Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

19 Nisan 2007 Perşembe

2005 İstanbul Park...

1-Otoparkların zemini toprak. (Padok dahil-güya bir zemin kaplaması var ama yinede üstünüz başınız toz içinde kalıyorsunuz) Dün şiddetli bir yağmur yağsaydı arabaların hepsi saplandıkları yerde kalacaklardı. Tesisler ve pist çok güzel ama genel olarak çorak bir görünüm vardı...
2-Ana tribün önündeki yeme-içme alışveriş çadırları çok kalabalıktı. Kalabalıktan kasaları bulmak çok zordu. Kasaların nerede olduğunu gösteren yukarıdan sarkan işaretler şarttı.
3-Diğer tribünlerim önünde sadece 1 tane yeme-içme çadırı vardı ve talebi karşılamakta yetersiz kalıyordu. Yine yönlendirme sorunu vardı. Hangi sıra neyin bilmeden/ öğrenemeden 1 saate yakın sırada bekliyordunuz. (ben sabırsız olduğum için yarış başlar başlamaz önü boşalınca gidip tüm yeme-içme ihtiyacımı karşıladım)
4-Cumartesi günü temiz olan tuvaletler, yarış günü çığırından çıktı. Bir ara sular kesildi. Tuvalet kağıtlarının çöpe atılmamasından dolayı tuvaletler tıkandı... temizlik görevlileri ortadan kayboldular...(Ne zaman bişeyi %100 tam yapacağız merak ediyorum... su olur elektrik olmaz, o olur bu olmaz...vs.)
5-Yarış bittikten sonra, otobüsle gelenler ciddi sorun yaşadılar. Trafik sıkışıklığı yüzünden ring sefer yapamayan otobüsler, Otoparktaki aracına gitmeye çalışanı da biz durak alanına gideni de...kimseyi almadılar.
6- Trafiği aksatan sorunlardan biri yaya yollarının olmayışı. Yayalarla arabalar aynı yoldan gitmeye çalıştığı için trafik akamadı. Otoparkın çiti ve araç yolu... arada yürümek için hiç alan yoktu.
7-İster padok ister tribun seyircisi olsun, herkes otoparkta sıcağın altında 1 saat beklemek zorunda kaldı... Parası olan helikopterlerle transfer edildi... Ceplerimi çok karıştırdım ama, 3000 dolar çıkaramadım... :)
8-Haritalar eksikti. Duraklar gösterilmemişti. Ne jandarma, ne güvenlikçi çocuklar ne de İETT şoförleri kimse Anadolu ve Avrupa yakasına giden otobüslerin nereden kalkacağını bilmiyordu...Hiç işaret yoktu. Yanlış yönlendirme yüzünden yayan olarak pist etrafında tur atmak zorunda kaldık. Benim tur zamanım 1 saatti... : )))))))))))))
9- İETT şoförlerinden bazıları yolları bilmiyormuş!!!! Cumartesi günü bir şoför yolu kaybetmiş, çevredekilere sorarak yolu bulmuş, otobüstekiler adamı dövüyorlarmış az kalsın. Dün Dönüşte de bizim şoför, E-5’ten gitmesi gerekirken bizi Sabiha Gökçen’in önüne çıkardı, havalimanının önünden ‘U’ çekip Tem’e girdi...
10-Kısaca kazasız belasız gittik-döndük ama alanda görevli olan bir çok kişi ‘Ne nerde- nereye nasıl gidilir- en son bus kaçta’... bilmiyordu. Hadi biz Türküz, ama yabancılar çok zorlandılar. Elimden gelen Türk misafir perverliğini göstererek arkamda ciddi bir ‘Taksim’e gidecek otobüsleri bulmaya çalışan turist’ kafilesi oluşturdum... Sağ salim onları ve kendimi saat 7 sularında otobüslere bindirdim. Ben Fin’lilerin çoğunlukta olduğu bir buscıkta, ‘Kimi, Kimiii, Kimiiii’ diye tezahürat yaparak ve votkalarına ortak olarak , otobüsün camlarından kafamızı, kollarımızı çıkararak sigara içerek İstanbul’a geldim! (galiba Finlandiya’ya gelin gideceğim ...: ))) ) TD açık olsaydı, Finli arkadaşlarımı alıp gelecektim... Ucuz yırttınız...

Hiç yorum yok: