Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

24 Ekim 2011 Pazartesi

Selanik

 Lozan Mübadilleri Vakfıyla yaptığımız gezinin 1. gününde son durak Selanik oldu.

Hepimiz yorgun-argın olsakta Selanik sahilinde, beyaz kulede verdiğimiz mola tüm yorgunluğumuzu bize unutturdu...

Selanik İkinci Murat'ın 3 günlük kuşatmasından sonra fetedilmiş... Osmanlı fetih kanununa göre önce teslim olmaları istenirmiş... Kendi rızalarıyla teslim olup şehri verirlerse, askerler yağmalamaz ve kimseyi esir almazlarmış... Selanik teslim olmamış... Olmadığı gibi halkın çoğunluğu şehri terk etmiş... Terk etmeyenler esir alınmış...  Esir alınanların kefaletini padişah ödemiş !!! Şehrin nüfusu kaçanlar yüzünden azaldığından, nüfusu çoğaltmak için Osmanlı tebasından yeni yerleşimciler getittirilmiş... Atalarınız şayet Selanikliyse sebebi hikmeti budur. ;) Ekonomiyi canlandırmak için Yahudi nüfus daha fazla iskan edilmiş bu bölgeye...
Selanik Yunan Makedonya'sının başkenti... Önemli bir liman şehri... Selanik benim için İzmir... Sahili kordonu o kadar anımsatıyor ki... Buyrun bakın siz verin kararınızı... Gideceğimiz bir kaç yer olduğundan Selanik Kordonunda dolaşamadık. Şayet giderseniz, apartmanların altındaki cafelerde oturup frappe keyfi yapmanızı tavsiye ederim...   Sabahın       köründen           gece   yarısına kadar Yunanlılar durmaksızın   frappe içiyorlar... Sabahın köründe, sonbaharın ortasında nasıl soğuk kahve içip ayılıyorlar çözemedim... ;) Servis biraz ağırdır... Osmanlıdan kalma nefis adet burda da var... Önce bedava suyunuz geliyor, ardından siparişinizi alıyorlar... Hesap ödemek içinse çırpınmayın... Hesabı bozuk paranız varsa masaya koyun gidin... Kimse almıyor, ellemiyor... Bizde olsa oooo... Yoldan gelen-geçen anında kapar kaçar... Medeniyet dedikleri şey bu mu yoksam? ;) :ppp

Selanik mimarisiylede İzmir'i anımsatıyor... Geniş balkonlar, tenteler, panjurlar... Kaliteli mimari kimliği yok... Eski binaları yıkmışlar apartman yapmışlar... Balkonlardan çiçekler ve çamaşırlar sarkıyor... Başkentleri Atina'da bile durum aynı... Şehircilik kalitesi şu çok böbürlendikleri antikliliklerinden bir şey almamış... ;)


Eskiden Beyaz kulenin olduğu yerde meyhaneler varmış... Atam orda demlenirmiş arkadaşlarıyla... Zaman içinde meyhane kalmamış tabiki... Bir dönem hapisane olarak kullanılmış kule... Kulenin çevresindeki yeşil alanlarda piknik yapıyorlar... Denizin doldurulmasıyla oluşmuş sahil şeridinde insanlar yürüyor, bisiklete biniyorlar... Bisikletçiler bisiklet yolundan yürüyorsanız size çok kızıyorlar benden söylemeside, sahil kenarnada bisiklet yolu yapılırmı yuw??? Nerde yürüyüp, denize bakıp, oturacak insanlar???? :) Kulenin biraz ilerisinde, yeni Selanik'e doğru Büyük İskender heykeli var... Şu an yeni bir çevre düzenlemesi çalışması yapıldığından göremedik...

Sahilden sonra kale çıktık... Selanik ayağınızın altında... Mukkak gidin, görün... Daracık yolları, dip dip dibe eski evleri ve kuş bakışı Selanik'i görün... Ordaki cafelerde greek cofiii keyfi yapın ;)
                                           
 Kuşbakışı Selanik 








Selanik Liman şehri... Mübadil göçlerinin yapıldığı limanda burası... Limanın üstünde gün batarken...






 





 

İyi kötü bizden birşeyler kalmış... AB ve yapılan metro inşaatı sayesinde restore ediliyorlar...
                                                                   
 Ata toprağında gün batımı... Günü kalede batırdıktan sonra otelimize gittik... Ne kadar yorgun olsakta Tavernaya gitmeden olmazdı... Hep beraber tavernaya gidip bir güzel karnımızı doyurduk, kafaları çektik, şarkılar söyleyip eğlendik... Ertesi gün Atatürk evini ziyaret edip uzun yolumuza devam edeceğimizden keyfimiz pek uzun sürmedi ama olsun;)

Bir Türk Selanik'e ya kendi atalarının izini sürmeye gelir ya da Ata'sının evini görmeye... Atatürk'ün doğduğu evi görmeden dönmek elbet olmazdı... Gittik gördük... Ancak ufak bir uyarı, internette ana caddeden değil yan sokaktan adres bilgisi var. Amcamla geldiğimizde evi bulmayı başaramadık. Ve mübadillerle gitmediğimiz, eski İstanbul evlerini anımsatan, büyük ihtimalle geçmişte Türklerin yaşadığı bir mahallede bulduk kendimizi... Nevigatörümüz olmasına rağmen bir türlü doğru adresi bulamıyorduk... Kendi aramızda yaptığımız konuşmaları duyan bir bayan yanımıza gelmiş 'Ben İstanbullu bir Rum'um, ben size yardımcı olayım' diyince çok sevinmiştik... Ailesi Yunanistan'a göçmüş bir Selanikliyle evlenip İstanbul'u terk etmiş... Bizi Atatürk evinin kapısına kadar götürmüştü. Kendisine kahve ısmarlayıp teşekkür etmek istediğimizde ise, gerek yok Türkçe konuştum ya yeter bana demişti... :)

Atamın evinin fotoğraflarıyla Selanik'i bitiriyor, inşallah bir ara geri kalan 3 günü yazacağım  baaay baaay diyorum ;)



Ara sokaktan görünümü 










Ana caddeden görünümü
 Doğduğu oda...











Evin bahçesindeki nar ağacı. Bahçeye bakan apartmanlardan sarkan çamaşırlar irite edici bence... İnsanlara Atamızın evi orası asmayın çamaşırlarınızı demek istiyorum amma...











1 yorum:

Adsız dedi ki...

Kavalalı İbrahim Paşa (d. 1789, Kavala - ö. 10 Kasım 1848, Kahire)

Pargalı Damat İbrahim Paşa (1493, Parga [bugün Yunanistan'da]- 15 Mart 1536, İstanbul)

Paşalar ayrı yani :)