Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

12 Haziran 2009 Cuma

Sorry çöplüğü ! (sony değil sorry :)) )

How I met your mother dizisini izliyormusunuz?
Ben uykuya dalmadan önce seyretmeyi seviyorum.
Geçen akşam daha önce izlediğim bir bölümü yayınladılar. Daha önce farkına avrmadığım birşeyi fark ettim.

Hatun, kocasıyla çocuk yapıp yapmama kararında. Adamın o gece toplantısı var. Hatun çok güzel bir akşam yemeği hazırlıyor ve yemeğin iptal olduğunu öğrenince çocuk oluncada mı böyle yanlız geceler geçireceğim, sorumluluk sırf bende mi olacak diye içmeye başlıyor. Komuşularının bebeğinin onlarda kalan çorabını görüp tanrım çok tatlı bişi buuuuu çocuk yapmak istiyorum ben diyip kocasının ofisine gidiyor. Ama hatun nasıl düdük. Kocasının masasının üzerinde sevişmek istiyor, kusuyor, eşyaları dağıtıyor, hatta kocası toplantı odasına gidince onu ordan çıkarmak için koridorda çırılçıplak dolanıyor falan filan. Ertesi gün karı koca çocuk için çok erken olduğuna karar veriyorlar ancak hatun dün gece için milyon tane özür dilemiyor, hatta hiç dilemiyor.

Şimdi, bu bir dizi...
Gerçek hayatta ki şeyler bir dizide elbet olamaz ancak hatun içinde bulunduğu ruh hali ve karışıklılık sonucunda sarhoş olup rahatlamasından ötürü özür dileyip durmuyor.

Kendin olabilmek ve karşındakilerin seni anlaması, özür dilememek bence çok güzel bir şey.
Hepimiz mantıklı olgun insanlarız. Ama bazen öyle bir noktaya geliriz ki bilinçli olarak dibine kadar içmek isteriz. Evet içip olay çıkarmak-rahatsızlanmak arzu ettiğimiz şey değildir ama o geceyi fulu veya bulutların üzerinde geçirmeyi tercih etmişsek bizi seven, dost-can olarak adlandırdığımız insanlarında bizi anlaması ve yargılamaması gerekmez mi?

Ben o akşam şunu fark ettim, kendi seçimlerimi yaaşrken bir şekilde yanımda olan insanlardan durmadan özür dilediğimi!

Son derece hassas ve iyi niyetli bir şahsiyetimdir.
Empatim süper ötesi gelişmiştir.
Ama insanlar benim hassasiyetimde-empati seviyemde olmadığından benim düşünceli bir davranış olarak yaptığım şeyi yanlış anlarlar.
Bu hep başıma gelmiştir.
Aramam niye aramadın derler...
Ararım veya mesaj atarım iplemezler...
Yüreğimden acılarını duyar gerçekten göz yaşı dökerim algılamazlar.
Yani tuhaf derecede saf-salak iyi niyetli empati kraliçesiyimdir.

İnsanları yargılamam-eleştirmem.
Hayat bana insanalrı geçmişleriyle değerlendirmem gerektiğini öğretti.
Şu an çatlak olan bir insan çatlak doğmadı! Yaşadıklarının sonucunda bu noktada. İnsanalrı genel konumlarıyla ele almaya çalışırım. Geçmişlerini-yaşamışlıklarını bilmeden belki istemeden eleştirebilirim ama onları tanıdıktan sonra millete tuhaf gelen davranışları bana tuhaf gelmez. Bilirim sebeplerini ve olduğu gibi kabullenirim.

İnsanlara yük olmayı sevmem.
Hep tekil olmuşumdur.
Yardımı-desteği son noktada isterim.
Kendi isteğiyle yardımıma gelmiş olsun veya ben çağırmış olayım aynı eşitlikte özür dilerim.

Niye?
Manyakmıyım?
Diziyi izlerken olmadık insanlardan hep özür dilediğimi fark ettim!
Oysaki özür dileyecek tek kişi var oda kendim!

Diyelim ki içip sarhoş olmak istedim ve oldum ve o sırada yanımda birisi varsa ve benimle ilgilenmek için kalmışsa aslında o onun tercihi neden ertesi gün 40 defa özür diliyorum ki?

Hep zincirleyerek, hep frenleyerek yaşanmaz ki.
Ya hayat fazla ağır geldi yada eğlenmek için içtim. Ama fazla kaçırmışım ve dizideki gibi kusuyorum vs. Ama soyunmuyorum... Eeee yani neden özür dilemek zorundayız.

İnsanlar beni ben olarak olduğum gibi kabullenemiyorsa, çılgınlıklarımla, eğlencemle, hayatı yaşama biçimimle, acılarımı yaşama biçimimle, göz yaşlarımla...

Yani kısaca demek istiyorum ki aslında ben özür dilenecek birşey yapmıyorum ama diliyorum!
Ve ben artık anlamsızca dilemek istemiyorum.

İnsan sevdiklerinin yanında düdük olabilir...
İnsan dostlarının yanında ağlayabilir...
İnsan arkadaşlarının yanında gülmekten altına kaçırabilir...

Kapalı kapılar ardında kendiniz olmaktan sıkılmadınız mı?
Neden sebepsiz özürler diliyoruz?
Günlük hayat tavrımızdan biraz farklı davranınca neden amaaan oluyoruz?, ne deler?, aman rahatsız mı ettim, üzdüm mü?

Neyse ne!
Herşeyimizle, olduğumuz gibi kabul görmek daha güzel değil mi?

Ben artık özür dilemek istemiyorum.
Özür dileyecek bir şey yapmıyorum. Ama o kadar iyi niyetli ve düşünceliyim ki hatam olmasa bile, rahatsız etmemiş olsam bile bir ihtimal ediyorum!

Tam olarak kendimi ifade edebildim mi bilmiyorum...
Kimsenin hayatını tehlikeye atmadıkça, sorun yaratmadıkça, gerçek anlamda üzmedikçe bu hayat bizim, yaşama tercihlerimizde... kabul eden eder, seven sever... Artık başkaları için özür dilemeyin. Sadece kendiniz için, kendinize... Yani başkaları içinde dileyin ama yeri geldikçe... Nüansı görün, anlayın!

No more sorry!

Hiç yorum yok: