Müthiş bir insanı kaybettik...
Cumhuriyet Mimarlığında kilometre taşı olmuş kadın mimarlardan,Restorasyon alanında faaliyette bulunan mimarların ablası, Mimarlık Vakfı’nın ve Sandığının kurucu üyelerinden, dostlarımın annesi, benim hep birlikte çalışmayı arzuladığım patron adayım, akşamüstleri sohbet arkadaşım...
Onunla ilk tanıştığımda bana çok sert gelmişti...
Amanın olmuştum, bu hatunun yanında çılgın bediş olmamalı...
Çünkü sonderece otoriter bir duruşu vardı...
Kocaman eşşeklerde olsanız üniversitenin koridorlarında görünce korkup kaçacağınız profesörler gibiydi...
Ama yanılmışım...
Ben ben olmadan 2dk. duramadığımdan, tanıştıktan yarım saat sonra onu güldürmüştüm...
Gülünce rahatlamış ve ohh ya yanınızda kendim olmak istiyorum demiştim...
70'lik arkadaşımızdı o.
Benim için meslektaşım olması ve tecrübeleri önceleri çok önemliydi... Sonra hayat tecrübeleride önem kazandı.
Arkadaşlarım ne kadar şanslılardı, bu kadar kafa ve aydın bir anneleri olduğu için...
Ama klasik evlat-anne sendromu onlarda da vardı...
Birsen teyzem anneler bazen uzak durmalı, susmalı derdi... Kabahat hep bizdedir...
Canım benim...
Nasıl inceden inceye laf dokundururdu...
Arif olan anlar misali...
Ama benim eşşekler anlamak istemezlerdi...
Ah ah oğlundan ne çekiyordu... Evlatçııııım diye başlardı... Ama oğlan anne ya işim var şimdi uf derdi.
Kız, oğlanın derdinden bıktım git oğlunla hallet derdi...
Evlatlarına düşkün, son ana kadar onların yanında...
Kendi dönemiyle şimdiki dönemi kıyaslamayan...
Çağına ayak uyduran...
Bu yaşta Auto-cad kullanmayı öğrenmiş, hala daha şantiyelerde koşturan, tasarlamak, üretmek için çabalayan...
Yılmamış...
Kaybetmiş, kazanmış, umutları gitmiş, yeniden umutlanmış gerçekten yaşamış bir çınardı.
İstanbul hanımefendisiydi...
Ah topuklu ayakkabılarına bayılırdım.
Önemli toplantısı varsa nasıl şık giyinirdi... Elinde de hep dünyayı sığdırdığı kocaman çantası...
Cafe'de hep sol köşede otururdu...
Zarif bir şekilde bacak bacak üstüne atar, bir kadeh şarabını içerdi.
Mekanda yaşlı birisi varmış hissini vermezdi... Herkes bir şekilde onunla dost olur, sohbet ederdi...
Fikir alışverişi yapılırdı...
En marjinalinden en mutasıbına kadar herkesle arkadaş olurdu.
Yargılamazdı.
Bana Ozy demek başlarda zor geliyordu ona.
Ah kızım diyordu diyemiyorum...
Kimse adımı söylemiyordu bana...
Ozy halleder dediklerinde o kim diyordu...
Benim Birsen teyze derdim...
Doğruya sensin...
:)
Ben arkadaşımı keybettim...
Hastalanıp hastaneye yatmadan önce çocuklarından çok onunla vakit geçiriyordum.
İş çıkışı kafeye uğruyordum ve o orda oluyordu...
Başlıyorduk sohbete...
Ben dert yanıyordum... İşimden, annemden, ilişkimden...
Bana sabret diyordu... Annle beni bir buluştursan bir konuşsak, ona anlatsam bazı şeyleri diyordu...
2 evlat yetiştirmiş, neler neler yaşamış bir annenin tecrübelerini benim deli fişek annamle paylaşmak istiyordu...
Ama benim anam inat edip buluşmalara gelmiyordu... Biliyordu söyleneceklerin doğruluğunu...
Bir kaç sene önce birlikte mimarlık gününün kutlamasına gitmiştik.
Nasıl keyif almıştım.
Bütün arkadaşları Türk mimarlığının önemli şahsiyetleriydi...
Mesleği bu güne getirenler...
Çok keyifli ve çok özeldi...
Patronumu tanıyor ve bana çok üzülüyordu.
Bana sabret diyordu. Bir iş alayım kurtulacaksın...
Sizinle çalışmak çok isterim diyordum. Para-mara istemem... Sizin tecrübeniz, sizden öğreneceklerim bana yeter...
Şimdi geldi aklıma... Bi avrupa truna çıkamadık ! Ah sizin evlatçığınız yüzünden... Durumlar biraz daha iyi olsun birlikte seyahate gidelim derdiniz hep.
Yapamadık Birsen teyzem, yapamadık...
Sizi Hazirandan beri çok özlüyordum...
Şimdi daha çok özleyeceğim...
Evlatlarınız bana kızacak ama siz daha iyi bir dosttunuz...
Biliyorsunuz çocuklarınızı, bir allahın wahşi kadını ötekisi tembeli... :)
Şaka bir yana, merak etmeyin onları... Onlar bizelere emanet...
Kaç yaşında olursanız olun yaşanacak bir sürü şey oluyor...
Umarım gözünüz arkada kalıp gitmemişsinizdir.
Siz çok yüce bir insandınız kırgınlıkları, üzüntüleri, gerçekleşemeyen beklentileri aşmış olduğunuza inanıyorum.
Geçmişle düşman değil dosttunuz...
Ameliyata gireceğiniz gece bana verdiğiniz nasiyat kulağımda hep küpe olacak...
Hasta yatağınızda bile zarifliğinizi bırakmadınız hiç... Kızınıza hiç anana çekmemişsin diye takılmıştım. Hatun yatakta bile nasıl usturuplu-kadın kadın oturuyordu bizse sanki sokak seserileri gibi... :)
Teşekkür ederim Birsen teyzem, yaşanmışlığınızla hayatıma kattıklarınız için, sizi tanıyıp paylaştığımız güzel ve kötü anlar için... Beni dinleyip bana yol gösterici olduğunuz için... Mesleğime beni yeniden aşık ettiğiniz için...
Elinizde poşetlerle pasajın köşesinden belirmenizi, köşenize geçip çantanızdan akşam üstü nevalenizi çıkarıp bize ikram etmenizi ve her telden yaptığımız sohbetlerimizi çok çok özleyeceğim...
Güle güle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder