Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

6 Temmuz 2011 Çarşamba

Havana... La Habana...


Adanın 3 milyon nüfuslu başkenti yüksek bir yerden baktığınızda sizi büyülüyor... Ancak bir mimar olarak Amerikalıların Havana'nın 'şehirciliğini' katletmiş olduklarını görmek çok üzücü !!!


2 katlı kolonyal mimari örneklerin yanında zebellah gibi yükselen 60 yılların modern mimari örnekleri bir kentsel tasarımcı mimar olarak içinizi eziyor !


Mukadderaaaat !


Liman kenti olan Havana sömürgesi/kolonisi olduğu İspanya'nın mimari özelliklerinin başarısız kopyeleriyle dolu...Adaya hiç bir zaman iyi bir mimar gelmemiş... 2. hatta 3. sınıf mimarlar adada çalışmışlar hep. Avrupalılar için mimari dokusu önemsiz olabilir ancak bizim topraklarımızda olmayan ancak K.K.T.C'de ucundan azcıkta olsa görebileceğiniz kolonyal mimari örnekleri adanın her yerinde bizler için çok ama çok önem teşkil ediyor... Havana bizim topraklarımızda olmayan mimari dokusuyla bizlere çok ilginç geliyor...


Eskiden iklim binalara şekil verirdi... Teknolojinin olmadığı yıllarda... Sıcak ve tropik bir memleket olan Cuba'da gölgelik ve doğal serinlik çok önemli olduğundan binalar bu 2 koşula göre tasarlanmışlar hep. Yüksek tavanlar, yüksek kapı ve pencereler, içerde avlular, dışarda kolonlarla desteklenen saçaklar altında geçirilen hayatlar için teraslar...


Havana pek çok bölgeye bölünmüş bir kent. Habana Vieja (eski Havana), Centro Habana (merkezi havana), Vadado ve Miramar...


Sıcak memlekette deniz nerde olursanız olun önemli yer tutuyor... Malecon bölgesi Havana'nın kordon boyu... Malecon bölgesindeki evler zamanının İspanyol asilzadeleri ve sonraları Amerikan zenginleri için yapılmışlar... Akşam üzerleri sahil yolunu döven okyanusa karşı oturup eğlenen kubalılarla doluyor Malecon... Müzik yapıyorlar, romlarını içiyorlar... Herşeye rağmen Kristof Kolomb'un Kuba'yı gördüğünde söylediği 'İnsan gözünün gördüğü en güzel topraklar'a sahip olmanın keyfini sürüyorlar...


Havana'da gezilecek çok yer var... Hepsininde hikayesi... Günlerce yazabilirim...


Plaza de la Revolucion yani Devrim meydanı... Che ve Fidel'in devlet binalarına yapılmış demir portreleriyle tanıdığımız meydan... Etkileyici, büyük, kocaman... 1 Mayısta gelinip görülmesi gerektiği söyleniliyor...Tüm Kuba o meydanda toplanıyormuş.. Gerçek bir 1 Mayıs görmek için neden olmasın?


Eski Havana'da kendinizi kaybediyorsunuz... Devrimi unutup İspanya'nın Hristiyan-Müslüman mimarisi olan mudejar konaklarında zenginlerin köleleriyle yaşadığı bilmediğiniz, görmediğiniz yıllara gidiyor, usunuzda okuduğunuz kitaplardan veya izlediğiniz filmlerden esinlenerek yeni hikayeler canlandırıyorsunuz...


Pastel tonlarında ki koca koca konaklar, parke taş kaplı yollar... Daha önce görmediğiniz-okumadığınız bir masal alemi... Heyecanla kitabın sayfalarını çeviren, merakla masalı öğrenmeye çalışan bir çocuk gibi tarihe dalıyorsunuz...


1982 yılında UNESCO Eski Havana'yı şehir surlarıyla birlikte Dünya Kültür Mirası Listesi'ne katmış... Bir çok bina UNESCO tarafından restore edilmiş ve ediliyor... Havana'da çok iş var...


Eski Havana yürüyerek çok rahat geziliyor... Yorulduğunuzda bir cafeye çöküp tropikal meyvesularının ya da romlarla yapılan nefis kokteylerden birinin tadına bakıp enerji depolayabilirsiniz... :) Ama uyarmaca; biraz çakır keyif turlayabilirsiniz... :)


Plaze de la Catedral... Ketedral meydanı...18. yüzyılın sonunda inşa edilmiş Barok katedral belki bir mimari başyapıt olmayabilir ancak yinede güzeldir, etkileyicidir... Meydanda bulunan cafeler dinlenemniz için en uygun yerdir. Pina-colada deneyimimi ben bu meydanda yaşadım. Ve tanrım cennetin meyve suyu bu olsa gerek dedim !

Neredeyse her daim sokak müzisyenleri gösteri yapıyor bu meydanda... Kuba müziğine doyuyorsunuz, hatta utancı bırakıp, salsa yapamasanız bile kalkıp salsa yapmak istiyorsunuz... İstedim ama yapmadım... Belki bir dahaki sefere... :)


Meydanda etnik kıyafetli hanımlar turistlere eskiyi canalndırmak için görevlendirilmişler. Fal baktırabiliyorsunuz, onlarla fotoğraf çektirebiliyorsunuz ee tabi uygun bir ücret karşılığında... Uzaktan dahi fotoğraflarını çekseniz yanınıza gelip para yapıyorlar... Bu tatsız... Ancak alışsanız iyi olur...


Plaza de Armas Havana'nın en eski meydanıymış. Cespedes'in heykelinin bulunduğu meydanda sahaflar var. Meydanın çevresindeki restaurantlar yemek yemek için ideal. Kabuklu deniz ürünü seviyorsanız Kuba'da cennetindesiniz... Çok ucuza neler neler yiyorsunuz... Hım hıııııııııım... :)


Calle Obispo araç trafiğine kapalı en önemli yaya yolu. Bu yoda yürürken çevrenizdeki eczanelere girmenizi öneririm. Kuba'da ilaçlar hala eczacılar tarafından yapılıyor. Eczaneler bizler için müzeden farksız bir görünüme sahip. Ahşap kaplama duvarlarda kocamaaan hepsi şahane desenlerle süslü seramik kavonozlar... Eczacılara ve eczanelere saygı duyuyorsunuz Kuba'da... Bizimkiler darılmasın ama öyle... :)


Mercaderes ve Obispo'nun köşesinde Hemingway'in 5 sene boyunca zaman zaman yaşadığı Hotel Ambos Mundos yer alıyor. Ben odasını gezdim. 2 cuc. Nefis bir manzarası var... Otel'in terasındaki restaurantıda tavsiye ederim. Ben bir şey yiyip içmedim ama orda fotoğraf çekerken göz ucuyla servisi ve yemekleri kestim... :)


Bu bölgede her sokağa girip kaybolmanızı tavsiye ederim. Her yerden bir güzellik, bir muhteşemlik çıkıyor. Sanata çok önem veren Kuba'da aklınıza gelmeyecek şeylerin müzesi var. Vaktiniz bolsa girin ve gezin. Müzeler kadar sanat galerileride çok fazla... Ressamlar tabloya baktığınızda ahaaa şincik canlanacak izlenimi veren nefis çalışmalara imza atmışlar... Taşıma derdi olmasa nefis tablolarla dönecektim... Aklım gördüğüm nefis sanat eserlerinde kaldı. Bir daha gidersem ki gitmek çok istiyorum allem edip kallem edip başımın üzerinde taşımak zorunda kalsam bile tablo alacağım!


Plaza Vieja... Çok güzel bir meydan! Ben aşık oldum. Meydanın ortasında hiç mi hiç kar yağmayan ve yağmayacak yere kardanadam heykeli yapmışlar !!! Ne ironi-ne güzellik... Kardanadamın biraz ilerisinde kocaman bir şeker ve elma !!! Yanlarına doğru giderken bunlar plastik diyorum, şişme bunlar... Diplerine gidip dokunduğumda şişme plastik izlenimi verilerek metalden yapıldıklarını görüyorum !!! Böyle güzel, eğlenceli bir sanat olabilir mi? Çoluğa-çocuğa-yetişkine-yaşlısına aynı heyecanı yaşatan müthiş bir kentsel tasarım çalışması !!! Belediyeeeem beeldiyeeeeeem, canııım patronum huuuu aynı elmayı biz yapalım desem nebiçim mimarsın dersin ah aaaah... Mukadderaaaat !!! :))))


Plaza Vieja 1587'lerde tasarlanmış... Varlıklı kent sakinlerinin dükkanlarının bulunduğu bir meydan. Meydanın ortasında Neo-Klasik mermer bir havuz var. Bir çok gezi kitabı bu havuzu beğenmez. Ama bizim şehircilik kültürümüzde böyle meydanlar olmadığından vasat bir havuz olsa bile hoş ve anlamlı geliyor bana. (Osmanlı meydan yapmamış ayaklanmaları önlemek için, bizde okuyup mimar çıkınca böyle elalemin meydanına-havuzuna bakıp waaay şehirciliğe bak, kentsel tasarıma bak diyip duruyoruz işte :ppp)


Size bu meydanda bir yer tavsiye edeceğim. Ben nereye gidersem oranın birasını içerim ve gelirkende getiririm. Burayı muhakkak deneyimlemeniz gerek! Meydanda hayran hayran dolanırken (Çünkü meydan bana şaşırtıcı derece orta Avrupa meydanı hissiyatı verdi) köşedeki bir binanın açık pencerelerinden kocamaaaan birahiler gördüm. ben diim 1 metre siz diin 2m... Öyle uzunlar... Kafamı pencereden içeriye bi soktum, içerde kocaman kazanlar var... Bir dönem mahallemde olan şimdilerde bebek'e taşınan Taps gibi bir yer! Anam dedim burda bira yapıyolaaaar, yapmakalda kalmıyolar satıyolar... Hemen içeriye daldım. Nasıl güzel bir mekan. Kocaman avlulu, yüksek tavanlı... İçerde dekorasyon olsun diye kırmızı bir kamyonet !!! Anaa derken ufff nefis bir şekilde parlayan bakır bira kazanlarıyla burun buruna geldim... Mekan başlı başına müze-sanat eseri... Neyse mimari tapınmamı yapıp dışarıya çıktım ve şans eseri meydana bakan bir masa buldum... Oturdum siparişimi verdim. Lobster coctail ve malt !


Şans eseri keşfettiğim yer meğersem; Factoria Cervezas y maltas'mış... Kuba'nın biralarını üreten yer!!! Paketlenemden taze taze bira içmek... Hıım hıııım... Tek başıma olduğumdan kocaman birahilerinin keyfini yaşayamadım. Aslında bi bira manyağı olarak gözümü karartıp deneyimlerdim de, akşamüzeri Hemingway'in barı olarak ünlenmiş El Floridita'ya gidip Daiquiri'yi deneyimleyecektik o yüzden uslu durdum :))) :p


Anlatacak o kadar çok yer var ki, blog benim olmasına rağmen yer sorunu yaşayacağım !!! :ppp :)))


Capitolio, Tiyatro binası, devrim müzesi görülmesi gereken diğer yerler...


Capitolio Beyaz sarayın mini bir kopyesi olarak inşa edilmiş... Devrim tarihini anlatan fotoğrafların sergilendiği bir müze artık... Bu binaya bakarken veya gezerken Amerika'nın etkisini, soluğunu hissediyorsunuz... Etkileyici bir müze... Belgelerle kazanılan zaferi hissederek öğreniyorsunuz... Tavsiye ederim... Eee yani Kuba'ya gelipte devrimin hikayesini anlatan müze gezilmeden dönülmez...


Museo de la Revolucion ise Kubalıların iktidara giden mücadelesini anlatır... Fidel ve Che'nin Meksikadan yola çıktıkları Granma teknesi burda sergileniyor.

Gran Teatro de la Habana müthiş bir bina. Ulusal opera ve bale binasında bir etkinlik izlemek çok izstedik ama olmadı. Kuba balesi çok önemli bir baledir... İzleyememk bir bale sever olarak kötü oldu. :(


Tiyatro binasının yakınlarında bulunan Hotel Inglaterra'nın cafesini tavsiye ederim. Cafedeki masaların hepsi 1875 yılında Kubalı plastik sanatçılarca yorumlanmış birer sanat eseri... Şans eseri cuma günleri saat 4'te kaldırımda bondo gösterisi yapıldığını öğrendim... Kuba müzik deneyimine bence bando deneyiminide eklemek fena olmaz... Bu arada tuvaleti en temiz tuvaletlerden... ;)


Turla giderseniz sizi şehirdeki puro fabrika satış mağazasına götürecekler... Ben tek başıma gitmediğim için size adres bilgisi veremiyorum...


Kuba diyince Rom akla geliyor... Sahideki Havana Clup rom müzesi görülmeye değer. Şekerkamışından yaratılan lezeetin hikayesini öğreniyorsunuz... Rom diyip geçmemeyi... Kölelerin nasıl işgenceyle çalıştırıldığını, yıllanmış rom'un nasıl yapıldığını öğreniyorsunuz... Çıkışta size nefis 7 yıllık rom ziyafeti sunuyorlar... Biz sabah 10'da ordaydık. Sabah sabah kahve yerine rom'la güne başlamak neymiş öğrendik! Hım hım hııııım... Kuba sayesinde rom içki kültürümün göz bebeği parçalarından oldu... ;)


Miramar bölgesi, devrim öncesinde zenginlerin oturduğu bir bölgeymiş... Günümüzde elçilikler bu bölgede... Bölgeye girer girmez evler size farklı bir yerde olduğunuzu hissettiriyor...


Gece hayatı ve Havana sokaklarında dolanırken deneyimlediğimiz kaçak puro satışı başka yazıda yazacağım...


Kısaca Havana'nın görülmeye deeğr yerlerinden üstün körü geçtim...

Havana'da dolaşırken arabalara dikkat etmeniz gerekiyor. Yayalara yol vermiyorlar. Bir İstanbul'lu olarak trafikten tırsacağım aklıma gelmezdi !!!


Eski Amerikan arabaları, bisikletler, portakalalr, at arabaları, çek çek taksiler... Ne yöne bakacağınızı şaşırıyorsunuz... Zamanın durduğu Havana sizi tarihin sayfalarından ordan oraya sürüklüyor... Kah kölelik dönemine, kah 50'li yıllara savruluyorsunuz...

Yakmayan, ama kış günü kemiklerinize, ruhunuza iyi gelen güneşi, tütün ve mazot kokan havasıyla, onlara göre 'beyaz' kaldığınız için öpücük yollayarak beğenileri belli eden sıcak kanlı halkıyla Kuba kokteylerini içmeden bile sarhoş ediyor...


Havana sokaklarında dolanmaya, dolanırken şaşırmaya doyamıyorsunuz...


Anlatmaya-yazmaya doyamadığım için daha devam edecek... ;)

Hiç yorum yok: