Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

17 Eylül 2007 Pazartesi

Arızalı pazar sevişgeni...

Arıza geçirilmiş bir hafyasonundan güzel bir pazartesiye merhabaaa...
Aramızda kalsın hala arızayım ama çaktırmamaya çalışıyorum kendime...

Bütün bir haftasonunu İlber Ortaylı'nın Osmanlısıyla geçirdim... Hızımı alamadım Balkanlardaki Osmanlı eserlerinide hatipledim...
Dert aynı, koruyup kollayamıyoruz...
Sebep?
Geçmişimizi silmek istiyoruz...
Dünya üzerindeki bilmem kaç milyon insan Osmanlı halbu ki... Hadi din ve dil kardeşi olmadıklarımız düşman bellesinde peki bizler?

Bu ruh hali içerisindeyken Tv molası vereyim oluyorum...
Kanallarda dolanırken bir mutfak sahnesi görüyorum ve takılıyorum...
Film 'aman ha sakın seyretme' diye bana eş-dost tarafından yasaklananmış babam ve oğlum...
Nolcek ki diyorum...
Sanıldığı gibi etkilemez...

Haftasonundan beri deli gibi eski kaşar kemirmekteyim...
Anlayamadım gitti sebebini...
Gidiyorum kalıpla bıçağı alıp bir yandan izliyorum bir yandan da peyniri dilimleyip dilimleyip indiriyorum mideye...
Aklımdanda Kars'ın o güzelim kaşarı geçiyor... Ne güzel bir kaşardır o... Kocaman tekerleği Oralardan buralara nasıl taşımıştım... Hıım olsada yesem... Yada gitsem, alsam...
Hala filmi izliyorum bu arada...

Derken, Oğlan babasına oğlunu yok bırakmak üzerine duygularını söylemeye başlıyor...
Yutamayacağı bir yumru bırakmak...
Gulp !
Kocaman bir kaşar parçası boğazımdan aşağıya iniyor...
İşte budur abi !!!
Yutkunup yutamadığın yumru...
Açıklamsı bu dur bunca senenin... de gözümden akan damlalar kaşarın boğazımdan aşağıya ani inişinden mi yoksa replikten mi...
Bilemedim... yada bilmek istemedim...
Reklam arası ve sigara molası...
Ulan...
Tamda marazi haldeyken bunu izlemek... Osmanlıma geri mi dönsem acep... Yok be nolucak ki izlemye devam et...

Bir süre daha kaşarımı kemirerek geçiyor...
Derken baba evladına, evlatlar babalarını hatırlamak istedikleri gibi hatırlarlar diyor...
Bu sefer genzimden bir hıçkırık çıkıyor, ardından göz yaşı...
Bu gerçekten ilginç önce göz yaşı sonra hıçkırma eylemi olmaz mı?
Küfürü basıyorum... Babamın onca hali varken hafızam onun hastaneden çıkmış, yataktaki halini getiriyor gözüme...

Yeniden sigara molası veriyorum...
Kaşar yeme artık, mideni bozacaksın diye söylenip mazoşist olduğuma karar verip yeniden filmin başına geçiyorum...

İyiki sinemada izlememişim ben bu filmi diyorum... Hem ağlayıp, hem de bence millete komik gelmeyecek ama benim için komik sayılabilecek detaylara kahkahalarla gülüyorum...

Dengesiz haftasonumu sonlamak için, güzel bir film...
3. ağlama sahnesi çocuğun okula gideceği ilk gün oluyor... Orta 1'e başladığım gün geliyor aklıma...

Sonra dede toruna kamera hediye ediyor...
Aynı kameradan bizde de vardı ve bir sürü film... O filmler koptu galiba... Onlar nerede tamir olunur, kurtarılıp izlenebilir mi oluyorum... Gayrettepede bir film stüdyosu vardı... Tatlı, huysuz bir yaşlı amca... bir iş için ilk baharda ona gitmiştik... Türk sinemasının tarihi ondan sorulur ve stüdyo müze kıvamında... hoş müze galiba... yapsa yapsa o onları tamir edebilir ve bende oturur izlerim derken...

Eeeeh ! oldum...
İ-podum nerde benim... Damardan bi arabesk almam lazım...
Benim arabeskim doğal olarak Bruce abi... Patrondan daha iyi arabeskçi varsa da ben bilmem, dinlemem...
İ-podu bulmak için odamı savaş alanına çevriyor ve geçiriyorum kulaklarıma...
The Rising albümünden You're Missing kulaklarımda çalmaya başlıyor...

Shirts in the closet, shoes in the hall
Mama's in the kitchen, baby and all
Everything is everything
Everything is everything
But you're missing

Acıların çocuğu küçük Emrah'tan bir film varmıdır acep kanalların birinde...
Yoktur...
Osmanlıma geri döneyim eniyiside ama kaşar bitti !

Hiç yorum yok: