Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

24 Ekim 2007 Çarşamba

Garip bi günlük 2

Saat 11, odama dalıyor ve hadi diyor...
Ne hadisi?
Yürüyüşe diyor...
???
Şehitler için...
Ama işim var diyorum...
Binada kimse kalmayacak diyor, hadi...
Yan komşularımla plan yapıyoruz, Nişantaşına kadar yürür, sonra açık havada nefis bir öğlen maması ziyafeti çekeriz...
Yürüyoruz...
Şehitlerin adı dillerde...
Kahrolsun sloganları atılmakta...
Anlamıyorum, ilk defa şehit vermiyoruz ki... Yıllardır var olan bir acı, dert bu bizim için, peki niye şimdi millet ellerinde bayraklarla sokaklarda...
Arkadaşım sayıdan dolayı diyor...
Bu zamana kadar kaç 12 kaç 13 ölmedimi diyorum...
???
...

Teşvikiye Caminin bahçesindeki ağaçların gölgesinde keyifle oturuyoruz...
Hayat herşeye rağmen devam ediyor...
Bu güzel havayı bırakıp ofise dönmek gibi bir niyetim yok diyip kızları yolluyorum...
Akşam ki doğum günü partisi için muzur hediyemin hazırlıklarıyla uğraşmak için yola koyuluyorum...
...

Bu bağların kırmızısından istiyorum diyorum...

Malesef diyor...Peki ne renk var başka?

Başka renk yok. Bu bağcıklardan İspanya'da satılıyor, Türkiye'ye gelmiyor diyor...
Nasıl? Adamın bağcığı kopunca ayakkabıyı çöpe mi atıyor yani diyorum...
Gülüyor...
Gülmeeee, bana bu bağcıklardan lazım diyorum... Bulamazsam hediyemin hiç bir anlamı kalmayacak ! Hoş zaten anlamsız bir hediye olacak ama o bağcıklar olmadan daha bi anlamsızlaşacak !!! Ben şu ayakkabının üstündeki yeşili istiyorum diyorum...
Yok veremeyiz...
Ama ben istiyorum !!!
!!!
İçerden benim satıcım sesleniyor:
Geçen sezondan kalma krem rengi var, bu olur mu?
Hani yoktu? Napalım olacak olmasına da bu küçük dilmi?
Diiil.
İyi bir de 90 cmlik normal bağcık alayım, boş kutu alayım...
Kutu yok...
Nasıl yok? Aaaaa çıkarın içinden bir ayakkabı verin, ben size evden boş kutu getiririm yarın...
Şey gak guk...
Aaaaa... en kıymetli müşterinizim, bak bi daha buranın değil, İstiklaldeki mağazanın müşterisi olurum diyorum...
Ben varya ben desem mi acaba?
Peki...
Of... Altarafı boş bir camper kutusuna bağcık koyup güzelce paketleyip, ayakkabı almış hissi verip muzur hedeye yapacağım...
Deli ettiler beniii...
Hııııır...
Borcum?
Yok, sizden almayalım...
Aferin... Bi daha ayakkabı almaya geldiğimde de böyle diyin...
...

Akşam, doğum günü çocuğu için yapılan leziz mezeleri yemek üzere aç bilaç saatin gelmesini bekliyoruz...
Partiden çok yemek yemeğe gelmiş insan profili ağırlıkta sankim...
Karnım aç...
Etraf eş-dost dolu...
Ama son 1.5 haftadır kimseye kimselere ait olmak istemiyorum...
Bara geçip bar kadını olmak istiyorum...
Kendimle olup, kendi kendime takılıp eğlenmek...
Yanıma gelip soruyorlar, birşey mi var?
Yok anam nolsun, kısır üstüne bira içince zaten kocamaaan olan göbem daha bi kocamanlaştı... Takılıyorum işte burda kendi kendime...
Aaa gel yanımıza...

İstemiyoruuuuuuuuuum diye bağırmak istiyorum...
Hiç bir gruba ait olmak istemiyorum...
Şurda güzel güzel, bulgur üstüne demlenip eğlenmek niyetim...

Yanıma geliyor:
Sen komplike bir kadınsın diyor...
Hödöööö dicem de ayıp kaçacak...
Beni tekliğimden ötürü, tavrımdan ötürü tebrik ediyor...
Ne demem gerekiyor bilmiyorum... Way oluyorum sadece ben neymişim be...

1 haftadır normal yaşamının dışında hareket eden misafir Almanımız geliyor yanıma...
Alkole tövbe etmiş...
Eeee alışık olmayan bünyeyle çevreye uyucam diye içersen rakıları...
Süprizli bir kadınsın diyor bana...
Dayanamayıp Hödööööööööööööööö diyorum...
Allahtan leb demeden leblebicilerden olduğundan çeviri yapmama gerek kalmıyor...
Rockçusun diyor, klasik müzik dinliyorsun, serseri ve ladysin diyor...
???
Way anam way ben neymişim yaaaa...
Gülüyorum... O da gülüyor ama galiba bişeyler dememi bekliyor...
Nedim ki... 35 yaşına ay kala çıtır kadın kandırıkçıkları yapılan ve bu sebeple ben çıtırım siz kendinize bakın diyerekten eşe-dosta ukelalık yapacak bir kadınım !!!

Doğum gününden uzama zamanı gelmiş durumda...
Yarın spor günüm...
Bir üçüncü adamı daha çekemem sen varya senle başlayan cümleleriyle...
Doğum günü çocuğu muzur hedeyeme ben onu hazırlarken ki kadar eğlenmedi galibam ama olsun... Tabi tebligat koymayı unuttum ben o yüzden...

...

Eve yürürken yokuş aşağı güzel bir rüzgar saçlarımı ve içimi savuruyor...
Doğum günü çocuğunu ve kadeşini düşünüyorum...
Sonra bizimkilerin kardeşlikleri geliyor aklıma...
Hangisi iyi acaba diyorum, tek olmak mı sırtını her an dayayabildiğin ama dayarkende hırlaştığın bi kan bağlı mı olmak...
Bilmiyorum...
Bildiğim bu aralar kalabalıklarda yanlız olmak istediğim...

Hiç yorum yok: