Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

30 Ocak 2012 Pazartesi

Yazmaca-çizmece...

Bu yazı Hatis yüzünden yazılıyor...
Facebook sayfama geyikine Timberland'in ajandasının fotosu koydum... Benim gibi bir gezgine hediye arıyosanız işte bu güzel hediye olur diye... 
Ve başladı muhabbetimiz...
Ece ajandadan girdik kalem kullanmadan çıktık!
Ajanda kullanma alışkanlığınız varmıdır bilmem... Benim aileden gelir alışkanlığım... Anne ex bankacı baba mimar olunca kalem-kağıt-not alma üçlüsü bizim aile için çok normal bir alışkanlıktır.

Yeni yıldan önce ajanda taramasına çıkarız...
Yooo öyle her ajanda bize uymaz...
Annemin, amcamın ve benim ajanda alışkanlıklarımız farklıdır...
Her ne kadar ece ajandayla ajanda kullanımına başlamış olsak da zaman içinde artan çeşitlerle ihtiyacımıza göre bir tür takıntımız oluştu...

Ben masa üzerinde katlanabilenleri seviyorum... Sadece o günü önümde açık tutmayı seviyorum... Bu yüzden kalın ciltliler bana uymuyor...

Çantamda ise Kabalcı kitap evinin ajandası bulunur hep. Dünya para verilen çanta ajandaları beni mutlu etmiyor. Daha doğrusu ihtiyacıma cevap vermiyorlar... Ama Kabalcı'nın 3'mü-5'mi liralık şeyi beklentilerime cevap ötesi cevap vermekte...

Bir bir mimar olarak (şimdi Benü yine mimarım demişsin diyecek) çantam da ajanda harici not defterim de hiç eksik olmaz... İnce uçlu yazan bir kalemde...

Çizerim çizittiririm, not alırım, bir şey yazıp veririm... Kutuplara dahi gitsem çantamda not defteri olur!

Çok planlı programlı bir insan değilimdir. Ancak ajandama not almayı severim. Hangi gün nereye kaçta gidilecek, kime ne kadar para verdim ya da verilecek...

Bankacı bir annenin kızı olarak para mevzularını hep not almam öğretildi bana... Hesabımı kitabımı bileyim diye... 

Öyle günlük gibi şeylerle hiç alakam olmamıştır. Arada önemli günleri not düşmüşümdür ama klasik günlük gibi değildir onlar...

Bazı ajandaları atmam saklarım... Arşiv misali... Aslında önemli günleri yada notları temize geçmek mantıklı olabilir de uğraşmıyorum onun yerine ofise aldığımız A4 kağıtlarının kutusunu kaplayıp ajanda arşivi olarak kullandığım kutucuğuma sallıyorum ajandaları... Bi şey gerekli olduğunda ordan arama kurtarma yapıp bakıyorum... 

Şincik teknoloci ilerledi... Telefonunuza bilem bilmem kaç satır notlar alabiliyorsunuz... Özel ekranınız varsa çizim bile yapabiliyorsunuz...

Herkesin elinde ultrasonik telefon harici bir sürü işlev gören alet!
Güzel güzel olmasına da kağıdın-kalemin yerini tutmuyor...

Kağıdın kalitesine göre kokusu-yazma keyfi bambaşkadır...
Kurşun kalemi açmanın sırrı...
Yeni açılmış kalemin kokusu...
Tutuş alışkanlığınıza göre orta parmağınızda bıraktığı iz...

Öğrenciyken Auto-cad'le yeni tanıştığımız dönemde, özel bir kalem ve padle çizim yapılabildiğini öğrendiğimizde wooow olmuştuk! 
Sketch yapıp onu ölçülendirerek çizmek zor geliyordu... Alet karaladığını ekrana ölçülendirerek geçiriyor haaaa waaay... Gelse Türkiye'ye de alsak... Ulan çok pahallıdır leeeyn almayız beaaa diye geyikler yaptığımızı hatırlıyorum...

(Ulan böyle yazılar yazdıkça benim tevellütte çıkıyor ortaya ya neyseee... :ppp )

Bilgisayar ortamında çizim yapmak çok kolaydır... Yanlış yaptığında pafta ziyan olmaz... Yeni bir ekrana geçersin... Çizersin, çizersin, beğenmezsin 'undo'ya basarsın... 

Ama elde böyle bir şansın yoktur!
Yanlış çizdiysen aydıngeri jiletle yavaş yavaş kazırsın... Acemiysen masayı bile kazırsın! 
İğne yapan hemşire gibi elinin hafifliği önemlidir...
Rapidoyu sertçe bastırırsan ucu kırılır... Rapido denen şey ucuz değildir... 0.1'in ucu gittimi 4 çocuk geçindiren fakir-fukara babanın maaşını kaptırması gibi için cız-bız olur!

Fazla mürekkep koyarsan veya yıkarken dikkat etmezsen elin mürekkep olur... O tırnaklar 2 gün boyunca kömürcü çırağı gibi kalır!

Bilgisayarda yoktur böyle riskler... Kaydetmeyi unutursan bi de bilgisayarının çökeceği kaderde kısmette varsa yaşarsın felaket!

Mesela ben bi akşam Auto-cad ödevimiz için ona yardım etmemi isteyen bir arkadaşa yardım ederken hala nasıl becerdiğime dair bir fikrim yok Auto-cad'i uçurmuştum bilgisayardan!!! Dos'taki gitmişti ama allahtan geleceği gören sevgilim windows'ta çalışan versiyonunu da yüklediğinden ödevler kazasız belasız halledildi ! :)))

Kıbrıs'ta yanında çalıştığım hocam Yücem Erönen'in  oğlu ODTÜ mimarlıkta okuyordu... Bir sömestr oğlan geldi, çizimlerini yaydı masaya... Amanın amanın... Yücem hocayla bakakaldık...  


ODTÜ bilgisayarda çizime izin veriyomuş... İyi halt ediyomuş... Oğlan yakında mezun olacak amma paralelle çizmeyi bilmiyor!!!


Baba ne dediyse dinletemedi oğlana... Hatta bizde de kızdı elde niye çiziyosunuz diye...


He walla niye? Kıbrıs'ın cehennemi sıcağında Lefkoşa'da bi ofiste sabahtan akşama kadar aydıngeri bozmicam diye çektiğim eziyet niyeeee...


Niyesi efendim, bizim mesleğin el işi göz nuru olması...
Ustaya-müşteriye hatta yeri geldiğinde kendinize bile elle çizip anlatacaksınız-göstereceksiniz derdinizi-dermanınızı...


Bizde ilk baştan bilgisayarla çizmeye başlasaydık şu an en basit çizimi bile yapamaz olurduk...


Benim evim çeşit çeşit kalemle doludur... Bu yazıyı yazarken öğrenciyken oha paralar vererek aldığım markanın sitesini ziyaret ettim. Derwent pencils bizim kullandığımız tek markaydı. Kıbrıs'ta bu marka vardı. Fabel Castell'in çizim kalemleri değil boya kalemleri boldu... Suluboya olabileni, pastellisi, renklisi, kömürü... Ev doludur çeşit çeşit kalemlerle... Hepside kullanılmıştır... Mezun olup geldiğimden beri pek onlar için tasarladığım çekmeceden çıkamadılar... Uzun zamandır adam akıllı çizim yapmıyorum... Elini çiz desen çizemem! 


Bir arkadaşımın eniştesi ressamdı... Bizi gördüğünde oturtup desen çalıştırırdı bize... En çok da el çizdirtirdi... Efenim bendeniz bilekten paşparmağın ucuna kesintisiz tek bi seferde gördüğümü doğru olarak bir zamanlar kağıda aktarabiliyordum. Bu özel bi şeymiş efendim... Bana sakın bu becerini bozma demişti... Herkes eğitimle bunu başarıyor sen okulda aldığın sketch dersiyle bu haldesin bide çalışsan... Sakın karikatür çizip elini bozma dedi... Bozdum ama... Sınıf yükseldikçe sketch dersi eziyeti bittikçe benim de aaa ne güzel kuş, beee ne güzel börtü böcek du çizim şunları demem bitti... Eee klasik öğrenci adamda ne beklenir... Zamanla kaş yapim, göz yapim, karikatürcüleri taklit edeyim derken el kaydı... Geçenlerde bi kase karalayım dedim görseniz M.Ö. bilmem kaçta çizittirilmiş sanırsınız gibi oldu bende mukadderaaat dedim... :)))))


Artık kimse eliyle bir şey yazmıyor...
Üşenmeyip printerlarımızı ayarlasak yılbaşı kartlarını bile bilgisayarda yazıp çıktısını alacağız! 
Hoş artık kimse kimseye kartta göndermiyor!!!
Zavallı postacılar şirketler olmasa işsiz-güçsüz kalacaklar...


Mail attım, sms gönderdimle olay bitiyor...
Ya da facebook-twitle...


Birisinin elinden çıkmaz taynide olsa bir kağıt parçası ne kadar özeldir...
Sizin için güzel bir kalemle özene bezene en güzel yazısıyla yazılmış bir yazı...
Kendinizi özel ve değerli hissettirir...


Ama gel gör kimsenin buna ayıracak vakti yok...


Artık ilkokul öğrencilerine el yazısıyla okuma-yazma öğretiliyor...
Bence boşuna...
Bir kaç sene sonra onlarda daha bi afillenmiş teknolociyle hayatlarına devam edecekler çünkü...
O kadar güzel yazı yazma derslerimiz vardı ne oldu?
Mimarlık eğitimimizin başında tek tek alfabeyi güzel yazıcaz diye bize verdikleri o derslere ne oldu????


İnsanın 5 duyusuyla temasa geçmeyen şey bence çok keyifsiz ve tatsızdır...


Kalemin ucuna göre kağıtla dans ederken çıkardığı ses, mürekkebin kokusu... 
Ellerinizin hareketiyle parmak uçlarınızdan kağıda çıkan harfler bence mucizevidir...


Özlemiyormusunuz  size özel kalemle yazılmış satırları...
Kağıdın-mürekkebin kokusunun yanında ondan bir koku aradığınız günleri...


Canım çok çekti walla...
Bi çizttiresim geldi ki sormayın...
Sketch kağıdı yokken çizmeyi de sevmem ama napalım A4'le idare edicez bu gün...


Kaleminize defterinize sahip çıkın derim...
Bence medeniyet I fonun-mayfonun 4'mü 5'mi 15 bin mi S olduğunda değil...


;)

2 yorum:

Hatice Ç. Karaman dedi ki...

bir de eline kalem almadan kitap okuyanlara kılım. yazık len o kitaba, altını üstünü çizmeden; işaretlemeden, not düşmeden okunan kitap örgü örerken izlenmiş pembe diziden farksızdır, hatta daha az etkiler insanı. girin kitabın içine, sizden bişeyler katın. ya da okumayın anasını satayım...

levent dedi ki...

özlem kıbrıs ta birde statler marka rapido takımı kırtasiye malzemeleri ve t cetvelleri vardı.hatırladınmı deniz kırtasiyeden sürekli alış veriş yapardık lefkoşadayken adamlar paraya para den-mezlerdi. girnedeyken erdal hocada vision diye bir kırtasiye sanat galerisi gibi bir yer açmıştı .bütün ihtiyacımızı oradan halleder erdal hocanın orada olduğu vakitte alış veriş yapmaya özen gösterirdik.geçen gittiğimde bu diükkan yoktu. herneyse yazın mükemmeldi eline ve bilgisayarına sağlık. kalem mi o neki??