Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

26 Mayıs 2009 Salı

Evrekaaaa, evrekaaaaaaaa!!!

Bir kitap okudum hayatım değişti!!! :ppp
Benim sevgili annem çok ilginç bir insan...
Nerden nasıl buluyor bilmiyorum ama ev son derece ilginç kitaplarla dolu...
Geçen gün bir kitap ararken son derece ilgininç ve hayatta okuyup, ilgilenmeyeceği bir konuyla ilgili bir kitap buldum.
Melih Arat'ın, Sıra Dışı Yaşam Becerileri kitabın adı.
Buda neyin nesi diyerek kitabı aldım ve okumaya başladım.
Kitapta yazılanlar ilginç, hayata geçirebilenler için harika hatta ötesi...
Benim gibi aklı daima muzurluğa çalışan birisi için ise mükemmel ötesi şahane ama çevresi için mükemmel ötesi felaket!
Açkıııım kusura bakmaa, kitabı okurken sevgiliyi nasıl güldürürüm, daha fazla neşe-muzurluk -sanki az yapıyormuşum gibi- hayatına katabilirim diye düşündüm düşündüüüüüm ve bi sürü hınzır ama bir o kadarda güzel, seni keyiflendirecek ve tanrıııım beni ne kadar çok düşünüyo ve düşünmüş ve ne kadar çoook seviyo diyeceğin fikirler ürettim!!!
Kitabı okuyan bir çok kişi eminim benden daha hayırlı amaçlar için bu teknikleri kullanmışlardır ama napiim ben muzurluk kazanına düşmüşüm çocukkeeeeeeeen!!!

Her neyse efem, kitaptan blogumda muhakkak bunu cümle aleme duyurmalığım dediğim bir konuyu kendi tarzımla sizlere aktarmak ve sizleride aydınlatmak, bilgilendirmek istemekteyim...
Amanııın amanın eksik kalmayın, bilmemek değil öğrenmemek hemide öğretmemek ayıp diyor ve balıklama dalıyoruuuuum:
Cuuuups! (Dalma sesim efem :ppp)

Sıra dışı düşünme teknikleri diye bişi varmış efem... Bu tekniklerle işinizde, okulunuzda, aşkınızda kısaca her konuda başarıya ulaşmanız mümkünmüş...
Ben bir tanesini çok tuttum:
Türk ululü olanı yani; Türk'ün aklının tuvalette gelmesini!
Aklın tuvalette gelmesi durumu aslında sadece ve sadece bize mahsus bir durum değilmiş. Yaa bakın:

Günün birinde kral Arşimet'e altın taçla, başka madenlerden yapılmış bir tacı nasıl ayırt ederim diye sormuş...
Tabi o dönemlerde sineme filan yok, olsa bizim çocukluğumuzdan beri görüp izleyip öğrendiğimiz gibi, dişleyin, eğilmeyen-bükülmeyen altındır diyememiş sevgili Arşimet!
Eline kağıt kalem almış (walla ben kitabın yalancısıyım...) günlerce hesaplamış, araştırmış bulamamııış... İçinde bulunduğu bunalımlı problem çözme savaşından (kitaptan aynen alınmış satırlar) çıkmak için, sıcak bir banyo yapmaya karar evrmiş...
Yine çok yazık sevgili Arşimete... O zamanlarda küvet yok, Lush'ın L'si yok... Banyo köpüğüymüş, balistiklermiş... Bi sürü afrodizyaklı kokuymuş, dinlendiricili, ayıltıcı gakmış gukmuş yook!
Eline almış zeytinyağlı sabununu ve tasısı gitmiş hamama...Hamamda göbek taşının üzerinde dinlenirken, tası suya bıraktığında, suda bir hareketlenme olduğunu görmüş... Ve kafasında bir ampul yanmış, saf altın bir tacın suya bırakılması sonucunda yer değiştirecek su miktarıyla, farklı madenden yapılmış bir tacın suya bırakılması sonrasında yer değiştirecek su miktarının farklı olacağını düşünmüüüş...
Ve hepimizin bildiği şekilde çırılçıplak Evrekaaa, evrekaaaa! diye bağırarak sokaklarda koşmaya başlamıış!

Bu olaya 'Arşimet etkisi' ya da 'kuluçka ilkesi' deniliyormuş.
Her hangi bir sorunla uğraşıp durur, onu hayati bir mesele haline getirirsiniz. Hem bilinciniz hem bilinçaltınız bu durumun farkındadır. Bütün uğraşlarınıza rağmen, belirli bir sürede bir türlü çözümü bulamazsınız. Ve projeyi/sorunu rafa kaldırırsınız. Bilinçli olarak düşünmezsiniz ama bilinçaltınız projeyi/sorunu çözmeye devam eder. Bilinçaltımızın en rahat ettiği anlar ise motor faaliyet zamanlarıdır diyor kitap.

Yok yok bildiğiniz motor faaliyetler dil canım bu faaliyetler...Bu motor faliyetler, farkında olmadan, kendiliğimizden yaptığımız faaliyetler. Yıkanmak, yürümek, tuvalete girmek vs.
Motor faaliyetleri yaparken yaptığımız eylem hakkında düşünmezmişiz. Mesela diyor kitap yıkanırken önce şuramı sonra buramı mı yıkayım diyorsunuz, planlamadan yıkanırsınız diyor... Öyledir herhalde :p

Kitap çok ilginç bir örnek veriyor, bu öreneğe göre Türk'ün değil Osmanlı'nın aklı tuvalette gelir denmesi gerekiyor bence ama ortaçağı bitirip, rönesansı başlattığı söylenen, kocalar koacası, ulular ulusu bir padişanın, bir türlü alınamayan bir şehri almak için öne sürdüğü fikrinin tuvalette aklına gelmiş olması saklanmış olabileceğinden, Türkin aklı tuvalette gelir denmiştir! :)

Hikaye şu: Fatih tuvalettedir, vezir gelir, 'Bizanslılar Halice zincir çekmişler, gemilerle giremiyoruz der. Ben şahsen Fatih olsam veziri direk Bizanslılara yollar şu zamansız adamıda bi zahmet zincire vurun derdim ama Fatih rahatsız edilmekten rahatsız olmamış ki demiş ki 'Karadan geçirin gemileri'...

Koca hünkar hacet halindeyken motor faaliyetle çözmüş durumu...
Bence kesin veziri, başından atıp rahat rahat motor faaliyetine devam etmek isterken, istem dışı başka bir motor faaliyet gerçekleşmiş ve fikir ortaya çıkmış ve İstanbul'da bizim olmuuuş!!!

Töbeee yarabbim, töbe, töbeee... :)))

Efenim, Arşimetçi düşünce tekniği, soruna önce odaklanmayı, onunla iyice uğraşmayı, aklı yormayı, sonra motor bir faaliyetle uğraşmayı gerektirirmiş. Ortada bir sorun ve odaklanma yokken motor faaliyet bir işe yaramazmış!

Kıssadan hisse, Türk milleti önce soruna odaklanıyor, iyice aklını o sorunla yoruyor, yoruyor... Sonra amaan çözemedim diyip, şöyle bi içi rahatlatmak için motoru boşaltmaya gideyim diyooor ve istem dışı başka bir motor faaliyet gerçekleşip soruna çözüm buluyor!

Aman arkadaşlar sorunu çözdüm diye heyecana, galayana gelip sifonu çekmeden, elleri yıkamadan, pantolonu giymeden Evrekaa evrekaaaa diye çıkmayalım! Tikkat lütfen!

Hadin hayırlı çözümler der, Arşimet etkisi motor faaliyet için veeeceyeee giderim!
:)

21 Mayıs 2009 Perşembe

Uç uç turkiyaaaam, annem sana terlik, papuç alacak

Daracık koridorda sabırla önümdekilerin yerleşmesini bekleyerek ilerliyorum...
Yerime 1 koltuk kala yüzümde bir gülümsemeyle parmağımla köşeyi göstererek beyefendi geçebilirmiyim diyorum.

Adamın yanında bitmeden önce haberdar ediyorum ki arkamdakiler beklemesin, o ve onun yanındaki kalksınlar ben akışı engellemeden hoop yerime geçeyim.

Adam anlamsız gözlerle bana bakıyor, haa tamam diye mırıldanıyor ben yerime varacağım adımımı atıyorum ve adam hala yerinde...

Beyefendi?
Bacaklarını geçmem için yana çekiyor...
Oldu canııım, 30cmlik genişlikten sıfır beden olsam bile, tanımadığım bir adamın yüzüne popomu dayayıp geçme şansım yok!
Bi zahmet kaldıracaksın popocuğunu...
Adama bir şey demeden tip tip bakıyorum...
Haaa anladım geçemeyeceksin sen ben kalkmalıyım bakışıyla bana bakıp, kalkınca bi yerleri eriyecekmiş gibi acıklı bir yüz ifadesiyle kalkıyor...
Onun kalkması yetmiyor ki... Yerim cam kenarı... Orta koltukta oturan çıtırında kalkması gerekiyor...
Pardon? diyorum...
Oda ilk önce ayaklarını kenara çekmeye çalışıyor...
Yüzümde sabırlı bir gülümsemeyle ona bakmaya devam ediyorum...
O da haaa oluyor...
Haaa canım haaaa...
Yerime geçerken istemeden beklettiğim insanlar yüzünden hafif hır ama en çokta yanımdaki kibarlıktan nasibini almamış, biri 30larında diğeri 17sindeki düşüncesiz iki hödük centilmene çook hııır bir şekilde yolculuğuma başlıyorum...

Hıım hıııım akşamüstleri uçmayı çok seviyorum...
Daha doğrusu günler uzayıp, aydınlığın var olduğu bu saatleri...
Marmaranın üzerinden havalanıp, Erdek'e doğru yönelmek... Tam o sırada başlayan servis... Yarım adayı geçer geçmez hoop iniyoruz anaonsu ve evimin üzerinden uçup körfezi gökten seyretmenin keyfi... Hııım hııım...

Pencereden bakıp tatlı tatlı hayallere dalmışken böğrümde bir dirsek hissediyorum.
Dönüp bakıyorum, çıtır evlat kendisini oturma odasında sanıyor...
İki kolunuda koymuş kolçakalra oooh keyifli keyifli dergisini okuyor...
Ya sabır diyorum...
Uçak kalkınca toparlanır diye düşünerek pencereye dönüyorum...
Uçağımız parktan ayrılıyor, piste çıkıyor, kule uç uuuç uğur böcüüüüm, annem sana terlik papuç alacak diyooor, ama benim çıtır kolunu çekmiyoooor...
Yavaşça kolumu koluna değdiriyorum... Şiiiş aloooo azcık toparlan diye...
Tıkı yok.
Biraz daha... Iyyyk kolundaki tüyler tenime değiyor... Ne iğrençtir tanımadığınız birisinin kılının tüyünün size değmesi... İçim kalksada çocuğa söz söyleemden toparlanma şansı vermek istediğimden dayanıyorum...
Dayanıyoruuuum, dayanıyorum...
Kolunuz diyorum...
Haaa bakışıyla bakıyor...
Tanrııııım eblekler kampı filan var herhalde çeşmede... Bunlar oraya gidiyorlar herhalde...
Kolunuzu biraz çekermisiniz diyorum...
Hıııı diyor...
Güya çekti!!!
Görseniz nasıl tıfıl, zayıf bişi... Ama öyle bir ayıyılıp yer kaplıyor ki sanki yanımda bir obez oturuyor!!!

Hııııır!!!
Yeni nesil neden artık görgü kurallarını bilmiyor?
Neden herkes bencil ve hatta bencil ötesiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii?
Nedeeeeen?
45 dakikalık yolculuk küçük çocukların dirsek savaşına dönüyor.

Sevgiliye gide-gele şunu gördüm, gözlemledim ve hatta birebir yaşadım:
Memlekette ne saygı, ne görgü nede kültür var efendim!

İstanbul havalimanında, tuvaletlerde abdest almayınız, abdesthanemiz vardır yazısının altında bi güzel abdest alıp kendini-tuvaleti ve bizi yıkayan hatunu ve tüm bunlar olurken onu uyarmayan görevliyi anlatmıyorum bile!!!

15 Mayıs 2009 Cuma

Gafil avlayan avcı!!!

Açkım geçenlerde böyle dememiştin şimdi niye böyle diyorsun?
Hı?
Geçenlerde diyorum böyle dememiştin...
Ha... Yani...

Tüm erkekler aynı!
Hepsi aynı taktiği kullanıyorlar!!!
Oha filan oluyosunuz... Yaw hepiniz birden, bir cevaptan kaçmak için veya düşünüp cevap vermek için süre kazanmak için aynı şeyi yapıyorsunuz!!!
Yok böyle birşey!
Sevgiliside aynıııı, arkadaş olanıda!!!
Hepsi ama hepsi aynı şeyi yapıyor, duymamış veya anlamamış gibi, masum masum 'Hı?' diyor.
Hııııı? yaaa hı?

Fark ettinizmi bilmiyorum? Kesin etmişsinizdir.
Düşünce payına ihtiyaç duyduklarında hepsi aynı anne-babadan olma birer kardeş !!!

Biz kadın kısmında yoktur mesela böyle birşey! Kaçak dövüşmeyiz biz. Hı? dersek harbiden duymamışızdır. Yada cevap vermek için süreye ihtiyacımız varsa her seferinde başka bir çözüm üretiriz... Ama erkekler hep aynı hep aynıııı... Ooo tanrııım nedir bu monotonluuuk, nedir bu ezbere hayat! Oooo nooo! :ppp :)))

Tanrım ya, hayatımdaki erkekleri hep ap ansızın yakalıyorum ya da onları düşünceye sevk edecek sorular soran zeki ötesi bir kadınıııım !!!

