Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

25 Kasım 2009 Çarşamba

Değişim...

Farkındalık levelım artmış durumda.
Ya yeni yaşımla alakalı yada doğum günümden 3 gün önce yaşanan ölümle...
Nedeni nedir bilinmez ama insanlara ve ilişkilere karşı bi farkındalık durumu söz konusu...
Herkes sanki şeffaflaştı ve ben onların içlerini görüyorum sanki... :p
Mecazi anlamda canıııım, kafayı yemedik merak etmeyin !!! Alt tarafı 3+7=10 olduk! :)))

O kadar yalan-papmacık-ikiyüzlü yaşıyoruz ki hayatımızı...
Kimse kimseye gerçek düşüncelerini-hırslarını-üzüntülerini söylemiyor...
İçinde birikenlere rağmen hayatı devam ettiriyorlar...
Kıskançlıklarla, öfekelerle, çekememelerle...

Bana bi ııyyyk hali gelmiş durumda.
Genellikle her cenazeden sonra bunu hissederim ama şayet benim veya bir yakınımın değilse bu his gelip geçici olur... Ama busefer olamadı malesef... Yakın arkadaşlarımın anneleri o çok bildik kendi cenazelerimdeki ııyyyk hissini hissettirdi.

İyi ve kötü günde insanlar orda olmalıyız mantığıyla gelirler. Sevselerde sevmeselerde genlerimize işlemiş olmalı-bulunmalı durumundan bir sürü insan geliyor... Ne kadar yapmacık ve yalan ahlama vahlamalarla... İlla sarılıp bak ben geldim, burdayımı ıspatlar...

Asıl eylem gerçekleştirilecekken hepsi yokoluyor... Sonra bir daha ortaya çıkıyorlar...

Edilen muhabbetler, gülüşmeler... O nooo ki oo noooo...
Arkadaşların çoğu ortak olunca birden bunca insanla görüşmem şart mı oldum?
Anneleri için başsağlığı dilenirken takınılan yalan tavır benimle başka bir şeyi paylaşırkende pekala takılabilirdi hatta takılıyordu!!!

Daha ne kadar 3 maymunu oynayıp, salağa yatıp, ciğerini biliyorum ama sen çok iyi sakladığını sanıyosun şimdi bunu ortaya çıkarsam rezil olacaksın, senin rezil olman benim pek bi işime yaramayacak o yüzden anlamamış gibi yapıyoruma devam edecektim?

Daha ne kadar sahte sevinçlerini, mutluluklarını paylaşma rollerinde oscarlık yardımcı kadın oyuncu rolünü alacaktım?

Acıdan sevinen, iyi ve güzeli kıskanan, açık olmayan bi sürü insan !!!
Hepimizin sosyal hayatı ehi ehiler üzerinde kurulu...
En can dostlarımıza bile yeri geldiğinde yalan tavır takınmak zorunda kalabiliyorken neden can olmayanlara takınmayalım?

Bilmiyorum bir anda herkezin bir şekilde rolleri çözüldü... Ağızlarından döküleni değil içlerinden söylediklerini duymaya başladım...

Ve birden kiminle neden arkadaş olduğumu düşünmeye...
Ve benimle neden arkadaş olduklarını...

Ve birden size benim ihtiyacım yok oldum.
Farkındalık boyutum tavan yaptı !!! :)))

İnsanları karşıma alıp açık açık yüzlerine söylesem ne değişek ki...
Kendilerince bir doğruları var... Ve bunu uygulamaktan vaz geçmeleri zor... Çünkü herkes birbirine böyle davranıyor...

Kırılıyorlar ve kırılma nedenlerini söylemiyorlar...
Ulan müneccimmiyiz hepimiz? Söyleki bilmeden yapıyorsa birdaha yapmasın! Bilerek yapıyorsa hayatındna def et kurtul!!!
Bir yere-bir yerlere ait olmak içinse dostluğun gel açık açık sebebim bu de! Kaşında ki seni aaay benimle arkadaş oldu sanmasın!!! Maksadının o ortama girmek olduğunu söyle sokalım, yalansız dolansız!!!
Bir adamdan hoşlanıyosan gel açık açık ben bu adamdan hoşlanıyorum sizin durumunuz ne diye sor. Ortada sebep yokken saldırma! Bizde noluyoo leeeyn olmayalım. Dünya ahiret bacımızdır abi, tepe tepe dene şansını diyelim.
Dinlemek istemiyorsan, sorma... İlişki düzeyini iyi ayarla ki millet sana gelmesin...
Empatiyi bir deneseniz... Karşınızdaki de insan...
Dedikodu malzemesi olarak muhabbet etme... Sanıyormusun kimse senin hakkında konuşmuyor...sadece sen yapıyorsun dedikodu...

Mesleki defom gözlem yeteneğim...
Yukarda saydıklarımın çoğu gözlemlerim...
Cumartesiden beri bir kenara oturup izliyorum... İzlediklerim en komedi olandan daha komedi...
O noooo modundayım...

Uzun zamandır bu riya ve gerçek olmayan durumlar rahatsız ediyordu... Minumumda tutuyordum ilişkileri...
Şimdi tahammül sınırımı çoktan geçmiş durumdalar...
Şöyle bi düşündüm ve kafamdan bi liste yaptım... Hangisine ne için ihtiyacım var diye...
Pek yok hiç birisine...
Bi süre birbirmizsiz yaşayabiliriz... Hatta sonsuza dek! :) De sosyal hayat kanunları sebebiyle ehi ehi yapmalıyım... Hepimizin yaptığı şeyi...

Ama bi süre bu ehi ehileride yapmadan yaşamak istiyorum...
Yalan ve riya depom bi boşalsın... Yenilerine yer açılsın sonra...

Hayatta değişmeyen tek şey değişim...
Bu aralar çevremdeki bir sürü insan bir değişim halinde...
Yıldız hareketleriyle mi alakalıdır bilmiyorum ama herkes değişimde...
Benim değişimimde sanırsam farkındalıklarımı uygulamaya geçirmek olacak...
Bir sürü ilişki sil baştan yeniden yazılacak...
Ve bunun sebebi bir cenazede oturup gözlem yapmak... :))

23 Kasım 2009 Pazartesi

Birsen teyzeme...

Müthiş bir insanı kaybettik...
Cumhuriyet Mimarlığında kilometre taşı olmuş kadın mimarlardan,Restorasyon alanında faaliyette bulunan mimarların ablası, Mimarlık Vakfı’nın ve Sandığının kurucu üyelerinden, dostlarımın annesi, benim hep birlikte çalışmayı arzuladığım patron adayım, akşamüstleri sohbet arkadaşım...

Onunla ilk tanıştığımda bana çok sert gelmişti...
Amanın olmuştum, bu hatunun yanında çılgın bediş olmamalı...
Çünkü sonderece otoriter bir duruşu vardı...
Kocaman eşşeklerde olsanız üniversitenin koridorlarında görünce korkup kaçacağınız profesörler gibiydi...
Ama yanılmışım...
Ben ben olmadan 2dk. duramadığımdan, tanıştıktan yarım saat sonra onu güldürmüştüm...
Gülünce rahatlamış ve ohh ya yanınızda kendim olmak istiyorum demiştim...

70'lik arkadaşımızdı o.
Benim için meslektaşım olması ve tecrübeleri önceleri çok önemliydi... Sonra hayat tecrübeleride önem kazandı.
Arkadaşlarım ne kadar şanslılardı, bu kadar kafa ve aydın bir anneleri olduğu için...
Ama klasik evlat-anne sendromu onlarda da vardı...
Birsen teyzem anneler bazen uzak durmalı, susmalı derdi... Kabahat hep bizdedir...
Canım benim...
Nasıl inceden inceye laf dokundururdu...
Arif olan anlar misali...
Ama benim eşşekler anlamak istemezlerdi...

Ah ah oğlundan ne çekiyordu... Evlatçııııım diye başlardı... Ama oğlan anne ya işim var şimdi uf derdi.
Kız, oğlanın derdinden bıktım git oğlunla hallet derdi...

Evlatlarına düşkün, son ana kadar onların yanında...
Kendi dönemiyle şimdiki dönemi kıyaslamayan...
Çağına ayak uyduran...
Bu yaşta Auto-cad kullanmayı öğrenmiş, hala daha şantiyelerde koşturan, tasarlamak, üretmek için çabalayan...
Yılmamış...
Kaybetmiş, kazanmış, umutları gitmiş, yeniden umutlanmış gerçekten yaşamış bir çınardı.

İstanbul hanımefendisiydi...
Ah topuklu ayakkabılarına bayılırdım.
Önemli toplantısı varsa nasıl şık giyinirdi... Elinde de hep dünyayı sığdırdığı kocaman çantası...

Cafe'de hep sol köşede otururdu...
Zarif bir şekilde bacak bacak üstüne atar, bir kadeh şarabını içerdi.
Mekanda yaşlı birisi varmış hissini vermezdi... Herkes bir şekilde onunla dost olur, sohbet ederdi...
Fikir alışverişi yapılırdı...
En marjinalinden en mutasıbına kadar herkesle arkadaş olurdu.
Yargılamazdı.

Bana Ozy demek başlarda zor geliyordu ona.
Ah kızım diyordu diyemiyorum...
Kimse adımı söylemiyordu bana...
Ozy halleder dediklerinde o kim diyordu...
Benim Birsen teyze derdim...
Doğruya sensin...
:)

Ben arkadaşımı keybettim...
Hastalanıp hastaneye yatmadan önce çocuklarından çok onunla vakit geçiriyordum.
İş çıkışı kafeye uğruyordum ve o orda oluyordu...
Başlıyorduk sohbete...
Ben dert yanıyordum... İşimden, annemden, ilişkimden...
Bana sabret diyordu... Annle beni bir buluştursan bir konuşsak, ona anlatsam bazı şeyleri diyordu...
2 evlat yetiştirmiş, neler neler yaşamış bir annenin tecrübelerini benim deli fişek annamle paylaşmak istiyordu...
Ama benim anam inat edip buluşmalara gelmiyordu... Biliyordu söyleneceklerin doğruluğunu...

Bir kaç sene önce birlikte mimarlık gününün kutlamasına gitmiştik.
Nasıl keyif almıştım.
Bütün arkadaşları Türk mimarlığının önemli şahsiyetleriydi...
Mesleği bu güne getirenler...
Çok keyifli ve çok özeldi...

Patronumu tanıyor ve bana çok üzülüyordu.
Bana sabret diyordu. Bir iş alayım kurtulacaksın...
Sizinle çalışmak çok isterim diyordum. Para-mara istemem... Sizin tecrübeniz, sizden öğreneceklerim bana yeter...

Şimdi geldi aklıma... Bi avrupa truna çıkamadık ! Ah sizin evlatçığınız yüzünden... Durumlar biraz daha iyi olsun birlikte seyahate gidelim derdiniz hep.

Yapamadık Birsen teyzem, yapamadık...

Sizi Hazirandan beri çok özlüyordum...
Şimdi daha çok özleyeceğim...
Evlatlarınız bana kızacak ama siz daha iyi bir dosttunuz...
Biliyorsunuz çocuklarınızı, bir allahın wahşi kadını ötekisi tembeli... :)
Şaka bir yana, merak etmeyin onları... Onlar bizelere emanet...

Kaç yaşında olursanız olun yaşanacak bir sürü şey oluyor...
Umarım gözünüz arkada kalıp gitmemişsinizdir.
Siz çok yüce bir insandınız kırgınlıkları, üzüntüleri, gerçekleşemeyen beklentileri aşmış olduğunuza inanıyorum.
Geçmişle düşman değil dosttunuz...

Ameliyata gireceğiniz gece bana verdiğiniz nasiyat kulağımda hep küpe olacak...
Hasta yatağınızda bile zarifliğinizi bırakmadınız hiç... Kızınıza hiç anana çekmemişsin diye takılmıştım. Hatun yatakta bile nasıl usturuplu-kadın kadın oturuyordu bizse sanki sokak seserileri gibi... :)
Teşekkür ederim Birsen teyzem, yaşanmışlığınızla hayatıma kattıklarınız için, sizi tanıyıp paylaştığımız güzel ve kötü anlar için... Beni dinleyip bana yol gösterici olduğunuz için... Mesleğime beni yeniden aşık ettiğiniz için...

Elinizde poşetlerle pasajın köşesinden belirmenizi, köşenize geçip çantanızdan akşam üstü nevalenizi çıkarıp bize ikram etmenizi ve her telden yaptığımız sohbetlerimizi çok çok özleyeceğim...

Güle güle...

20 Kasım 2009 Cuma

Hapi bööört meeee...

37 sene önce bu gün doğdum.
Bir kış çocuğuyum...
Hoş yaz, sonbahar, kış, ilkbahar çocuğu olunca ne fark ediyor bilemiyorum ama... :))

3 ve 7 en sevdiğim sayılardandır. İkisinin toplamı ise en bi en sevdiğim...

Bir ay sonra en sevdiğim yıllı sayıya gireceğiz. Yaşımın sayılarının toplamı ve girdiğimiz yıl aynı olacak !!!

Yupppiii !!!

Sevinecek ne varsa? :p


Yeni senenin ve yeni yaşımın bana çok çook uğur ve güzel şeyler getireceğine inanıyorum.
Tüm geçmiş sayılarımı pardon yaşlarımıda sevgiyle anıyor ama 37 kadar keyif vermediklerini kabul ediyorum.


Yaşım büyüdü diye panik olmam gerekirken ben 'ehi ehi sevdiğim iki sayı oldum' şeklinde bir sevinç içindeyim...

:)))


Kendime güzel şeyler diliyorum...

Sağlık, huzur, mutluluk, imkanlarımın artmasını, sevdiğim insanlarla çevrilmiş olan çevremin daha sıkı bir sevgi ve dostluk çemberi halini almasını, sevdiklerimle yaşamayı onlarla keyifler paylaşmayı, dünyayı keşfetmek için gezip tozmayı diliyorum... :)


Daha güzel, daha mutlu, daha aydınlık, daha belirgin günler diliyorum...

Geçmiş benleri sevgiyle uğurlayıp yeni bene kucak açıyorum...
İçimdeki umudu, çocuğu, innaçları, temizliği yitirmeden keyifle yolumu almak istiyorum...


Çok megolomanca olacak ama kendimi herşeyimle çok ama çoook seviyorum.
Huylarımla, huysuzluklarımla, başına buyruk yaylığımla, özgürlüğüne deli düşgün Amazonluğumla...
Taransalarda hep darma dağınık olan bana tek tek beyaz teller hediye etmeye başlayan olgun bi kadından çok afacan bi velet olmamı devam ettiren uzuuun saçlarımı, erimeyen göbeğimi, ilk okuldan bu yana önce gözlük sonra lensli olmama neden olan açık olmayan kahverengi gözlerimi, mesleğimi icra ettiren hala yenmekten kurtulamayıp, tüm manikürcülerin zaman zaman acıdığı ellerimi, boyumu olduğundan daha uzun gösteren kürdan bacaklarımı... kısaca ruhuma hayat veren bedenimi...
Herşeye merak sarıp sonunu getirmeyip sıkılan yapımı...
Yerimde duramayıp ruhuma göre esmemi...
Takmaz takarlığımı...
Vurdumduymaz imajımın altındaki buz dağlarımı...
Hayatın getirdikleriyle geyik yapabilme yetimi...

Çılgın bediş lakabını almama neden olan bence çılgınlık olmayıp ama millete çılgınlık gelenleri yapma yetimi...
Kocamaaaan saf, temiz, iyi niyetli sevgi ve aşk dolu yüreğimi...
Kin tutmaz, kurcalamaz, yargılamaz, olduğu gibi olan...
Beni ben yapan özel-tekil-şahsıma münhasır olan herşeyimi...


Yani nefis bi insanım kısaca! :p Ben kendimi, siz beni sevmeyipte kimi seviceeeeez? :pppp


Güzel gel yeni yaşım...
Hiç olmadığın kadar iyi gel...
Bana yeni ufuklarla, zenginliklerle gel...
Beni çoğalt...
Hem kendim hemde çevrem için ışık olmamı sağla...
Yüzümü daha çok gülümset...
Eski ve yeni benlerin güzel uyumu ol...
Yaşlanmak olma... Gelişmek, güzelleşmek, çoğalmak ol...
Arzu ettiklerimi kocamaaan kırmızı bir kurdelaya sarılmış hediye paketiyle getiren ol !
Mutluluğum ol...
Unutulmazım ol...
Ben ol...


Hoş geldin...

Meraklı kediler

Türk milletinin alakalı olsun olmasın herşye burnunu sokmasına gıcıkım!!!
İlla herşeyi öğrenicez!
Sana neeeeeee !!!
Cık olmaaaaaz, öğrenmezse bilmezse animallah bi yerleri şişer, çatlar, patlar yoksam !!!

Klasik müzük icra eden bir çift var.
Hatun bir üniversitede geleceğin sanatçılarını yetiştiren başarılı bir piyanist, kocasıda İstanbul'un önemli orkestralarında baş kemencı olarak görev alıyor...

