Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

29 Aralık 2011 Perşembe

Kortizon günlüğü 2

10 günlük tedavi kafa-göz yarmadan bitti çok şükür!
3 günde bir azalan dozajlarda tamamlandı tedavim...
Tuzsuz yemeğe dikkat ederken sadece sebze ve ızgara etle beslendim.
Kıbrıs'ta ister istemez perhiz bozuldu! 
4 sene sonra gitmişim Niazi's'de kebap yemeden olurmuydu ayool !!! :)))
Kebabı yedikten sonra ertesi gün yüzüm-gözüm balondu!!! Tuzun bu kadar şişirici etki yapacağını hayatta tahmin edemezdim! 

Kortizon tedavisinden sonra bir süre daha tuzsuz yemeğe devam etmek gerekiyor. Benim için süre 15 gün. Pazar günü tedavim bitti ama hala tatsız-tuzsuz otlanıyorum.  Eeee  şişmek, balon gibi olmak istemiyorum... 

Antibiyotiğe tepki gösteren vücudum bir test istiyor. Cerrah Paşa'da ilaç alerjisi testi yapıyorlarmış... 15 günlük süre bitsin, vücutta ilaç artığı falan-filan kalmasın gidicem... 39 yaşında penisilin alerjisi olur mu insan bilmem... Ama bişey dokunuyor işte... Anladığım kadarıyla her antibiyotiği kullanamayacağım artık! Gidim öğreneyim neye alerjim var, bundan sonra hangi tür antibiyotikler kullanabileceğim...

Bedenimin böyle eğlenceli şeyler yapmasına hasta oluyorum! Bok var normal insan olsak! I-ıh illa bi ilginçlik yapacak !!! 

Yapsın, test için orasını burasını delip kan aldırimda aklı başına gelsin!!! :ppppp

Tedavi sırasında belirli bir programda beslenmek zorunda olanların işlerinin çoook zor olduğunu gördüm.

Hava alanında mesela diyet ürünler satan yerler yoktu.
Cafe ve restaurantlarda da...
Uçakta da servis keza öyle...

Günümüzde bir sürü obez var, şeker hastası var, yüksek tansiyonlu insan var... Kimse bunları düşünmüyor mu acep?

Yanımda götürdüğüm küçük salatalıkları kemirip durdum da, ya uzun süreli bir tedavim olsa kafayı yerdim her halde o zaman !

Tuzsuz - şekersiz yemek içmek günümüzde lüks değil... Yiyecek-içecek sektöründekilerin ürün yelpazelerini geniş tutmaları gerekmekte...

Hormonlu ürünler yüzünden bir sürü insanın abidik-gubidik alerjisi var artık günümüzde! 

Yeme-içme sektöründekilere büyük bir sorumluluk düşüyor aslın da daaaaaa...

Gözlemlerimi TAV'a ve uçtuğum firmaya bildirdim... 
Bakalım göriciiiiz...

Kıbrıs'ta birazcık yedim-içtim kilo vermem durdu. 62'yim!
15 gün daha abur-cubursuz-otlu-tuzsuz ekmekli-ızgara etli-balıklı menüye devam... 15 günün sonunda 60 olurum. Sonrası ise spor salonundaki ter kat sayıma bağlı ! ;)

Efenim tuzsuz ve bol sıvı alımına dikkat edin der, sabredin derim... Zor biliyorum ama tatlıdan-tuzludan ne kadar uzak o kadar şişmeden bir hayat! 

Ah aaah karabiberim seni öyle özledim ki... Değirmeni direk ağzımın içine sokup bol boool yeme hayalindeyim... ;))) (Ben bi karabiber manyağıyım da... Salatadan-peynire kadar her şeye karabiber koyarım... Alerji sebebiyetiyle o da yasaklandı da... böööö...) 
;)

27 Aralık 2011 Salı

Kıprıs

4 sene sonra 'evde' olmak !
Nasıl özlemişim...
Özlediğimi fark etmemişim... Uçak aprona değdiği anda içim nasıl kıpır oldu, nasıl telaşlandı yüreğim...

10 sene yaşadığınız bir yerin hücrelerinizden çıkıp gitmesi kolay olmuyor...

Her şeyini bildiğiniz bir yerde olmak nasıl keyif verici nasıl mutlu edici...

Kıbrıs daha doğrusu Girne benim için hep özel hep 'evim' olacak bir yer...

Kumar oynamaya gitmiyorsanız kış günü Kıbrıs size pek cazip gelmeyebilir... 
Ama orda yaşamış ve özlemiş birisiyseniz yazı-kışı fark etmiyor...

İki günlüğüne huzura-dinlenmeye kaçtım... Dome otel benim en sevdiğim oteldir. Girne'nin merkezindedir... Rumlardan kalma devletin işlettiği bir oteldir. Ben eskiliğini, sakinliğini, merkezde olmasını ve akdenizi kucaklamasını severim. Bir sürü güzel yeni otel yapıldı. Ancak hiç biri akdenizin dalgaları kulağınızda uyutmaz sizi... Ya da sahile koşan dalgaların köpükleriyle ıslatmaz sizi... Dome aşkı-sevdası başka bir şeydir... Müdavim müşterileri vardır... Benim gibi 'genç' müdavimleri pek yoktur... Ben otelin 'ruhunu' seviyorum. Millet için önemli olan aayyy bilmem nerede kaldık, şöyle lükstü, böyle bilmemneydiler benim için geçerli olmadığından Dome bana onunla tanıştığım 19 yaşımdan beri aynı huzuru-keyfi ve mutluluğu verir... 

Islanma riskini göze alıp,Dome'un eski sahilini döven dalgaları izlemek, açık havalarda gözüken Toroslar'a karşı akdenizin kokusunu içe çekmek bir klasiktir... 


Deniz havuzu dalgalarla nefis bir dantele dönüşür... 
Dome garsonundan, müdürüne tanınmayı, sevilmeyi size yaşattıran birazcık büyük bir 'butik' otel gibidir... :)

Kıbrıs 4 senede çok değişmiş... Bir zamanlar dutluktu buralar dediğim çok yer yapılaşmış... Çok katlı bina yapılmadığı için çok katlı bina çirkinliği olmasa da yine de 'çirkin' ve ya 'yakışmayan' bir sürü yapı tadımı kaçırdı da elden ne gelir... Memleket onların memleketi... :) 

Eskiden Türkiye'de olmayan tabak-çanak cennetiydi Kıbrıs... Artık eski mağazalar pek kalmamış... Alışık olduğum, bildiğim şeylerin değişmesi-yok olması biraz hüzünlendirdi beni açıkçası... Yani almasam da mavi desenli İngiliz porseleni dolu mağazaları görmek isterdim ! ;)

İçki mağazaları açılmış... En dandik bakkalda bile en kral içkilerin satıldığı bir yerde içki mağazaları bana pek anlamsız geldi... Satılmasa bakkalda-markette tamam da...  Bu arada fiyatlara şoke oldum!!! Kıbrıs'ta alkollü içeceklerin fiyatı hep uygundu ama 4 senedir gitmeyince unutmuşum... Bide bizde ki son zamlardan sonra... :))) Doğum günümde 64 lira olduğu için Martini marka köpüren şarap alamamıştım... İki adet kadehiyle birlikte marketteki fiyatı 25.15 Tl oluncaaaa... 

Gönül isterdi ki hepsinde alayım... Pahalılıktan yakınan eşe-dosta getireyim... Ama olmadı... Atlayın uçağa gidin alın! :)



Kıbrıs'ın kışı ilginçtir... Sabah kavurucu bir güneşle size güne merhaba dedirtir... Arkasından ne olduğunu anlayamadan bir yağmur bastırır... Gök kap kara olur... Ne güzel gündü derken yine güneş açar... İki gün boyunca güneş ve yağmurla flört ettirdi bizi... 
Bellapais manastırı... Girne'de ki en nefis gotik eserdir... Belkide Kıbrıs'ı gotik sevdam yüzünden çok seviyorum... :) Günün birinde evlenirsem efem bu manastırda evlenicem... Çok ama çok romantiktir... E yani bu yaşa kadar velenmeyip günün birinde evlilik kararı verirsem boru değil nerde ve nasıl istiyosam öyle olacak !!! Adamın fikrini soran olmiciiiik, mukadderaaaat ! :))))))))))))))) Eee o da almaya karar vermeden önce düşünseymiş baneee ! ;)))

Kıprıs'ım yine aynı... Pahallı, ev kiraları siterlin üzerinden... 

Yaz-kış pembe domatesler Kıbrıs'ın olmazsa olmazları... Bunlar yine kırmızı sayılır... Az yeşil domates yememişimdir... :)



Narenciye cennetidir Kıbrıs! Kıbrıs'ın portakalı-limonu nasıl nefistir... Mandalinasının kokusu bambaşkadır! Ancak ben ince kabuklu ve çekirdeksiz mandalina sevdiğimden bu güzelliklere hep burun bükmüşümdür... Ama bu sefer hasretime yenik düşüp, kalın kabuklu da olsa, çekirdekli de olsa yedim efem... 

Kolakas ve Molehiya ! Çoğu kişi sevmez ama ben severim... Kolakas patatese benzer... Molehiya ise ıspanakımsı bir ottur. Ve onu tavukla pişirmeyi severler... 


Satın alabileceğiniz en güzel paketlenmiş süzme yoğurt! Otele valizi attım, gittim aldım ve koca kabı mideye indirdim! Nasıl özlemişim!!! Hayatta koca bi kase yoğurt yiyemeyen ben yedim bitirdim yaladım yuttum sıyırdım :))




Kıbrıs'ın her zamanı ayrı güzeldir... Trafik tersten... Kendinize güveniyorsanız araba kiralayıp gezin... Kıbrısçayla kulaklarınıza bayram ettirin... Halis muhlis Kıprıs yemeklerini yiyin... Ucundan acık keyif için kumar oynayın, köylere gidin, beşparmaklara tırmanın...  Herkesin Kıbrıs'ı kendisine güzel... Turla gidip otelden ve alışveriş merkezlerinden çıkmazsanız sevemezsiniz Kıbrıs'ı... Kıbrıs'ın keşfedilmesi gerekir sevilmesi için...

İki güncükte olsa iyi geldi... Özlemim daha bi katmerlendi... 4 senedir niye gitmiyorum diye hayıflandım durdum! Mezun olup geldiğimden beri her 19 Mayısta Kıbrıs'a gidiyordum... Hem deniz-güneş hem özlem gidermece... 

Yeniden eski habitimi devreye sokmaya karar verdim...
Tekrar gider yaşarmıyım sorusuna cevabım hayır... Ama ölene kadar yılda en az bir defa 1 hafta Kıbrıs'a yeeees ! ;)

Be eşşek tebsin gendiniziiiiii ! ;)

19 Aralık 2011 Pazartesi

Nesine? Hem Büyüğüne, Hem Garantisine!

Biliyorsunuz Yılbaşı Özel Çekilişi Türk Milleti için geleneksel bir heyecandır. Çekiliş yapılırken herkes ekran başına kilitlenir, sizin numaralarınızı taşıyan topların çekilmesi için dualar edilir. Biletinize sonuna kadar güvenirsiniz çünkü onu, uğurlu olduğuna inandığınız bayiden almışsınızdır. Lakin gelin görün ki hep amorti!

Biz de sevgili bloğunuz olarak araştırdık ve son 10 çekilişin 2 tanesinin büyük ikramiyesi Nesine.com’da satılan Milli Piyango biletlerine çıktığını gördük. Bu nedenle biz de dedik ki, neden bu blogda da Nesine.com biletlerinden satmıyoruz? Şanslı okurlarımızın ayağına kadar getirmiyoruz? Hatta bir de üzerine neden bomba gibi bir kampanya yapmıyoruz; 5‘er adet biletten oluşan Amorti garanti paketi alana 1 Amorti Garanti demiyoruz?

Sizce de buradan daha şanslı başka bir yer var mı? TIKLA, HEMEN BİLETİNİ AL!

Şansımız dönecek diye saatlerce kuyrukta beklerken aslında farkında olmadan şansımızı kaçırıyoruz. İnanın hiçbir şey sizi o kadar beklemez! Demem o ki; yılbaşında biletlerinizi benim bloğumdaki link üzerinden alın, siz kazanın biz de mutlu olalım!

Bir bumads advertorial içeriğidir.


Bir bumads advertorial içeriğidir.

Kortizon günlüğü...

Her şerde bir hayır vardır galiba...
Cuma günü tedaviye başladığımda 64'tüm...
Bu sabah 63!!! ;)

Yeni yıla girdikten sonra reciiiim yaparım yaaalarım bir anda kortizon sebebiyetiyle gerçek oldu!

Kortizonla tuz yememek gerekiyormuş...
Böbrekler, kortizon kullanırken tuzu salmayıp vücudun içine geri veriyormuş...
Yani tutuyomuş...
O yüzden şişiyorsunuz...
Bide kortizon iştah açarmış... Eee sonuçta iştah açan her ne olursa olsun başa dert bişey... 

Evet iştahı gerçekten açıyor...
Yemek yedikten neredeyse 15-20 dakika sonra karnım kazınıyor!
Ama bunu salatalıkla çözdüm efem!
Elimde salatalık kemire kemire dolanıyorum... Ya da elma!

Pilav-makarna kesinlikle yemiyorum ve zorda kalmadıkça bu ikisini tuzsuz olarak ağzıma sürmek niyetinde değilim...

Haşlanmış sebze çok severim...
İngiltere yıllarım saolsun... Zeytinyağlı cennetinden haşlanmış sebze cennetine gidince aç kalmamak için alışmıştık işte... :p

Haşlanmış karnabahar, brokoli, bürüksel lahanası her daim yemeği sevdiğim sebzelerdir...
Körpelerini çiğ bile yerim!

İngilizlerin ince uzun fasulyesinden memlekette yok... Bizim fasulyelerimiz haşlamaya uygun değiller... Kılçıksızı bile haşlanmıyor... Avrupa topraklarında daha çok İngiltere'de tüketilen türün tohumunu bulsam balkona ekicem! Nefistir o fasulye... 2dk haşlarsın kıtır kıtır yersin ! Ama nerdeeee...

Neyse efem, bebek ıspanak sote, az yağlı tavuk göğüs, tuzsuz köfteyle, bol salata ile takılıyorum...

Tabi benimkisi 10 günlük kısa bir tedavi...
Dayanması kolay... Sayılı gün mantığı...
Ancak tedavi bittikten hemen sonra eskiye dönmemek gerekiyormuş...
İlaç vücutta bir süre etkisini sürdürüyormuş...
Ocak sonuna kadar tuzsuz-alkolsüz-abur-cubursuz-hamur işsiz yaşamak niyetindeyim!

Zaten en büyük boy lays'in üstüne bol acıso döküp yeme manyaklığım olmasa bu kilolara hayatta çıkmam!
Gecenin 11'de koca bi kase lays yersen, istediğin kadar ona-buna dikkat et cacık olmaz efem!
Ha bide annemin gece yarısı pizza yaptım diye yatağıma, üstünde dumanları tüten, erimiş kaşarıyla dünya çevresini 2 tur döneceğin lezizlikleri de olmazsa... ;)))))

Potasyum alımına dikkat etmek gerekiyormuş...
Günde 1 tane muz yiyorum...
Kortizon uzun kullanımlarda kemiklere zarar verirmiş... Eee sigara içen bi şahsiyet olarak ve annesinde kemik erimesi problemi olan birisi olarak aslında kemiklerime normalde de dikkat etmem gerekiyor...Daaaaaaaa...

Her gün 1 tane activa yoğurt yiyorum...
Aslında her gün 1 bardak süt içmeli ya da yoğurt yemeliyim ya...

Neyse bu sebeple ucundan acıkta olsa sağlıklı beslenmeye adım atmış oldum! ;)))

2-3 senelik tedavilerde boğazı kesmek zordur...
Ancak sebze ağırlıklı diyetlerle kilo almadan kortizon kullanımı mümkünmüş...

Eee şimdi nefis bir pizza, patates kızartması, buuuz gibi bira olamadan uzuuuun bir korti yaşamı zooor olur... 

Haftada 1 ayar kaçırılabilir belki... Ancak tuz tansiyonu yükselttiğinden kortizon kullanımında mümkün olan en az tuz alımına dikkat edilmesi gerekiyormuş!

Benim tansiyon 9-5'tir hep!
Tansiyonumu ölçenler yaşayıp-yaşamadığıma şaşarlar :))))))

Efenim bol yeşillikli, bol tuzsuz günlerim bir süre daha devam edecek...
Bu hafta içi ofisime çok yakın bir spor salonuna da kaydımı yaptırıyorum... Alışana kadar haftada 3 gün alıştıktan sonra 5 gün salonda ter atmak 2011 şubatından beri vücudumda birikmiş yağcıkları-kilocukları alır götürür derim...

Bu yaz Çeşme plajlarında Banu Alkan kıvamındaydım ama 2012 yazında şşşşşş olucam inşallah! ;)

Bol kalsiyumlu, otlu-sebzeli-tuzsuz ve bol sıvı alımlı bir yaşam efem...
Yeşil ve beyaz çay itinayla tavsiyem olunur... Günde en az 3 bardak yeşil veya beyaz çay için...

İlerleyen günlerde yine çizittiririm durum hakkında... Şimdi otlanma vakti ;)))

16 Aralık 2011 Cuma

Eeeh yetti beeaaa !!!

Kutup ayısını şaapmak istiyorum !!!
Hep omu yapacak???
Hep omu orgazm sigarası içecek???
Ben şaaapıp nargile içme arzusundayım da ah bir bulabilsem !!!

Allam yaaa, kanal tedavisi olmanın böyle ızdıraplısı bi bende olur zaten!!!
Namussuz diş tam tedavi oldu dendiğinde, ı-ıh yaptı... Baştan ağrımadım şimdi ağricam dedi!!!


Ne ağrıma ama!!!
Sadece ağrımakla kalmadı suratımın sol tarafını balonda etti!!!

Dört gün evde loğusalar gibi dolandım...
Walla gören sezeryanla en az bi beşiz doğurdum falan sanırdı !!!

Klasik tedavi olan, 1000'lik antibiyotik ve bolca ağrı kesiciye başladık...
Bir gece öyle bir ağrıdı ki, daha önceki tecrübelerimden geçici dolguyu ve ilaçlı pamuğu çıkarıp basıncı azaltmak zorunda kaldım.
Kaldım ama evde, güya incecik olsa da geçici dolguyu çıkaracak alet-edevat bulamadığımdan, bildik 'ataş'ı aldım yaktım dezenfekte ettim ve teeee ağzımın dibinin dibindeki dişi oymaya başladım!!! 

Çıkardım pamuğu... Ama banamısın demedi... 
Gece yarısı dişçimi uyandırdım... Kafamı duvara çakmak üzereyim, bundan sonraki tedaviyi duvardan kalıntılarımı kazıyarak yapmak zorundasınız dedim...

Dolguyu çıkar dedi...
Oooo dedim çoktan çıkardım...
Aferin dedi... Yapacak bir şey yok, antibiyotiğe devam, ağrı kesiciye yüklen yarın sabah erkenden gel!

Ağrı kesiciye yüklenim deeee, ağrı kesici bağımlısı olucam leeeeyn!!!

Geçen sene 20'lik dişle beraber başka bir dişin kanal tedavisi arzusu aynı anda çakışında Apranax Fort leblebim olmuştu!!!
Sanırsam bu sebeple Apranax bu sefer etki etmedi...
Cataflamla tanıştık bu sefer...
Anaaam ne uzun ne büyük prospektüsü var öyle... İlaç kutusu romanı diye bi türle tanıştım !!! 

Neyse efem, nadir görünen tepkiselliğin içine giriyomuş dişimin tepkisi!
Şaşardım normalitenin içine girse...
Haplı, ağrılı günler geçti, kist küçüldü, parası ancak tek yanağına yetmiş, tek tarafına botox yaptırmış halimden kurtuldum... Önümüzdeki hafta diş dolgulanacak inşallah maşallah daaaaa... Antibiyotik yine vücuduma alerji yaptı !!!

Geçen seneden kalma ilaçlarımı içmeye başladım... Baktım ilk akşamı rahat atlatamicam, acile gittim popodan 2 tane iğne yedim... Banamısın demedi namussuz!!!

Bu sabah tüm vücudumu saran kırmızı kabarıklıklar, göz kapağımın üstünde de belirip tek gözümle beni korsan rolüne sokmak isteyince bu böyle olmiciiik cilt doktoruna gitmek şart oldu dedim...

Doktor bi soydu veeee... Ağır bir reaksiyon dedi...
Kortizon vericem!!!
Dedim nolur vermeyin... Namussuz antibiyotik bitene kadar  iştahımı 
öyle bi açtı ki 64 kiloya çıktım !!! 
Çüüüüüşlük hatta ohhaaalık bi haldeyim...
Yedimde yedim... Aşerdim de aşerdim... 1 kasecik aşure yiyen ben annemin yaptığı tüm aşureleri bitirdim üstüne komşulardan gelenleri afiyetle yedim !!! Onlar kesmedi, Saray Muhallebicisini arayıp anında çıkan tatlılardan eve gün içinde 5 posta servis yaptırdım !!!

Ve veeeee ve... Tartı çatladı ben çatlamadım !!!
Banu Alkan kıvamında 90-60-90'lık bişeyken kortizon beni ne eder???
Egzama problemim varken bile kortizonlu kremlerden hep kaçtım!
Ama gel gör bu sefer başka çarem yok!!!

Doktorcum kiloma uygun bir dozaj verdi... 10 gün boyunca içiciiim!
İlk 3 gün 3 tane!
Biraz evvel ilk postayı içtim aaaaaay tanrım ne iğrenç tatlı bişeymiş!!!
Ööööğ öööööğ ve öööööğ !!!
Alerji haplarıma devam ederken akşamları midemi kortizondan korumak için mide ilacıda içicem!!!

Yuw tanrım basit bi kanal tedavisi niye nasip etmiyosun???
Hapçı-kapçı bişi oldum yaaaaa !!!
10 gün boyunca tuz yok. Kortizonla tuza aman ha diyorlar...
Anliciniiiiz, zorunlu pehrizdeyim...
Elizabeth benim için tuzsuz baharatsız dolma pişiriyor şimdi...
Akşama annemde önüme marul tepeciğini koyacak !!!
Eeee kilo vermek gerekiyodu biliyorum da... Bu böyle pek bi hart-hurtlu-ilaçlı-yağsız-tuzsuz bişi olacak !!!

Kutup ayısıııııııııı nerdesin leeeeyn !!!
Walla coca cola'nın kutup ayılı kostümleriyle Abdi İpekçi Caddesinde endam eden maskotlarına taşla-çantayla girişebilirim !!! 

Yaaaaa 2 senedir her yıl başı öncesi !!!
Hay ebemi...
Hay kutup ayısını...
Hay dişimi...
Hay reaksiyona girisecisi tutmuş bedenimi
NOKTA NOKTA NOKTAAAAAAA !!!

15 Aralık 2011 Perşembe

Teknolocik Bunama ;)

Bizim neslin bunaklığı çok ama çok eğlenceli olacak!
Anlamsız bir sürü sayı ve harf söyleyip duracağız gibime geliyor!

Eee günümüzde her şey şifreli...
Herkesin en az 5-10 tane şifresi olduğuna eminim...
Kredi kartlarınızın şifresi...
Banka kartlarınızın şifresi...
İnternetinizin şifresi...
Üye olduğunuz sitelerin şifresi...
Varsa banka kasanızın şifresi...
Porn sitelerin şifresi... 
Facebook, twiit, MSN...
E-devlet
Telefonunuzun şifresi
Vs...

Onca şifreyi kafada tutmak bazen zor... Ezberinize güvenseniz de bazen tam alışveriş yaparken kat şifrenizi karıştırabiliyor ya da unutabiliyorsunuz...
Ehiii-ehi yapıp işlemi tekrar ettiriyorsunuz...
Belkide bazen hiç aklınıza gelmiyor ve şifresiz olarak tamamlatıyorlar size işlemi... 
Tam işlem tamamlanıyor ve namussuz şifre aklınıza geliveriyor!!!

Hadi bunlar normal... Kafa gün içinde dalgın oluyor ya da bazen inat edip vücudunuzun diğer bölümleriyle aynı hızda çalışmıyor vs ve hatırlamıyorsunuz/unutuyorsunuz...

Beni deli eden, bankalar! 
Güvenliğiniz için şifrenizin değiştirilme zamanı gelmiştir diyerekten en olmadık anda ATM önünde sizi kıvrandırmıyorlar mı?????

ATM'lerdeki güvenlik kameralarında ki en eğlenceli kayıtlar ani şifre değiştirme isteği sonucunda olanlardır eminim!

Ulan bulmuşsun güvenli ve aklında kolay kalan bi numara, şincik acilen, en olmadık anda ne iş yaaaaaa !!!

Hep benim başıma en mi en acil-sıkışık olduğum anlarda denk geldi bu güne kadar!

Taksi para bekler, banka şifreni değiştir der...
Ananı avradını diye imkan olsa o yaparım ama gel gör mukadderaaat!

Yada arkanda kalabalık vardır, önündeki adamdan sizin işiniz uzun galiba, siz para yatıracaksınız ben hemencecik çekicem diye öne geçmişsinizdir !!!

Tırınınııııım !!!

Beynim bir sürü şifre artığıyla dolu!
Bilgisayar değiliz ki format: C yapayım!!!

Güya 1 bankayla çalışıyorum... Ama gelin görün not defterimi (hayatta hangisi olduğunu söylemem :ppp) çalışmadığım banka yok sanırsınız!!! Bir sürü şifre artığı !!!

Defter CIA'in eline geçse, gizli örgütçü sanıp defterdeki şifreleri şifre çözücülere gönderseler walla sıçarım herhal! Abidikler kendi kodlarınca bişeye benzetirler çünkü... Nirden bilecekler o sayıların ex banka şifresi olduğunu... Eeee salak diliz herhalde açık açık banka şifresi diye yasmıyooos!!! :ppppp :))))))))))))

Geçen gün E-Devlete girdim...
Girmez olaydım... Şifreni değiştir dedi...
Yuw E-Devlet şifremi aldığımdan beri topu topu 3 defamı ne girdim siteye, bişi yapmadım etmedim... Gizli belge yok, gizli info yok!
Ne güvenliği leeeyn???

Hadi başladık işleme...
Ama sevgili E-Devletçiğimin çökeceği tuttu!!!
SSK pirimlerime kafayı takmış sabırsız annem 'emekliliğine kaç yıl kaldııııııı öğrenicem' diye tutturduğundan bir yanda başımda annem, karşımda ekranda çökmüş E-Devlet AAAAAAAAAAAA oldum!

Anamında inadına hastayım!
Sevgili devletim tam doğum günümde beni emekli ediyor. Yıllardır aynı sene, aynı tarih... Ama nedense ara ara annem bi değişiklik olcakmış sanıyor herhal!

24 Kasım 2021'de 48 yaşında emekli oluyorum efem !!!
Ve 2 gün süren uğraştan sonra yeni şifremle, bu bildiğimiz bilgiye yeniden sahip oldum !!!

Olurken ulan dedim yaşlanınca bunarsam şayet bunca şifre beynimden dışarıya fırlar!  Kendi dedelerimiz-ninelerimiz gibi olmayız...

Unuttuğumuz sandığımız bir sürü info sulanmış beynimize üşüşüp;
Annemin kızlık soyadı bilmem ne, telefon numaram bu, XCB57,
35SDN9 türünden anlamsızca şeyler sayıklayabiliriz gibime geldi...

Yani Ali efendi, Hatçe hanım muhabbetleri arasına iki tane şifrecik sıkıştırıp devam... :)))))

Teknoloji-teknoloji... İyi güzelde bu da beyin!!!
Sulandığında pek mantığı kalmıyor...
Saçma sapan şeyleri sıralıveriyor... 
Korkarım ki biz ve bizden sonraki jenerasyonun bunaklığı şifreli bunaklık olacak!!!

Bilinçaltı denen şey çok ilginç... Bunama durumlarında ooooo ki ooo çalışıyo namussuz!

Tıp dünyası-bilim insanları ne derler buna bilmem ama böyle olma ihtimalimizde yok değil hani... Bi düşünün... ;)

Her neyse efem herkese XQHGBZHY ! :ppppp ;)

13 Aralık 2011 Salı

Tak takıştır... Yak yakıştır ;)

Onlarla yazın Yeni Asır Gazetesi sayesinde tanıştım...
Alaçatı Moda Festivaline katılacaklarından bahseden bir haber üzerine, laptopumun başına geçtim ve ilişkimiz başladı...

1992 senesinde deri tasarımcısı olarak işe başlayan İnci hanım, 2000 yılında takı, çanta ve tasarım tekstil ürünleri üzerine çalışmaya karar verip 2001'de İnciden Takı Tasarım Firmasını kurmuş...

İnternet sayfalarında ürünleriyle tanışır tanışmaz bir çok tasarım beğenimi kazandı...  
Kazandı ama ah şu benim meslek yok mu... Şunun şöylesini yapabilirmisiniz, bu böyle olabilirmi maillerim sonucunda biz sizinle festivalde tanışalım, yüz yüze konuşalım arzularınızı ona göre yapalım dediler...

Dediklerine zaman zaman pişman oluyorlar mı bilmem... ;)
Ancak İnci hanımın kız kardeşi Olcay hanımla ahbap olduk!!!

Geçen hafta yeni koleksiyonu sundu İnci hanım...
Benim gibi deri ve gümüş sever birisini zevkten dört köşe eden tasarımlar olunca, bir kaç aydır uslu uslu duran kredi kartımı azdırıp bir sürü sipariş verdim... 

Verdim ama yine rahat durmadım... Bazıları bana özel tasarlanıyor!!!
Şşşşşş şahsıma münhasır takı tasarımcım var beeeep! ;p ;))

Sizlere özel tasarımlar yaparlar mı bilmiyorum... Bunu yazdım diye başımıza çorap ördün derler mi onuda bilmiyorum...

Ancak duymayan-bilmeyen kalmasın herkescikler sanatla-tasarımla boynunu-bileklerini doldursun istiyorum...

Klasik bir tarzınız varsa pek uymayabilirler size...
Ancak yenilik seviyorsanız, tasarım seviyorsanız bir göz atın derim...

Ben yıllarca bileğimde ve boynumda deri şeritlerle dolandım... Kocaman mimar hatun oldum inatla çıkarmamak için direndim durdum... 

Tüm sevgililerimle hep aramda sorun oldu dericiklerim!
Asiliğimden-serseriliğimden hoşlanıyorlardı ama incecik bir şerit olsa dahi istemiyorlardı!!!

En son kullandığım derimi 20 küsür senelik kankalıktan sevgililiğe terfi eden cancazııım için ilişkimizin ilk 14 Şubatında çıkardım. 

Bak dedim, kıymetini bil... Gömülürken bilem derimle gömülmeyi dileyecek kadar deri sevdalısı ben... Boynuma kaşıkçıyı taksan bilem şu dericik kadar keyif vermez bana... Ancak hatrın büyüktür o yüzden çıkarıyorum ve sana veriyorum... Ve sakın atma onu! dedim...

Anam anaaam bi mutlu olmuştu ki... Hiç hedeye almama filan gerek yokmuş meğersem! :pppppp :)))))

Gel zaman git zaman, alışmış kudurmuştan beterdir, derisiz o mutlu ben mutsuz yaşadık... Ta ki İnciden'i keşfedene kadar! 

Kolumda-boynumda yine deriler var... Var ama bu seferkiler şık-mık! Yine serseriyim... Yine ben benim... Ama kimse aaay-ıııyk diyemiyor!!!

İnciden İzmir'li bir firma... İstanbul'da çalıştıkları mağazalar var... Ancak tüm ürün yelpazesini internetten görüp alabilirsiniz... 

İzmir'e yolunuz düşerse merkezlerine de gidip İnci ve Olcay Hanımlarla tanışabilirsiniz... 

Tanışmanızı tavsiye ederim... Çok tatlı, kibar hanfendiler...
İnternet adresleri aşağıda... İlgilenene... ;)
http://www.inciden.com.tr/

İnsanlık mı o ne gurban?

İnsanlık denen şey pek kalmamış durumda...
Yardıma koşma-ilgilenme...
Bizim nesilden böyle bi umudum yoktu ama annemin neslinden hiç mi hiç beklemiyordum doğrusu!!!

İstanbul kültür ve sanat yaşamını istisnasız takip eden Birim Hanım vardır...

Altından sarı-beyaz saçlarının gözüktüğü şapkalarla endam eder hep...
Müzik kültürü mükemmeldir...
Hangi bestecinin hangi eseri şıpdanak söyler size...
Bilgisi-kültürü karşısında siz haaa diye kalırsınız...
Biraz şahsına münhasırdır ama...
Tek başına yaşar... Ailesi ölmüş-gitmiş... 
Tanımıyorsanız onu ilk gördüğünüzde, kıyafetleri ya da davranışlarıyla delimi bu kadın dersiniz...
Müsait zamanlarda kalkar dans eder, gösteri bitiminde en içten şekilde alkışlar ve bravooo diye bağırır...
Biraz çoşkuludur... Biraz farklı giyinir...
Ve klasik sürüye uymayanı eleştiren bizler tarafından yadırganır hep...
Çoğu insan sevmez-hoşlanmaz ondan...
Değişiktir sadece... Yaşanmışlıkları onu farklı yapmıştır...
Bazen selam verir bazen vermez... Sizin haberiniz olmadan bi şeyinize kızar ve küser size....
Takmamanız gerekir... O Birim hanımdır... Onu öyle kabullenmeniz gerekir...
Edemiyosanız ilişkiyi kesersiniz olur biter...

O ölmüş-gitmiş ünlü bir iş adamının sekreterliğini yapmış F.Hanım gibi, ben bilmem kimin sekreteriyim diyerekten konserlere bedavadan girmez...

Ortalıkta inşaat mühendisiyim diye dolanan S. Hanım gibi iki dirhem bir çekirdek giyinip etkinliklere sıvışmaz...

Dünyayı dolanan, en pahallı turlarla seyahat edip iş bilet almayan gelince almayan E. Bey gibi de yapmaz...

Çocuken piyano dersi aldım piyanistin elini görmezsem ölürüm diye oturduğu yeri beğenmeyip olay çıkaran bence org bile naaah çalabilen, her konsere eşofman altıyla giden, arkadaşım içerde diye  giriş kapılarından süzülen F. Hanım gibide yapmaz...

Bir kaç sene önce taşındığı yeni evinde ısıtıcı olmadan yaşar... Taşıma suyla banyo yapar... 3 kuruşluk emekli maaşıyla bilet alır... Ve beğendiği konserlerin CD'lerini alır...

Bu güne bugün biletsiz hiç bir etkinliğe gitmemiştir... Gitmeeeeez!!!

Geçen akşam Fulya Gösteri Merkezindeki etkinlikte düşmüş...
Annem yoktu o akşam orda... Bize başkaları söyledi...
Konser başlamak üzere olduğundan kimse Birim hanıma yardımcı olmamış...
Tek başına kalkmış, görevliler bile yardımcı olmamışlar... Kan revan içinde taksi çağırmış ve hastaneye gitmiş...

Annem onu dün akşam görmüş... Yüzü mosmor...
Anneme kimse bana yardımcı olmadı demiş...

Ne acı!
Hoşlanmıyorsunuz-sevmiyorsunuz diye-konser başlamak üzere diye-öndeki yerlerden boş bir yer bulup oturmuş ve kalkarsanız yerinizi kaybedersiniz diye !!!

YUH! Diyorum... 

Annem yazma dedi ama... Ben çok öfkelendim...
Zaten bir süredir bedavacı ve menfaatçi takımına öfkeliydim bu bardağımı taşıran son damla oldu!

İnsanlık kalmamış efem... Dikkatli olunuz... Allah muhafaza...

*Bu arada isimlerini gizlediğim kişileri  sormayınız, tanıyorsanız da laf etmeyiniz... Benim tepkim, öfkem... Yazdığım bu eleştiri yazısından annem değil ben mesulüm...

12 Aralık 2011 Pazartesi

Leğenci geldi hanııııııııım

Ne kadar gelişsekte, kalkınsakta değişmeyecek bazı kullanım alışkanlıklarımız  var malesef....

Türk insanı tam otomatik çamaşır makinesi olsa da, renk renk boy boy leğenlerinden bir türlü vazgeçemez!

Ultrasonik modern bi eviniz olsun... Hatta Le Corbusier evinizi tasarlamış olsun, Türk hatunu bir şekilde iki çitileme, bi çamaşır suyuna bastırmalık bi leğen alır getirir modernliğin-teknolojinin, sadeliğin içine !!!

Sosyetik dergilerde gördüğünüz kokoş hatunların bile evlerinde vardır leğen mutlaka! 
Onlar almamış olsa da evdeki yardımcı almıştır!
Leğensiz ev olur mu daaa!!!

Sosyetik hatun, binbir çeşit luvi çantalarının yanında leğen satılsa sırf markası için evdeki kadına gerek kalmadan alır bence yaa... :pppp

Bir annemi birde kankimi biliyorum rengarenk plastik takıntılı!
Annem sanki İstanbul'da yokmuş gibi çaktırmadan boy boy leğenciklerini, plastik kaplarını taşıyor Samsun'dan...  

Kocadan yadigar mıdır nedir pek bi kıymetli o leğenler...
Şimdiki nesil bilmez, benim çocukluğumda eskiciler vardı... Eskiyi verirdin leğen alırdın karşılığında :))))))

Kankim ise içindeki çingenenin kurbanı sanırsam! Mimar kocası şahane mi şahane ev yaptı ona, ama gel gör ona pazardan 2 tane renkli leğen alıp götürsem milyarlık takılarını-evini gözü görmez... :ppppppp (kendisi şu sıralar iş için Almanya'da... Okuyamıyo diye rahat rahat... Bi okusa, domuzcuk sosis siparişlerimden olururum :pppp)

Mimar olarak kullanım alışkanlıkları bizim için önemli bir mevzudur. Her ülkenin, her toplumun alışkanlıklarını az çok bileceksin, anlamasan bile anlayacaksın ki doğru düzgün tasarlayasın...

Bir mimarın yaptığı yapı tasarlandığı gibi kullanılmıyosa o mimar başarısızdır! 

Bu sözü kim söylemiş hatırlamıyorum. Ancak öğrencilik yıllarımdan beri   mesleki felsefem olmuştur.

Mimari bir şaheser yaratıp literatüre geçmelik fırsatım olsa dahi bu fırsatı  teper  kullanıcının abidikliklerine saygı ederim...

Kafama bi kere yazılmış, tasarladığım amaç dışında kullanılırsa başarısız olurum diye.

Haaa tasarladığımdan daha iyi bir amaçla kullanılıyosa o lalaaa... Amma genellikle durum bunun tersi olduğundan, istisnalar kaideyi...

Diş sebebiyetiyle ev hapsinde olunca evin tasarımlarına göz attım...
Eve ilk taşındığımızda annem küçük tuvaleti 'orayı kullanıcaz' diyerekten elletmemişti... 

Gel zaman git zaman küçük tuvalet ardiye oldu. Ve iki tuvaletli ev konforundan tek tuvaletli yaşama başladık !!!

Nasrettin Hoca'nın kazanları gibi üreyen leğenciklerimiz küçük tuvaleti doldurmuş durumda... 

Walla kullanılan 2 tane var... Diğerlerinin amacı nedir sormaya çekinmekteyim !!!

Çizimlere göz atarken artık küçük tuvaletin kullanılmayacağını düşünüp orası için bir şeyler çizittirdim... 

Annemin arkadaşı çizimlerimi görse bu sefer kesin tımarhaneyi boylardım! :)))))))))

Durmaksızın ağrıyan bir diş ve şiş bir yanak! Ve bu halde kendisini oyalamak için mimarlık yapan birisi !!! 

Eski Bakırköy Ruh ve Sinir Hastanesinin başhekimi Yıldırım Aktuna mezarından fırlayıp teşhis koyardı walla !!! :pppppp :))))))))))))))))

Her neyse efem, 2metrekarelik yer beni çileden çıkardı!!!
Evde düzen sağlamak için tasarlarken her şeyin yerini düşünüp tasarlamayı seviyorum... 

5 tane raf diyip geçmiyorum... O 5 rafa neler yerleşir-yerleşmez düşüne düşüne... 

Düşün düşün boktur işin!!! 
Her şeyi sığdırdım o kibrit kutusuna, ancak leğenlerde fire verdik!!!

Meslektaşlarımla buluşsam ve elimizdeki işlerle ilgili sorunlarımızı tartışsam eminim avrupalı meslektaşlarım anlamaz ve gülerler...

Ancak ve ancak leğen takıntımızı bizler anlarız... Ancak ve ancak bizim coğrafyaya özeldir böylesi bir tasarım sorunsalı!

Ecnebi adam mob kovası şuraya girsin der geçer gider...
Bizde, yer silme kovası, büyük leğen, küçük leğen, musluk akarsa altına leğen, ayak banyosu için, bulaşık makinesi olsa da bulaşıklar için, ıspanak yıkamak için... Gider böyle...

İki çitileyesim geldi birden bire... Acaba hangi renk ve boyu seçsem! 
:ppppppp

7 Aralık 2011 Çarşamba

Bedenimin Noel kutlamaları ;)

Klasik yılbaşı öncesi programımız başladı efeeeem !!!
Son iki senedir bundan iyi program bilmiyorum hatta düşünemiyorum!!!

Millet noel hazırlığı yaparkene ben yine 1000'lik antibiyotikle aşktayım!!!
Neden mi?
Benim iyi bir takipçim olsaydınız bu soruyu sormazdınız!!! Cık cık!

Benim sevgili dişlerim geçen seneden beri bu zamanlarda azmayı-kudurmayı-tedavi edilmeyi seviyolarda ondan!!!

Doktorun oyması-içine ilaç koyması yetmiyor onlara...
Yeni yıla gireceğimiz şu günlerde bi antibiyotik kokteyli istiyorlar illa !!!

Dün gittim dişçiye, tamam artık kapatabiliriz dedi, kanalı doldurdu ama ne olur ne olmaz ana dolguyu yapmicam dedi... Haftaya salıya kadar bişi olmazsa o zaman yapıcam...

Yarım saatten fazla ağzım açık kanalın doldurulmasını beklediğimden yamulmuş bi ağızla yanından çıkıp ofise gittiğimde ağrıcık normale bi boyuttaydı... Kanal iğneleriyle oymanın acısı... Geçer yarın sabaha bişiiiim kalmaz dedim!

Ben sabrıma sıçiiiiiim !!! Bütün geceyi yok yok bişi hadi uyu uyu diyerek geçirdim... 
Sabah ana avrat sövmeme neden olan bi telefona uyandım. Aranma nedenimi öğrendiğimde adamın sülalesi mefta oldu... Mukadderaaaat!!! 

Karga şeyini şey etmeden beni uyandıran şahıs, dişin hapsız durmayacağını anlamamı sağladı... 
Dişçi arandı klasik 1000'lik antibiyotik tedavisine başlandı!!!

Nasıl bi yüzüm varsa, eczacının çırağının yüzü gözü oynadı!
Zombi görmedin mi hiç diye tısladım çocuğa...
Çocuk hafif kekeme gee-çmiş olsunu tırsarak söyledi! :)

Allahııııım geçen sene dişim sebebiyetiyle kullandığım 2 antibiyotik yüzünden alerjik reaksiyon yaşamış ve yeni yılın ilk günlerini popomdan iğne yiyerek-hart hart kaşınarak geçirmiştim!!!

Aşşağı yukarı yine aynı tarihler...
Yine antibiyotik !!!
Nedir leeeyn dişlerimin biyotik bağımlılığı?
Of!

Bu arada sabah sabah beni uyandıran babamın arkadaşıydı!
Ne var Gültekin amca diye soluya soluya telefonu açtım adam ne bu saygısızlık demedi... Bravooo!
Nasılsın dedi...
Burnumdan soluyorum dişim dedim...
Gülüşü çok meşhur olan Gültekin amca hiiaahiiiaaaa hiiaaaahaaaa yapıp babanın da şişerdi hep diye babamın kızı olduğumu ve bu bedbah diş genini  kimden aldığımı hatırlatıp kime söveceğimi göstermişti ki,
1 koli dolusu amcanın istinat duvarları hesapları için aramıştım yaptı!
Sabahın köründe mi dedim?
Saat 9.30 dedi...
Benim için körü dedim!!!
A-aaaa yaptı...
Beeee yapacaktım ama o sırada sinir ve acı katsayım sebebiyetiyle her an her şeye dalmak üzere olduğumu bilen annem mümkün olabildiğince beni engellemek için etrafımda dolandığından diyemedim !!!
Hesapları amcana sormam gerekiyor dedi...
Mühendisliği bırakmış adam napsın hesapları dedim...
Olmaz sorucam dedi...
Beni niye arıyosun o zaman dedim...
Amcamı rahatsız etmemek için önce beni aramış !!!
Bu ailede asıl rahatsız edilmemesi gereken kişi varsa o da benim üleeeeeyn yapmak istedim tabi yapamadım!!!
11'den önce ofise gelmez ben de bu haldeyim bu gün benden cacık olmaz desemde...
Dinletemedim...
Herkesin emekliliği-kafasına takma katsayısı farklı oluyo tabi... de
Sabah sabah dinamitle istinat duvarlarını, Gültekin amcayı ve dişlerimi havaya uçurmak çok ama çoook istedim !!!

İzninizle ecdamımla aşk yaşamaya gidiyorum...
2. Noel klasiğimizi yaşamaktan mutlu ve huzurlu olduğumuzu belirtir, Apranax ve 1000'lik antibiyotik olmadan yeni yıl kutlaması yapılmaaaaaz derim!!! İtinayla tavsiye olunur!

Hıııııııııııııııııır!!!
Uzak durmanız tavsiye olunur... Havlayan köpek her zaman ısırmaz diye bi kaide yoktur!!!