Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

10 Haziran 2009 Çarşamba

Kalbe giden yol ;)

Yetiştiriliş önemli birşey...
Üniversiteye gidene kadar sabah kahvaltılarının haricinde hiç mutfağa girmedim.
Hatta çok utanılacak bir şey ama kibritle ocağı yakmaya tırsardım!!!
Sevgili annemde çok maharetli bir kadın değildi.
Babamın kanser tedavisi için uzuuuun uzun Londra'da kaldığı günlerde ben okuldayken kafayı tırtmamak için olgunlaşma'nın pastacılık ve yemek kursuna gitmesiyle maharetli bir kadın oldu.
Oldu ama baba ölünce sırf karnı doyurmak için yemekler yapmaya başladı.
Okuldan gelmeme 20dk kala düdüklüye atardı mamaları.
Bire çeyrek kala eve geldiğimde düdüklünün düdüğünün inmesini beklemeden benim için her tarafı buhar ederek açardı. Ağzım burnum yana yana yerdim yemeğimi. :)

Her yaz seni mutfağa sokucam geyiği olurdu ama bi türlü kızına kıyamaz, kızıda öğrenmek için pek ölmediğinden ısrar etmezdi.

Üniversiteye yurdışına gidince kızı şıçtı!!!
Yurtta mutfak vardı ama yemek yapmayı bilen yoktu!
Harçlıkları yakınlardaki bir cafeye akmaya başladı. Eve taşındıktan sonrada şans yaver gitti ve bir şekilde mutfağı iyi olan adamları raslantı eseri sevgili yaptı kendisine...

Yıllar önce, şu an sevgilisi ama önceleri kankası olan şahsiyet tarafından karnı çok doyuruldu. Hatta ondan öğrendiği kolay yemekleri sevgilisinin hoşuna gitmesede yapıyor, yemek işte daha ne istiyooon töbe töbeeee diye artislik bile yapıyordu. :)

Yıllar geçti, çok uzman olmasada az-çok mutfağını geliştirmeye başlamıştı ki, okul bitti İstanbul'a döndü ve annesiyle yaşamaya başladı. O gün bu gündür zaten şahane olmayan mutfak bilgisi hepten gitti, yandı bitti kül oldu!

Kadere bakın ki kız arkadaşları arasında nasıl bir erkek geyikleri yapılırken hep onun şahane mutfak becerisini örnek verdiği kankası sevgilisi oldu!

O la laaaa...
Hep yemek yapmayı bilen erkek istemişti...
Hep arkadaşlarına onu örnek veriyordu...
Sonunda tanrı her ikisinide ona vermişti vermesine ama erkeğin kalbine giden yol midesinden geçiyordu.
Hep adam yemek yapmaktan sıkılıyordu. Adam arada kötüde olsa sevdiğinin elinden bir şey yemek istiyordu.
Hatunda ona yapmak istiyordu ancak adam gurmeydi!
Adamın koşulları uygun olsa Türkiye'nin en bi en gurme restaurantlarından birinin sahibi olurdu. Millet kapıda sıra olurdu onun yemeklerini yemek için.
Adam leziz yemek yapıyordu, değişik tatlar üretmeyi seviyordu, yaratıcı ve yetenekliydi.
Hatun ise sadece yiyici.
Adam zevk alıyordu yemek yapmaktan.
Hatunda alıyordu ama karnı biraz tok olmalıydı. Açken yemek yaparsa yemeğin pişmesini beklemeden ocaktan alıyor, yada eksik malzemeyle filan pişiriyordu!
Kısaca tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş durumuydu! :ppp

Hatun adamı çok ama çok mutlu etmek istemekteydi. Ancak ekmek üstüne krem peynir sürüp üstüne domates koyarken bile eli ayağı birbirine dolanıyordu!
Sebep?
Kaç senedir adamın şahaneliklerine alışıktı. Adamın ağız tadı sokaktaki insanlar gibi değildi!
Hatunu eleştirmiyordu. Hatta durmadan yüreklendiriyordu ancak hatunun eli ayağı dolanmaktan vaz geçmiyordu!

Bu yaz için hatun kolay kolay menüler seçti.
Sevgilisini ve mutfağını kobay olarak kullanıcak.
Ya adamın kalbine giden mide yolundan düzgünce gidecek yada dolanbaçlı başka yollardan! :))

Hatun istiyor mamalar yapsın ama biraz zamana ihtiyacı var.
Arada şeytanda dürtmüyor değil hani onu yaw evde gurme varken sen niye yapacaksın falan diye... :pppp (Şaka açkım şaka)

Bu gün öğle yemeğimi yerken, açkımı düşündüm.
Seneler öncesine gittim.
Bizi beslemesini, yaptıklarını düşündüm.
Sonra geçirdiğimiz bir senenin anılarını...
Birden içimde bir aşçı filizi belirdi... Onu büyütebilirsem ne ala...

Çok ama çok leziz bir aşk yaşıyorum.
Yaşadığım lezizliği onada yaşatmak istiyorum...
İnşallah maşallah...
Ve ünlü sözümle bitiriyorum:
Mukadderaaaaat !!!
:)

Hiç yorum yok: