Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

28 Ocak 2012 Cumartesi

Yaseminler Tüter mi hala?

Oooof ulan oooof !!!
Öyle böyle değil efkar ve özlem bastı !!!
Bu ay üniversite eğitimini Kıbrıs'ta almış arkadaşlarla buluşma-görüşme ayı oldu...

Son Kıbrıs seyahatimin fotolarını facebookta paylaştıktan sonra, yıllardır görmediğim insanlardan arkadaşlık daveti aldım...

Süperdi!!!

Başladık geçmişten, şimdiden muhabbetlere...
Sonra bir sürpriz oldu ve İstanbul dışında yaşayan ex üniversite arkadaşlarımdan bazılarının İstanbul'a gelmiş olduğunu öğrendim... Ve İstanbul kar altında kalacak diye kırmızı alarmlar verildiği günde senelerdir görüşmediklerimle kanlı canlı karşı tarafta buluştum! 

Yılların özlemine Kıbrıs özlemimiz eşlik ediyordu...
Çok keyifli tadına doyulmaz bir gece geçirdik... Kar yağmaya başlamamış olsa muhabbet sabaha kadar sürecekti de... Kar yüzünden mahsur kalırız korkusuna doyamadan ayrıldık...

2 gündür aklımda Kıbrıs... Burnumun direği nasıl sızlıyor anlatamam...

Dün akşam uykum kaçtı, gecenin 3'de balkonda sigara içerken, bu saatlerde Kıbrıs'ta yaptığım yollar geldi aklıma...

Ben ezelden beri eserekli bi hatunum... Gelenler geldi mi atlardım arabama yol yapardım... Gecenin sessizliğinde yol yapmak bana çok keyif verirdi... 

İlk arabam Panda 60'dan hızlı gidemediğinden onunla zevk değil eziyet olurdu yol yapmak... Ama 2. arabam 1.9'luk 205 GTI'la boş yollarda motorun sesini dinleye dinleye yaptığım azcık sürat denemeli yollar çook ama çoook zevkli olurdu... 

Mezun oldum geldim kendime Golfçük aldım... Kıbrıs'ta arabayla yaşamaya alışmış birisi İstanbul'da da arabasız yapamaz gibime geliyordu... 

Park yeri sorun, yol yapmak imkansız... 
Bi şöyle rahatlamaya arabayla tur atmaya çıkayım dersiniz, trafikten ebenizle aşk yaşarsınız... 

Gece-gündüz fark etmez İstanbul'da... Sessiz sakin huzurlu yol deneyimi için İstanbul dışına çıkmanız gerekir! O da otoban keyfine... 

Kıbrısımda öylemiydi? 
Şimdi yolların çoğu çift gidiş-geliş olmuş... Ama yinede nüfusun azlığından ötürü size keyifle yol yapma tadını yaşattırıyor...

Dün akşam yine yol yapmak istedim...
Arabanın tüm camları açık, ılık rüzgar bedenimi yalayıp geçerken, Kıbrıs'ın kendine has kokulu havası burnumda, sessizliği bozan tek şey 1.9'luk motorumun sesi kulaklarımda...

Eygidi ey...
Girne dağ yolunun büyük bölümü askeriye ile çevrilmiştir.
O yolda durmak yasaktır...
Ben Pandacığım varken bi gece, adam gibi işlevini yapmayan sileceğim yüzünden durmuş ve askerlerin silahları bana çevrilmiş halde, onları iplemeden 'sileceğimi düzeltiyoruuuum, gidiceeem vurmayın beni' diye cırlamıştım !!!

Cesarete bak!
Durmak yassaaak hemşerim yerde dur, adamlar silah doğrultsunlar ve iplemeden camını sil !!!

Biraz manyak bişeymişim sanırsam! (biraz mııııı:ppppp) 

Bi gecede  arabada benzin azken sevgilinin yanına Mağusa'ya gitmiştim...
Sabah sevgili arabaya binip benzin ışığının yanıyo olduğunu görünce beni uyandırıp saydırmıştı bana...
Ne var beaa yapmıştım, 1.9'luk devirli ötesi devirli bi arabayı benzini tayni kadarken Girne'den-Mağusa'ya getirmiş bi hatun olarak başarım tebrik edilmeli ne böğürüyooon!!!

Yok gecenin bi vakti yolda kalsaymışım, gak-mış gukmuş...
Ehee askerlerle yaşadığım olayı söylememiştim ona... Söylemiş olsaydım... :)))))

O yıllarda cep telefonu filan yok... 
Ay arabam bozuldu yardımı arim gelsin diye bi şeyde yok!

Pandam'la az lastik sorunu yaşamamışımdır!
Araba o kadar eski ki, evdekilere söylemeden cep harçlıklarımı biriktirerek aldığım tekerlekli konserve kutusu!!! 
Lastikler kabak ötesi kabak! Amortisörler patlak! Egzoz patlak olduğundan arabayı görmeden sesini duyanlar tank geliyo herhalde diye  bekliyor...

Arabanın altı çürümüş olduğundan lastiklerim patladığında krikoyu yerleştirip lastiği değiştirmek öyle böyle eziyet değildi!!!

Nasıl tarif etsem, arabanın altında yuvalar vardı... Krikoyu o yuvalara takıp kaldırıyodunuz arabayı... Çürümüş olduğundan yuvalar iptaldi... O halde bi şekilde krikoyu takıp arabayı kaldırma deneyimlerim süper hikayedir!

Bi sefer araba manyağı, Kıbrıs'ın en baba Camaro'suna sahip komşumla Girne dağ yolunun girişinde lastiğim patlamıştı! 

Adam araba uzmanıya ben hallederim dedi...
Dedim bu senin 3 tonluk arabana benzemez, beceremezsin...
Elinin hamuruyla erkek işine ne karışıyosun diye bana bi bakış atmıştı...
İyi diyip bi sigara yakıp kenara çökmüştüm...
Onu yaptı bunu yaptı olmadı!!! 
Geçen arabalardan yardım isteyelim mi demeye başladı !!!
Geç kenara dedim, geeeç... Ben yaparım... Kızımın huyunu suyunu biliyom ben...

O günden sonra Engin tövbe edip bi daha benim arabama binmedi! :))) Hatta benimde binmemi yasakladı ama yasaklarken al benim arabamı kullan demedi :pppppp Komşu olarak oha benzin tüketen Camarosunu depo ful verseydi bana kullanmazdım pandamı! :ppp :)))))

Panda'dan çok şey öğrendim... Şimdi herkescikler araba alıyo-kullanıyo... Başları derde girince alooo servis!

Kıbrısta yoktu böyle bi şans!
Motordanda anlıyodum, lastik değiştirmektende...

Aldığım tüm arabaların ilk önce stepnesine bakarım. Nasıl değiştirilir öğrenirim. Dünya hali bu. Cep telefonu çekmez, otobanda da olsan belki araba geçmez...

Kıbrıs hepimize bir şekilde hayatta kalmayı öğretti.
Ekmeksiz, susuz, elektriksiz çoook kaldık!
Siz hiç mum ışığında ya da ışıldakla çizim yaptınız mı?
Biz yaptık!
Evinizde telefon olmasına rağmen dünyayla iletişim kuramadığınız oldu mu?
Bizim gittiğimiz yıllarda Kıbrıs'tan Türkiye önce 00'ı arayıp hat alınarak aranırdı...

Yılmadan saatlerce telekominikasyon dairesinde bekleştik... 00'ı çevirdik hat bekledik sonra 90 ve numara... Onca eziyete aradığınıza ulaşamamak ise tarifi olmayan bir hayal kırıklığıdır!

Bankamatik denen zımbırtı sadece Lefkoşa'da vardı.
Ailen para yollamış ama çekemiyosun...
Lefkoşa'ya gidiceksin ve çekeceksin...
Birbirimize kartlarımızı ve şifrelerimizi verirdik...

Toplu ulaşım gelişmemişti...
Taksi pahallıydı...
Başka çaremiz olmadığında 3 kuruşluk harçlıklarımızı verirdik taksiye...

Güzelyurt'tan Lefke'ye son otobüs 5'teydi!
Kaç defa kıl payı otobüsü kaçırıp otostop yaptım...

Kıbrıs'ta araba sahibi olmak lüks değildi...
İhtiyaçtı!
Okulun servisi vardı... Ama kaçırdığında, ya da mimarlık öğrencisi olarak elinde maketin-gakın gukun varsa servis kabus oluyordu!!!

Üniversite hayatı Kıbrıs'ta geçmiş hiç tanımadığınız biriyle tanıştıktan 5dk sonra kanki olursunuz!

Askerlik arkadaşlığı gibidir Kıbrıs'ta geçmişi olmak...
Ne kadar varlıklı bir öğrenci olmuş olsanız da yaşamışsınızdır bir yokluk...

Başka bambaşka bir kardeşliktir Kıbrıs'ta yaşamış olmak...
Aynı acıları, aynı sevinçleri, aynı özlemleri yaşamışsınızdır...
Yatılı okul öğrencilerinde vardır bu kardeşliğin benzerliği...

Namussuz adadan mezun olup dönerken hepimiz bi daha Kıbrıs'a geleni bilmem ne etsinler diye ayrılmışızdır...

Ama ne hikmetse, havasında mı-suyunda mı bir virüs var!
Onca sıkıntıya rağmen orasız yapamıyorsunuz...
Özlüyorsunuz...
Gidip görmek kalmak istiyorsunuz...

Nasıl bi memleket ki o yok bu yok, şu dert bu bilmem ne tövbe allah dedirtse de çekiyor sizi yine !

Gençliğimiz orda geçtiği için mi diyeceğim de, ulan başka şehirlerde, ülkelerde okuyan onca arkadaşımda yok böyle okudukları yere karşı özlem!

Kıbrıs'ın bir büyüsü var arkadaş!
Namussuz ada aşık ediyor kendisine! Bağlıyor! Gidip görmeden yapamıyorsunuz!

Şeytan diyor ki git kal 15 gün! Araba kirala köylerine, dağlarına, tepelerine gir çık gez...

Ee şimdi parada var tabi... Öğrenciyken gidip yiyip-içemediğin yerler ye iç yat! :))))

Çok özledim yaaaaa !!!
Bilmemnesini bilmem ne ettiğim ada, ölene kadar damarlarımızda dolaşacak bi virüs!

Tedavisi yok!
Maalesef ölene kadar ara ara taşınıcaz adaya... ;)

Hiç yorum yok: