işten !!! Herşeye hassas kırılgan, ağlak olduğum dönemde !!!
Özlicem seni...
Aha ağlıyorum işte...
Şu an Ersin burada olup çizgi filim karakterleri gibi ağlıyosun ağlama demeliydi...
Evet aynı anda gülüp ağlayabilen şahsiyetten sana bye, yolun açık olsun yazısı...

Bari bende erken erken çıkim, psikolojim bozuk diye mesaj atarak :)))

:(

2 yorum:

beyazzenci dedi ki...

Kötü oldum üleeaaan... Nerde benim silgim :) Canımsın

Adsız dedi ki...

heyyyyy beni unuttunuzzzzzzz kıskandım.ben sizin casusunuzdum nasıl unutursunuz beni be?hey kaynana aradan çekil :)) ikinizi de çooooook seviyorummmm