Mahallemizin gizli saklı bir yerinde her ay, yer altında son derece güzel konserler verilmekte. Bu çift bu etkinlikleri düzenleyen kuruluşun sanat danışmanlığını ve orkestra yönetimini yapıyor...

Herkes tarafından beyeniyle izlenip, takdir görüyorlar, çocukları sanki izleyicilerin torunu vs...

Geçen kış ne olduysa oldu, sahnede ışıl ışıl parlayan, uyumla eserler icra eden çift ayrıldııııı...
Hemen dedikodular başladı...
Fısır, fısır, kısır kısır...
Aaaa adamın sevgilisi varmış...
Ayyy vah vah... Pek bi efendi duruyodu ! (Hödööö efendi duran insanlar aşk-meşk yaşayamaz mı)
Yazık kadına...
Çocuklarına hele çok yazık...

Klasik ah vah olayları...
Bayılırız ahlanıp vahlanmaya...

Sahnede ki uyum demek ki ev yaşamlarında yoktu. Adam evliyken gidip bir başka hatunla aşk yaşamaya başlamıştı, ohaydı, çüştü ama bu onların özeliydi. Kimse neyin ne olduğunu bilemez kimseye laf söylemek düşmezdi.
Belki kadın kötüydü...
Belki adam...

Bize neeeeeeeeee?
Evet bu kadar uyumlu, başarılı ve sevilen bir çiftin ayrılmasını kimse istemiyor anlıyorum ama dün akşam konserin arasında bir hatun öyle birşey yaptı ki ohaaaaaaa oldum !!!

Ayrılmışlar ancak sanat yaşamlarını uyum içinde devam ettiriyorlar... İlkokula giden bir oğulları var. Sahnede olmasa bile özel yaşamlarında görüşmek zorundalar... Nasıl başardılarsa başarmışlar dostça üretmeye devam ediyorlar hala... Harika birşey onlar adına...

Amma velakin Türk milleti kim kiminle nerde ne yapıyoru öğrenmeden rahat durabilir mi?
Duramaaaaz !
Yanımızda oturan ex banka emeklisi hatun arada çekmiş çocuklarını sorgu sual yapmış !!!
Baban nerde kalıyor?
Siz nerde?
Görüşüyomusunuz? vs...

Ara bitti geçtik yerimize ve hatun iğrenç bir alçaklıkla öğrenip rahata ermesini sağlayan bilgileri bize satmaya başladı !

Anneyle oğul ortaköydeki evde kalıyorlarmış...
Adam annesiyle kalıyomuş, çok ama çok çirkin evli bir kadınlaymış ilişkisi... Oğlan babaneye gidiyomuş babayı görmeye vs...

Çüüüüş yani çüüüş !!!
Gelmişsin 60'na... biriside senin torunlarını böyle sorgulasa hoş mu olur?
Küçücük çocuk, safça sizlerin gösterdiği ilgiyi, sevgi zannediyor, sizlere hürmetinden geliyor yanınıza ve sizde çocuktan al haberi oynuyorsunuz !!!

Babam öldükten sonra bir takım teyzeler banada aynı oyunu oynamışlardı.
Neden öldü?
Nerde öldü?
Neyle geçiniyosunuz?
Babanın ailesi ilgileniyomu seninle?
Annen yeniden evlenecek mi?
Ayyyy yetiiiiiiim !!!
Hödöööö? Kim yetim? Ben mi? O nedemek? Anneeeeeeee bunlar ne diyo yaaaaaa...

O zamanlar tabi ki ebenin... bilmemnesi demeyi bilmediğim yaşlardı... Babam öleli 1 ay olmuş hatun annen evlenecek mi yeniden diye soruyo? Heee babam ölmeden önce annem yeni koca ilanı vermişti, yavaş yavaş görüşmeye çağırıp değerlendiriyoruz cici babaları !!! Töbe töbeeee... :)))))

Neredeyse üniversite bitene kadar ben babam hakkında hiç konuşmadım insanlarla. Çoğu insan babamın öldüğünü rastlantı eseri öğrendi.

İnsanların abuk ve terbiyesiz sorularından kurtulmak için çok domuzca davranışlar sergilemeye başladım. Bana saygısız, büyüklere karşı nasıl davranıyor vs. dediler... Ben kabahatliydim... Aile sırlarımızı ifşa etmediğim için... Bir dönem adım yabani çocuğa çıktı ve babasızlığımdan dolayı tepkisel davranışım sandılar... :)))

Kim ne sandıysa sandı... Baba öldükten 1 ay sonra kimse ağzımdan tek kelime alamadı... Dün akşam ufaklığa yaşattıkları iğrenç-iki yüzlü-duyarsız davranışlar geçmişteki meraklı teyzelerle yaşadığım kötü anılarımı canlandırdı.

Noldu rahata erdin mi? Kaşıntın geçti mi?
Orda kaç senelik bi yuva dağılmışmış, çocuk yeni bir yaşama alışacakmış mış kimsenin umrunda değildi...
Eminim babanın birlikte olduğu kadın ve kocası hakkında daha fazla bilgi soramadıkları için kaşıntıları geçmemiştir.

Elalemin hayatından, acılarından, trajedilerinden nasıl keyif alıp günlere meze yapan bir toplumuz ya...

Ayıp ya ayııp !!!
Kimsenin hayatıyla ilgili soru sormam. Merak etmem. Etsem bile sormam!
Herkesin hayatı kendinedir.
Öğrenipte elimden birşey gelmeyecekse bana neeeeee !!!

Ama olmaaaaaz, fısır fısır o bilgiyi kulaktan kulağa taaaa fizan'a kadar iletmeden Türk milleti rahata ermeeeeeeez !

Çüşünüüüüz !!!
En kısa zamanda çocuklarını tembihlesinler diye bir uyarı yapmayı planlıyorum. Dün gece fırsat bulamadım.

Kıssadan hisse, biz bence iki yüzlü, meraklı ötesi, herşeye lüzumlu lüzumsuz burnunu sokmayı seven iğrenç bi milletiz !!!

Kendi işinize baksanıza yaaaa...
Kimsenin bi boku beni ilgilendirmiyor, kimsede benim bi bokumla ilgilenmesin !!! Kimseylede ilgilenmeyin lütfen, ne demişler; gülme komşuna bir gün gelir başına !!!

18 Kasım 2009 Çarşamba

2. The Big Bang Theory... :))

Tarih tekkerrürden ibarettir noktaaa !!!

Aylar önce yaptığım alışverişler için ne o çeyiz mi düzüyosun diyen hatun aylar sonra benden beter bir halde alışveriş çılgınlığı yaşamakta...

Dün akşam üstü evimde keyif halindeyken aradı hadi kahve içelim dedi...
Üşenmeden kalktım gittim, sohbet sohbeti açtı anaaa saate bi baktık ki neredeyse bal kabağı olacağız.

Evimize doğru yol alırken yolumuzun üstündeki City's'e masumca uğramayı teklif etti... French press'e ihtiyaçları varmış efem, Esse'ye bi uğrayıp bakabilirmiymişiz... Sattlerdir Starbucks'ta oturuyoduk orda neden bakmadın oldum... Çok pahallı dedi... Sanki Esse'de ucuz olacak! Adamlar Bodum satıyolar... Gecenin 21.00'de Nişantaş Desperate Housewiveslar modunda mahallemizin lüküüüs alışveriş merkezine giriş yaptık.

Bir kaç gün önce yazmıştım, biz kadınlar bişeye el atmadan değiştirmeden rahat durmuyoruz diye...

Daha maşşallah supan allah 2 aylık ilişkileri... Ama benimki eve adım attığı 2. gün buzdolabı güccük, fırın yok diye vıdılanmaya başladı !!! Hatta geçenlerde sevgilisinin evinin bahçesinde yaptığımız mangal partisinde uzun süre konumuz bi fırınımız olsa ne iyi olacaktı !!!

Adamı nasıl etkilediyse geçtiğimiz haftasonu sonunda mini fırınları olmuş !!! Şimdi sevgili haklısın buzdolabı küçük diyormuş !!!

O noooo ki ne ooo nooooo!!!
Şşşşş sevgülüüüüü kıymetimi bil bak ! Senin ki sadece sana mum aldırtıyor!!! :p :)))

Esse'de aradıklarımızı bulamadık. Yeni mallar bu akşam geliyor yarına kısmet dediler, bizde mukadderat diyerek ordan çıktııık ve baklayı ağzından çıkardı:

Ozy'yaaa havluları çok kötüü, nevresimleride gel Linens'e gidelim dedi !
Dırınınıııııııııııııııııım !!!
Yuvayı dişi kuşun yaptığı an !
Resmen birlikte yaşamaya başladıkları an!!!

Senmisin aylar önce sevgilinin nevresimlerini beğenmiyorum diyerek gidip nevresim alıp onları teee İstanbul'dan İzmir'e taşımama eheeee çeyiz düzüyo diye dalga geçeeeen!!! :)))))

Kızıııım kadınız biz, sınırımızı, sahipliğimizi belirtmeden duramıyoruz... heyvanlar koku bırakıyo biz eşya ha haaaaaa yürü gidelim, sayende gece gece eğleneyim ! diyerekten girdik Linens'e...

Kampanya varmış...
İlk önce nevresimlere daldı...
Sonra Ozy'ya havlu istiyorum dedi...
Havlu cennetindesin dedim al...
Aslında dedi bornoz, bornoz almak istiyorum...
Yok dedim çüüüüş !!! Kızım manyakmısın önce bi gelip istesin seni sonra bi söz kesilsin... Sonra çıkarız çeyiz alışverişine...
Çeyizlik değil dedi... Bornozu çok kötü !
Leeeyn adamın hayatına ondan habersiz bu kadar müdahale edilir mi? Belkim çok seviyo eski lime lime bornozunu?
Ya Ozy ya...
Leeyn manyak karı, haftasonu babanla yediğiniz yemekte adam zaten gerilmişti, şimdi elinde bide bornozla git, sonra ben senin ühü ühüüüü sevgili istiyom Ozy'lerini yeniden dinlemeye başliiim!!! Yok öyle yağma! Hayatta elinden kaçırtmana izin vermem! İlla bişey alacaksan el havlusu al! Evet el havluları kötüydü... Çaktırmadan selpak'a silmiştim ellerimi...
Hadi hadi... Korkutmadan, usul usul canım...Usturubuyla...

Offf... ki ne oof...
O nu mu alsam bunu mu alsam...
Onun güccüğü var mı bunun bilmemnesi varmı...
Yazık, saatlerdir canı sıkılan satış elemanı bir anda süper alışveriş potansiyeli gördüğü müşterisini elinden kaçırmamak istediğinden sabırla anlatıyor, getiriyor, götürüyor, hesap yapıyor...
Bizimkisi halis muhlis kendi evini döşüyormuş edalarında bulutların üzerinde...
Bu arada sevgilisi arıyor, yiğeni onun için piyano çalıyormuş onu dinlettiriyor...
O la laaaa... Havlu standında romantizm!!!

Bendeniz ise, homur homur vaziyette...
Kendi yatak odam için beğendiğim sisley'in yatak örtüsünün çift kişiliği yokmuş, hangi mağazada var onu bulma telaşındayım!

Hep sevgilinin evine değil anacığımla yaşadığım evcazımada ilgi alaka göstermem gerekiyor canıııım ! :)))

Ev düzme ve alışveriş yapma hormonları tavan yapmış yerli malı yurdun malı desperate housewiveslar olarak saat 22.00'yi geçerken City's'i az zararla terk ettik.

El havlusu yüzünden bir insan bu kadar mı mutlu olabilir canım? Keşke bende yatak örtümü bulabilseydim bende böyle mutlu olabilseydim dicem de anam kesin bıdı bıdı edecekti... Bulamayıp almamak daha hayırlı oldu sanırsam benim için... :p

Eheee benim bi nevresimimle tealightlarıma laf eden sevgili arkadaşım nasıl bir anda benden beter ev düzme canavarı oldu ya... :))) Kadın milleti böyledir işte! Boşuna dememişler demek yuvayı dişi kuş yapar diye! Ayvayıda yedirirler, helvayıda! :)) İlerleyen günlerde çok eğlenceli alışverişlere şahitlik edecekmişim gibime geliyor!

Açkıııım mısırları al gel izleyip eğlenek! :p

17 Kasım 2009 Salı

Nescafe classic'in classic olmayan hali !!!

Sevmiyorum abi sevmiyorum işte !!!
Kullandığım ve sevdiğim herhangi birşeyin değişmesini ve sonrasında onu ya terk etmeyi yada zorla alışmayı sevmiyoruuuuum !!!

Nescafe Classic tadını değiştirdi !!!
İyi halt etti !!!

20 küsür senedir sabahları nescafe classicle güne başlarım. Senelerdir değişmeyen ister kaşıkla ister kaşıksız koyduğum bir ölçüm vardır. Bu ayarı benden başka kimse tutturamaz o yüzden sabahları kahvemi kendim hazırlamadıysam ve başka kahve içtiysem, nescafeme ulaşana kadar domuz olurum!

Ozy ozborn kullanım klavuzu 1. madde bu dur abi.
Şapkasız çıkmam gibi bişidir.
Memlekette başıma çok gelmiştir, kahveniz nescafemi derim adam haaa der... Çözülebilir tüm kahvelerin adı nescafedir Türkiye'de. Adama markası nescafemiiii diye sorduğumda bakar yüzüme bön bön ve bana ııyk bi marka getirir. Bunu yaşamamak için, yakops-makops vs. içmemek için çantamda tek kullanımlık nescafe paketleri taşırım. Nescafelerim benimle Amerika'ya kadar gitmiştir. Bu kadar köküne kadar sağdık, hastası bi tüketiciyken anaaaaaaaaaa !!!

Kahve bitti, aldım...
İçiyorum bi tuhaflık seziyorum ama çözemiyorum... Her halde benim ağız tadımda bi anormallik var diyorum... Birinci fincan bitiyor, ikinciyi yapıyorum... Her halde ölçümü tutturamadım diyorum... Cık, cık cııık !!! Çıldıracağım !!!

Bir akşam üstü Levent'e doğru yol alırken kocamaaan reklam panosunda nescafemin fotoğrafını görüyorum, tadım değişti yazıyor !

Allah sizin.... Çözemediğim anormallik sonunda çözülüyor. Neredeyse bakkalı bozuk ürün satmakla suçlayacaktım!!!

Adı üstünde classic! Classic bişi napılmaz değiştirilmeeeeez dimi? Yani çok düz mantık oldu ama her türlü konuda classic klasiktir! Modaya uysada uymasada modifiye edilmez. Edilse bile sil baştan yepiz yeni yaratılmaz. Di mi?

Malesef sabahları nescafesiz güne başlayamıyorum. Gün içinde ofiste nefis filtre kahveler tüketmekteyiz... Ancak sabahları uyanıp güne başlama keyfimi dünya üzerindeki hiç bir kahve çeşidi başaramıyordu... Artık nescafemde başaramıyor !!!

Ben biraz soğuk içmeyi severim. Öğrencilik yıllarından kalma alışkanlık. Çizim yaparken kahve soğurdu ve soğuk soğuk içerdim masanın başından birdaha kalkmmak için. Yeni tad soğuyunca daha bi beter oluyor. Sıcak içeyim desem, sıcak kahve içemiyorum !

Tamam kabul ediyorum kahve konusunda dünyadaki en bi en problemli şahsiyetim! Ama bu alışkanlık, tad ve zevk olayı... Böyle tuhaf hatta manyakça alışkanlığı olan bi hatunum napiim!!! Aslında bu huyum ve huysuzluğum marka için önemli bir gösterge-başarı olmalı. Bi markanın bu kadar tutucu, sahiplenici ve ısrarcı bi tüketicisinin olması onlar için pozitif bişey ama ooooo kimin umrundaaaaaa !!!

Çok tatsızım...
Ağzımın içinde bir çamur tat.
Sütlede flört ettiremiyorum...
Herkezin ağız tadı başkadır... Benim kahve ölçümle-tadımla kimsenin ki uymaz ama bu yeni tad öyle tuhaf ki, liseden beri şeker kullanmayan ben şekere başlicam neredeyse !!!

Bu gün tüketici zımbırtılarını aradım. Piyasaya çıkmadan denttiğimiz tüketicilerimiz var dediler. Acep benim gibi 20 küsür senelik gözünü açar açamaz nescafe classic diyenlerden mi oluşuyordu bu testırcılar?

Sanmıyorum...
Mukadderat diyip bu acımtırak-tatsız şeye alışmam gerekecek... Yada kusura bakma nescafeciğim artık filtreye başlayacağım...

Beraberliğimiz pek sonsuza dek sürecek şekilde görünmüyor...
İğrençsin, tatsızsın ve acı ötesisin !!!
Gold'una bile razıyım ama o da bi tuhaf olmuş !!!

Ben sizin değişiminize, geliştirdiğiniz tada, ağız tatları olmayan testçilerinize ne dim?

Aaaaaaaaaa mutsuzum ve sinirliyim !!!
Elinde eski ürün olan varsa sevabına haber etsin... üretim tarihi geçmiş olsada içerim... O tad, o keyif için yapmayacağım şey yok... ( O kadar da sapıklaşmayın!!! Çüüüş o kadar da değil... Henüz o akdar çaresiz dilim :p )

Eski kahve tadımı geri istiyorum leeeeeeeyn.cooooooom !!!

16 Kasım 2009 Pazartesi

Yerli malı yurdun malı The Big Bang Theory... :)

Cnbc-e’de yayınlanan dizinin dün akşamki bölümünde çaktırmadan sevgilinin evine yerleşme konusu işleniyordu.

Leonard sonunda bir sevgili yapıyor ve sevgili bazı akşamlar onda kalıyor…

Karşı komşuları sarışın fıstık Penny hatunla tanıştıktan sonra, Leonard’ın üstün ötesi zeka sahibi ev arkadaşı Sheldon hatun hakkında öyle bir yorum yapıyor ki 173 IQ’lu Leonard nasıl yani oluyor !!!

Sheldon: Çok iyi bir ev arkadaşı olacağını düşünüyorum
Penny: Nasıl yani, birlikte mi yaşamaya başladınız?
Leonard: Haayııııır !
Sheldon: Kanıtlar öyle…

Kanıtların birer birer Leonard’ın gözüne sokulmasıyla Leonard çaktırmadan ayvayı yediğini öğreniyor…

Kanıtlar çok basit; Dolapta ne olur ne olmaz diye bırakılmış birkaç giysi, diş fırçası, çiçekli nevresim takımı…Çok sevdiği ama hatun tarafından beğenilmemiş birkaç objenin uçurulması… : )

Penny daha gösterelim mi diyor, Leonard O noooo modunda gerçeği kabulleniyor! :)))

Leonard’ın başına gelenler sevgilimin başına çok önce gelmeye başladı. Lüzumlu olarak görünen şeyler alınmaya ve bırakılmaya… Ehi ehi… :)

Bu sahnenin hemen arkasından sevgiliye msj attım, ehee bizde birlikte yaşıyoruz diye… Sevgiliden gülen bir yüz cevabı geldi! :)

Bekar hayatı yaşayan ve ıvır zıvır sevmeyen sevgilime, iki kişiyken ihtiyaçtan alınan şeyler tekken ıvır zıvır olarak geliyor. Bu konuda maalesef yapabileceğim bir şey yok… :(

Bekar yaşam hoştur… Kendinize göre kurduğunuz bir düzeniniz vardır. Ve bu düzen en kolay en basit olanlardan oluşmaktadır. Ama birisi gelip bu düzene uymazsa işte o zaman sorunlar baş gösterir. Bizde de zaman zaman böyle oluyor işte… İkili düzenden yeniden tekli düzene geçmek ufak-tefek sorunlara neden oluyor… :))

İkiliyken lüzumlu olan şeyler tekken ‘ıvır zıvır’ oluyor! :))))

Dün akşam o İzmir’de ben İstanbul’da uykuya daldık, sabah oldu uyandık ve birden dizinin konusunun başka bir versiyonu çekilmeye başlandı !!!

Ivır zıvır almayı ne zaman bırakacaksın?
Ivır zıvır derken?
Aldığın fincan hiç kullanılmıyor…
Açkım, sen benim kadar yeşil ve beyaz çay içmiyorsun içsen süzgeçli fincan sana lüzumsuz gelmeyecek, hem topu topu bi tane !!! Tamam kabul ediyorum İkea’dan aldığımız süzgeç demlik zımbırtısından sonra fincanın papucu dama atıldı ama lüzumsuz değil…Ihlamur’u onda demleyip içebilirsin pekala…
Yeşil bez niye kapının arkasında asılı?
Dün sabah sen Migrostayken toz almıştım, bezi yıkamış ve kurusun diye oraya asmıştım, uçağımın saati erken olunca bazı şeyler toparlanamadan ortada kaldı…
Hııım !!!

Düzen manyağı bir adam! Burcu yay ama yükseleni başak olan bi adamdan başka ne beklenebilir ki !!! Kızamıyorum anlıyorum, başaklar maalesef böyleler !!! Her şey yerli yerinde olsun derdindeler! Bende yayım, yükselenim boğa ama yinede bende sevgilim kadar olmasa da düzenciyimdir… Amma velâkin aynı evde 7 gün 24 saat yaşamayınca bazı şeyler yarım veya eksik bazense hiiiç yapılamıyor !!! Bu kısacık bir süreye bi sürü şey sığdırmaktan kaynaklanıyor. Dün daha geç saatte dönseydim o bez yerine konulacaktı, ama maalesef konamadı ve düzen manyağı sevgilime kaldı bezi kapının arkasından alıp hemen yanındaki çekmeceye koymak !!! : ))

Sevgilim evle ilgili yaptığım şeylerden son derece hoşnut hoşnut olmasına ama, çoğunlukla tek başına yaşadığından bazı şeyler ona ekstra uğraşılması gereken ıvır zıvırlar olarak geliyor ! Tamamıyla birlikte yaşacak hiç bir şeye ses etmeyecek ve sorunlar olmayacak çünkü o zaman bu tarz şeyler onun sorumluluğunda olmayacak o sadece görsel kullanıcı olacak ve keyiflerini sürecek! :)

Mesela tealightlıklarımız altlarına ısı geçirdikleri için bardak altlığı koyuyorduk … Bir mimar olarak hiç estetik gelmeyen ve son derece beni rahatsız eden bir çözümdü. Bişi bulmak ve yapmak gerekiyordu ama bi türlü aradığım şeyi bulamıyordum ta ki geçen haftaya kadar… Tay mumda değişik boyutlarda pleksiden altlıklar buldum… Sudan ucuz, pratik ve şıklardı ve alınıp İzmir’e uçtular. Açkım önce beğendi sonra bunları kaldırmak zor olacak diye homurdandı! : ) Kaldırmak zor değildi ancak ona iki iş çıkaracaktı bu altlıklar. Önce tealightları alacak sonra onları ooooooo… : ))

Bekar bir erkek olarak olaya, sehpamızın üzerinde ki şıklık olarak bakamıyordu, toplanması uzun sürecek ve nereye kaldırılacağını bilemeyeceği bir bilmece olarak bakıyordu! Ama sevgilisi bu tür ‘ıvır zıvırlar’ için kutular almıştı ve bu kutular büfenin içindeydi. Her şeyin bir yeri vardı… Kadın birlikte yaşam belirtisi olan zımbırtılarla evi doldurmuştu ve dolduruyordu ama onlara yer bularak… Ama maalesef erkek orayı burayı açıp neyin ne olduğuna bakmıyordu! :)))

Tekli yaşam keyiflidir. Her şey elinizin altında ve koyduğunuz yerdedir. Uzun süre tek yaşadım. Bilirim bu zevki. Eve biri gelip bir şekilde düzeninizi yavaş yavaş bozmaya başlayınca aklınızdan o gider gitmez yeniden eski düzeninize getirme hayalleri kurmaya başlarsınız… Bir an önce gitsin de düzenimi kurayım dersiniz…Sevgilimin böyle bir hayali yok… Sevgilim sadece ona ekstradan zaman harcatacak şeylerle uğraşmak istemiyor. Bende ona zaman harcatmak istemiyorum ancak zaman zaman ortak kullanım söz konusu ve sonuçta ben bir kadın ve mimarım… Gidip kaldığım ve orada yaşadığım sürece birlikte zaman geçirdiğimiz ortamı ortak keyifler ve zevklerle sıcak, güzel ve estetik yapmak, arzum… :)

Sevgilide bunu takdir ediyor ama gel gör hiiiç bişi toparlamak istemiyor! :))))

Ah biz kadınlar… İsteyerek veya istemeyerek onların krallıklarına saldırıyoruz…Ve yavaş yavaş ele geçirip onları sadece görüntüde hükmeder taçlılar yapıyoruz… :))

Evet, Leonard bizde senin gibi birlikte yaşıyoruz… :) Sen bize göre biraz daha şanslısın çünkü sevgilin her akşam sana geliyor ve sana bi şeyleri bırakmadan toparlayıp düzeni sağlıyor… Ama maalesef bizde kalana kalıyor ya da bir sonraki görüşmeye…

Krallığını korumak isteyen ve ıvır zıvırlara karşı yılmadan savaşan şövalyeme… ;)

13 Kasım 2009 Cuma

Hükümsüzdür... :p

Ben kiiiim kredi kartı kiiiiim !!!
Sevgili bankalar saolsunlar bana çok güzel kartlar yakıştırmaktalar...
Amerikan eeekiiizpresi, vizanın şahı, mahı...
Hepsini kibarca red ettiğimde bana aaaaa nasıl yani bu bilmem ne diyorlar...
Biliyorum ne olduklarını ancak ben elinde parası olacak bi şahsiyet değilim...
!!!
Yani elimde para veya para yerine geçen bişi varsaaaaa özgürlüğün dibini bulurum o bakımdan istemiyoruuuuum !!!

Bankaları bi şekilde ikna etmeyi başarıp ne güzel kartsız kartsız cebimdeki nakit kadar yaşamımı idame ettirirken amcam bir yurt dışı seyahatimizde bana acıyıp, kartsız olmaz diye ek kart çıkartmış !!!

Yaw amcacım geçmişi hatırlatırım sana...
Artık büyüdün...

(Sene 92... Kıprısta öğrenciyim. Yaz tatillerimde İngiltereye postalanıp postalanıp duruyorum. Kendime beynelmineeeel bi çevre etmişim. Şimdilerde görüşmediğim ama o zamanlarda internetin bilem olmadığı çağlarda anti teknolojik görüştüğümüz arkadaşlarım var. Memleketlerine dönmeyip kışı orada geçirecekler... Ben büyük mimar olucağım okuluma dönmüşüm ama aklım onlarda... Şubat tatili gelmiş çatmış... Canım İstanbul'a eve gitmek istemiyor. Londra'ya onalrın yanına gitmek istiyorum. Ben üniversite öğrencisi büyük bi kızım kendi kararlarımı kendim verebilirim canııııım diyerekten okuldan aldığım öğrencidir belgesiyle İngiliz konsolosluğuna gitmişim... Zırt pırt gidip geldiğimden vize bölümündekilerle ahpap olmuşuz...

Dear Ozy bu sefer ne sebeple gidiyosun diyor bana...
Ben açılan ayakkabımın bağını bağlamak için yere eğilmiş laubali ötesi bi şekilde 'geçen sefer hayvanat bahçesini görememiştim, onu görmeye...' diyorum...

Peki diyor ve çakıyor 3 aylık vizeyi...
O la laaaa... Şimdi sırada bilet işlemi var... O tarihlerde ey gidi ey İstanbul havayolları vardı. En uygun Heathrow uçuşu onlarda olduğundan ( aaa şapkasız çıkmam abi gibi bişidir, başka terminale kesinlikle uçmam. Aslında BA'den başka bişeylede uçmazdım ama Kıprıstan uçmuyolardı :( mukadderaaaat ! :p ) biletimi onlardan alıyorum.

Erkek arkadaşım beni havalimanına götürene kadar İstanbul'a ailemin yanına uçacağımı sanıyor. Yani İstanbul'a uçuyorum tabi ama orda inmicem, İstanbul aktarmalı Londra yapıcaz diyorum...
!!!

Yüzünün aldığı hal nasıl nefisti, nasıl şahaneydi...
Neee hesap mı vericem leeeyn daha 20'lik bişiiim, özgürüm heeeyt !

Zevkli ama aktarmalı olduğu için yorucu bir uçuşla akşam üzeri iniyorum Heathrow'a. Valizimi beklarken telefon açıyorum amcama...

Ben Heatrowdayım diyorum...
Nerdesin nerdesiiiiiin?
Şubat tatilimi Londra'da geçiricem...
Paran var mı?
Yok kartım var!
Demek kartın var...
Çaaat !
Biiip biiip biiiip...

Amaaan diyip valizimi alıyorum ve, cebimde nakit para olmadan 1 hafta boyunca Londra sokaklarında arkadaşlarımla gezip tozuyorum!
Gözünü sevdiğimin gelişmiş memleketi... her yerde kart geçiyor yuuw ! Taksilerde bilem !!!
Nakite kimin ihtiyacı olur kiiiiiiiiiiiiiiiii !!!

Gez-toz, alışveriş yap, ye-iç, konserlere git!

Döndüğümde kartımın yurtdışında geçerliliği iptal ettirliyor. Yerli malı yurdumun malı oluyor kartım.
Bir süre sonra Benetton ve YEM Kitapevinden yaptığım harcamalar sebebiyle, ah bide Kıprıs'ta okuyanların hilesidir, nakitsiz kaldığınızda gidersiniz kumarhaneye jeton alırsınız bi 5-10 dk. takılır sonra jetonları geri verip nakite çevirirsiniz... Sebepleriyle kartım sonsuza dek elimden alınıyor...

95'ten beri ne güzel kartsız yaşarken... Şimdi amcam bana limiti eskisine göre süper ötesi olan bi kart veriyor! Ben bu kartla yine kimseye haber vermeden atlar uçağa dünyayı dolaşırım beeeea !

Dolaşmazmıyım? ı-ıh sıkar artık ! )

Büyümek mi? Eminmisin? Ben ve büyümek...
Kartsız olmaz... Türkiye'de olur ama yurt dışında olmaz... Paran-maran çalınır yada bişey olur paran yetmez... Dursun...
Peki limti ne demiştin?
...
Hödööööö? Eee kem küm eee şey bana güvendiğin için teşekkür ederim... Bu sefer güvenini boşa çıkarmicam...

O nooo o nooooo !!! Bu kart kesinlikle kullanıma açılmayacak !!! Sadece çok ama çok lüzumlu zamanlarda kullanılacak Ozy. (O zamanlarda henüz arabamı satmamıştım) Arabanın benzini biter ve cebinde 5 kuruş paran yoksa filan ancak... Anladın mı beni Oziiiiiiiiiii !!!
Heee anladım.

Evet kendi kendimi anlamıştım... Mantıklı ve olgun Ozy işi sıkı tutmuştu. 1 sene boyunca kart zarfından çıkarılmadan çekmecemde durdu...
Taki... arkadaşlarla iptal edemeyeceğim bir yemeğe gideceğimiz akşama kadar !!!
Param yoktu, vardı da yemeği efor edecek miktarda yoktu ve annemde yoktu kimseden bana birazcık verirmisiniz diyebilen bi yaratıkta olmadığımdan kart kullanıma açıldı !!!

Yine uzun süre kullanılmadı...
Ama bu sonbahar ne olduysa oldu cüzdanımda duran kartı gözüme sokan bi şeytan içime kaçtı !
Normalde herşeyi nakitle alırım.
Nakitim yoksa ayırt ettiririm...

İçime kaçan şeytan yarın alacağına şimdi kartla al, nakiti amcaya verirsin şeklinde bi alışveriş mantığı oluşturdu!

Ekstrelerimde bana değil amcama geldiğinden ben her ay nakitlerimi amcama yatırmaktayım !!!
Sevgili amcam geçmiştekine çok benzer sapıtmalarım olmasada mevcut sapıtmalarıma şu ana kadar ses çıkarmıyor çünkü artık popomu onun toplaması gerekmiyor! Ben çok şükür bin şükür borcumu düzenli ödüyorum ona ama amcam yinede hazır ve nazır bir şekilde bekliyor...

Bu hafta biraz sapıttım...
Eskiden taksit maksit yoktu...
Şimdi hem erteleyip hemide bi sürü taksit yapıyorlar... Kendimi bu cazibeye kaptırdığımdan filmlerde ki elleri kolları paket dolu hatunlara dönmüş durumdayım !

Kışın aldığım bişeyin yazın giymeyeceğim halde taksidini yazında ödeyecek olmam abuk geliyor!
Yani o etek ve ceketler lüzumlumuydu?
İlla makyaj malzemelerin Shiseido olmak zorunda mı?
Network'un 10. yıl kutlamalarına digiturkle katılmak zorundamıydın?
Neden Turkcell sadece teknolojiyle uğraşmayıp sağda solda indirim yaptırtıyor?
Neden?
Neden ben kendime hakim olamayan bi şahsiyetiiiiiiiim?

Bu gidişle Audim olamayacak!!!
Hani doğum günü hediyesi olarak kendine Tiffany'den kolye alacaktın? Naaah alabileceksin artık naaaaaah ! 45'de belki !!!

Önümüzde ki ay tüm nakitimi amcama götürüp yettiği kadar toptan ödeme yapmayı planlıyorum!

Aaay uğraşamicam taksit taksiiiit !!!

Kartım hükümsüzdür, veren geri alsın yada kesip atayım, yeni bir Londra macerasına az kaldı çünküüüüü !!! :ppp

9 Kasım 2009 Pazartesi

Valçır kalçır... ;)

Sonunda klasik müzik sezonumu açtım.
Artık eskisi gibi neredeyse her akşam bir konsere gitmiyorum.
Konserler güzel güzel olmasına ama bizim millet beni ııyyk ettiğinden elimden geldiğince seçici olmaya çalışıyorum.

İstanbul'un sanatla alakalı cemiyet hayatında hep aynı kişileri görürsünüz. İyi bir gözlemciyseniz kim kimdir nedir kısa sürede çözersiniz.

Genellikle bedavacılar hakimdir bu cemiyete.
Bilet parası vermemeye çalışırlar, nerde kokteyl vardır oraya hücum ederler...
Klasik müzük veya sanat tutkunu olan bu bedavacı kitlenin giremediği nadir ve nezih etkinliklerden biri İş Sanat'ın etkinlikleridir. Kolay kolay davetiye bulamazsınız. Davetiyeyle gelenler bankanın veya iş dünyasının harbi önemli şahsiyetleridir. 10. senesini kutlayan İş Sanat size gerçek anlamda nezih ve leziz sanat keyfi sunar. Biletleri satışa çıktığı gün yurt dışındaki gibi uzun kuyruklar oluşur ve tüm senenin biletleri gün yarılanmadan biter. Annem her sene sabahın köründe bilet sırasına girer...

Dün akşam İş Sanat'ın sezon açılışı vardı.
Günümüzün en verimli sanatçılarından kabul edilen Rus şef Maxim Vengerov yönetiminde Borusan İstanbul Filarmoni orkestrası Beethoven çaldı.
Egmont Uvertürü Op.84,
5.Piyano Konçertosu, Mi bemol Majör, Op. 73, İmparator
Ve 5. Senfoni, Do minör, Op. 67...

5. Senfoni, Beethoven'ın müzikte büyüklüğünün bir simgesi olarak kabul görür. Giriş notaları çok ünlüdür.
5. senfoni bence hayattır. Hayatın kendisidir. Tutkulu ve coşkuludur. Eğitimli bir kulağa sahip olunsun veya olunmasın dinleyiciye doğrudan ve etkili bir şekilde hitap eden ve herkesin kendince dinleyip yorumladığı bir eserdir. Onu canlı dinlemek hiç birşeye benzemez... Hele böylesine müthiş bir şefin yönetiminde...

O la la... Birinci bölümü durmadan dinlemek istersiniz... Hele orkestra işimi yapar paramı alır giderim modunda değil gerçekten hissederek kendini vererekte çalıyorsa, hem müziğin hemde orkestranın tutkulu hareketlerinin ritmine kendinizi kaptırdınız mı... Bundan daha müthiş keyifli bir dinleti-deneyim olamaz...

Dün akşam kulaklarımızın pası silindi... Sezonu keyifle açtık...
Ancak sevgili dinleyici hala nerde ne yapması gerektiğini bilmiyor...
Bölüm aralarında alkışlıyorlar, elleriyle tempo tutup kendini kaptırıp mırıldanıyorlar, cep telefonundan önce nasıl yaşadıklarını anlayamadığım bir sürü tel-insanın arada çantalarından çıkarıp baktıkları telefonlarının rahatsız eden ışıklarıyla siz elinizden geldiğinice kendinizi dışarıya kapatıp o anı yaşamaya çalışıyorsunuz...

Abartılı olacak ama konser başlamadan önce birisinin sahneye çıkıp nelerin yapılması ve nelerin yapılmaması hakkında bilgi vermesi gerekmekte !!!

Kusura bakmayın ama klasik müzik kültür işidir.
Bu akşam ne varmıııış gidek izleyek mantığında izlenmez.
Orkestra-şef-çalan parça hepsi bir bütünü oluşturur.
Gerçek bir dinleyiciyseniz bir süre sonra hangi orkestranın neyi nasıl çalıp çalamayacağını bilirsiniz ve bilmemkim bilmemneyi çalamıyor diyerek gitmezsiniz...
Ama malesef memlekette aaay akşam bilmem nerede konserdeydik demek için gelen insanlarla memleketin sanat hayatı ayakta kaldığından yapacak pek bir şeyiniz olmuyor. Evinde dinlerken tempo tutması gerektiğini, cebine durmadan bakacak kadar önemli bir telefon bekliyorsa evinde oturup beklemesi gerektiğini ve artık bölüm aralarında ne kadar coşkulu ve başarılı çalsalarda alkışlanmayacağı gerektiğini öğrenmeleri gerekiyor.

Bilmem inşallah benim çocuğum o günleri görür...

Her şeye rağmen iyi dinletiler, keyifler efem... ;)

5 Kasım 2009 Perşembe

My name is Jones, Bridget Jones...

Evli arkadaşlarımı ve evli olup İstanbul dışında yaşayan arkadaşlarımı hiç anlamıyorum!
Daha doğrusu onlar bizleri anlamıyor.
Bridget Jones'un evli arkadaşlarının uzun yemek masasında ona söylediklerine benzer şeylerle karşılaşıyorum arada.
!!!

Hatun evlendikten sonra deli gibi bize evliliği övüp durdu. Ne zaman çocuk oldu ve kocasının hayalindeki ev ve çocuk işlerine yardımcı olan adam olmadığını anladı bu sefer sakın evlenmeyin, çocuk yapacaksanız kendiniz için yapın demeye başladı !!!

Son zamanlarda benim hayatım ona çok cazip gelmeye başladı.
Ne güzel geziyosun tozuyosun diyor, benim için üzülmesinler diye söylediğim pembe mutluluk ve eğlence yalanlarına kanıyordu.

Büyük bir şehirde yaşamak ve kimseyi takmadan kendin olabilmek harikaydı. Bir sürü yapılacak şey, gidilecek yer vardı. Eş-dost çeşitliydi. Takılacak kadın ve erkek çoktu...
Dışardan bakıldığında evde ağlayan yoktu, yemek bekleyen yoktu, sorumluluklar yoktu o la laydı...

Evet ilk başlarda güzeldi. Geziyoduk tozuyoduk, flörtler ediyoduk, olmayınca neeext diyoduk, next yoksa birbirimizle takılıyoduk... Amma velakin zaman geçtikçe ben ve grubumdaki bekar kadınlar artık Amazonlar gibi yaşamaktan sıkılmaya başladık. Özlemlerimiz vardı, oraya buraya tek veya kız kıza veya hayatımızın anlamı olmayan adamlarla gitmekten sıkılmaya başlamıştık.

Evliler bize özeniyordu bizde evlilere !!!
Sırtını kaşıtacağın bir adamın olması ne kadar harika diyorduk... Tek başına elbisenin fermuarını çekmek ne kadar zor biliyormusun?, çok bunaldığında sevdiğin adamın göğsüne başını koyup konuşmadan öylece durmak... Sıkıcı ötesi bir etkinlikte el ele birlikte sıkılmak, hiç dışarıya çıkılmasan bile evde televizyonun karşısında birlikte oflayıf puflamak...

Hı-hı diyor evli olan... Hı hı... Bunların hiç biri olmuyor!!!
Çüş... Sizde problem var bence.
Asıl sizde diyor.

Asıl sizde. Evet yeniden tek olmayı-özgür olamayı-sorumsuz hayatı özlemiş olabilirsiniz ama tek başına bir hayat geçirmek ne kadar zor bunu hatırlamıyorsunuz artık.
Dışarsı eğlencelerle dolu olabilir. Bir süre sonra tek başına veya arkadaşlarınla o eğlencelere katılmak bayıyor.
Herşeyi tek başına halletmek seni güçlü kılıyor ama bir süre sonra yeter diyorsun, bişey yapmasada şurda oturup beni dinleyen biri olsa...
Hayatına birisini sokmak istiyorsan birbirinden abuk ve çeşitli kadın ve erkekle tanışmak zorunda kalıyorsun. Umudunu yitirmeden bu doğru olan olabilir diyorsun... Olmayıncada züğürt tesellisi olan iyiler kapılmış yaaaa'yı diyorsun!
Seksi yemek-içmek gibi görüp ele alamayan bir bekarsan seks hayatın evlilerden farklı olmuyor!
Malesef her akşam bizde sizin gibi sevişemiyoruz!
Bizde kocanızın veya karınızın yapmadığı şeyleri sizin yaptığınız gibi tek başımıza homurdanarak yapıyoruz !
Evet sizden daha çok seyahat ediyor olabiliriz ama bir süre sonra nereye kadar tek başına veya kankilerle seyahat edeceğiz diyoruz.
Lanet kahveyi sevdiğinle içmek istiyorsun!
Lanet ülkenin sokaklarını sevdiğin adamla/kadınla keşfetmek, tek başına daha rahat istediğin gibi gezebileceğini bilsende onun nazlarını, huysuzluklarını çekerek gezmeyi istiyorsun.
Gece yatağa girdiğinde ayaklarını onun ayaklarına sarıp ısıtacak birisini arıyorsun.
Sana kıçını dönüp yatsada yanında bir nefesi duymanın nasıl harika birşey olduğunu biliyormusun?
Evet tek başına kaldığında koca yatak senin olacak. Horlama yok, tıslama yok, pırtlama yok... Ama bir süre sonra o yatak olduğundan daha büyük ve boş gelecek... Yastığa srılıp uyumaya başlayacaksın... Bir adam veya kadın sayıklamaya başlayacaksın sonrasında...

Biz büyük şehirde yaşayan bekar insanların hayatları sandığınız gibi etkinliklerle, uçarak kaçarak geçmiyor.
Bir süre sonra etkinliklerden sıkılıyorsunuz... Eeee oluyorsunuz. Sosyal hayat arada fazla geliyor. Takip et et nereye kadar...
Haftasonlarında deli gibi telefon trafiğiniz oluyor, yanlız kalmamak için program yapıyorsunuz.
Evliyken suratınıza bakmadan gazetesini okumaya devam etsede yanınızda kahve içen birisi oluyor. Günler öncesinden o kişiyle randevulaşmanıza gerek yok.
Bizde öyle mi?

Filmlerde ki bekar hayatını yaşayanlar yok mu? Vaaar... Çok arkadaşım var öyle. Ama onlarla takılmaya bütçem ve bedenim el vermiyor.
Neredeyse her akşam gözde mekanlara takıl, konserlere git, ağzının açık kalıp damlayan salyalarının göl yapacağı adam ve kadınlarla takıl...
Yapı, bütçe ve koşullar meselesi... Ben kendi çekirdek halimden mutluyum.
Dejenere olmamış küçük bir grubuz. Kimimiz evlenip boşanmış, kimimiz hiç evlenmemiş... Kendi çapımızda yaşıyoruz kendi İstanbul'umuzu... Evet belki bekarlık sultanlık ama hepimiz sultanlığımızı bir kadın veya erkekle paylaşmak istiyoruz.

Büyük şehirde yaşamak marifet değil.
Her yerde kendin olabilmek marifet.
Bekarken hayalini kurduğun şeyleri birlikteliğinde uygulayabilmekte marifet.
37 senelik bekarlığı sonlandırmanın kolay olmadığını biliyorum. Bekarlığın, yanlızlığın, kız kıza takılıp eğlenmenin, gezip tozmanın artık eskisi gibi tadı yok artık.

Malesef tek kişilik değil iki kişilik sıkıntılar istiyoruz.
Erkeksiz veya kadınsız olduğumuz için seks yapamamak değil var olduğu halde beeeea diyip yapmamak istiyoruz.
Bir süre sonra festivalmiş, bianelmiş yoruyor...
Nereye kadar valçır kalçır/kalçır valçır olucam oluyosun... Nereye kadar?

İstanbul'daki klasik müzik konserlerinde ki bekar kadın ve erkeklerin çoğu 40'na merdiven dayamış yanlızlar. Bakıyorsun kültür var, etkinlik severler ama yanlızlar. Yarısı gerçekten tutkunu olduğu için geliyor yarısı yapacak başka hiç birşeyi olmadığı için.

Evet evlenip, burnundan sümükleri fışkırarak ağlayan veletlerim olduğunda belki offf ulaan offf ne güzel gider gezerdim diyeceğim. Kocayı ve çocukları evde bırakıp gitmiş olsamda en azından o tek başına gelenlerle aynı sınıfta olmayacağım.

Biraz yaşayıp gözlemle ne demek istediğimi anlayacaksınız ama o akdar at gözlüklüsünüz ki...
Hayat paylaştıkça çoğalır güzelleşir.
Bir kadın veya adamla oturup birlikte sıkılamıyorsanız o insan yanlış demektir.
Yoksa yanlış olan hayatı birisiyle paylaşmak değil.
Hem tekil hem çoğul olabiliyorsanız o ilişki gerçek ve güzeldir.

Kıssadan hisse Büyyüük şehirde yaşayan kadın ve erkek Jones'ların hayatları sandığınız gibi kebap diiil canım.
Malesef artık klasik müzik konserlerine sevdiğimle gitme özlemi duyan bi bekarım... İstanbul veya başka bir şehir eminim sevdiğimle birlikte gidilecek bir etkinlik vardır. Hiç yoksa mimar olaraktan fotoğraf sergisi açar etkinlik yaratırım!

Kıssadan hisse bizim buraçta merak edecek bi durum yohtuuur! Desteksiz tek başımıza savaş vermekteyizdir. Sayımızda çoktur daha fazla bekara ihtiyaç yohtuuur ! :p
Heey evli ex Jones'lar sizin seks ve sosyal yaşamınızı konuşma zamanı geldi bence ;)

3 Kasım 2009 Salı

Yaşım başım nerde benim başım-aşım? :p

37'ye günler kaldı !!!
Sadece 3'ün yanında ki sayı değişecek... Topu topu olacağı bu !
Bi ..k değişmeyecek !!!
Ne öyle hissediyorum ne de öyle gösteriyorum...
O la laaaa nefis bi vaziyet dimi?
Bence de...

Amma velakin ben öyle hissetmesemde yaşımın beni dinlemeden artması çok hoş bişi diiiil !!!
Her sene aynı terane...
Yapacak edecek çok şey var, gak guk...
Hepsi fasa fisoooooo...

1 ayda girilen yaşa duyulan panik geçiyor!
O yaşa girmeden önce yaptığın liste bardak altlığı oluyor...
Yine aynı tas aynı hamam devam ediliyor herşeye...

Yaşın sorulmadıkça, kafa kağıdına bakılmadıkça aklına gelmiyor yaşın başın !

Bu sene harbiden bi değişiklik yapıp ciddi ciddi bir liste çıkarsam ve uygulasam onları aslında çok iyi olur da... Şu sıralar iş ve özel yaşamımdaki belirsizlikler sebebiyle bezgin bi kediden farkım olmadığından amaaaaaan ne işe yarayacak kiiiii modundayım !

Yani öyle bi yaşki, kutlama yapsan yapılmaz, kararlar alsan alınmaz...sevinsen sevinilmez...
Yani bi 30 gibi değil... Dönüm noktasının başı...
Bi 35 gibi değil yolun yarısı oldum üleeeeen gibi...
37 !
Sevdiğim 2 sayının yan yana gelme hali hepsi o...

Belkim köprüden önce son çıkış yaşı...
Belkim üremenin sondan önceki sayıları...
Belkim artık kariyerde karar verip bi yere tırmanıp oturmuş olma yaşı...
Belkim çıtır bi hatunun bi arkadaşıma dediği gibi 'Hım demek otuzlarındasın o yüzden leopar desenli giyiniyosun' yaşı... Ben ve leopar... Yani hayvanın boynuna tasma takıp dolandırma olabilir ama üstümde ı-ıh ! :))

Bilemedim ne yaşı ! :)))
Aslında bilipte bilememe yaşı...
Aslında kağıdı kalemi ele alıp oturup yazıp çizip kararlar alıp uygulama yaşı...

En güzel hallerimin yaşı...
En güzel mutlulukları, sevinçleri, keyifleri yaşamamın gerektiği yaş...

En güçlü, en hesapsız, en korkusuz, en yaşamak istedğim gibi yaşama yaşı...
Tecrübelerle olacakları harmanlayıp bilme yaşı...
Ucundan acık göz kremi kullanmaya başlama yaşı ! ;)))
2. dönüm noktasına 3 kalmasının keyfi yaşı... Ohhh 3 senem daha var 40'a oh oh yaşı... :p
Hala dileklerle, umutlarla mum üflememe yaşı belki ama en kocamanından son bir kez daha inanıp üfleme yaşı bence...

Bence aşkın yaşı...
Herşeye aşkın yaşı...
Son bir kez daha hesapsızca inanıp, umut edip, kanıp, olacağını bekleme, umma, sevme yaşı...
2. büyük dönüm noktasından önce gerçekten ama gerçekten yeniden genç ve çocuk olabilme yaşı...

Son bir kez daha... Söz 38'de büyücem ! Yaşım başım gibi hareket etcem... söz wallah billah...
Bırakın sevdiğim 2 sayının yan yana gelmesini gönlümce yaşayayım...
24.11.2009'dan 24.11.2010'a kadar gönlümce olma, yapma, etme yaşı...
;)
Kendimi kandırmayı ve yapmak istediklerime kılıf uydurmayı çok ama çok seviyorum...

Güzel ve kocaman bir elma şekerini yüzüm gözüm kıpkırmızı olmuş umursamadan Teşvikiye caddesinde kemirerek yürüme yaşım şimdiden kutlu mutlu ve kurtlu olsun efeeeem !

Eee ne demişler akıl yaşta değil baştadır !
İnşallah maşallah 38'de başta olacak akıl...
Olmazsa...
Mukadderaaaaat diyip o zamanda Amerika'ya uçar ve disneyde kutlarız bunu ! ;P