Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

23 Ocak 2008 Çarşamba

Turgut Cansever'in dileği...

Yakınlarda Mimarlar Odasında seçim var.
Odayla hiç alakam yok.
Yurt dışında okuyan bizler, önce YÖK'e sonra Mimarlar odasına diplomamızı kanıtlamak zorundayız.
Önce diplomanın arkasına 'denkliği alınmıştır' damgası sonra mimarlar odasından 'evet bu mimardır' anlamına gelen mimarlar odası üyeliği...

Mimarlar odası bu güne kadar bana bişi yapmadı.
Hersene çatır çutur ödediğim aidatın karşılığı artık okumadığım mesleki yayınlar, tasarımını bozdukları ajanda...
Yılbaşından yılbaşına Yıldız Karakol binasında balık istifi gibi yığılınan, genellikle yaşıtım mimarların katılmadığı yeni yıl resepsiyonu...

Budur hayatımda ki yeri...

2000 depreminden sonra meslek içi eğitim seminerlerini şart koştular. İmza yetkisi olan bütün meslektaşlarım bilmem kaç krediyi doldurmak için eğitimlere koşmakta.
Bence memlekette mezara girene kadar her konuda eğitim şart.

Odanın seçimleri yakın diye durmadan mail yağmuruna tutuyorlar beni...

Bu sabah Turgut Cansever'in mektubunu yollamışlar:

'Uzun vadeli, tarihe ve doğaya saygıyla bakarak gelecek nesilleri kollayan; sürdürülebilir, katılımcı, tutarlı, bilimsel objektif verilere dayanan bütüncül ülke, bölge ve şehir ölçeğinde kademeli bir fiziki planlama yaklaşımına ihtiyaç bulunmaktadır.

Çağın vebası 'marka merakıyla' başvurulan Batılı tasarımcıların elinde oyuncak olmadan veya onların önerme ve ürünlerine gözü kapalı öykünme kolaycılığına kaçmadan, asli değerlerimizi yorumlayan şahsiyetli ve çağdaş yeni bir mimari dil oluşturmalıyız.

Spekülatif hırsların aleti durumuna düşürülmemesi, bir beceri sergileme platformuna indirgenmemesi gereken yüce mimarlık mesleği böylesi meşakkatli ve kapsayıcı bir çabayı fazlasıyla hak etmektedir.

Mimarlık camiasının hizipleşmeden, asgari doğrular etrafında birleşerek ülkemizin, afetlere dayanıklı 'yaşanılır' şehirlere, kamusal yapılara ve içlerinde ümit dolu yeni nesillerin yetiştiği güzel, ferah evlere duyduğu gereksinimi karşılayacak bilinci oluşturmak üzere gücünü fark ederek pekiştirmesini temenni ediyorum' demiş.

Ben memleketten pek bi umutsuzum. Millet para derdinde. Tarihmiş, doğaymış, mimari değerlermiş, şehircilikmiş... mişde miş...

Canım İstanbul'un içine ettik ve hala etmekteyiz. Modern şehircilik anlayışı adı altında. Memleketteki bir sürü şehirde yavaş yavaş aynı kaderi paylaşmakta...

Geçmişteki yöneticilerimizin geleceği görememe, paralarına para katma, eş-dost hatırı kıramama vs. durumları yüzünden memleketin mimarlığı, şehirciliği gitmiş durumda.

Sadece baştaki yöneticilerin tutum ve davranışları olsa iyi, kamu dairesinde çalışan adları mimar olan mimarlığı unutmuş bir sürü çalışanında payı var.

İşimi yaparım maaşımı alırım zihniyetiyle Turgut beyin dikleri zor gerçek olacak.

İstanbul'un en önemli ana arterleri olan caddeleri üzerinde 5 senedir kentsel tasarım çalışması yapmaktayım. Her binada emeğim var.
Sıcakta, soğukta yürüdüm, çizdim, yöneticilere dert anlattım... Hep olmasını istediğim ve olması gereken gibi yaptım.
Başımı kaldırıp baktığımda gurur duyardım...
Şimdi mi...
Gençlik varmış, yorulmadan safça inanarak emek sarf edilmiş...
Bir iki kişinin etik anlayışıyla, inancıyla, emeğiyle olmuyor olamıyor...

Dileğim bir sihirli değneyin en üst kademeden en alt kademeye kadar herkese değmesi ve dileklerin gerçek olması...

Oy vermeye gidip gitmemeye henüz karar vermedim.
Mimarlar odası daha aktif, daha anarşist ruhlu olmalı bence.
Heeeyt oraya öyle bina yapılmaz, o nasıl cephe öyle sana verdim iki sene mimarlıktan men cezası filan gibi tepkiler, tutumlar bekliyorum ben...

Şu an için geç ama bir dahaki sefere bende mi yönetim kadamelerine aday olsam? :p

Hiç yorum yok: