Ege'nin baharından-güneşinden sonra İstanbul'un kapalı pazartesine dönmek...
Böööö...
Tam anlamıyla gerçek bir pazartesi sendromu içerisindeyim...
Bu hafta o kadar yoğun geçecek ki... Öyle böyle değil...
Ofise gelirken aldığım sarı sümbüller odamı mis gibi kokutuyor...
Kahvem tam istediğim soğuklukta...
Sabah sabah karışıp günü sinirle geçirmeme neden olacak üst düzeyden kimse yok...
Rahatım...
Ama yapmam gereken beni strese sokan bir iş var elimde...
Hala haftasonunun keyfindeyim...
Bari güneş olsa, işten başımı kaldırıp baktığımda içim aydınlansa...
Hava yağdı yağacak gibi...
Sevmiyorum, sevgilinin yanından gelip işe-güce dalmayı...
Onsuz günü-geceyi yaşamayı...
Başka şehirlerde ayrı hayatlar yaşamayı...
Pazartesileri ise hiiiç mi hiiç sevmiyorum!
Yapacak iş çok ama salak printer 60 sayfayı 60 saatte basacağından işler bir türlü başlayamıyor...
Başlayamadığı içinde bitemiyor...
Sabırla beklemekten başka çare yok.
İştede özel hayatta da...
Ya sabır çekerek haftaya-hayata başladık...
Ya sabır allahııım, şu printer şuncacık sayfayı basıp çalışmaya başlayana kadar gerçekten ya sabııır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder