Aile ziyareti sebebiyle geçen haftayı Samsun'da geçirdim.
Sosyal etkinliklere alışık bünyemiz Samsun'da da rahat durmadı...
2000 yılında yapımı tamamlanmış Samsun Atatürk Kültür Merkezinde bu güne kadar bir etkinlik izlememiş, kısa süren ziyaretlerim sırasında önünden geçip dururken durmadan mimarisini eleştirmiştim...
Sonunda bu gidişimde 2 gösteri izledim.
Samsun'un çok kapsamlı bir kültür merkezine ihtiyacı vardı... İnşa edildiğini öğrendiğimde ise bir sanat sever olarak çok memnun olmuştum ta ki bina yavaş yavaş kendini belli etmeye başlayana kadar!!!
Mimarı kimdir öğrenemedim... Proje aşırmacamıdır yoksam mimar birebir kendi mi tasarlamıştır bir bilgiye ulaşamadım! 10 küsür senelik bir mimar olarak binanın ne dışından ne içinden binanın neden kayak pisti şeklinde tasarlanmış olabileceğini anlamadığımı rahatlıkla söyleyebilirim...
Hamam kubbesi gibi 3 kubbenin ne için olduğunu-ne işe yaradığını bi türlü çözemedim! aydınlatma mı? Çatıya hareket katmak mı?
Bina neden kayak pisti gibi? Bari millet kay kayını alıp gitse de gündüzleri çatıda kaysalar !!! Yurt dışında kayılacak ve kayılamayacak her yerde akrobasi yapan kay kaycılar bu binayı keşfetseler nasıl mutlu olurlar!!!
Bir sürü cevapsız soru... Arka cephedeki pencereler ise 3. sınıf cami mimarisini çağrıştırıyor!
Kağıt üzerinde-makette, modern binası hiç olmayan memlekette wooow etkisi yaratmış olabilir de wallahi yok etmek istediğim binaların listesini isteseler ilk 10 sıraya girer bu bina !!!
Mimarlar meslektaşlarının eserlerine bok atarlar da bu meslekten olun olmayın her türlü bok atacağınız türden bi tasarım şaheseri!!!
Hadi dedim dışına takılma içi önemli olan... Akustik-makustik-salonlar önemli... Dışını fecahat çözmüş olan meslektaşım iyi kötü akustiği halletmiş... Salon güzel... Arka sıralarda oturmadığımdan salonun arkasından sahne görüşü nasıl bir yorum yapmayacağım... Bu tarz mekanlarda arka sıralarda ve balkonda oturanlar dikkate alınarak tasarım yapılmalıdır... 2 gece de şansımıza ön sıralarda oturduk... Deneyimlediğim kadarıyla iyiydi-güzeldi ancak koltuk aralarında geçiş mesafesi hiç yoktu. Ne kadar çok koltuk o kadar seyirci kapasitesi de... Orta sıralarda oturanlar girip-çıkarken tüm sırayı ayağa kaldırmak zorunda kalıyorlar bu durumda... Bu nahoş...
Ben olsam iş verenle çata çat kavga ederim... 1 bilemedin 2 sıra az olsun adam gibi geçiş mesafesi olsun !!!
Başarılı bir tasarımcı olmak için deneyim çok önemli... Adam konser sevmez-izlemezse onun için işte koltuk, işte mesafedir olay... Tasarımcıyla işvereni oturtacaksın en başa, millet yerine geçerken 30 defa kalkıp oturmalarını zevkle izleyeceksin !!!
Büyük salona basamak sayısı gözünüzü korkutan türden bir merdivenle çıkıyorsunuz... Asansör de tasarlanmış ancak asansör kolonların arkasında gizli gizli duruyor... Binanın içini bilmeyen kendi kendine zor bulur...
Güya 'özel' olarak tasarlanmış bir bina. Sonradan kültür merkezine çevrilmiş değil... Ama gel gör, bekleme salonu son derece başarısız çözülmüş... Vestiyer ve büfe için öğrenci projelerinin amatörlüğün de 'boşluklar' bırakılmış... Adam duvarı 3'er m içeriye sokmuş bu şu olsun bu bu olsun demiş!!! Son derece düşünülmeden baştan sağma bir çözümle vestiyer le büfeyi çözmüş...
Vestiyer alışık olduğumuz türden değil... Duvarlara askılıklar çakılmış, ne bir görevli var ne de sınırı belli eden masa-bant...
Samsun'da kimse vestiyer kullanmıyo olabilir ama sen oranın dekorasyonunu olması gibi çözmelisin. Hadi sen çözdün ama merkezin işletme mantığı uygulamıyorsa onlara da ayıp!
Büfe... Otogar büfesi !!!
İnsanların oturması için 8 tane koltuk var !!!
Millet çiçekliklere-pencere pervazlarına oturuyor !!!
Tuvaletler ise tam bir eğlence...
10 senede bir bina bu kadar mı çürür?
Burası kültür merkezi şehirler arası otobüs terminali mi?
Tuvalet kapıları kapanmıyor, kapı kolları kırık, lavaboları güya şık dursun diye çevirdikleri mermerler kırık dökük...
Tuvaletlerin dış duvarında kabarmış boyalar... Bir şekilde borularda sızıntı var belli ki...
Binanın içinde atlar mı talim ediyo acaba o yüzden mi 10 senelik bina 50 senelik görünümünde????
Üniversite şehri burası, okumuş-aydın-kültürlü-bilgili-görgülü insansız dağ başı değil...
Kimse görmüyor mu binanın halini?
Kimse şuralara şöyle koltuk atalım, kırık-dökük yerleri yaptıralım demiyor mu?
Nerde mimarlar odası, yok mu güzelleştirme-koruma derneği, binayı kullanan sanatçılar-yöneticiler kör mü?????
Çağdaş ve gelişen bir şehir olma yolunda çalışmalar yapan Atatürk'ün şehri diye kendisini lanse eden bir şehrin kültür merkezinin olmaması çok ama çok büyük eksikti...
Her gösteri gelemezdi Samsun'a...
Gösteriler sinema salonlarına gelirdi...
Konak sineması Samsun'un tiyatro salonu görevini görürdü...
Birde artık yıkılmış yerine güya iş merkezi yapılmış Zafer sineması bizim kültür merkezlerimizdi...
Sevgili amcam tiyatrocu dostlarını Samsun'a getirirdi... AST her oyununu getiremezdi Samsun'a... Dekor sorun olurdu... Zaferinde Konağında sahnesi sınırlardı onları...
Ankara'da oynadıkları gibi oynayamazlardı bazen... Rutkay amca zaman zaman sahne tasarımını elden geçirmek zorunda kalırdı...
Hiç unutmuyorum bir sene Rutkay'da Genco'da Galileo'yu sahneye koymuşlardı... Her ikisinin yorumu da başka bambaşka güzeldi...
Ankara'da Liman'da oturulmuş yemek yeniyor, Rutkay, amcam, Genco ve ben... Ben ilkokuldayım... tayni bişeyim... AST'ın sahne tasarımı felaket bişey... Samsun'a gelirse Konak'da oynayacaklar... Ancak tasarımın sığmasına imkan yok... Genco'nun Galileo'su mu gelse acaba diye düşünüyor amcam...
Ben ne hikmetse Genco'yu lise sonda sevmeye başladım... O da Nazım'ı sahneye koyduğunda... Nazım'la Gencocu oldum ben... Ondan önce AST'da AST...
Amcam ne yapalım diye bana sordu...
Galileo'yu Kerim Afşar oynuyor... Offf... provalarını kimse izlesin istemezdi... Gizli gizli salona girer izlerdim... Tapıyorum Afşar'a... Galileo o... Gencoyla ete kemiğe büründüremiyorum ... :))))
Dekor sığmıyo... Biliyorum ama AST gelsin diye tutturdum...
Genco birazcık bozuldu... Ama Galileo'yu kanlı canlı hale getiren dirilten var eden Afşar'dı... :))
Dekorlar elden geçti, Samsun seyircisi AST'ın Galileo'sunu izleyebilsin diye masraf yapıldı...
İlk akşam bale izlemeye gittik SAKM'de... Zorba'yı... İzlemenizi tavsiye ederim... Perde açılıp balerinler sahneye çıktığında çok duygulandım... Sonunda şehrim hak ettiği kültür merkezine kavuşmuştu...
Yıllarca ne sıkıntılar yaşandı... Kimler geldi-kimler gelemedi...
Samsun'da artık bale var, opera var... Tiyatroların gelmesi sorun değil artık... Sinema salonunda oynamak zorunda değiller artık...
Yapımı çoooook uzun yıllar alan merkezin, kullanıma açıldıktan 10 sene sonra harap olması benim için çoook üzücü...
Dışına bi şey yapma şansı yok... O öyle feci tasarım şaheseri olarak dikilecek... Ama içine bir iç mimar hadi onuda geçtim zevkli az çok dekorasyondan anlayan bi ev hanımı bile soksanız o bile şahane bi şekilde adam eder !!!
Böyle bir merkezin yokluğunun sıkıntısını yaşamış bir aileden geliyorum... Şehrinde klasik müzik konserine, tiyatroya, baleye gidememek nedir bilerek büyüdüm... Getirmek istersin getiremezsin salon derdi vardır...
Eee şimdi çok şükür var artık da... Ulan kıymetini bilin! Koruyup kolayın... Müdüründen, işçisine, izleyicisine kadar... Hatta hiç işim olmaz diyenine kadar bu sorumluluk alınmalı daaaa bi şekilde kültürlü kültürsüzler olmayı seçen bi toplum olduğumuzdan...
Bi daha ki gidişimde sevabına 2 çizittiricem... Devlet ödenek vermiyosa Samsun halkından destek isteyip gerekli tadilatların yapılmasını isteyeceğim...
Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir demiş Atamız... Sanat mekanı olmayan veya olanı koruyup kollamayanın sonu da kopuk damarlardır bence...
2 yorum:
Binanın şekli kayak pisti değil piano!!!
Neresi Piyano bu 1 2. ise velev ki piyano olsaydı çok mu matah bir yapı olacaktı aşırı yaratıcı bir şaheser mi olmuş olacaktı
Yorum Gönder