Tabi kiiii zekiyiiim ve erkekleri gafil avlamayı bilen bir kadınıııım!!! :ppp
Hı?
Hıııı?
Yok bişey açkım yook... Sen duymadım, analmadım demeye devam et!
Ben sana duydurtur, anlatırım merak etme sen!
;)

14 Mayıs 2009 Perşembe

Reytiiing!

Ulan bi sevgili yaptım reytingim düştüüüü!!!
Yok yok, karşı cinste değil, arkadaşalr-dostlar klasmanında!!! :)))

Durmadan uçuyorum diye uçtular hayatımdan.
Eskiden bu haftasonu burdamısın diye ararlardı... Artık onuda yapmıyorlar.
Ortalıkta yoksam egedeyimdir mantığı...
Sesim gelmiyosa iyim-yaşıyorum sanıyolar sanırsam.
Ulan ses gelmiyosa aramanız lazıııım, ses gelince diiiil!

Amaaan bane!
Keyifleri bilir!
Artık aynı havadan çalmıyor ve esmiyoruz ya, onların derdi-tasası-keyfi bana benimki onlara zuzaylı cinsinden geliyor...
Hayat ilginç!
Bir zamanlar içtiğimiz, ağladığımız, güldüğümüz şeyler bir iken, hayatalrımıza biri girdimi nasıl değişiyoruz...

Aslında ben değişmedim... Yine aynı Ozyimde, bu aralar güldüğüm-ağladığım şeyelr farklı olunca milleti rahatsız etmeyeyim mantığıyla düşünceli davranıp kendimi geri çekiyorum.
Ama benim ince düşüncem herzaman yanlış anlandığından Ozy bizden soğudu kaçtı diye düşünüyorlar.
Yok öyle bişey ablam ve abiiim...
Benim konular farklı o bakımdan...

Galiba (tabi bunu bu yaşta çakmamda ayrı bi ilginçlikya neyse) her zaman hayatımıza giren çıkanalr o zamanımıza iyi gelenlerdi. Belki şimdi hiiç takılmayıp-arkadaşlık etmiyeceğiniz kişi veya kişiler o zaman size süper hatta ötesi iyi geliyordu... Şimdiler de çok kiiilişe olan ay sıkıııldım, iyi gelmiyooorlar laflarıda bu sebepten ediliyor...

Ay bilemiciiiiiim.
Dostlukları-arkadaşlıkları, seçimleri otopsi yapacak durumda değilim.
Canım kanlı canlı bonfile isteseydi belki...

Kıssadan hisse, hep yanlız kovboy red-kittim şimdilerde daha bi öyleyim!
Aradın-aramadın, geldin-gelmedin...
Arkadaşlar boş bunlar boooş...
Hani bi laf vardır, bırak gitsin seviyosa geri gelir diye...
Hep sizlerleyim, hep sizleri seviyorum ama bu aralar uzaktan uzağa...

Ama içten içede içerlemekteyim bu reyting düşüşümü!
Belkide sevgili yapıp anyayı konyayı gördük!
Belkide insanlar sandığım kadar saf ve iyi değiller...
Belkide cidden çekilemiyorum!
Oysa ben çekiyorum!
Oysa benim yürek kocaman!
Empatide-sempatide bende mevcuuuuut!
Gülerkende ağalrken de gerçeğim ben!
:)

11 Mayıs 2009 Pazartesi

Musluk güzeli ;)

Hart hurt kart kurt...
Hart hart...

Kaşınıyorum efendim.
Sevgilinin memleketine çoktan yaaaz gelmiiş, ve sivrilerde tecavüz eylemlerine çoktan başlamışlar daaaa...
Sinek kovar zımbırtılar prizlerde...
Sabah olunca boştan yere çalışnasın alet diye kapatıp gece yatarkende takmayı unutan bendeniz sevgiliden daha fazla hasarla uyandım!

Hart hurt kart kurt... Ne güzel kaşınıyooo, hııım tatlı tatlı nefüüüs, nefüüs...
Benim memleket bu sabah itibariyle 'aaa bahar' moduna girmişken ege'de çok üşeyen bi yaratık olmasam hadiii denize dicem bir haftasonunu bırakıp sivri sinek izlerimle hafta başı yaptım efem...

Orayı bırak gel buraya...
Bu sefer sevgiliden çok tatil moduna 2 sn'de girdiğim havayı bırakmama daha fazla üzüldüm dicem ama ayıp olacak! :p
Hafta sonu inşallah ve maşallah, geçen sene amcamın rüzgarına tutulduğu musluk güzeli olucam!
Gitti ev tuttu.
Biz ve yazlık ev kavramı...
O la laaa...
Pek bi ilginç olucak. Ölen amcanın eşyalarıyla sayfiye evi döşenecek!
Oymalı kakmalı mobilyalarla muslu'ğa Avrupa yakasının görmemişleri-kokoşları gelmiş gibi olacak! :)))))
Şaşırdııııııııııııııııııım! :p :)))))))
Ama napalım yaniiii, kışlık evin eşyalarını çöpe atıp ev kiraladık diye yepiiiz yenilerini mi alsaydık?
1 senelik ev tutacak paramız var ama yeni eşya alacak paramız maleseeeeef! :p

Ay çok sorunsalım, bütün bir yaz muslukta geçecek o bakımdan uçuşan elbiseler, topuklu tak taklar filan almalıyım ve hatta bütün kıştır forma sokamadığım vücudu bir an evvel forma sokmalıyıııııım! :p :))))

Çok iş var çook!
Eşyalar kamyona yüklenecek, sonra egeye gidilecek, eve yerleştirilecek onca eşya... Amanın amanın gazete kağıtlarına sarılı bi sürü kırılacak eşya... Aç babam aç onları sonra bulaşık makinesine sok yıka onları... Onu burya şunu buraya yerleştir sonra püfüür püfüür esen musluk rüzgarına karşın yak bicigara veeee ölüp giden ve eşyalarını bize bırakan amcaya nur içinde yatması için bi fatiha oku sonra git buzdolabına aç soğuk mu soğuk biranı... Hayata, kadere, şansa, sağlığa, mutluluğa ve rüzgarını çok beğendim onçüüün desede sevgiliye yakın olmam için içten içe ayarlamalar yapan hayatta kalan biricik canıma, amcama kadehini kaldırmacaaa...

Hafta başından önümüzdeki geeeeeençlik ve iiispor bayramını kutlama planları yapmam çok ilginç dimiiii?

Biraz aşıkım efem, birazda ruhum, bedenim yazı gördü, kokladı... Güneş şöyle bi yaladı oldum böyleeeee...

Bu yaz çok güzel geçecek!
Beklerim efeeeem, yolunuz düşerse musluk taraflarına...
Rüzgar, deniz, kum, güneş, huzur muzur yaparıııız yada karabiberime gider eller havada keyif yaparız!
Heyooo çok sevdiğim papparazinin sonunda müdavimi olacağım yaaaaa...
Eheeee...

İyi haftalar efeeem, ben bi şinorkeeel minorkel araştırması yapmak için internete dalıcam ;)

7 Mayıs 2009 Perşembe

Alooo buyrun nazarcı, büyücü merkeziiiiiii

Nişantaşın ortasında bir mekan...
Bir pazar gününün öğle saatleri...
Klasik hatun matinemizin başlaması için erken ötesi bir saat ama mekanın sahibesi sabah arayıp gel tükkandayım diye buyurmuş...
Patroniçe çağırdıysa el mahküm...

Mekandan içeri giriyorum göz gözü görmeyecek bir duman...
Noluyo leeeyn tükkanı yakıp, sigortadan para alıp kopakapanaya mı gitmeye karar verdin diyorum.
Yok yok nazar çıkarıyorum diyor.
Hödööö?

Bir kabın içine tuz koyuyosuuun sonra o tuzu yakıyosun!
Al sana nazar çıkarma eylemi!!!
Yaw diyorum ezbere bilmem ama kitaptan-mitaptan bi nazar duası şey etseydik daha hayırlı olmamıydı öhöö öhöööö?
Yok yok diyor bu iyidir. Eskiler yapar bunu!
Hııııı...

Wallah billah ne böyle adet bilirim ne büyü ne dua!
40 yılın başı anam bi nazar duası okur ondada esneye esneye ağzımı yırtarım...
Nazar çıktı denir!
Bide durduk yerde bardak-mardak kırıldığında...
Bilmem öyle şeyler...

2 hatun tükkanda nazarları kovalarken konu konuyu açtı ve komik ve ötesi, kurşun dökme-büyü yapmayı deneme hikayeleri döküldü ortaya.

Çocukluk arkadaşım nişanlısından ayrıldıktan sonra nohut büyüsüne sarmıştı.
1 avuç nohut alıyosun bilmem kaç defa üstlerine bi dua okuyosun sonra tavaya atıyosun onları ve kavurmaya başlıyosun... Bunlar gibi yan kavruuuuul inşallah maşallah derken bir yandan da duaya devam ediyosun!!! Ha bu arada abdeslisin!!!

Yaw kızım etme eyleme manyakmısın dediysekte bi süre bunlara devam etti.
Tarih tekerrürden ibarettir yada gülme komşuna gelirmiş başına oldu ve gün geldi benim aşk acım oldu!
Noluuur aşk acısında mantık gideeeeeer!!! Dünyanın en bi en abidik insanı olursunuz. Millet ne derse kanar-inanırsınız.
Benimkide iş, aşk acısında benden daha bi yarım akıllı olan arkadaşla takılınırmı?
Bir gün onda oturup dünya üzerinde başka bir konu ve kimsenin dili yokmuş misali anlatıp anlatıp dururken bana;
Git dedi nohut al, sonra onları tavada kavuralım...
Ağlamaktan şiş ve ıslak gözlerimle ve olmayan mantığımla önce suratına bön bön bakmış sonra bana yaptığı açıklamadan tüm dertlerimin dermanının nohut yakmakta olduğunu anlayıp koşarak dışarı çıkmıştım!!!

Allam sen bidaha beni öyleee yarım akıllı ihsan eylemeeee amin yarabbim. :)
Neyse, bendeniz gidip bir paket nohut alıp gelmiş, beni zorla banyoya sokup onun rızasıyla abdestimi almış ve nohutları yıllardır bu işi yapan çok okuyup üflemekten anlayan ve bilir bir şahıs edasıyla okuyup üflemeye başlamıştım.

Oku oku bitmeeez, oku oku bitmeeez...
Leeyn daha kısa bi dua yokmudur?
Olmaaaz bu okunacak!
Mübarek sanırsın İmamhatip lisesini bitirmiiiş, üstüne ilahiyatta okumuş bide gitmiş master-doktora filan yapmış mahallemizin prof. hocası!!!
Töbe töbeee...
Kafamda dikilmiş oku diyor başka birşey demiyor...
Bu arada eve yeni sevgilisi gelmiş, adam bizi durdurması gerekirken son derece ciddi bir biçimde olayı destekliyor!!!
Deryadil sokağını cadılar basmış hanıııııım huuuuuu diyen bi allahın kulu yok yani!!!
:))))

Neyse efendim başımda uzun başörtüsü, oku babam oku okunmuş bir avuç nohut tavaya atıldı veee ben yandım sende yanasın ühüü ühüüü nidalarıyla benden çok arkadaşım tarafından şevkle, tutkula, büyük ötesi bir inançla kavruldular!!!

Bu arada mutfağın penceresinden de karşı apartmandaki yakışıklıyı kesmekteyiz!!! Ne iman, ne gözü birşey görmemezlik yarabbiiiiiim!!!

Gecenin sonunda bir poşetin içinde elimde kavrulmuş nohutlarla yüzümde güller açarak evime giderken sonuçtan çok emindim. Adam yanacak, kavrulacak!!! Acılarım bitecek!
Hödööö?
Dedim size aşk acısı adamda mantık bırakmıyooo, hemide yarım akıllı eş-dost varsa etrafta hiiiç kalmıyo o zaman!!!

Uzun süre saklandı o nohutlar.
Benim aldığım nohut paketi, bir gün yemeksiz kaldığımızda bir güzel pişirilip afiyetle yenildi... Ve o gün hatırlanıp katıla katıla gülündü!!!

Adam acı çektimi, yandımı kavruldumu bilmiyorum.
Bildiğim benim o gün çok ama çok eğlendiğim!!!

O günden sonra, akılcığımı doktor raporlu bir şekilde bile kaybetsem böyle yakmalı-kavurmalı şeyler yapmamaya yemin ettim. İnansam neyse... Hem inanmayıp hem doğru bulmayıp yapmak...Bende başka türlü bi alemim! :))))))

Patroniçeye ben bu hikayeyi anlatırken o, Avrupa'da muzurluk olsun-şekerlik olsun diye şekil şekil yapılmış eğlencelik kurşunlardan birini benim için eritiyordu!!!

Yaw dedim, bana o yaramaz al eline silah dışııın dışıııyn diye kurşun yağdır daha hayırlı olur.
Sus be! dedi...
Peki dedim.. Bide tuz dök yak beni işte o zaman arzuna tam ulaşırsın!!! Ama tikkat ette tükkandaki alkoller alev almasın... Alırlarsaaaaa, topumuuzun nazarı çıkar animallah! :)))

Warmı tuzlanacak, okuyup üflenip yakılacak, kavrulacak?
İtinayla efeeeem...
Siz hesap numaramıza yatırın paracıkları biz itinayla ne yapılması gerekiyorsa yaparız!
:p
:))))

Alışveriş arabası...

Merterdeki 3 M Migros üniversite yıllarımda toptancı marketim olarak iş görürdü.
Kıprısta okurken, orada bulmadığım veya bulduğum ama fahiş fiyata bulduğum bir çok şeyi buradan alır götürürdüm.

O dönemde eve yakın tek 3M Merterdeydi. Valiz ticareti yapanların valizlerinden, hemide fosforlu sarısından bir yiyecek-içecek valizim vardı. Valiz uçmaya 3-5 saat kala arabanın bagajına atılır ve doğruca 3M'e gidilirdi. Alışveriş arabası dolu ötesi bir vaziyette alışveriş yapılır sonra o araba tarafımdan itilmeye çalışılarak otoparka götürülürdü. Ve her seferinde de ben bu arabayı istiyoruuuuuum, amcacım ya bi gün çalalım bunu derdim. Amcamda hafif çatlak mı delimiiii olduğu belli olmayan yiyenine ses etmez, aman suyuna gidiiiiim edasıyla gülerek tamam yaparız bir gün derdi. :)

Neden istiyordum alışveriş arabasını?
Bilmiyorum wallahi. Bebekken, nasıl çocuklar çocuk arabalarını itmekten zevk alırlar onun gibi bişey benimde alışveriş arabası kullanma ve isteme arzum.
Haa sanmayın çocukken bu tadı yaşayamamış... Yaşadım yaşadım hatta fazlasıyla yaşadım. Kendi bebek arabam yetmiyormuş gibi 2 tanede kendi bebeklerimin arabası vardı! Kendi arabamda sıkılınca bebeklerimi arabalarına koyup süren benim doymuş olmam gerekiyordu amaaaa mukadderat işte...

Senelerce sayıkladım alışveriş arabası çalıcam bi gün diye...
Hatta bir arkadaşım bu kadar basit bişeyden sicilimi kirletmeyeyim diye bana Eminönünde (Ulan şu eminde'de herşey satılıyo...her derde her isteye çare orada:))))) ) dekoratif amaçlı kullanılabilecek daha küçük boylarının satıldığını, bir arkadaşının ona ev hediyesi olarak ordan alıp getirdiğini ve bar olarak kullandığını söylemesine rağmeeeen, ben illa yürütülmüş ve büyüğünü istediğimi söyleyip durdum! :)

Bu arada benim isteğim devam ederken Discovery'de alışveriş arabalarıyla ilgili mini bi bilgi filmi dönmeye başladı. Dünyada insanların en çok kullandığı dört tekerleklilerin arasında 2. sırada yer alıyormuuuuuuş!!! Hatırlayın filmi, adam alışveriş arabasıyla araba yıkama istasyonuna giriyor...

Yani ben bişeyi biliyorumda istiyoruuuuum!!! :ppp :))))

Bir gün bir alışveriş arabası yürütücem/sahibi olucam isteğim devam ederken, yaşadığı sitenin içinde 3M'i olan ve evin kapısına kadar alışveriş arabasıyla gidebildiğimiz bir sevgilim oldu benim!!!
Dırınınııııım!
Ne mutluluuuuuk, ne keyiiiiiiiiiiiif... O la laaaaa...

Yapıyoruz alışverişi sonra, arnavut taşı kaplı yollarda tangır tunguuur alışveriş arabasını ite ite apartmanın kapısına kadar geliyoruz ama içeriye sokamıyoruz basamaklarda bırakmak zorunda kalıyoruz... Olsuuuun kapımın önünde bir sürü alışveriş arabası varyaaa... Sanki ne zaman istesem inip kullanabilirim onları gibi bir durum varya... Bu da yeter bana! Ama yetmiyor ben her alışveriş dönüşü arabaya veda erderken sevgilime çok istiyorum bi gün alıcam diyorum!

Sevgilimde daha cicim günleri olduğundan gülümseyerek bakıyor bana. Ama sevgilinin, aklından ulan 15 senelik kankaydı, hafif çatlak diye bilirdim ama gerçeklerini sevgili olunca öğreniyorum bu düpedüüüz deli leeeyn dediğini düşünüyorum ben!
Adam bana deli gömleği giydirmesin diye dudacıklarından son derece sevimli ve aklı başında bir kız edasıyla öpüp sonra evimize yollanıyorum!

:))

Yeni yıla birlikte girmek için sevgilinin yanına uçarken sevgilim bana bir sürprizi olduğunu söyledi.
Ne, neee oldum. Çok istediğim ve görünce çıldıracağım birşey olduğunu söyledi.
Acaba ne?
Ben çok abuk subuk şey isterim. Ve hepsinede çıldırırım acep ne?
Söylemiyor. 45dk uçuş artııııı eve yapılan 60 dk'lık yolculuğun sonunda ben zaten meraktan çıldırmış bir halde eve girdim.
Adamı şöylesine bir öptükten sonra, çocukluğumda bile yapmadığım bir şımarıklıkla ne, nee, hadi söyle, göster sürpriziiim nee diye hoplayıp zıplamaya başladım.
Zamanı geldiğinde diye son derece cool bir gıcıklıkla cevap verince, heyecanım kursağımda kaldı ve kollarının arasından sıyrılıp ben bi çişiiim dedim.
Hafif bozuk bir halde yanından ayrılıp yatakodamızda ki banyoya gittim. Banyoya giderken sol tarafta bi gölge hissettim ama dikkat etmedim.
Banyodan çıktığımda sevgilim odanın kapısında duruyordu ve bana eee diyordu?
Bende ne eeesi oldum! Bişi var bu odada ama ne? Tanrıııım sürpriziiim etejerimin çekmecesinde!!! Her zaman çekmecemde ufak veya büyük birşey olur, evet yaaa orada sürrpriz diye kafamı çevirmemle ne göreyiiiiiiiiiiiiiiiiiim?
Tanrım, yok böyle bir adam! Ben bu adamı sevmem mi? ben bu adamın kölesi olmam mı?
Senelerdir istediğim, hemide çok istediğim 3M marketin alışveriş arabası yatakodamızda kurdelenmiş bir halde duruyooooor!!! Ve ben onu fark etmiyorum!!! Evet yatakodasında alışveriş arabasının durması çok ama çok normal bişi ya o bakımdan! :)))))
Nasıl bir şaşırma-sevinç-mutluluk ve heyecan yaşadım anlatamam. Göz yaşlarım çizgi filmlerdeki gibi fışkıra fışkıra sevgilinin boynuna atladım ve bu dedim, hani hep Tıffany'den tek taş istiyordum ya, evet dedi, artık almana gerek yok! Bu Tıffny'den de özel ve değerli!!! Ühüüü ühüüüüü...
:)))))
Mannak olduğumuzu demiştik!
Sevgili yeni yıl hediyesi olarak teeeee Alamanyalardan gelen kuzenleriyle birlikte bana alışveriş arabasını yürütmüşler!
Yaw nasıl ikna ettin onları oldum.
Bacardiye maal oldu dedi. Benim ki içirmiş kuzenleri, bi güzel sarhoş etmiş ondan sonra inmişler aşağıya 3 kişi sırtlayıp bi güzelde asansöre koyup çıkarmışlar yukarıya!!!

Ehe eheee!
Sevgili arkadaşlarım bir alışveriş arabasına gittiğim için benimle çok dalga geçselerde, sevgilinin davranışı çok takdir gördü. Görmez miiii? Düzen ve hijyen hastası adam yatakodasına yürüttüğü alışveriş arabasını sokuyor!!! Daha napsın? :))))

Sapık bendeniz alışveriş arabasını evde sürmeyi denedim ilk olarak. Ama malesef halılar buna izin vermedi. Alışveriş arabam benim valiz ve üstümden başımdan çıkardıklarımı atma arabam oldu. Aylardır mutlu-mesut bir biçimde yatakodamızın köşesinde yaşarken sevgilim dün onu yollayacağını söyledi.

Çok üzüldüm ve bozuldum.
Hep kalacak mı sanmıştın dedi...
Bende en saf-salak ve masum halimle eveeeet dedim.
Açkım dedi taşınırken nasıl taşıyacaktık onu?, nasıl açıklayacaktık?
Çocuğumuza beşik almayacaktık, çocuk evin içinde onun içinde gide gele uyuyacaktı dedim. Ya da kirli arabamız filan olacaktı! Böööööööö...
Açkım pis o dedi.
Temizlerim dedim...
Büyük dedi...
Eminönünden küçüğünü alacaksın o zaman dedim. Ya da İstanbul'a geldiğinde Okko'dan çocuklar için olanını alacaksın!
Ben sana Migros'un çocuklar için arabalı olanından alıcam, içine seni oturtup gezdiricem dedi...
Sözmü dedim?
Arabaya sığmasın dedi...
Yaaaw Eminönünden almaya sözmüüüü?
Bakarız dedi...

Ben hem sevgiliye hem kayınvalideye küstüm!
Henüz evli ve barklı olmadığımızdan evimeeee karışmayın leeeeyn şeklinde cadılıkta yapamıyorum, o bakımdan sınıf sınıııııfım...

Getttti canııım, güzeliiiim alışveriş arabaaaaam...
Getti, gettiiii...
Ossun, 4 ayda sürse beraberliğimiz sana sahip olmak güzeldi. Ama gerçek olan bişi varsa gerçekten büyüktün!

Sevgili efendiiii, hani Tıffany tektaştan vaz geçmiştim yaaaa, istiyorum yineeeee!!!
10 bin dolarcıktan başlayan tek taşmııııı yoksa Eminönünde bilmem kaça stılan ufak alışveriş arabasımııııııııııı?
Eheeee...
İtinayla pazarlık yapılır efeeeeem! ;)
Alışveriş arabam bay bay!
Tüh ya keşke işaretleseydik onu... Belkim markette veya bir evin önünde karşılarır en mahrem sırlarımıza şahitlik etmiş ömrünün en şaşılası 4 ayını bizlerle yaşamış metalciğe dokunup sevgi ve saygılarımı iletirdim!
Millette deliye bak derdi;
Anaaa kadına bak! alışveriş arabasını seviyo, okşuyo ve konuşuyo onunlaaaaa!
Karşıyakalı olmak deli olmakmış!
Eee bende delüyüüüm işte! Daha ne istiyonuuuuuuuz!!!
İstanbullardan, Nişantaştaaaan delü delü kulakları küpelüüüü gelininiz oldu işte!
:p
:)))))
Hep istediğim ama, bir gün gerçek olacağını ummadığım en ilginç isteklerimden birini gerçek kılıp, beni dünyanın en bi en mutlu insanı yapan sevgilime itaf olunur!
Şimdiii, sırada başka bi deli istek var bakalım onu gerçek kılabilecekmisin? :p ;)
Teşekkürler açkım...

6 Mayıs 2009 Çarşamba

Flamenco&Paco Pena

Çocukluğumdan beri en bi en çok sevdiğim dans türü...
Çok erken yaşta tanışıp sevmemi amcama borçluyum.
Videoların in olduğu dönemde her akşam elinde 3-5 kasetle gelirdi. Sanatı, dansı, müziği, filmleri, yönetmenleri kısaca dünyayı onun sayesinde çok küçük yaşta tanımaya ve sevmeye başlamıştım.

Flamenkoyla sonrasında aşık olacağım ilk tanışmam ünlü İspanyol yönetmen Carlos Saura'nın Carmeniyle oldu.
Tanrım, daha 9 bilemedin 10 yaşındayım... Ama Antonio Gades ve Cristina Hoyos sayesinde aşk-tutku ve dans hakkında o yaşa göre ifadesi çok zor olan bir tat ve bilinçlenme yaşamıştım. Günlerce arka arkaya izlemiş, yeşil halıyı sıyırıp, ayağıma en iyi ses çıkaran ayakkabımı geçirip babanemin parkelerinin canına okuya okuya flamenko yapmaya çalışmıştım.

Antonio Gades'in sürmeli gözleri ve sert yüz hatları o yaşta beni kendisine aşık etmişti. Kadın milleti dilmi işte 7'de de 70'de bir! Nerde can acıtacak erkek var onu bulup seçiyor! :)

Sözlükte Madeira Antonio için, ''Erkek flamenco danscilarinin stereotype'idir. Sert yuz hatlari, buz gibi bakislariyla her an bogrunuze bir bicak saplayip ardindan hic utanmadan dans edecek bir tipi vardir. Carlos saura'nin carmen'inde cektigi acilarla sinema tarihinde jeremy irons'in cektigi acilarin neredeyse tumunu tek filmde tecrube etmistir'' demiş... Bir başkasıda Flamenkonun yarı tanrısı...

Bence yok böyle bir adam... Yeni neslin bilip aşık olduğu Joaquín Cortés bana çok şov şov geliyor. Tamam adam güzel ve güzel dans ediyor ama yinede şov şov işte. Türkiye'ye gelmeden önce İspanya'da onu izlemek için çabalamış olsam da, hattaTürkiye'ye ilk geldiğinde izlediğimde adamın terden parıl parıl parlayan bedenine dokunmamak için kendimi zor tutmuş olsamdaaaa...Antonio Gades'in yeri her zaman farklı ve özel kalacak. Gades kadar etkileyici, damardan değil Cortes... Yeni nesil için üzgünüm efendim...

Ve Cristina Hoyos... Bir kadın için son derece sert hatlara sahip ve hatta somurtuk sayılabilecek ve çocukken çok çirkin bulduğum bambaşka bir efsane... Şimdi hatırlamıyorum birkaç sene önce Açık havada izleme fırsatı bulduğumda bu kadına yeniden aşık olmuştum.

Gördüğünüz üzre İspanyol kültürüyle- flamenkoyla tanışmam bu iki ünlü dev isimle olunca doğal olarak flamenkoya aşık oldum.

Başka bir flamenko efsanesi ise Paco Pena'dır. Pena İstanbul festivallerine çok gelir... Flamenko sever olunca onunlada tanışmak gerekiyordu ve şimdi hatırlamıyorum ilk ne zaman dinledim ve izledim onu...

Endülüs'ün acı ve sıkıntı dolu tarihinden-yaşamından doğan falmenkonun yeni ve farklı yorumcusudur Pena. Gitarist, besteci, oyun yazarı, yapımcı... Hepsiden önemlisi dünyadaki ilk flemenko gitarı profesörü...

Dün akşam CRR'de konseri vardı. Klasik takipçisi olarak gittim. Çok özel birşeyler bekleyerek gitmedim ama Pena hepimizi yanılttı. Bu sefer ekibiyle gelmiş... Gitar, şarkılar ve dansçılar...
Tek kelimeyle nefisti...

Dün akşam beyaz saçlı küçük dev gitarını çalarken sahnede boğalar vardı.
Erkek vücudunun bu kadar estetik bu kadar çekici olabileceği başka bir dans bilmiyorum ben.
Dün akşam boğalardan esinlenerek oluşmuş dans figürleri erkekliğe dasla yazılmış bir destan gibi geldi bana...

Dün akşam müthiş bir zevk yaşadık. Hem kulaklarımızın hem gözlerimizin pası silindi. Ve ben kendimden öyle bir geçtim ki, hayatımdaki bir çok şey umduğum gibi gelişmezse altıaylığına Endülüs'e gidip flamenko dersi almaya karar verdim!

Dün akşam Gades'i andım... Carmeni, Kanlı düğünü yeniden izlemem gerektiğini düşündüm.
Dün akşam boğaların nasıl güçlü ve etkileyici hayvanlar olduğunu düşündüm... Ve bir toplumun kültüründe nasıl böylesine tanrısal bir yer elde ettiklerini...
Dün akşam aşka geldim...
Dün akşam sahneye fırlamamak için zor tuttum kendimi...
Dün akşam dans etmek istedim...
Dün akşam kadın ve erkeğin tutkusunu hissettim-yaşadım...
Dün akşam en tutkulusundan sevişmek istedim...
Dün akşam erkeğimi özlediğimi derinden hissettim...

Dün akşam anladım ki Endülüs zamanı gelmiş...
Kıbrıs'a benzeyen, kokusu, denizi, evleri ve şarabı güzel olan Endülüs'e yeniden gitmek istedim...
Dün akşam hayatımın her alanında tutkunun hiç eksik olmamasını diledim...
Dün akşam hıdırellezi flamenkoyla kutladım...

New York Times'da Pena için; ölümlü insanları kaygılarından uzaklaştırabilecek kadar etkileyici bir virtüoz. Yaylım ateşi gibi insanı sersemleten notalarında, bir ressamın resmini renklendirirken sergilediği hassasiyeti görebilirsiniz. Dinleyici Pena'nın enstrümanıyla sergilediği ustalıktan daha mükemmelini bugüne dek hiçbir gitariste gördüğünü hatırlamıyor' demiş.

Evet dün gece ne kaygı kaldı ne başka birşey...
Müthiş bir keyif-tat ve deneyimdi...

4 Mayıs 2009 Pazartesi

Davulun sesi uzaktan hoşgelir misali temizlik ;)

İki şehirde yaşam hem keyifli hem keyifsiz...
Haftasonundan haftasonuna yaşadığınız bir yerde neye ihtiyacınız olabileceği belli olamıyor bazen.
Valiz yap, hazırlan ve uç.
İlk başlarda zevkliydi ama sonraları o valizi hazırlamak ve taşımak yük gibi gelmeye başladı.
Aaaa onu koymamışım...
Tüüüh bak o olsaydı şimdi...
Derken bendeniz yavaş yavaş sevgilinin evine eşyalarımı taşımaya başladım.
Hatta çaktırmadan onu alışverişe götürüp yepiz yenilerinide aldırdım. Artık herşeyden 2 tane var. Biri İstanbulda biri İzmirde. Hatta İstanbulda olmayan bir sürü yeni cicim bile var. Ve onlar şimdilerde İstanbul'a taşınıyor, bu lazım olur vs. diye...

Ordan oraya taşına taşına yuvarlanıp gidiyorum işte! :)))))
Haftasonlarından haftasonlarına yaşayınca evin temizliği ve düzenide pek umrunuzda olmuyor. Uçaktan iniyorsunuz, valizinizi bırakıyorsunuz ve başlıyor 5 gündür sabırla ve özlemle beklediğiniz yaşam.
Üstünüzü nereye çıkarmışsınız, çorabınızın teki nerede, banyoda bitmiş bir şampuan varmı yok mu oooooo hiçbiri umrunuzda olmuyor...
Gitme saati yaklaşırken gelirken düzenli olan valize bulduklarınızı tıkıp uçuyorsunuz. Ha bide ortada görünenleri dolaba tıkıyorsunuz...

Yani biraz pasaklı ötesi, dağnık ötesi, düzensiz ötesi bir karakter sergiliyorum.
Normalde öyle değilimdir.Düzeni çok severim. Hatta bu konuda manyağımdır. İkea'dan bi rsürü çekmece içi düzenleyiciler almış ve çekmecelerimi öyle düzenlemiş birisiyim.
Evde her şeyin yeri bellidir. Evi tasarlarken hem anneme hem marangoza kafayı yedirtmiş biriyim.
Aaaaaa tornavida gak guk ıvırzıvır çekmecesini unutmuşsunuz...
Ayakkabılıkta cila-boya gözü...
Temizlik malzemeleri gözü...
Aaaa olmaaaaz, nevresim-havlu-yorgan-battaniye için ayrı bir dolap şart diye herşeyi sınıflandırmış, bölmüş ayırmış ve tasarlamış bir hatunken sevgilinin evini dingo'nun ahırına çevirebilen nadir bir şahsiyetim ama!

Sevgilinin evine temizlikçi gelecek...
Gelmeden klasik toparlamaları yapması gerekiyor ve bu toparlamalar sırasında da benim oraya buraya toplama maksadıyla tıkıştırdığım şeyleri bulmaması na mümkün... :))
Biiuuuw biiiiuuuuuuwww... (Telefonum F1 manyaklığımdan dolayı Ferrarinin yarışta çıkardığı nefis seslerle çalar)
Aloooo...
Açkım, bil bakalım 2 saattir neyle uğraşıyorum?
Bilmem neyleeee?
Senin eşyalarını bulup toparlamakla...
Benim eşyalarım topluuuu...
Sen öyle zannet!
Çorapların benim çorap çekmecemden çıktı.
Eee seninkilerde siyah benimkilerde, çamaşırları toplarken karışmıştır...
Diğerleri normalde jartiyerli olanları ne iş?
Eee bilemedim şimdi, neeext!
Peki next, sabah nezlen için aldığımız ve kullanamadan kaybolan selpaklar?
Bilmem, şeytan alıp götürmemişmiydi onları ehi ehiiiii
Ehiii ehiii, yatağın altından çıktılar ve bide bir sürü kullanılmış selpak!
Uyku sersemi burnumu silip yere atmışım demekki onlarda yatağın altına kaçmışlar eheee...
Eheeee... Peki banyoda bir sürü şampuanının olduğunu ve hepsininde içinin boş olduğunu biliyomusun?
Eeee bilmem, bilmiyorum galiba...
Peki bir sürü body shop body butter'ı var... sünger var, kese var, krem var, bir sürü lens kabın var...Deodorant var...
Yaaa Fa arada çıkardığı güzel kokuları sonra çıkarmıyor bende stokluyorum...
Açkım, 10 sene yetecek kadar deodorant var burda.
Ne güzel işte... Kokum değişmeyecek uzun süre...
Peki bunların bazılarını İstanbul'a götürsen ve sadece kullandıkların kalsa burda...
Sen beni istemiyosuuuuuuuun, evlendiğimizde nolcak pekiiiiiii, deodorantlarımı-kremlerimi ofistemi tutucam?
Açkııım, illa muzurluk yapıcan, illa yanlış anlayıp alınıcan dimiiii?
Hı-hı...
Birde şey var...
Ne var?
Saçların... Her yerdeler... Öbek öbek...
Ne güzel sana benden parça bırakıp gitmişim...
Ozyyyy!
Açkım hiç olumlu tarafından bakmıyosun yaaaa... Kıl tüyde olsalar onlar kanımdan canımdan parçalar!
Yani öylede denebilir de...
De sineeeee açkııııııım? Saçlarımı mı kazitiiiim istiyosun yaniiiiii !!! Napim dökülüyolar! Sende teyzem gibi yap, başıma bone taktırıp dolandır evde!
:))))))))))) Açkım yaaaa...
Ne yaaaa, hem o saçların benim olduğu ne maluuuum?
Nasıl yani?
Belki eve benim saç rengimde hatun atıyosun?
Ozyyyyy diyorum başka bişey demiyorum!
Pes ediyosun yani...
Eveeet !
Eheeeee, amaçta buydu zaten açkıııııım!!!Kadına sevgilerimi söyle, benim saçımdı gakımdı gukumdu onlar kolay şeyler asıl, banyoları bi güzel ovsun, fayansları silsin, klozet ve lavobonun silinmemiş yeri kalmasın, mutfak dolaplarını indirsin aşağıya... Balkon masası-sandalyeleri ovulsun, hatta küvete sokabiliyosa küvette çitilesin onları... Buzdolabını çeksin... Aloooo dinliyomusun beni... Alooooo...

Takriben 2 gün boyunca sürecek eyleme uzaktaaaaan sevgi ve saygılarımlaaaaa... Açkııııım, kolaygelsiiiiiiiiin !;)

Bahar haberleri :p

Uzun bir aradan sonra mekana gidiyorum...
Portmantolukta solaryumdan taze çıkmış straplez elbiseli Türk sarışını oturuyor...
Kim bu istakoz diyorum...
Doktor diyorlar.
Solaryum ışıldağı bir doktor haaa...
Hemide cerrah diyorlar...
Bu cerrah!!! Amanıın yarabbim... Kendini böyle haşlayan-kızartan hastalrı nasıl kesip biçiyordur acep!
Neyse bilemeyip, şarabımı alıp cam kenarına geçiyorum.
Kızlardan biri bir çıtırdan hoşlanıyor. Çıtırda ondan... Benim gözüme kestirdiğim yer meğersem çıtırın yanıymış... Kızların işine geliyor hoooop bizim hatun ordusu beni bahane ederek geliyorlar.
Oğlan pek ahım şahım bişi diiil. Yanımdakine eğilip soruyorum, harbiden bunu mu beğeniyor diyorum...
Evet şekerim diyor.
Leeeyn bizim kızın yaşı büyük kendisi ufacık tefecik, bu çam yarması onu ezer mezer animallah diyorum...
Kahkahayı patlatıyor... Bizimkisi hiç altta kalırmı diyor.
Doğru kalmaz! Unutmuşum bizimkini... Erkek olsan wallah billah her daim ve koşullda kadının olurum dediğim türden bi yaratık bizimkisi... Allahtan erkek değil... Mahalleyi bırak, İstanbul'da kız bırakmaz canlarını okurdu... Yırtmışız! Eheee zavallı erkekler... Hatta şu an için geçerli olan zavallı oğlan çocuğu! Birdaha başkasıyla sevişemez bu iri yarı çamyarması tıfıl...

Amaan bana neeee! Bağdaşımı kurup uzun zamandır gelmediğim mekanımı kesmeye başlıyorum.
Allam yarabbim... Her yer hatun kaynıyor. İçerdeki erkek nüfusu okadar az ki! Ve hepside nasıl çoluk çocuk! Mekanda 4 tane adam var. Onlarda eş-dost! Geri kalan kindergarden kıvamııııııı!!!
Leeeyn salak karılar artık bunlarla mı takılıyosunuz diyorum...
Evet şeker diyor, geeeençlik aşısı onlar!
Leeyn bunların daha bıyıkları terlememiş ki! Wallah billah Uğur Dündar'ın kulağına giderse sübyancılıktan içeri tıkılırsınız!
Aaa ne sübyanı ayoool vardır 24-30 bunlar diyor... Çıtır çocuk iyidir diyor... İyi sevişenleri bol oluyor diyor!
Haaaa...
Haaa ya...
Tanrıııııım! Şaka yollu 50'den önce çıtııır almicam ben lafımı 40'ların ilk başlarındaki arkadaşlarım gerçek yapmışlar!
Elimde şarap kadehim olsada, kimsenin özel hayatı, seçimleri beni ilgilendirmesede birden apdestiiiiiim kaçıciiiiik benim burda ayoool moduna giriyorum.
Hadiiii size iyi günler diyip, solaryum ışıldağı doktora cık cık gözlerle bakıp diğer mekanıma geçiyorum.

Anaaa o neeeeee!!!
Sadece 1 tane erkek var. Oda mekanın sahibiiiiiiiii!!!
Gece 23.30 itibariyle nişantaşında kadınlar matinesi varmış artıııııııııııııık !!!
Anaaa aylardır görmediğim bir sürü kadın!!!
Tam kahve içip fal baktıracak, manikür-pedikür yaptıracak bir ortam!
Burdaki hatunlar durgun, yorgun... Maksat iki lakırdı... Etmem mi sizlerle iki lakırdı...
Ederim hemide saati fark etmeyip neredeyse sabaha kadar edebileceğim tatlılıkta...

Hayat ilginç...
Tercihler-yaşamlar farklı...
Ama gördüm ki, benim ruh limanını bulduğundan beri artık eşinde-dostunda bir takım şeyleri görmeye tahammül edemiyor...
Belkide yaşlandım...
Belkide hep mutasıptım da farkında değildim!
:p
Aman neyse ne...
Kısaca nişantaşına bahar gelmiş efeeeem, ancak çiçeklere konacak böcükler bu sene havalardanmı sulardanmı bilinmez sebeplerden pek semirmemişler...
:))))))))