Ozborn'dan Merhaba...

Ortaya karışık, akla, yüreğe ne düşerse buraçta...

Etiketler

6 Temmuz 2011 Çarşamba

Kölelikten Mutlak Eşitliğe: Cuba !


Leylek sürüsü gördük cancanlarım...


Wallahi billahi... Geçen sene dedenin doğduğu topraklardan Petriç'ten (Bulgaristan'da) Yunanistan'a giriş yaptığımız sırada amanın amanııın gök leyleklerden görünmüyodu...


O yüzden durmadan geziyoruz... :)


Son durak annemin Fidel ölmeden görücem ben diye tutturmasıyla Cuba oldu...

Bendeniz önce bu deniz aşırı seyahate pek sıcak bakmadım... Gitmem ben sen git diye olay çıkardım...


Sonra sevgili-eş-dost herkescikler sen manyakmısın dediler... Cuba'ya gidilmez mi... Gidilir gidilmesine ama şu an canım istemiyor dedim...


Hanfendiye bak dediler canı istemiyomuuuuş...


Yaniii ne bilim, 2010'da ailemle o kadar dolandım ki bi onlarsız olmak istedim, gidersem kendim gideyim falan filan dedim kafama bi taş atmadıkları kaldı !!!


İyii aman, pekiii gidelim görelim olduk...


Veeeee...


Copaa capanaaa Cubbaaaa...


Cubbaaa libreeeee...

Cubayı nasıl bilirsiniz eeey cemaaaat?


Amerika'nın dibinde, ona inat yaşayan, devrimci, Fidel'den çok Che ile anılan, sambaları,kadınların bacak aralarında sardıkları rivayet olunan purolarıyla birde romuyla mıııııı?


Arkanıza yaslanınız öyleyse, Ozy Ozborn hem kendi gözlemlerini hemde araştırmacı ruhunu birleştirerek size Cuba'yı anlatacak.

Havana, Varadero, Pinar del Rio, Trinidad, Santa Clara, Matanzas... Gündüz hayatı-gece hayatı, yeme-içme, kadınlar, dans, purolar, doğası, okyanusun ve pina colada'nın cennetlik tadı...

Hepsini yazacağım...

Kendinize bir iyilik yapın, para ayırın ve Cuba'ya Fidel ölmeden önce muhakkak gidin !!!

Şimdi notlarıma dönüp, parmaklarımın ucundan güzel mi güzel Cuba'ya yakışır izlenim yazısı çıkarmaya gidiyorum... ;)

Hiç yorum yok: