Onunla tanıştığımda lise sondaydım…Heykeltıraş olucam diye tutturmuştum. Mimar Sinan’ın sınavına girmek için İstanbul’a gelmiştim…
Arifte’yiz…
Amcam, Rutkay Aziz, Atıf bey ve ben oturuyoruz…
Konuşulan konu benim…
Amcam para kazanacağım bir eğitim almamı istiyor, ve isteksizce beni desteklediğini ama mimarlık okursam zaten ilgim olan her şeyle ilgilenebileceğimi bana anlatamadığını anlatıyor…Ben asi kızı oynuyorum, meslek seçimim-eğitimimden çok akşamki Carlos Santana konserinde aklım…
Atıf bey ton ton edasıyla ‘bırakın diyor, girsin sınava hevesini alsın, üstüne gitmeyin, doğru kararı verecektir…evet haklısınız mimarlık okursa…’
Atıf beyle Arifte-Zihni’de çok oturduk beraber…
İçkisini içtim, yemeğini yedim, hayran hayran hayatı, sanatı ve sinemayı anlatmasını dinledim…Sohbeti nasıl keyifliydi…
Dinlerdim…dinlemeye doyamazdım…
Zaman geçti okul bitti, İstanbul’a döndüm… Arif’e eskisi kadar sık gitmemeye başladım…Amcam ve arkadaşlarıyla sessizce oturup, dinleyen küçük kız değildim artık…hayatı, günü keyifle içerek, sohbet ederek sonlamak yerine kendi arkadaşlarımla eğlenmek istiyordum… satır aralarında ki hayat dersleri cazip gelmiyordu artık…
En son 2 sene önce gördüm onu…Arif’te…Kadınlar masasındaydı…Hiç sevmezdi masada sırf erkek olmasını… ‘yine erkek masası oldu’ der kalkar kadınlar masasına otururdu…
Öldüğünü Cuma akşamı td dönüşü öğrendim… İçim burkuldu… Geçmiş geldi birden aklıma…Yapılan keyifli sohbetler, çekilen filmler, filmlerin perde arkası…
Pazar sabahı Emek Sinemasındaydım… Nebil Özgentürk’ün hazırladığı ve daha önce yayınlanmış olan ‘Bir Yudum İnsan : Atıf Yılmaz’ belgeselinin bir bölümü izlendi ve çalışma arkadaşları, sevenleri sahneye çıkıp konuştular…
Kadın oyuncuları, dostumuzu, sevgilimizi kaybettik dediler…
O kadınları çok severdi biz de onu…
Kadınları ağlıyordu…
Çalışma arkadaşları onun hakkında öyle güzel şeyler söylüyorlardı ki…
İş yaşamındaki 3 prensibi…
Sevmek
Disiplin
Ve açıkça fikrini beyan etmek…
Başkalarının fikirlerine açık, çektiği film hakkında ‘sonunu beceremedim’ diyecek ve röportaj verecek kadar kendiyle barışık,
Yaptığı işi ‘benim’ diyerek sahiplenmeyip paylaşan,Bale, opera, tiyatro… sanat aşığı bir insan…Öyle bir usta ki, yeni gelenler sinemaya ve bize çok şey katacak, öğretecek diyebilen…
Dün hem Emek Sinemasında ki törende hem de Teşvikiye Caminde ve mezarlıktaydım…
Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı olduğundan çok, onun sinemasıyla büyümüş bir sinema sever olarak oradaydım…
Keşke daha çok insan katılsaydı…
Bir Atıf Yılmaz Filmi : 05.05.2006 SON:((
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder